23.01.2022 - 07:00 | Son Güncellenme:
Efnan Atmaca -İnsanın insan olarak değerini, onurlu bir yaşamı, sürekli ve kalıcı bir barış için göstereceğimiz çabadan daha iyi ne anlatabilir? Peki, koşullar bize bu ideali unutturduğunda biz kimiz? Başka bir şekilde sorarsam nihai amacımız barışsa, bu uğurda atılan her hamle kabul edilebilir mi? Ne dersiniz? Elbette zor sorular, yıllardır cevabı aranan en önemli felsefi problemler hatta. İspanyol oyun yazarı Juan Mayorga’nın Immanuel Kant’ın "Ebedi Barış" metninden yola çıkarak aynı isimle yazdığı oyun, Deniz Atam'ın yönetmenliğinde sahnede bu sorulara yanıt arıyor. Tek perdelik oyun boyunca her replikte, her diyalogda farklı bir bakış açısıyla dünyaya bakıyor, oyunun sonunda ise biraz sersemlemiş hissediyorsunuz ve zor bir yüzleşmeyle baş başa kalıyorsunuz.
Farklı bir denklem
Kant'a göre barış, tüm düşmanlıkların sona ermesidir. Sadece, saldırgan durumların ortadan kaldırılması değil, aynı zamanda düşünce ve yaklaşım olarak da barışı kabul etmek gerektiğini söyler filozof. "Ebedi Barış"tan yola çıkılan oyunda ise sahnede farklı bir denklem kuruluyor. Üç köpek karşılıyor seyirciyi. Terörle mücadele eden K7 grubuna katılmak son bir yarışmayı kazanmak zorunda olan bu üç köpeğin amacı en iyi olabilmek. Üç köpek de farklı sembollerle çıkıyor karşımıza. John-John fizik gücü yüksek, atletik, okulda bu işin eğitimini görmüş, tek isteği insana hizmet olan düşünmeyi çok da sevmeyen atik bir köpek. Odin kendi çıkarını her şeyin üzerinde tutan zeki, sinsi, hayatta kalmayı iyi bilen ama yumuşak karnına dokunduğunuzda tüm vahşiliğine rağmen taş kesilen, koku alma becerisi yüksek bir sokak köpeği. Emmanuel ise zeki, sorgulayıcı, sonradan öğrendiğimize göre rehber olduğu kör sahibesini teröre kurban vermiş ve yaşadığı travmada takılı kalmış bir köpek. Adının nereden geldiği malum... Onları seçecek olan ise yaşlı gazi Cassius, efsane K7... Sahnede bir de insan var ki gizemini siz gidip, görün ve çözün.
Detayların önemi
Bu üç köpek kendi düşündüklerini, bildikleri ve hayatta kalma isteklerini göstererek aslında yüz yıllardır süregelen devlet, terör, savaş, barış kavramlarını tartışıyorlar. Barışın gerekli olduğunun anlaşılması için savaş çıkarmak gerekiyor. Peki, o savaşta hayatını kaybedenler... Onlar da barış uğruna verilen zayiat olarak geçiyor hesaba. Terör ise bu denklemin en büyük bozucusu. Nihayetinde herkes barışı isterken bir kefeye patlayan bombaları bir kefeye insan kalma çabasını koyduğunuzda çıkan çatışma sahnede en yalın hâliyle anlatılıyor "Edebi Barış"ta. En sade tanımlamasıyla zor bir oyun. Çünkü felsefi bir metnin izini sürüyor. Ancak yönetmen Deniz Atam bu handikabı ortadan kaldırmak için işin uzmanından destek alıyor. Oyunun danışmanı Zeynep Savaşçın, Kant'ın metninin ulaşılır kılınmasını sağlıyor hem oyunculara hem de seyirciye. Atam bu destekle yetinmeyip oyunu dinamik bir anlayışla sahneliyor. Üç köpeği canlandıran üç genç oyuncu Furkan Kalabalık, Kaan Sevi, İsmet Ege Tonbul sahnenin her santimini kullanıyor, tüm tuzaklardan atlayıp dengeyi tam dozunda tutturarak köpeklerin jest ve mimikleriyle insanın dünyasına bakmayı başarıyorlar. Tam bu noktada detayların ne kadar önemli olduğunun altını çizmekte yarar var. Oyunun kostüm, dekor ve makyaj tasarımını üstlenen Zeynep Koloğlu seyircinin karşısına fiziksel, zihinsel ve türüne özel özelliklerini anlaşılacağı ipuçlarıyla donattığı üç köpek çıkarıyor. Yine Atam'a dönersek; sihirli kelime olan “dengeyle” yerleştirmiş olduğu jest ve mizahi diyaloglarla oyunun ağırlığını törpülüyor ve seyircinin oyuna katılmasını sağlıyor. Yeri gelmişken çok sade bir sahneleme hâkim oyunda. Simsiyah bir sahnede her dakika daha da iyi tanıdığımız üç köpek ve onlara rehberlik eden yaşlı türdeşleriyle, ki onu da Deniz Atam canlandırıyor, kendimizi sorguluyoruz. Kendine dayatılan ideolojilerin peşine takılan, “İnsan üretimi” köpek John-John, sinizmini gizlemeyen köpek Odin, “Hayvanlar gibi” davranmayı reddeden Emmanuel...
Vicdanımız Cassius
Nihayetinde aslında hepsi biziz, hepsi bizim farklı yüzlerimiz. Yaşlı köpek Cassius ise vicdanımız. Büyük resmi çizen, sorularıyla ve itiraflarıyla düşüncelerimizi farklı boyutlara çeken, oyun boyunca ne dediğine kulak vermek için çabaladığımız vicdanımız. Peki, ya yazının başında bahsettiğim insan! O diyor ki “Hayatları, kanunları, demokrasiyi kurtarmanın bir bedeli var"... Siz hazır mısınız o bedeli ödemeye ya da zaten ödüyor muyuz? En önemlisi de nedir o bedel? Kendinize bir fırsat yaratın ve "Ebedi Barış"ı görün. Tüm detaylara dikkat edilmiş ve çok zor felsefi soruların tüm isteklilere ulaşması için uğraşılmış oyun, sezonun en iyileri arasında yer almaya aday. Oyunculara bir parantez daha, çok zor bir işin altından başarıyla kalkan bu isimleri uzun yıllar duyacağımızdan şüphe yok.