14.05.2024 - 07:00 | Son Güncellenme:
MELİSA VARDAL
MELİSA VARDAL- Karagöz’ün gölgesi, kuklaların dansı, meddahın sözü... Yüzyıllardır Anadolu’nun kültürel dokusunu zenginleştiren geleneksel Türk tiyatrosu, unutulmaya yüz tutmuş büyüsünü yeniden kazanıyor. Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın desteğiyle Gençlik Haritası Kültür-Sanat, Ekoloji ve Halk Kültürleri Derneği tarafından yürütülen “Somut Olmayan Kültürel Mirasımız: Geleneksel Türk Tiyatrosu” projesi; Karagöz, kukla, meddah, köy seyirlik ve orta oyunu gibi geleneksel tiyatro formlarını Anadolu’nun kalbinde yeniden canlandırıyor.
22 Nisan’da Niğde’de başlayan ve Karaman’da devam eden proje, alan araştırması, temsiller ve atölyeler olmak üzere üç aşamadan oluşuyor. Proje kapsamında geleneksel Türk tiyatrosunun bölgedeki varlığı ve durumu araştırılıyor. Örnek gösterilerle halk bilgilendiriliyor ve atölyelerle yeni kuşaklara bu miras aktarılıyor. Proje Koordinatörü Ozan Demircioğlu projenin çıkış noktasını ve amacını şu sözlerle anlatıyor: “Ankara Üniversitesi’nde aldığım dersler sırasında somut olmayan kültürel miras kavramı dikkatimi çekti. Geleneksel Türk Tiyatrosu disiplinlerinin UNESCO İnsanlığın Somut Olmayan Kültürel Miras Temsili Listesi’ne alınmış olmasına rağmen bütüncül bir çalışmada bulunmadığını fark ettim. Bu eksikliği gidermek ve geleneksel tiyatroyu Anadolu’ya yeniden taşımak amacıyla yola çıktık. Anadolu’nun her yerinde bu kavramları duymamış kimse kalmasın istiyoruz. Belki sadece bugün duymaları yarın gördüklerinde oluşacak kültürel etkileşimin yaratıcısı olacaktır.”
UNESCO Türkiye Milli Komisyonu Merkezi ve UNIMA Türkiye Milli Komisyonu Merkezi gibi uluslararası kuruluşların yanı sıra Ankara Üniversitesi, Bambu Dergi, Bambu Tiyatro ve Işkırlak Geleneksel Türk Tiyatrosu ve Halk Kültürleri Dergisi gibi ulusal kurumların da desteğiyle yürütülen proje kapsamında 100. Yıl Kale Kütüphanesi (Eski Rum Kilisesi), Gümüşler Manastırı, Hatuniye Medresesi, Tartan Konağı Geleneksel Türk Evi gibi tarihi ve kültürel mekânlar, geleneksel tiyatro gösterilerine ev sahipliği yapıyor. Bu sayede hem kültürel mirasın korunması hem de kültürel turizmin canlandırılması hedefleniyor. Demircioğlu “O dokuyu, havayı, o görsel, kültürel şöleni orada bulunarak yaşaması gerekiyor insanın. Bu tarihi mekânlarda kültürel aktarım oraya gelmelerinden itibaren başlıyor. Sözle değil görerek, yaşayarak öğrenilsin istedik” diyor. Projeyi ülke genelinde 81 ile yaymayı ve bölgesel şenlikler düzenlemeyi planladıklarını söyleyen Demircioğlu çalışmalarla, yeni sanatçıların ve uygulamacıların doğacağına da inanıyor.