Kültür Sanat‘Ahmed’i yaşamla çevirdik’

‘Ahmed’i yaşamla çevirdik’

22.04.2020 - 07:00 | Son Güncellenme:

Henüz ergenliğe girmemiş bir çocuğun radikal İslamcı bir imamın etkisinde kalıp fanatikleşmesini konu alan “Genç Ahmed / Le jeune Ahmed”i yönetmenleri Jean-Pierre Dardenne ve Luc Dardenne ile konuştuk...

‘Ahmed’i yaşamla çevirdik’

Dünya sinemasının ve özellikle de politik sinemanın en önemli yönetmenlerinden Jean-Pierre Dardenne ve Luc Dardenne, geçen yıl Cannes Film Festivali’nde yarışan ve Belçika’da geçen “Genç Ahmed / Le jeune Ahmed”, henüz ergenliğe bile gelmemiş Ahmed’in radikal İslamcı bir imamın etkisinde kalması ve radikalleşmesi üzerinden ilerliyor. Daha önce “Rosetta” ve “L’enfant” ile Cannes’dan Altın Palmiye kazanan Belçikalı yönetmenler “Genç Ahmed” ile En İyi Yönetmen Ödülü’nün sahibi oldular. Başka Sinema’nın Blu TV üzerinden gösterime açtığı “Genç Ahmed”i Jean-Pierre Dardenne ve Luc Dardenne ile konuştuk.

Haberin Devamı

Filmin oyuncularını nasıl buldunuz? Özellikle de Ahmed’i canlandıran Idir Ben Addi’yi?

Luc Dardenne: Başvuru açtık ve 600 çocuk başvurdu. Buradan fotoğrafla ve ailelerin mektuplarından yola çıkarak 100 kişilik bir liste hazırladık. Idir Ben Addi, seçmeye ilk gün gelen çocuklar arasındaydı. Doğru ritimde oynadığını hemen fark ettik. Rol için çok uygundu. Gözlük takıyordu ve bunun da karaktere uygun olduğunu düşündük. 12 yaşındaydı. Ailesiyle görüşüp senaryoyu teslim ettik. Bir hafta zaman verdik ve onay verdiler.

Addi için Ahmed karakterini anlamak zor muydu?

Jean Pierre Dardenne: Hayır. Çünkü çok yetenekli ve oyunculuğu seviyor. Aynı zamanda hayal gücü geniş. Ekibe güvendikten sonra rahat oynadı. Ekibin ona destek olduğunu hissetti. Sette sürekli şakalaşıyordu. Gerçek bir aktör.

Haberin Devamı

‘Fanatizm değiştiriyor’

Sizi radikal İslam gibi konuya eğilmeye iten neydi?

Luc D.: Bu konuyu ele almayı düşünmüyorduk ta ki doğru karakteri bulana kadar. Filmde ergenliğe bile girmemiş bir çocuk fanatiğe dönüşüyor. Konu, Avrupa’daki radikal İslamcı saldırılardan beri ortaydı. Ancak Ahmed karakterini bulunca belki çok önemli bir konuda bir düşünme imkanı buluruz dedik. O da dinin fanatikliğe dönüşmesi. Din kendi başında barış içinde yaşamak üzerine. Ama iş fanatikliğe dönünce insanları tamamen değiştirebiliyor ve bu, hayattan vazgeçmek anlamına geliyor. Ahmed de kuzeni gibi ölümü seçmek istiyor. Biz de bir henüz olgunlaşmamış bir çocuk üzerinden filmi kurduk. Dolayısıyla henüz hayatına son vermeye karar vermemiş bir karakteri merkeze alma imkanı bulduk. Ahmed için bir yerde hayat kendisini göstermeye başlıyor, onu çağırıyor. Fanatikler nasıl bu ölüm görevinden döner, nasıl hayat öne çıkar gibi sorular üzerinden gitmek istedik.

‘Ahmed’i yaşamla çevirdik’



‘Umudumuzu da yansıttık’

Ahmed’in içinde koşulları nasıl kurdunuz?

Jean Pierre D.: Günter Grass son anı kitabında 15 yaşındayken genç SS’lere dahil olduğunu yazdı. Savaşın sonunda katılmıştı, dolayısıyla hayatını sürdürebilmek için yaptı gibi bahanesi de yoktu. Dolayısıyla kendi ırkı ve ülkesini savunmak için katıldığı açık. “Neden yaptığımı sorarsanız, bu değerlere kapıldım, büyülendim” diyordu. Ahmed için de aynısı geçerli. Genç bir çocuk ve bu değerler onu büyülüyor, etkisi altına alıyor. Bu çocukların nefretle dolmasını kolaylaştıran sosyal ve ekonomik şartlar da mevcut. 40-50 yıl önce bu şartlarda insanlar greve gidiyor ve daha iyi şartlar için mücadele ediyordu.

Haberin Devamı

Luc D.: Biz de kendimizi filmdeki yan karakterler gibi Ahmed’in kendisini kapattığı ölümcül hapsi anlamaya çalışırken bulduk. Eğitimciler onu hayatın tarafına çekemiyor. Tabii sinemacılar olarak biz de onun etrafını hayatla doldurmaya çalıştık. İnek sağdığı, yaprakların rüzgarda sallandığı veya koştuğu sahnelerdeki gibi... Etrafında bir yaşam sürüyor. Eğer bir karakter onu hayatın tarafına çekse bizce mantıklı olmazdı. O yüzden finali bir karakter üzerinden değil, kendi seçimleri üzerinden kurduk. Seçimleriyle yüzleşmek zorundaydı. Biz de hikâyede kendi umudumuzu da yansıttık.

‘Psikologlarla görüştük’

Radikal İslamcı gruplar üzerine araştırma yaptınız mı?

Jean Pierre D.:
Tabii ki çok araştırma yaptık. Hapishanedeki radikal İslamcılarla çalışmış psikolog ve psikiyatristlerle görüştük. Araştırmamız olmadan hareket etmemiz mümkün değildi, çünkü bu grupların pratikleri hakkında derinlemesine bilgi sahibi değildik ve karakterimiz bunları körü körüne takip ediyordu. Bunu çok ciddiye aldık.

“Genç Ahmed”in sizin diğer filmlerinizden farklı olduğunu düşünüyor musunuz? Dramaturgi açısından olaylar önceki filmlerinize çok hızlı gelişiyor denebilir.

Luc D.: Farklı olan şu:
Önceki filmlerimizde karakterler, karşılarına çıkan karakterlerle olan ilişkileriyle değişiyorlar. Bir yolculuğun sonucunda... Burada ise kendisini tamamen kapamış bir karakter söz konusu ve dış dünyayla iletişimi yok gibi.