09.11.2008 - 19:17 | Son Güncellenme:
Esengül Metin
Çin menşeli bilgisayar üreticisi Lenovo, 2005 yılında IBM’in kişisel bilgisayarlar bölümünü alarak kısa sürede dünyanın en büyük bilgisayar şirketleri arasına girmeyi başardı. 140 ülkede faaliyet gösteren şirketin Global İletişim Başkanı Reid Walker geçtiğimiz hafta Dünya Ekonomik Forumu’na katılmak için Türkiye’deydi. Bu vesileyle röportaj yapma fırsatı bulduğumuz Walker’la Swissotel’in eşsiz manzarası eşliğinde bir araya geldik; Lenovo’nun Türkiye’deki büyüme planlarından şirketin alışılmadık iş modeli worldsourcing’e ve krize kadar pek çok şeyi konuştuk.
Felsefe ve matematik okumuşsunuz. Neden bu alanlarda kariyerinize devam etmek yerine teknoloji sektörüne yöneldiniz?
Kızılderiliyim ben, Amerika’da Kuzey Dakota’da doğdum. Çocukluğum orada geçti, babam Kızılderili halkı için çalışan bir avukattı. Bana göre orası çok izole olmuş ve içe kapanık bir yerdi.
Burs alarak okudum, farklı kültürler görüp yeni şeyler öğrenmek istiyordum. Felsefenin bana öğrettiği en önemli şey; ‘Her insan, her yerde istediği her işi yapabilir’ oldu. ‘İmkânsız’ kelimesi lügatimde yok. Amerika’daki eğitim sisteminde ise kısa süre içerisinde bir konuda uzmanlaşırsınız ben ise bunun yerine farklı alanlarda şansımı denemek istedim.
Hayat felsefeniz bu mu? Yeni şeyler görmek, öğrenmek...
Evet, öyledir; gezdiğim ülkelerde gördüğüm kültürler hem yaşam şeklimi hem de yönetim anlayışımı etkiler.
Lenovo’ya geçişiniz nasıl oldu, daha önce nerelerde çalıştınız?
Bir süre Amerikan borsasında broker’lık yaptım. Ardından General Electric’te çalıştım. Lenova 5 yıllık bir şirket, ben de 2 yıldır bu grupta çalışıyorum.
Lenovo Çinli bir şirket olarak başladı ama şimdi dünyanın en büyük bilgisayar üreticilerinden. Bunda IBM’in kişisel bilgisayarlar bölümünü satın almasının da büyük etkisi olmuştur sanırım... Bu satın alma global bir şirket olma amacıyla atılmış bir adım mıydı?
IBM’in kişisel bilgisayarlar bölümünü almamız 140 ülkeye ulaşmamızı sağladı. Lenovo Asyalı bir şirket, IBM ise tam olarak batılı. Bu işbirliği hem Doğu hem de Batı pazarına yakın olmamızı sağladı. IBM’le batıya açıldık diyebilirim. Onun globaldeki gücü ve stratejisi ile Lenovo’nun Asya’daki tecrübesini birleştirip daha global bir şirket haline gelmek için böyle bir işbirliği yaptık.
Peki, IBM’i alalı 3 yıl oldu. Bu sürede hedeflere ne kadar ulaşıldı?
İlk amacımız sahip olduğumuz müşterilerimizi kaybetmemekti. Bunun için kurumsal pazara ağırlık vermeye devam ettik. KOBİ’lere ve direkt tüketiciye yönelik stratejiler geliştirdik ve onları Lenovo’ya kattık. Şu an dünyanın 4. büyük bilgisayar üreticisiyiz. Ayrıca satın almadan sonra IBM’i teknoloji açısından daha ileri bir konuma getirdik. Bunun dışında Lenovo’nun büyümesinde kullandığı iş modeli de çok etkili oldu.
Worldsoursing iş modeli. Bu iş modelinden bahseder misiniz? Neden tercih ettiniz?
Bu modelde şirket bir merkezden yönetilmiyor; çok farklı ülkelerden sourcing yaparak çalışıyor. Lenovo’nun da Japonya, Hindistan, Paris, Amerika ve Pekin’de olmak üzere 5 farklı merkezde head ofisi var, tek bir merkezden yürümüyor işler. Hangi ülke hangi alanlarda iyiyse biz de o işi, o ülkede yapıyoruz.
Pazarlama ve reklam çalışmalarımız Hindistan’da yürütülüyor. Çünkü Hindistan’ın pazarlama konusunda çok yaratıcı fikirleri olduğunu düşünüyoruz. Tasarım işlerimiz ise Japonya’daki, Amerika’daki, Çin’deki ofislerimizden yürütülüyor. Çünkü bu ülkeler tasarım konusunda çok başarılı. Servis hizmetleri konusunda Amerika ve İskoçya’da ofislerimiz var. Çin’de 3 tane fabrikamız bulunuyor, bunun dışında Polonya’da, Meksika’da, Hindistan’da da fabrikalarımız var. Liderlerimiz aynı ülkede değil. Örneğin, biri Çin’de, biri Amerika’da, diğeri Avrupa’da...
Gelişen ülkeler dünya pazarında önemli bir yere geldi; artık, eğitim açısından da gelişmiş ülkeler kadar güçlü durumdalar. Bu nedenle becerilerini dünyaya yayabilmeye başladılar.
Bu ülkelerin dinamiklerinden, becerilerinden aynı anda faydalanabiliyoruz. Bu şekilde daha global bir marka haline geleceğimize inanıyoruz. Bunun dışında maliyet avantajları da var. Dünyanın her tarafındaki insanları çok rahat işe alabiliyoruz. Müşterilere daha yakınız, çalışanlara global bir bakış açısı kazandırıyor bu iş modeli. En iyi hizmetle, hızlı bir şekilde, ucuz maliyetle ürünü tüketiciye ulaştırabiliyoruz.
Dünyada çok yaygın olmayan bir iş modeli worldsourcing. Sizce yakın zamanda klasik iş modelinin yerini alır mı?
Son 20 yılda yönetim anlayışları da çok değişti dünyada. Gelişen ülkelerdeki dinamikler; genç popülasyon, çok hızlı büyüyen bir ekonomik düzen.
Şirketler bu dinamiklerden yararlanmaya çalışıyor. Çünkü değişen koşullarda ve rekabet ortamında içine kapanık ve izole olmuş bir şirket başarılı olamaz, çünkü kendini yenileyemez bu şekilde. Bu nedenle dünyada giderek yayılıyor worldsourcing. Şirketler, alanında en iyi olanlar neredeyse oraya gidiyor ve çalışıyor. Bana kalırsa yakın zamanda bu yöntem şirketler tarafından daha tercih edilir bir hal alacak.
Peki, bu sistem çalışanların yönetimi konusunda veya karar alma sürecinde sorunlara yol açmıyor mu?
24 bin kişi çalışıyor Lenovo’da. Tüm birimler birbiriyle iletişim içinde. Mesela iki günlük online forumlar yapıyoruz tüm Lenovo çalışanlarıyla.
Bu forumlarda, tüm çalışanlarla bir araya gelip isteklerini ve düşüncelerini dinliyoruz. Bunun dışında workshop programları yapıyoruz. Yetenekleri ortaya çıkarıyoruz, kariyer fırsatları sunuyoruz. Normal bir şirkete baktığınızda karar alan 3-4 kişi vardır. Biz de ise her ülkedeki şirketler kendileri karar veriyor. Avrupa’daki çalışmalarımızı Avrupa’daki şirketimiz yönetiyor, Hindistan’daki çalışmaları da oradaki ofis... Yani bölgesel yönetimden söz edebiliriz.
Lenovo Türkiye’de de atakta, pazarlama çalışmaları hız kazandı. Türkiye hedefleriniz neler?
Türkiye bizim için kritik bir pazar, çünkü gelişmekte olan bir ülke. Nüfusu çok genç, bu nedenle bizim en önemli pazarlarımızdan biri olmaya aday. Türkiye’de büyümeye devam edeceğiz.
‘Kriz kalıcı değil’
Tabii ki tüm sektörler krizden etkilendi ve etkilenmeye devam edecek. Ama bu durumun kısa süreli olduğuna inanıyorum, ekonominin yakın zamanda düzeleceğini düşünüyorum.
Ama şu an için bu krizden inovatif fikirlerle çıkılabiliriz; müşteri ihtiyaçlarını iyi tespit etmek gerekiyor.
Siz nasıl etkilendiniz krizden?
Kurumsal satışlarda bir sıkıntı olacağını sanmıyorum. Özellikle gelişmekte olan ülkelerde bilgisayar satışları yüksek. Çin’de Hindistan’da ve Brezilya’da bilgisayar tüketim oranı çok fazla. Eğitim düzeyi yükseldikçe bilgisayar tüketimi de artacak. Bireysel pazarda henüz yeniyiz, şu an için endişelenecek bir durum yok bu nedenle...
‘Seyahat etmek yönetici kimliğime yansıyor’
Lenovo’nun worldsourcing iş modeliyle çok fazla seyahat etmek zorunda kalıyorsunuzdur sanırım. Nasıl bir tempoda çalışıyorsunuz?
Evet, sürekli seyahat ediyorum ve uzun seyahatler bunlar. Ailemi göremiyorum, bu konuda zorluk yaşıyorum ama seyahat etmek yeni kültürler ve yeni fikirler keşfedebilmek açısından çok yararlı. Ayrıca yönetici kimliğime de yansıyor.
Nasıl?
Çalışanları ve insanları çok daha iyi tanıyorsun, gördüğün yönetim modellerini kıyaslayabiliyorsun, hangisi daha başarılı oluyor anlıyorsun.
Siz yönetici olarak kendinizi nasıl değerlendiriyorsunuz?
Beklentilerimi net bir şekilde söylerim, çalışanlarla iş konusunda her şeyi paylaşırım. Yönetim anlayışımı şeffaflık belirliyor. Açık olmanın çalışanlar için çok daha verimli olacağını düşünüyorum. Bir de Lenovo’da çalışanlar da yöneticileri değerlendirme şansına sahip.
İş dışında nelerle ilgilenirsiniz?
İki kızım var ama dediğim gibi onları çok fazla göremiyorum. Çok fazla boş vaktim olmadığı için bana kalan zamanı verimli geçirmeye çalışıyorum. Aynı anda 4 kitap okuyorum, tenis oynuyorum, seyahat etmeyi severim. Bunun dışında yardıma muhtaç çocuklara yönelik yardım kampanyalarında gönüllü olarak çalışıyorum. 10-14 yaş arası çocuklara okuldaki derslerinde yardımcı oluyoruz, üniversiteye girmeleri için onları çalıştırıyoruz.
Bu Türkiye’ye ilk gelişinizmiş. Türkiye ve Türk yöneticiler hakkında nasıl bir izlenim oluştu sizde?
Doğu ile Batı’nın birleştiği nokta Türkiye, dolayısıyla her iki kültürün verdiği büyük bir enerji var. Türkiye çekici bir ülke. Yöneticiler konusunda da dünyayı yakından takip eden, işlerinde başarılı yöneticilerle karşılaştım hep burada.