Yüzde 80 engelli oğluyla otobüs durağında yatan annenin yardım çığlığıİzmir'de kaldıkları evleri satıldıktan sonra yüzde 80 engelli çocuğuyla bir başına kalan ve 9 aydır sokakta annenin yardım çağrısı yürek yaktı. Sabaha kadar parklarda dolaşan, temel ihtiyacını ise benzin istasyonlarından karşılayan yaşlı kadın, "Son 3 aydır buradaki otobüs durağında kalıyoruz. Tek isteğim oğlumla yaşayabileceğimiz bir göz odalı evimiz olsun yeter" dedi. İzmir’de yaşayan 63 yaşındaki Seval Taşkın ve 35 yaşında yüzde 80 engelli raporu bulunan oğlu Batuhan Sezgin'in içler acısı hali gören herkesin içini acıttı. 63 yaşındaki talihsiz kadın, engelli oğluyla birlikte daha önce babasının evinde kalıyordu. Babasının işleri kötüye gidince ve ölünce kaldıkları ev satıldı ve kadının da oğluyla hayatla mücadelesi bundan sonra başladı. Evlerini satın alan adam, bir müddet sonrada parasız olunca hem Seval Taşkın'ı, hem annesini hem de engelli Batuhan Sezgin'i sokağa attı. Annesiyle ne yapacağını bilemeyen 63 yaşındaki kadın, ardından da annesini huzurevine yerleştirdi. Yüzde 80 oğlu ise rehabilitasyon merkezine alındı. Bir süre sonrada kadının annesi ve oğlu sokağa atıldı. Alzaymır hastası olan büyük anne, tekrar huzurevine kabul edilse de talihsiz kadın ve oğlu Batuhan Sezgin sokaklarda yaşamaya başladı. Şimdi otobüs durağındalar Seval Taşkın ve Batuhan Sezgin, aradan geçen zamanla birlikte 9 aydır sokaklarda yaşıyor. Ne bulabildiyse onu yiyen anne ve oğlunun hali ise İhlas Haber Ajansı (İHA) kameralarına yansıdı. Son 3 aydır otobüs durağında yaşayan anne ve oğlu, tuvalet gibi fiziksel ihtiyaçlarını da benzin istasyonundan karşılıyor. Ailenin durumuna ise bazen vatandaşlar kayıtsız kalmıyor. Yoldan geçen vatandaşlar, aracını durdurup anne ve oğluna yardım ediyor. Anaokulu öğretmeni olduğunu anlatan ancak çocuğunun engelli olması sebebiyle çok sevdiği öğretmenliği bırakan ve devam etmeyen Seval Taşkın, "Yaşadığımız evden sokağa atılmadan önce babam ve annemle birlikte yaşıyorduk. Daha sonra babamın işleri kötüye gidince evimizi sattık. Evi alan kişi babam v
Eşi cezaevine giren kadın 2 çocuğu ile otomobilde yaşıyorDenizli’nin Çivril ilçesinde genç bir kadın, eşi cezaevine girdikten sonra maddi durumu kötüye gidince 2 yaşındaki kızı ve 7 aylık oğlu ile hurda bir otomobilin içerisinde yaşamaya başladı. 25 yaşındaki Aysun Gezgin, Isparta’da yaşarken eşi cezaevine girdi. Ardından Gezgin, kayınpederi Selahattin Gezgin ve kayınvalidesi Sultan Gezgin’i de yanına alarak Çivril ilçesinde çobanlık yapan kayınbiraderinin yanına geldi. Kayınbiraderinin yaşadığı evde yer olmayınca Gezgin, kayınpederi ve kayınvalidesini Akçaköy Mahallesi'nde cami için yapılan ve boş durumda olan 10 metrekarelik bir odaya yerleştirdi. Genç kadın, kendisi ile 2 yaşındaki kızı Gülcan ve 9 aylık oğlu Muharrem’e yer kalmayınca çareyi hurda haldeki bir otomobilin içerisinde yaşamakta buldu. Kayınpederi çobanlık yapmaya başlayan Gezgin, kayınvalidesi ile birlikte hurdacılık yaparak geçimlerini sağlamaya çalışıyor. Gezgin ailesi tuvalet ihtiyaçlarını camiden karşılarken, banyo gibi insani ihtiyaçlarını ise kayınpeder ile kayınvalidenin yaşadığı odada leğen içerisinde gidermeye çalışıyor.
Çenesiz dana görenleri şaşırtıyorManisa’nın Saruhanlı ilçesinde, doğum sırasında çenesini kaybeden ve beslenme sorunu nedeniyle "yaşamaz” denilen dana 15 ay içerisinde 600 kiloya ulaşınca, satın almak isteyenler sıraya girdi. Saruhanlı’nın Çullugörece Mahallesi'nde, doğumu sırasında veteriner tarafından çenesine ip bağlanarak çekilmesi sonucu çenesi kırılan dana, sahibinin özverili bakımıyla 15 ay içerisinde 600 kiloya ulaştı. Çenesinin olmaması sebebiyle beslenmede zorluk çekeceği ve bu nedenle fazla yaşamayacağı düşünülen danayı elleriyle besleyerek yetiştiren çiftçi Süleyman Kiriş, doğduğunda kesmeyi düşündüğü danasını şimdi satmaya kıyamıyor. Boşta sallanan dili nedeniyle görenleri hayrete düşüren çenesiz dana için komşularının "yaşamaz, ölür" dediğini anlatan Kiriş, "Kesecektim ama kıyamadım kesmeye, kendim bakmaya başladım ve şimdi 15 aylık kocaman dana oldu. Kendi elimle besliyordum küçükken. Komşular bakılmaz buna, beslenemez, ölür dediler ama ben dinlemedim kimseyi ellerimle besledim. Daha sonra diliyle verdiğimiz samanı yemeye alıştı ve komşuların söylediğinin tersine kocaman oldu. Şimdi 600 kilo civarında geliyor. Bu şekilde olunca satın almak istiyorlar ama daha satmayı düşünmüyorum. Aslında Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığının bana ödül vermesi lazım böyle bir hayvana baktığım için" dedi.
Çobanların bulduğu mağara 10 milyon yıldır yaşıyorMersin'de 1999 yılında iki çobanın kirpi yakalamaya çalışırken tesadüfen bulduğu Gilindere Mağarası, 10 milyon yıldır yaşıyor. Son buzul çağına ait parçaların bulunduğu mağarada, hala oluşumlar devam ediyor. Aydıncık ilçesinde iki çoban tarafından bulunan Gilindere Mağarası, çobanların mağaranın büyüklüğü ve görselliğinden etkilenip, yetkililere bildirmesi sonucu Orman ve Su İşleri Bakanlığı tarafından tabiat parkı ilan edilerek koruma altına alındı. Yöre insanı tarafından 'Aynalı Göl' olarak da bilinen Gilindere Mağarası, ziyaretçilerine 555 merdiven inerek görsel keyif yaşatma fırsatı sunuyor. Uzmanlarca yapılan incelemelerde, yaklaşık 10 milyon yıllık bir geçmişi olan mağaranın, dördüncü zaman (kuvaterner) başındaki son iklim değişikliğiyle buzul sonrası döneme geçişte oluştuğu anlaşıldı. Araştırmada, mağaradaki sarkıt ve dikitlerin, su altında kalmasından dolayı atmosferik değişimlerden etkilenmeden günümüze kadar ulaştığı tespit edildi. Denizden 45 metre yüksek yamaçta olan, 555 metre yatay uzunluğa, 46 metre derinliğe sahip mağaradaki dev boyutlara ulaşan ve her biri görsel şölen sunan damla taşlar, günde ortalama 500 kişi tarafından ziyaret ediliyor. Mağaranın içerisinde çok sayıda ilginç figürlü sarkıt, dikit ve sütunun yanı sıra mağara incisi, bayrak traverten ve duş başlığı gibi oluşumları bulunuyor. "Türkiye'nin en görsel mağarası" Mağaranın tarihi ve oluşumları hakkında bilgi veren turizm rehberli Fatih Turan, Gilindere Mağarası'nın Türkiye'nin en görsel mağarası olduğunu vurgulayarak, içerisinde sarkıt, likit ve traverten oluşumlarının bir arada bulunduğu tek mağara olduğunu söyledi. Mağaranın 1999 yılında keşfedildiğini aktaran Turan, "Burası 2 çoban tarafından bulundu. Hayvanlarını otlatmak için bölgeye gelen çobanlar, bir oklu kirpi görürler ve onu yakalamaya çalışırlar. Bu sırada kirpi mağaraya girer ve çobanlarda arkasından gider" dedi.
Kışın 3 kişi, yazın ise 15 ikamet ediyorAfyonkarahisar'ın Emirdağ ilçesinin, kışın 3 yazın ise 15 kişinin yaşadığı Avdan köyünde 29 yıldır muhtarlık yapan Bekir Tepekaya, 2019 seçimlerinde eşiyle yarışacak. Muhtarlığa adaylığını koymaya hazırlanan Fatma Tepekaya "Bu köyde doğup büyüdüm. Burayı çok seviyorum. Giden gitsin, buradayım. Memnunum köyümden. Muhtarlık seçimlerinde eşime rakip olacağım. Köye yazın gelen kadınları toplayacağım. Okulu da açtıracağım" dedi.Afyonkarahisar'ın Emirdağ ilçesinin Avdan köyünde 29 yıldır muhtarlık yapan Bekir Tepekaya, eşi ve kızıyla yaşadığı, kışın 3 ve yazın 15 kişinin ikamet ettiği köyünü terk etmiyor. Emirdağ'a 40 kilometre uzaklıktaki köyde yaklaşık 40 yıl önce 85 hanede 300 kişi yaşıyordu. Ekonomik koşulların etkisiyle hızla göç veren köyde bu sayı 3 haneye kadar düştü. Diğer iki hanenin sahipleri ise sadece yazın tarla işleri için köye geliyor. PTT binası, camisi ve okuluyla kalabalık günlerin izlerini taşıyan köyde kışın 3 kişi, yazın ise 15 kişi kalıyor. Köyde 29 yıldır muhtarlık yapan Bekir Tepekaya, kızı ve eşiyle yaşadığı köyünü terk etmiyor.Tepekaya, AA muhabirine, köydeki sıra dışı yaşamı anlattı. Köye, elektriğin 38 yıl önce geldiğini belirten Tepekaya, 1963'de okul, 1967'de cami, 1996'de su şebekesi yapıldığını, 1992 yılında ise köy yolunun asfaltlandığını aktardı. Hizmetlerin çoğunun kendi döneminde yapıldığına dikkati çeken
34 yıldır ormanda yaşıyorlarBursa'da, çobanlık yaparak geçimlerini sağlayan aile, 34 yıldır ormana kurdukları çadırda teknolojiden uzak bir hayat sürüyor.Tam bir göçebe hayatı yaşayan Hüseyin Taşkın (52) ve Nihal Taşkın (54), hayatlarını ormanların içinde çadırda yaşayarak geçiriyor. Büyükorhan'ın Gedikler köyünde dünyaya gelen Hüseyin Taşkın, 20 yaşında baba mesleği olan çobanlık yapmaya başladı. Hüseyin Taşkın, eşi Nihal Taşkın'la birlikte ormanların içine kurdukları çadırda kalarak keçi otlatıyor. 34 yıldır çadırda yaşayan aile keçi bakıyor. Yaz kış dağda yaşayan aile hayatlarından memnun.KÖYLÜLER KAR YAĞINCA GİDİP KONTROL EDİYOR Büyüttükleri keçilerin bir kısmını oğlak olarak satan aile, bir kısmını da kurbanlık olarak satıyor. Keçilerinden sağdıkları sütlerle peynir ve tereyağı yapan aile, bunları aydan aya pazara inerek satıyor. Doğayla iç içe ve teknolojiden uzak bir hayat yaşayan aileyi köylüler kar yağdığında başlarına bir şey mi geldi diye gidip kontrol ediyor. 2 çocukları olan ailenin çocuklarından biri madende çalışıyor.
80 yıldır kimliksiz yaşıyorVAN'ın Edremit İlçesi Süphan Mahallesi'nde yaşayan 7 çocuk annesi 80 yaşındaki kadının hiç kimliği olmamış. Amcasının oğlu Hacı Erol ile evlenen Ayda'nın çocuklarından 6'sı kumasının üzerine, en büyük oğlu 53 yaşındaki Mustafa Erol ise dedesinin nüfusuna kayıtlı. Babasıyla kardeş görünen Mustafa Erol, annesine kimlik çıkarmak için gerekli girişimlerde bulunduklarını ancak başarılı olamadıklarını söyledi. Süphan Mahallesi'nde oğlu, gelini ve torunlarıyla birlikte yaşayan 80 yaşındaki Ayda, bir çok hastalıkla mücadele ediyor. Midesine bağlanan hortumla beslenen Ayda, kimliği olmadığı için hastaneye gidemiyor ve hiç bir imkandan yararlanamıyor. Ayda'ya gelini Meryem Erol bakıyor. Oğlu Mustafa Erol, 7 kardeşiz. Babamın iki eşi vardı. Kardeşlerim üvey annemizin üzerine kayıtlı, ben de dedemin üzerine kayıtlıyım. Yani resmiyette, kimlikte babam ile kardeş görünüyorum. Annem 2007 yılına kadar köyde olduğu için sorunsuz bir şekilde kimliksiz yaşadı. Ama 2007 yılında yaşlanmasıyla birlikte sağlık sorunları başladı. Bunun üzerine kimlik talebinde bulunduk. Ancak 10 yıldır uğraşmamıza rağmen anneme kimlik çıkaramadı. KİMLİKSİZ TEDAVİ OLAMIYOR Dayısının verdiği yanlış ifadeden dolayı annesinin kimliğinin çıkmadığını ileri süren Mustafa Erol şöyle devam etti Annem'in kimliği yok, bu şekilde onun sağlık sorunlarıyla uğraşmak gerçekten çok zor, hali ortada. Kimliği olsa devamlı doktora gitse, ilaç alsa bu hale gelmezdi. Daha önce 2007 yılında kimlik talebinde bulunduk. Muhtara söyledik, muhtar da abisine yani dayıma ulaştı. İfade verdiler. Bu başvurular Ankara'ya gitti. Ama dayımın yanlış bir ifadesi üzerine kimlik çıkmadı. Yine 2015 yılında annemin beyin kanaması geçirmesi üzerine hastaneye gittik, kimlik sorunu yaşadık. Talebimiz üzerine bize geçici olarak bir T.C Kimlik numarası verildi. Ama bu T.C. numarası şu anda işimize yaramıyor. Bizim yetkililerden tek isteğimiz anneme bir kimlik verilsin. Bizde annemizi gönül rahatlığıyla hastaneye götürelim.