22.11.2015 - 02:30 | Son Güncellenme:
Türker Karapınar - Ankara
Ankara’nın Bahçelievler semtinde 9 Ekim 1978’de katledilen 7 TİP’li öğrencinin avukatı Erşen Sansal, hükümlü Ünal Osmanağaoğlu’nun beraati halinde Haluk Kırcı, Ercüment Gedikli, Bünyamin Adanalı, Duran Demirkıran gibi bu davadan hüküm giymiş isimlere de yeniden yargılanma yolunun açılabileceğini söyledi.
AİHM kararı uyarınca Ankara 3. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yeniden görülen davada savcılık, Osmanağaoğlu’nun mahkumiyetine esas alınan Muhsin Yazıcıoğlu ve Duran Demirkıran’ın ifadelerinin işkence altında alındığı iddiası doğrultusunda önceki gün esas hakkındaki mütalaasını açıkladı. Savcılık, sanığın beraatini istedi.
Avukat Sansal, şunları söyledi:
‘Temize çıkartmak’
- Osmanağaoğlu ölmüş olmasına rağmen beraat talebinde bulunulmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Teorik olarak buna müsait. Ceza kanunundaki yargılamanın yenilenmesi meselesi buna müsait. Öldükten sonra dahi bu başvuru yapılabilirdi mirasçıları tarafından. Ölmüş olması bu davanın düşürülmesini, bitirilmesini gerektirmiyor. Fakat savcının beraat istemesi meselesi, ölmüşlükle ilgili değil. 37 yıllık süreci bir gözümüzün önünden geçirirsek, Bahçelievler katliamı olayı bir dönemin hep faili meçhul kalmış cinayetler döneminde tek tük açığa kavuşmuş, katilleri, olayın işlenişi meselesi açıklığa kavuşmuş bir davaydı. 4 kişiye idam verildi, üç tanesi 7’şer kez idam olmak üzere. Bu verilen mahkumiyet kararı kamuoyunda bir türlü hazmedilmedi. Daha doğrusu tepkiyle karşılandı. Mesela şunu kaydedelim. Kenan Evren, Bahçelievler katliamının baş planlayıcısı olan Abdullah Çatlı hakkında, ‘bu çocuktan biz istifade edelim’ dediği zaman demişler ki, ‘güzel ama bu adam, ölüm cezası isteğiyle yargılanıyor’. Evren demiş ki, ‘Şöyle kısa süreli bir hapse atın, çıkarın, ödemiş olsun cezasını, biz bundan yararlanalım’. Daha sonra Tansu Çiller’in, ‘kurşunu atan şerefli eller’den söz edilmesine kadar ulaşmıştır bu mantık. Bugün bu mantık karşımıza savcının mütalaasında beraat isteği biçiminde çıkmaktadır ve aradan 40 yıl da geçse katliamın faillerini temize çıkartmak gibi bir niyet yatmaktadır ve adalet de bu işe alet edilmek durumundadır.
‘Hukuki değil yapay’
- Demirkıran’ın ifadelerini savcılık Ağaoğlu’nun lehine değerlendirdi. Yazıcıoğlu, vefat ettiği için ifadesi alınamadı. AİHM’nin yeniden yargılama kararı tam olarak karşılandı diyebilir miyiz?
Demirkıran bu davada şahit olarak dinlendi, ancak sıfatı istediğiniz kadar şahit deyin, mahkemede mahkumiyetine karar verildiğini ortadan kaldırmaz. Sırf usuli bir değişiklik yaptık diye hükümlülükten şahitliğe değiştirilemez. Bu, yapay bir mesele. Muhsin Yazıcıoğlu ve Demirkıran’ın işkence görmüş olduklarına dair raporlar da yok. Meselenin hukuksal gerçeğe uygun olduğundan değil fakat düşününüz ki buraya nasıl gelindi? Savcının katilin beraatini istiyorum demesiyle olmadı bu iş. Bu işin yapı taşları yıllardan beri döşeniyor. 3’üncü yargı paketiyle katliamın katilleri Ünal Osman Ağaoğlu ve Bünyamin Adanalı serbest bırakıldı. İadeyi muhakeme hakkı getirildi. Yani katilleri beraat ettirme yolundaki azimkâr tutum bu noktaya gelmiştir. Savcı bugün yıllardan beri yapılan bu hazırlığını sözcülüğünü yapmıştır o kadar.
‘Beraat çıkarsa tazminat doğacak’
-37 yıl sonra beraat çıkarsa Ağaoğlu ve ailesine tazminat hakkı doğacak mıdır?
Doğacaktır. Tazminat hakkı da doğacaktır. Bu davada mahkum olan diğer kişilerin de Ağaoğlu’nun durumunu emsal gösterip kendileri için de yeniden yargılamanın kapısını açacaktır.
‘Şikâyetle ilgili dosya kayboldu’
- İşkence iddiasını araştırmadan berat kararı vermek bozma nedeni olur mu?
Biz de öyle düşünüyoruz. Yargılamanın yenilenmesi aşamasında gösterdiğimiz şahitler vardı. Dinlemediler. Davanın bir hükümlüsünü çağırdılar. Demirkıran, ‘benim raporum avukatım uğraşıyordu, avukatım dedi ki, ‘Yenimahalle savcılığına yaptığımız şikâyetle ilgili dosya kayboldu’. Haluk Kırcı da ‘kim işkence gördüğüne dair rapor alabilmiş ki’ dedi. O nedenle ‘bizim de raporumuz olmaz’ demeye getirdi. Bu davanın ilk duruşması yapıldığında mahkeme bir karar verdi. O tarihte Haluk Kırcı hapiste yatıyordu. Kırcı’nın şahit olarak dinlenmesine ve ifadesinin de SEGBİS sistemiyle cezaevinden alınmasına diye karar verdi. Bundan 0 gün sonra Ağaoğlu öldü. Gittim baktım dosyaya. Kırcı’nın yattığı cezaevine tezkere yazılmış ise de Ağaoğlu öldüğü için tezkerenin geri alınmasına karar verilmiş. Yani davayı düşürüyoruz. Sonradan bu kararlarından vazgeçip davaya devam etme kararı aldılar.
‘İş bitti, ortalıkta gözükmeyin’
Muhsin Yazıcıoğlu, 13 Şubat 1981’de Askeri Savcı Yarbay Enis Tunga’ya gazetelerde Bahçelievler semtinde yedi kişinin öldürüldüğünü okuduğunu, ölüm olayının ülkücüler tarafından yapıldığı söylentileri üzerine konuyu araştırdığını, ikinci başkanı olan Abdullah Çatlı’ya sorduğunda haberinin olmadığını söylediğini anlatmıştı. Duran Demirkıran da 22 Aralık 1978 tarihli emniyet ifadesinde, Bahçelievler’de yedi TİP’linin katledildiği 56/2 numaralı evin 300 metre uzağında beklediğini, Ercüment Gedikli’nin eve girip çıktığını, 16. sokak tarafından Renault marka bir araba geldiğini, kaldırımın kenarında durduğunu, arabadan üç kişi indiğini, bu üç kişiden birinin Ünal Osman Ağaoğlu olduğunu, Ercüment’in bu kişilerle birlikte eve girdiğini anlatmıştı. Demirkıran, gece yarısından sonra Ercüment’in gelerek, “Sizin işiniz bitti ortalıkta gözükmeyin” diyerek ayrıldığını, Ağaoğlu ile yanındaki iki kişinin evden çıktıklarını görmediğini söylemişti.