05.02.2023 - 07:00 | Son Güncellenme:
Ege Doğaç Erdoğan - ABD, 1940’lı yılların başında Manhattan Projesi kod adı altında ve büyük gizlilik içinde nükleer gücü silah haline getirebilecek çalışmalarda bulunur. 1945’de Hiroshima ve Nagasaki’ye atılan atom bombaları tarihin akışını değiştirir. Bu denli muazzam güçte bir silaha sahip olmak uluslararası dengeleri temelinden sarsar. II. Dünya Savaşı sonrası galip ülkelerden bir başkası Sovyetler Birliği bu yeni teknolojiyi edinmek uğruna hummalı casusluk faaliyetlerine girer. 1950’de İngiltere’de fizikçi Klaus Fuchs’un tutuklanmasıyla başlayan soruşturmalar sonucunda projenin başından beri Sovyetler’e bilgi akışı sağlandığı ortaya çıkar. Komünizme duydukları sempati nedeniyle gönüllü olarak Ruslar için casusluk yapan Ethel ve Julius Rosenberg 1953’te idam edilirler. Sovyetler Birliği’nin 1949’da ilk nükleer testini yapmasıyla birlikte iki kutuplu bir dünya düzeni kurulmuş; Soğuk Savaş başlamıştır.
Günümüze gelecek olursak ABD ve Çin arasında yeni bir soğuk savaşın başlangıç aşamalarında olduğumuzu söyleyebiliriz. Dünyanın artık ‘yeni petrolü’ yarı iletken çipler (semiconductor chips). Geçenh yıl pek fazla gündeme gelmese de ABD’de çok önemli bir yasa yürürlüğe girdi: ‘The CHIPS Act’. ABD yarı iletken çip üreticilerine tam 52.7 milyar dolarlık bir teşvik bütçesi ayırdı. Yasanın en can alıcı kısmı ise Çin’e yarıiletken çip tekonolojileri hakkında ‘know how’ aktarımının, ve Çin’de bu çiplerin üretiminin yasaklanması. Savunma ve silah sistemlerinin yanı sıra elektronik her üründe kullanılan yarı iletken çipler ulusal güvenlik meselesi olarak görülüyor. Pandemi döneminde bunun ne kadar hayati bir konu olduğunu yaşanan çip kıtlığıyla deneyimlemiş oldu dünya. Otomobil sektörü sekteye uğradı, hatta bazı araçlar içlerine elektronik özellikler sonradan eklenme sözü verilerek satıldı. Artık çip tedarik sorunu büyük ölçüde ortadan kalktı ancak ülkeler alnı sorunu yaşamamamak için tedbir almaya çalışıyorlar. 1990’da küresel çapta yarı iletken çip üretiminin yüzde 37’sine sahip olan ABD’de bu oran yüzde 12’lere kadar gerilemiş durumda. Tayvan yüzde 64.5 ile açık ara lider. Bu yüzden ABD artık sadece yazılıma değil, ‘hardware’ üretimine de odaklanmış vaziyette.
Nancy Pelosi Temsilciler Meclisi Başkanı iken Tayvan ziyaretinde dünyanın en büyük yarı iletken çip üreticisi Taiwan Semiconductor Manufacturing Corporation (TSMC) Yönetim Kurulu Başkanı Mark Lui ile görüşmeyi ihmal etmedi. TSMC, Apple, Qualcomm ve Nvidia gibi mikroçip ihtiyacı duyan şirketler için imalat yapıyor. En gelişmiş teknolojiye sahip 5 nanometrelik yarı iletken çip üretebilen sadece iki şirketten biri (diğeri Samsung). Küçük bir ada olan Tayvan’ın çok önem taşımasının en önemli sebeplerinden biri de bu. Çin ile birleşirse ABD ve Batı’nın ulusal çıkarlarına büyük bir darbe vurulacağı aşikar. Gelişen teknoloji artık bir tuşla karşı tarafın tüm savunma mekanizmalarını saf dışı bırakma imkanı sunma potansiyeline sahip. Nükleer silahlanma yarışı yerine, çip üretimi bilgisi ve teknolojisine sahip olma yarışının temelini oluşturduğu yeni bir soğuk savaşın başlangıcına tanıklık ediyoruz.
Güvenlik açığı
İzmir Ekonomi Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç.Dr Sıtkı Egeli yarı iletken çiplerin üretim aşamasında art niyetli müdahelelere maruz kalabileceğini ifade ediyor. Egeli’ye göre: “İsrail’in 2007’de Suriye’nin Deyrizor şehrindeki nükleer reaktörü bombalaması esnasında Suriye hava savunma sistemlerinin çalışmamasının, sistemdeki yarı iletken çiplere üretim aşamasında müdahalede bulunulduğu kuşkusunu uyandırmıştı. Yarı iletken çiplerin üretiminin sadece bir kaç ülkede yapılıyor olması bu teknolojiye sahip olmayan ülkeler için bir milli güvenlik tehdidi teşkil edebilir”. 2009 yılında New York Times’da John Markoff tarafından kaleme alınmış bir makale de Pentagon’un ‘hardware’ ekipmanları içine gizlenmiş kötü niyetli müdahalelerin savaş anında ülkenin karşılaşabileceği en ciddi tehlikelerden biri olarak gördüğünün altını çiziyor.
‘İdeolojiler yerini teknolojiye bıraktı’
FEV Havacılık Teknolojileri Genel Müdür Yardımcısı, savunma ve güvenlik araştırmacısı Arda Mevlütoğlu yarı iletkenlerin hayatın her alanında yer aldığına dikkat çekerek, ABD ile Çin arasındaki yarı iletken rekabeti bir süredir artmıştı. Kısa süre önce de ABD, Çinli firmalara karşı geniş çaplı ihracat kontrol mekanizmaları uygulamaya başladı. Bu kararın ardında ticari, teknolojik ve askeri rekabet yatıyor. Ayrıca bir başka bakış açısından şu yorumu yapmak mümkün: 20’nci yüzyılda küresel kutuplaşma ve rekabet ideolojiler üzerinden idi. Bu yüzyılda ise teknoloji ve ticaret üzerinden tanımlanacak” dedi.