08.05.2017 - 02:30 | Son Güncellenme:
Gülden Öktem / İstanbul
Demirören İstiklal’de önceki gün düzenlenen Milliyet Sanat Buluşmaları’nın ikincisinde Canan Tan, yeni çıkardığı 10. romanı ‘Başıbozuk Sevdalar’ı anlatıp diğer kitaplarını da imzalamak için okurlarıyla bir araya geldi. Moderatörlüğünü Elif Tanrıyar’ın üstlendiği söyleşiye katılım oldukça yoğundu. Saat 17.00’de başlayan Milliyet Sanat Buluşmaları’nı takip etmek isteyen Canan Tan okurları Beykoz ve Büyükçekmece gibi İstanbul’un uzak semtlerinden gelmişti.
Tanrıyar, açılış konuşmasında “Bugün Türkiye’de kitapları çok satan yazarlardan Canan Tan ile birlikteyiz. Kendisiyle yeni romanı ‘Başıbozuk Sevdalar’ hakkında ve nasıl yazdığıyla ilgili konuşacağız” dedi.
Daha önce pek çok öykü ve çocuk kitapları yazan Canan Tan’a ‘Başıbozuk Sevdalar’ının 10. romanı olmasıyla ilgili düşüncelerini soran Tanrıyar’a yazar, “Roman maceramızın 10. dönümü, diyelim” dedi. Yazar, yeni kitabının hikâyesini okurlarıyla ayrıntılı bir biçimde paylaştı: “Genç bir kadının hayata karşı direne direne yolunu bulması ‘Başıbozuk Sevdalar’ı biraz özetleyebilir. Ancak tabii yan öğeler de öne çıkıyor. Örneğin bir genç kızın daha çocukluk evresinde yaşadıkları hayatına nasıl yön veriyor, onu anlatmak istedim. Kitapta arkadaşlık ve dostluk konusu da önemli.”
Yazar, kitabının isminin ‘Başıbozuk Sevdalar’ olmasını da şu cümlelerle anlattı: “Kitabın kapağına şöyle bir şey yazacaktık aslında: ‘Baştan bozuk bir sevda mutlu sonla bitebilir mi sizce?’ diye. Ama ‘başıbozuk’ birleşik olarak yazıldığında karmaşık ya da içinden çıkılamayan anlamına geliyor. Başı bozuk (ayrı yazılırsa), baştan bozuk bir macera ya da sevda geliyor. İkisi arasında epeyce bir fark var ancak benim buradaki sevdalarım hem baştan bozuk hem de başıbozuk.”
SADECE AŞKA DAİR DEĞİL
Moderatör Tanrıyar’ın, Tan’ın sadece aşka dair yazmadığını, toplumda yaşanan önemli konularla ilgili kitapları olduğunu hatırlatması üzerine, “Bir zamanlar ‘Canan Tan aşk romanları yazar’ gibi sabit bir fikir vardı. Bu bana yapılan en büyük haksızlıktı” diye sözlerine sitemle başlayan Tan, şu ifadeleri kullandı: “‘Piraye’ romanım, içinde tabii ki aşk olan bir romandır. Ama aşk sadece ayrıntılardan biridir. ‘Eroinle Dans’ isimli romanım bir bağımlılık kitabıdır. Aşk çok azdır içinde. ‘En Son Yürekler Ölür’, bir organ nakli kitabıdır, aşk vardır içinde ama aşk romanı değildir. ‘Hasret’ bir mübadele romanıdır. ‘Pembe ve Yusuf’ bir Güneydoğu hikâyesidir ve içinde aşk hemen hemen yoktur. Burada da aşk var ama çarpık ilişkilere dayanan bir sevda bu...”
Tan, kendisine ait aşk romanı olarak ‘Yüreğim Seni Çok Sevdi’ kitabını işaret etti: “Türkiye’de o dönem en çok satan kitap oldu kütüphaneler bazında. 1997’de çıktı.”
SİNEMA MÜJDESİ
Canan Tan, kitaplarından birinin de sinemaya aktarıldığını okurlarına, “‘Eroinle Dans’, ‘Alevden Küle’ adıyla sinemaya uyarlandı. Önümüzdeki sezonda vizyona girecek” cümleleriyle müjdeledi.
Yazar, ‘Başıbozuk Sevdalar’ın başkarakteri Şiir’in hikâyesini ise şöyle anlattı: “Şiir de ayakları yere basan, mantıklı bir kadın. Âşık olunca peş peşe hatalar yapmaya başlıyor. Roman şu cümleyle açılıyor: ‘Bugün ben kürtaj oldum.’ Şiir böyle diyor. Genç kızımızın annesi ve babası ayrı olduğu için hayatında bunun eksikliğini çekiyor. Evini paylaştığı yakın arkadaşı Eda ise çok yakını… ‘Kardeşlik zoraki arkadaşlıktır, arkadaşlık seçilmiş kardeşliktir’ diyor kitapta Şiir zaten... Arkasından Şiir başıbozuk sevdasını yaşıyor ve olaylar gelişiyor.”
Verdiği röportajlardan birinde ‘Başıbozuk Sevdalar’ ile ilgili bir sorunun çok hoşuna gittiğini söyleşide şöyle paylaştı Canan Tan: “Bana dediler ki ‘Ortada çok büyük olaylar var ama nasıl yaptınız da kahramanların hiçbirine kızamadık?’ Sanırım bir noktada yazdığım karakterleri seviyorum. Ben nefret etmedim siz de etmeyeceksiniz. Hatta empati kuracaksınız.”
Moderatör Elif Tanrıyar’ın en sevdiği karakterlerinin hangileri olduğunu sorması üzerine yazar şöyle dedi: “En son yazdığım kitap benim için önemlidir ve bu kitap hâlâ çok taze. Oradaki karakterlerdir.”
‘MASABAŞI YAZARI DEĞİLİM’
Söyleşiyi izlemek için Demirören İstiklal’e gelen okurlarından birinin “Yazarlık oturduğunuz yerden hayal kurmak mı yoksa gerçekleri araştırıp onları hayallerle harmanlayarak yeniden yazmak mı?” sorusu üzerine yazar şu cevabı verdi: “Masabaşı yazarı değilim. Masabaşı romanından iyi eser çıkmaz kanaatimce. Ben kitabımı kurguladıktan sonra araştırma çalışmalarım çok uzun sürüyor.”
Bir okurunun Beyoğlu üzerine bir kitap yazıp yazmayacağı sorusuna cevap olarak “Ahmet Ümit ‘Beyoğlu’nun En Güzel Abisi’ni yazdı, ben onun üzerine ne yazayım. Beyoğlu’nun ana mekan olduğu bir roman yazabilirim” dedi. Yaklaşık bir saat boyunca okurlarıyla sohbet eden Tan, daha sonra kitaplarını imzalamak üzere Pami Sahaf’a geçti. Yazarın kitaplarını imzalatmak isteyen okurları uzun kuyruk oluşturdu. Kitaplarını imzalarken okurlarının selfie isteklerini geri çevirmeyen Tan’ın yazdığı çocuk kitaplarını imzalatmak için sıraya giren küçük okurları da dikkat çekti. Yazarı en mutlu eden anlardan biri ise Beykoz’dan dört ayrı araç değiştirerek Beyoğlu’na gelen okuruydu. Furkan Güreci isimli okuruyla sohbet eden yazar, başka bir okurunun ablasının doğum günü için hazırladığı sürprize dahil oldu.
Yeni roman yolda
Canan Tan, ‘Başıbozuk Sevdalar’ı okurlarına anlatırken yeni kitabının da şekillenmeye başladığını söyledi ve “Yaptığım bir seyahatte önüme bir hikâye geldi. Onun üzerinde çalışıyorum şimdi” diyerek küçük bir ipucu verdi.
Yazarlığın kendisi için vazgeçilmez bir tutku olduğunu ise, “‘Çikolata Kaplı Hüzünler’ ve benim için milat olan ‘Piraye’ geldi. Çok sattı ‘Piraye’. Ardından ‘Yüreğim Seni Çok Sevdi’yi yazdım. ‘Piraye’nin ve ‘Yüreğim Seni Çok Sevdi’nin 400 binin üzerinde baskısı var. Yazmak benim için nefes almak gibi, yemek yemek gibi bir uğraş” cümleleriyle anlattı.
Okurlarıyla arasında güçlü bir iletişim olan Canan Tan, bu karşılıklı sevgiyi “Okurlarım benim her şeyim… Onlar da beni önemsiyorlar. Aramızda bir tutku var. En son Isparta ve Denizli’de 7 saat kitap imzaladım. Güzel bir iletişimimiz var” diye anlattı.