GündemTaksim'i satandan kriptoculara... İşte böyle tokatladılar!

Taksim'i satandan kriptoculara... İşte böyle tokatladılar!

24.04.2021 - 07:00 | Son Güncellenme:

Onlar Türkiye’de dolandırıcılık ve haksız kazanç denildiğinde ilk akla gelen isimler. Kimi vakti zamanında Galata Kulesi’ni satmaya çalıştı kimi kurduğu sanal çiftlikte olmayan inekleri sattı. Yöntemleri filmlere bile konu oldu. Kolay yoldan para kazanmak isteyenleri kandırarak, haksız kazanç elde eden o isimlerden bazıları ve hikâyeleri...

Taksimi satandan kriptoculara... İşte böyle tokatladılar

MELTEM GÜNAY -Türkiye dolandırıcılık tarihine adını altın harflerle yazdıran ve Yeşilçam filmlerine bile konu olan Sülün Osman lakaplı Osman Ziya Sülün, adeta dolandırıcılığın kitabını yazan bir isim. İstanbul’da 1923’te doğan Sülün Osman’ın bilinen ilk dolandırıcılık hikâyesi 1948’e denk düşüyor. Fatih’te yeni tuttuğu evin sahibini dolandıran Sülün Osman bununla yetinmedi işleri daha da büyüttü. Galata Kulesi’ni, İstanbul tramvaylarını, Kızkulesi’ni, Eminönü ve Dolmabahçe Saat Kuleleri’ni, şehir hatları vapurlarını sayısız kez sattı. Hatta parası yetmeyenlere bu yerleri kiraya verdi. Galata Köprüsü’nü satmak üzereyken son işinde yakayı ele veren Sülün Osman, 1984 yılında ise Beyoğlu’nda geçirdiği kalp krizi sonrasında yaşamını yitirdi ve Kimsesizler Mezarlığı’nda toprağa verildi.

Haberin Devamı

Taksimi satandan kriptoculara... İşte böyle tokatladılar

Saat kulesini sattı

Cezaevinde olduğu 1962’de “Alınteri ile Yaşamak” konulu bir konferans verdiği belirtilen Sülün Osman, aynı zamanda kitabında geçen bir sözün manevi duygularını rencide ettiği gerekçesiyle ünlü yazar Aziz Nesin’e bile dava açmıştı. İşte Sülün Osman’ın hâlâ konuşulan dolandırıcılık hikâyelerinden bazıları:

Taksimi satandan kriptoculara... İşte böyle tokatladılar

*Dolmabahçe Sarayı’nın önündeki saat kulesinin önüne adamlarıyla birlikte giden Sülün Osman, burada saf ama zengin olduğunu anladığı bir vatandaşı gözüne kestirir. Onun göreceği yerde dururken önceden anlaştığı adamlar gelip Dolmabahçe Saat Kulesi’ne bakarak saatlerini ayarlarlar, sonra da Osman’a yönelir ve saat ayarlama parasını ödeyip, giderlermiş. Bir süre sonra ‘zengin’ vatandaşın ilgisini çekince de artık bu işi bırakmak istediğini söyleyerek saati bu vatandaşa satmış.

Haberin Devamı

Taksimi satandan kriptoculara... İşte böyle tokatladılar

‘Taksim Meydanı benim’

Yine Taksim Meydanı’nda paspas sererek oturan ve yoldan geçen bir kaç kişiden “Burası benim” diyerek para alan Sülün Osman, bir süre sonra ilgisini çektiği saf bir vatandaşa Taksim Meydanı’nı satarak kayıplara karışmış. Kendisini yakalatan son işi ise Galata Köprüsü’nün satışı olmuş. Kendi adamlarından köprü geçiş ücreti alan Sülün Osman, yine meraklı bir vatandaşın “Ne yapıyorsun” sorusuyla Galata Köprüsü’nü saf vatandaşa satmış. Türk filmlerine bile konu olan bu olay sonrasında ise Sülün Osman yakalanarak cezaevine konmuştu. O dönem anlatılan bir çok dolandırıcılık olayında parmağı olan Sülün Osman mahkemede kendisini şu sözlerle savunmuştu; “Kusura bakma hakim bey. Memlekette Galata Kulesi’ni satın alacak eşekler olduğu sürece ben bu kuleyi satarım.”

Taksimi satandan kriptoculara... İşte böyle tokatladılar

‘Be adam aklında ne vardı? ’

Sülün Osman yaptığı dolandırıcılıkları anlatırken bir yandan da kendisini dolandırmaya çalışanları dolandırdığını anlatarak, “Benim dolandırdığım insanlar dolandırıcıydı aslında. Yani bana yaklaşma sebepleri beni dolandırmaktı. On tane bilezikle geliyorum adamın önüne akşam vakti. Kuyumcunun kapısındayız ve dükkân kapalı. Karımın hastalığını anlatıyorum, acilen bilezikleri bozdurmam gerektiğini, o an nöbetçi eczaneye gidip hastaneden istedikleri ilaçları almamın şart olduğunu söylüyorum falan. Hakiki olsalar bileziklerin fiyatı 1000 lira. Diyorum ki 300 liraya ihtiyacım var. Paranın gerisi umurumda değil, yeter ki karım ameliyat masasında kalmasın. Adam sabah kuyumcuya gidip bilezikleri 1000 liraya bozdurabileceğini ve birkaç saat içinde havadan 700 lira kazanacağını düşünüyor. O arada benim ayakçım da ortaya çıkıyor ve o almak istiyor bilezikleri. Telaşlanıyor adam kazanç imkânı kaybolacak diye. 300 lirayı verip alıyor, bilezikleri. Adam ertesi sabah kuyumcuya gidip de bileziklerin sahte olduğunu öğrenince, “Dolandırıldım” diye karakola gidiyor. Ben aranıyorum. Demiyorlar ki ona, ‘Be adam 1000 liralık bileziği 300 liraya almayı düşünürken aklında ne vardı?’ Gayet açık ki beni dolandırmayı planlamıştı. Ben hayatım boyunca beni dolandırmaya kalkışmamış tek bir kişiyi dolandırmadım”

Haberin Devamı

Taksimi satandan kriptoculara... İşte böyle tokatladılar

 ‘Pişman değilim’

1970’lı yıllarda TRT’de yayınlanan bir programa katılarak maceralarını anlatan Sülün Osman, müşterilerine, İzmir Saat Kulesi’ni, İstanbul Üniversitesi’nin bahçesini, hatta bir hacıya cennetten yer sattığını dile getirmişti. Kendisine, yaptığı işlerden pişman olup olmadığı, tövbe edip etmediği sorulduğunda ise, “Tövbe ettim. Fakat bazılarının yüzüne baktığımda alınlarındaki yazıyı görünce tövbemi bozdum. Çünkü onların alınlarında, “Ben enayiyim, gel beni kazıkla, yazıyor” yanıtını vermişti. “Biz o yazıları neden göremiyoruz?” sorusuna ise “Okumasını bilecen kardeşim” diye cevaplamıştı.

Haberin Devamı

Taksimi satandan kriptoculara... İşte böyle tokatladılar

FÖTR ŞAPKALI DOLANDIRICI

Dolandırıcılık hikâyelerinin renkli isimlerinden biri de fötr şapkasıyla tanınan 1980’li yılların ünlü dolandırıcısı Raki lakaplı Güney Zobu. General Hasan Rıza Zobu’nun torunu, Moskova Büyükelçisi Şemsettin Zobu’nun oğlu, oyuncu Melike Zobu’nun da babası olan ‘Raki’, Sülün Osman’dan sonra en ülkenin en büyük dolandırıcısı olarak anılıyor. Ama onun çalışma alanı kaçak yollardan döviz almak isteyen milyonerler. Döviz alışverişinin yasak olduğu 1980’li yıllarda elinde bulunan dövizi çok ucuza satacağını söyleyerek “keriz” dediği milyonerleri kandıran Zobu, “çift kapı” denen dolandırıcılık yönteminin de mucidi sayılıyor. Genellikle mağdurlarıyla lüks otellerde buluşan ve otellerin iki giriş çıkışı olmasını tercih eden Zobu, parasını aldıktan sonra otelin arka kapısından ayrılırmış. Dolandırılan ise zaten yasadışı bir iş yaptıkları için polise gidip şikayetçi olamazmış.

Haberin Devamı

Taksimi satandan kriptoculara... İşte böyle tokatladılar

Demirel’i bile kandırdı

Yine ABD’nin 6. Filosu’nun İstanbul’a geldiği dönemde bulduğu bir ABD subayı üniformasıyla lüks otelleri mesken tuttuğu anlatılan Zobu, bir otelde karşılaştığı ünlü siyasetçisi Süleyman Demirel’le de bir ABD subayı gibi sohbet etti. Demirel’in sohbet ettiği kişinin Raki olduğu anlaşılınca günlerce gazetelere konu olmuş. Kendi hayatının da anlatıldığı “Dolandırılmanın Dayanılmaz Hafifliği” isimli kitapta, Güney Zobu 1992 yılında Beylerbeyi yakınlarında Dev-Sol lideri Dursun Karataş’la karıştılıp arabasına yüzlerce kurşun sıkılınca emekliye ayrıldığı anlatıldı. Hakkındaki suçlamaların düşmesiyle ‘normal’ bir hayata geçtiğimiz 6 Nisan’da 82 yaşında hayatını kaybetti.

TÜRKİYE’NİN EN GENÇ BANKERİYDİ

Taksimi satandan kriptoculara... İşte böyle tokatladılar

Ankara’da İller Bankası’nda çaycılık yaparken 24 Ocak kararlarından sonra bankerliğe başlayan, 22 ay süren bankerlik faaliyetleri sırasında batıp topladığı paraları ödeyemeyince cezaevine giren Banker Yalçın, sekiz yıl cezaevinde kaldı. Sonrasında ise yaşadıklarını Kodes A.Ş. isimli kitapta anlatan Yalçın, iş adamlığına soyundu. Türkiye’nin en genç bankeri olan Doğan’ın yaşadıkları, gazeteci yazar Emin Çölaşan tarafından “Yalçın Nereye Koşuyor?” adıyla kitaplaştırılmıştı. 1998 yılında ise Ankara’da sokak ortasında vurularak öldürüldü.

YARIN: TİTAN SAADET ZİNCİRİ, JET FADIL