03.04.2016 - 02:30 | Son Güncellenme:
Mert İnan
İtalyan tarihçi Riccardo Mandelli, son Osmanlı Padişahı Vahdettin ve intihar ederek yaşamına son veren özel doktoru Reşat Paşa hakkında tartışma yaratacak bir çalışmaya imza attı. 16 Mayıs 1926’da İtalya’nın Sanremo kentinde yaşamını yitiren Vahdeddin’in bu ülkedeki son 3 yılını araştıran Mandelli, padişahın yanından ayrılmayan doktoru Reşad Paşa’nın şüpheli intiharı hakkında mahkeme tutanakları ile Vahdettin’in ölümünden sonrasını gün yüzüne çıkardı.
“Son Sultan/ Osmanlı İmparatorluğu’nun Sanremo’da Ölümü” başlığını taşıyan 400 sayfalık kitapta Vahdettin’in naaşını gören isimlerden Fransız Konsolos Robert Armez’in ülkesine yolladığı raporlara da yer veriliyor. Damat Ferit’in oğlu Sami’nin yakın arkadaşı olan ve Sanremo’da görevli Fransız Konsolos Robert Armez’in Vahdettin ile ilgili notlarında şu ifadeler yer alıyor:
“Sabık Sultan’ın ölümü ani ve şahitlik yapacak kimsenin bulunmadığı koşullar altında gerçekleşmesi hasebiyle otopsi yapılmasının zaruri olduğu sonucuna varılmıştı. Bütün ailenin iddiası bir kalp krizinin imkansız olduğu yönündeydi.
Vahdettin’in kalbiyle ilgili herhangi bir sorunu bulunmamaktaydı. Bu bağlamda, Ekselanslarının naaşını görmek için otopsi öncesinde-aileden veya Müslüman olmayan tek kişi olarak morga girdiğimde, ölümün yaklaşık kırk saat önce gerçekleşmiş olmasına rağmen, kalp hastalıkları nedeniyle ölen kişilerde görülen hızlı çürüme emarelerine rastlamadım…”
‘Defin sorunu’
Armez Vahdettin’in ölümünden sonra cenazesinin İtalya için bir soruna dönüştüğü belirtilerek notlarında şu ifadelere yer veriyor;
“Tek sorun cenazeydi artık. Vahdettin’in hristiyan topraklarında gömülmesi düşünülemezdi. Merhumun arzu ettiği gibi Mekke’ye gömülmesi ise söz konusu bile değildi. Trablus bir seçenek olsa da en garanti çözüm Şam’a defnedilmesiydi. Ne de olsa Suriye Cumhurbaşkanı Nami Bey hanedanın eski bir azası, Mustafa Kemal için de güçlü bir hasımdı.
Paris karşı çıkmazdı ama Fransız hükümeti, ‘Sultan’la son derece saygılı bir ilişkisi’ olan İtalyan Kraliyet Ailesi’nin girişimine rağmen, cenazede resmen bulunmak, hatta çelenk yollamak için bile bir neden görmüyordu. Mussolini, hafta sonu, Vahdettin meselesiyle bizzat ilgilendi. Bu cenaze artık külfet vermeye başlamıştı. Bir İtalyan limanından mı yoksa bir Fransız limanından mı gideceği bile halen muammaydı. Vahdettin vefat edeli üç hafta olmuştu ve tabutu bir seraya taşınmıştı.
Ama en büyük problemleri, aralarında bir çift kasap da bulunan Sanremolu alacaklılardı. Villanın dışında ellerindeki fatura tomarlarını sallayarak deli gibi bağıran elli, altmış kadar kişi vardı.”