15.06.2018 - 01:30 | Son Güncellenme:
Mert İnan
‘Yüzde 35’i erken’
Her yıl yüzlerce çocuğun Kader’le aynı kaderi paylaştığını belirten Malatyalı, “18 yaşından önce yapılan evlilikler ‘çocuk evlilikleri’ ve on sekiz yaşından önce evlenen kız çocukları ise ‘çocuk gelin’dir. 16 yaş altı çocuk evlilikleri resmi kayıt altına alınmadığından oran hakkında kesin bilgiye sahip değiliz ama yerel çalışmalar incelendiğinde, Diyarbakır’da kadınların yüzde 42.5’i, Mardin’de yüzde 56.1’inin 18 yaşından önce evlendiğini biliyoruz. Ülkemizde kız çocuk evliliklerinin tüm evliliklere oranının yüzde 30-35 olduğunu söylemek mümkün” diyor.
‘İntihar eğilimi fazla’
Çocuk yaşta evlenen kızların okulu terk etmek zorunda kaldıklarını belirten Malatyalı; “Yasal olmayan bu durum çocuk evliliklerinin engellenmesi için yeterli bir sebep. Çocuk yaşta evlenmek kız çocukları için gelişimsel açıdan da sakıncalı olabileceği gibi çocuk yaşta evlenen kız çocukları, diğer yaş gruplarındaki kadınlara göre fiziksel şiddete iki kat, cinsel şiddete ise üç kat daha fazla maruz kalıyor. Ayrıca depresif belirtilerin çocuk gelinlerde 18 yaş üstü evlilere göre daha yaygın olduğu ve intihar düşüncelerinin 10-17 yaşındaki evli çocuklarda, evli olmayanlara göre daha yüksek olduğu tespit edilen bir gerçeklik. Kız çocuklarının yüzde 94’ü evliliklerinin ilk yılında; yüzde 6’sı ikinci yılında bir bebek dünyaya getiriyor.
‘Birim kurulmalı’
16 yaşını doldurmuş bireyler, 18 yaşına kadar yasalarla çocuk olarak kabul edilmelerine rağmen, bu bireylere yine yasaların öngördüğü şekilde mahkemelerce evlilik izni verilebiliyor. Ülkemizde özellikle çocuk evlilikleri ile mücadele eden bir birimin oluşturulması yerinde olabilir. Böylece çocuk evlilikleri ciddi bir şekilde takip edilebilir. ‘Toplumsal Cinsiyet Eşitliği’ gibi derslerin dahil edilmesi, çocukların farkındalığının artmasına katkı sağlayabilir” ifadelerini kullanıyor.
Devlet sahip çıkıyor
Toplumu derinden yaralayan istismar suçuna karşı devletin yürüttüğü çalışmalar aralıksız devam ediyor. Bu kapsamda Türkiye’de Çocuk Koruma Uygulama ve Araştırma Merkezleri, istismara uğrayan çocukların tanı, tedavi ve izlenmelerini gerçekleştirmek üzere birçok hizmet için faaliyet yürüten kuruluşlardan biri. ‘Çocuk Koruma Uygulama ve Araştırma Merkezi’nin bir alt birimi olarak kurulan ‘Çocuk Koruma Birimleri’ ise üniversite hastaneleri içinde hizmet veriyor. 2010 yılında Ankara’da faaliyete başlayan ve bugün 32 şehirde hizmet veren ‘Çocuk İzlem Merkezleri’ (ÇİM) bünyesinde, cinsel istismara uğrayan çocuklara, adli ve tıbbi süreçlerde bilinçli ve etkin bir şekilde hizmet veriliyor.
‘Sadece hapis caydırıcı değil’
Çocuklara yönelik cinsel istismar suçuna karşı hukuki platformda mücadele eden isimlerin başında Ceren Şarman geliyor. “Ceza Kanunu’nda Çocukların Cinsel İstismarı Suçu” konusunda yüksek lisans tezi hazırlayan Şarman, suça yönelik ABD’deki uygulamaların hayata geçirilmesi gerektiğini görüşünde:
“ABD’nin birçok eyaletinde kimyasal hadım ve suçlunun toplum önünde ifşa cezası söz konusu. Genel itibarıyla ceza alıp, hapis yatanlar tahliye edildikten sonra bu suçu tekrar işliyor. Çocuklara yönelik cinsel istismarın sadece hapis cezasıyla önlenmesi mümkün değil. Hatta idam bile yetersiz bir cezai yöntem. Suçlular mutlaka ilaç veya kimyasal yöntemle hadım edilmeli. Cezasını çeken ve kimyasal hadım yöntemi uygulanan kişilerin işe giderken giydikleri elbiselerde ‘Cinsel istismar hükümlüsüyüm’ ibaresi yer alıyor. Bazı suçluların da evinin kapısına bu tür ifşa edici tabelalar asılarak, ‘Burada cinsel istismar hükümlüsü oturmaktadır. Çocuklarınızı yaklaştırmayın gibi ibarelere’ yer veriliyor. Aynı uyarı yazıları, suçluların araç kapılarına da yapıştırılıyor. Yeni düzenlemeye bakacak olursak, cinsel istismar suçunda sarkıntılık ayrımına gidildi. Suçun sarkıntılık düzeyinde kalması halinde verilecek ceza daha az olmakta. Sarkıntılık mağdurun vücuduna temas içeren ani ve kesik hareketlerle yapılan cinsel davranışlar. Bununla birlikte maddede 12 yaş ayrımı yapılarak suçun 12 yaşından küçük mağdura işlenmesi halinde, cezanın 10 yıldan, tecavüz olması halinde ise 18 yıldan az olmaması öngörülüyor. Görüldüğü üzere hapis cezasında artırıma gidilmiş durumda. Ancak cezaların artması ne yazık ki suçun işlenme oranını azaltmıyor.
‘Buz dağının görünen kısmı’
“Çocuklara yönelik cinsel istismar suç oranları konusunda elimizde net rakamlar yok. Buz dağının görünen kısmını biliyoruz. Bu suçun bir o kadar da görünmeyen kısmı var. Yıllar içinde çocuklara yönelik cinsel istismar suçunda artış var. Bu artışın nedeni, suçun çok fazla işlenmeye başlaması ve ailelerin bilinçlenerek suç ve suçluyu açığa çıkarmaları. Çocuk istismarı neredeyse her ülkenin baş belası bir sorun. Aileler çocuklarını ‘Sen bireysin. Senin bedenin sana ait. Hiç kimse senin bedenine dokunup bakamaz’ diye bilinçlendirmeli. Çocuklar haklarını ne kadar bilirlerse o denli korunabilirler. En önemlisi de çocuğunuza ‘hayır’ demeyi öğretmeniz.”