GündemÜç gün yas, sonra bas!

Üç gün yas, sonra bas!

16.05.2014 - 02:30 | Son Güncellenme:

Soma madeninde arama çalışmaları yavaşladı. Çocuklara, babalarının nerede olduğu söylenmiyor. Arkadaşlarını kurtarmak için gönüllü olan işçilerse madendeki zor çalışma şartlarına dikkat çekiyor

Üç gün yas, sonra bas

Kazanın üçüncü gününde, Soma Madencilik A.Ş-Eynez’deki ocakta ailelerin bekleyişi sürüyor... Önceki gece 22’de sonlandırılan arama çalışmalarından sonra herkes, bir an evvel yakınlarına kavuşmayı bekliyor. Ama ölü, ama diri ... “Allahım yaralısı çıksın kurban keseceğim, öldüğüne inanmıyorum” diye çığlık atan anne Sevim Coşkun gibi...
Üç gündür madende nöbet tutan Sevim Hanım, oğlu İsmail’in iki yaşında bir çocuğu olduğunu, eşinin ikinciye hamile olduğunu gözyaşları içinde anlatıyor.
Hakkari’de askerliğini yapan diğer oğluna telefonda “Git ambülansa bin, belki ölülerin arasındadır” diye talimat veriyor. Sonra dönüp, “Kırkağaç deposuna kaç kere gittik, yok! Belki Keskinoğlu’ndadır ?” diye çaresizlikle soruyor. Gözleri, acıdan, ağlamaktan, yorgunluktan kan çanağı...
Hangisinin değil ki? “En kötüsü belirsizlik ” diyor Azime hanım, yüzü bembeyaz: “Eşim Şerafettin Girgin içeride. 5 yaşındaki kızına, babasının kurtulduğunu ve yardım çalışmalarına katıldığını söyledim. Babam niye gelmiyor , yorulmuştur, uyusun, diyor...”
Bekleyiş uzadıkça, öfke de üzüntü de artıyor.

Kölelikten farklı değil
Manisa’nın Soma ilçesine bağlı tam altı kömür madeni bulunuyor. Bant ve elektrik ekibi hariç, herkes Özdemir, Gema gibi taşeron firmalar aracılığıyla madenlerde çalışıyor. İşçiler, “eğitim kurs”larının tamamen kağıt üstünde kaldığını belirtiyor.
İlk gün arama faaliyetlerinde 20 kişiyi çıkarabildiklerini söyleyen ve İmbat’ta çalışan maden işçisi Muharrem Muslubaş , durumu şu sözlerle anlatıyor:
“Özelleştirmeden sonra böyle oldu. Eskiden böyle kazalar yaşanmazdı. Firmalar, kotayı doldurmak için taş kömüre yükleniyor. Devlete çalışmak istiyoruz . Parasından değil, daha güvenli...”
Yardıma koşanlardan biri de Musa Yıldız: “Yaptığımız iş, kölelikten farklı değil. Sendikalar da şirketin kendi elemanları zaten! Başbakan 1862’den örnek veriyor. Olabilir mi bu? O tarihte dedem ayağına giymeye çarık bulamıyordu.”

Hiçbir şey değişmez ablam!
Konuştuğum işçiler, ne dava açılabileceğine , ne de hesap sorulabileceğine inanıyor. Soma’da çalışan işçi Ali, hiçbir şeyin değişmeyeceğine inanıyor: “O kadar gazeteci geldi Cumhurbaşkanı’nın arkasından . Her gün görüyorlar onu Ankara’da. Ama işçinin ne şartlarda çalıştığını anlatan yok!”
24 saat çalışan madende toplam üç vardiya olduğunu, 1200 TL maaşla çalışan işçilerin kendi yemeklerini bile kendilerinin getirmek zorunda olduğunu dehşet içinde öğreniyoruz. Çoğu, 200 TL fazla kazanmak için mesai yapıyor. Bordroda 7.5 saat yazıyorsa 10 saat çalışan çok.
En çok dile getirilen sorun, bir gün dahi izin istendiğinde , hastalanıldığında bile yevmiyelerinden kesilmesi . Bazıları, amirlerin doktor raporunu bile kabul etmediğini, fazladan tatil günlerinin kesildiğini anlatıyor.
“İğne deliğinden girer, iğne deliğinden çıkarsın... Buraya ya oy için ya cenaze için gelirler... Üç gün yas, sonra bas ! Değişmez ablam,“ diyor Ali.
Devlet, AFAD’ıyla Kızılay’ıyla Soma’da... Ancak madene inenlerin hemen hepsi, madenlerde çalışan işçiler... Ali, acı bir gülümsemeyle şöyle diyor:
“Aşağıdaki yangının söndürülmesi için şartlar zorlanamaz mıydı? Beş gün sonra yine aynı standartlarla çalışılacak, hepsi boş ! Gelen ekipler 1. bantta sıralanıyor, aşağıda gazla dumanla baş eden yine biziz ...”
Musa’nın sözleriyse, çaresizliğin ve işçinin kaderinin en net ifadesi: “Bize hep var mısın, yok musun dediler. Başka bir seçeneğimiz olmadı... Yoksa aç, sefil olacağız. Başka çaremiz yok.