Kanser tedavilerinden alınan başarılı sonuçların sayısı her geçen gün artıyor. Yeni nesil ilaçların geliştirilmesi ve cerrahide yapılan yeniliklerle, hastalar kısa zamanda sağlığına kavuşabiliyor. Ancak hastaların bir kısmında karşılaşılan en önemli problem, kemoterapinin işe yaramaması veya 'kemoterapiye yanıt vermedi' şeklinde ifade edilen ilaç dirençliliği oluyor. Kanser için kullanılan kemoterapinin çok seçici bir tedavi yöntemi olmadığını söyleyen ODTÜ Biyolojik Bilimler Bölümü Doktor Öğretim Üyesi Ahmet Acar, “Kemoterapi sadece kanser hücrelerini hedeflemediği için maalesef hastalar üzerinde birçok yan etki ile sonuçlanabiliyor. Uygulanması gereken tedavi tercihi her bir hastanın tümör dokusunun genetik profillendirilmesine dayanmalıdır. Bunun için son yıllarda yenilikçi uygulamalar mevcut ancak tüm kanser hastalarına sosyoekonomik durumlarından bağımsız olarak ulaştırılması önceliklendirilmeli” dedi.
“2007 yılında ODTÜ Biyoloji bölümünden mezun olduktan sonra İngiltere’nin Manchester şehrine doktora çalışmalarımı gerçekleştirmek üzere Birleşik Krallık Kanser Araştırma Bursu ile gittim. Doktoramı 2012’de tamamladıktan sonra 2020’ye kadar Manchester ve Londra şehirlerinin farklı enstitülerinde doktora sonrası araştırmacı olarak çalıştım. 2019 yılında TÜBİTAK Lider Araştırmacılar Programı’nın ilanını gördüm ve bu programın diğerlerinden ayrıştığını fark ederek Türkiye’ye dönme kararı aldım.”
İLAÇ DİRENCİNİN NEDENİNİ ARAŞTIRACAK
Kurduğu Ar-Ge ekibi ile öncelikli olarak kanserin tedavisindeki ilaç direncine neden olan moleküler mekanizmaları aydınlatmaya çalıştıklarını anlatan Dr. Ahmet Acar, “Araştırma grubumuz, sayısal biyoloji, biyoenformatik ve hastalara yüksek benzerlik gösteren deneysel model sistemlerin geliştirilmesi üzerine odaklanarak, kanserde ilaç direncinin moleküler altyapısını araştırmayı ve ilaç direncinin üstesinden gelebilecek tedavilerin belirlenmesini hedefliyor. Projelerimizden ilki ‘DNA barkodlaması teknolojisi’ üzerine. Bu teknolojiyi son iki yıldır hücre hatları üzerinde çalışıyoruz. Bu yaklaşım, barkodları her bir tek hücrenin DNA’sına yerleştirdikten sonra ilaç direncini çok yüksek çözünürlükle ölçmemize imkân sağlıyor. Böylelikle direncin, ilaç muamelesi sonucunda mı ya da daha önceden sistemde var olduğunu mu ortaya çıkarmamıza yardımcı oluyor” açıklamasında bulundu.
GENETİK YAPIYA ÖZGÜ TEDAVİ
Bir diğer projenin ise kanser hastaları ile yüksek benzerlik gösteren deneysel model sistemlerden başı çeken tümör organoid teknolojisi olduğunu dile getiren Dr. Ahmet Acar, “Türkiye’de ilk olarak yeni nesil dizileme teknolojisi ve yüksek kapasiteli ilaç taraması ile entegre olarak kurduğumuz organoid biyobankası ile her bir kanser hastasının genetik yapısına özgü tedavi seçeceklerini ortaya çıkarmayı hedefliyoruz. Bu çalışmamız, laboratuvarımdaki takım arkadaşlarımın yanı sıra Hacettepe Üniversitesi Onkoloji Hastanesi ve Ankara Şehir Hastanesi’nde yer alan klinisyen ekibin desteği ile gerçekleşiyor” bilgisini paylaştı.
“Kanserde ilaç direncinin sırrını çözmek için öncelikli hedefimiz, organoid biyobankamızın gerek kapasitesi, gerekse farklı kanser türleri için çeşitlerini oluşturmak. Her bir kanser hastasına özel organoidin genetik alt yapısını belirledikten sonra bu organoidler üzerinde genetik kodlarına göre hedefe yönelik tedavi seçeneklerini belirleyerek başarılı olanları listeleyeceğiz. Ardından tüm bu bilgileri klinisyenler ve hastalarımız ile paylaşarak tedavisi sonucunda başarısız olmuş ve ilerlemiş kanserlerde bir çözüm niteliği kazanması için çaba sarf edeceğiz.” Dr. Ahmet Acar
‘TÜRKİYE’DE TÜMÖR ORGANOİDİ BANKASI KURACAK’
Tümör organoidi ile kanser hastalarının laboratuvar ortamında yaşayan tümörlerini büyütmeyi ve bunların üzerinde yüksek sayıda ilaç denemesi gerçekleştirmeyi amaçladıklarını belirten Dr. Acar, “Son yıllarda gerçekleştirilen çalışmalar tümör organoidlerinin hastaların tümör dokuları ile diğer deneysel model sistemlere kıyasla en yüksek seviyede benzerlik gösterdiğini kanıtlamıştır. Bizler de tümör organoid teknolojisinin bu özelliğini kendi avantajımıza kullanarak deneysel birçok ilacın denemesini organoidler üzerinde gerçekleştirmeyi planlıyoruz” diyerek bu sistemin avantajını kansere karşı hastaların lehine harekete geçirmeyi hedeflerini söyledi.
PROJEDE SONA GELİNDİ
TÜBİTAK Uluslararası Lider Araştırmacılar Programı tarafından desteklenen projenin son çeyrek girdiklerini duyuran Dr. Acar, “Her şey yolunda giderse bir yıldan az bir sürede amaçladığımız noktaya ulaşacağımızı öngörüyorum” dedi.
YAPAY ZEKA İLE KANSER TEŞHİSİ
Yapay zeka ile kanser teşhisi üzerine yaptıkları çalışmayla da kanserde hızlı, otonom ve erken teşhisi gerçekleştirmeyi hedeflediklerini aktaran Dr. Ahmet Acar, bu süreci, “Bir yıl önce ODTÜ Teknokent bünyesinde kurmuş olduğum teknogirişim şirketimde dijital patoloji üzerinde çalışmaktayız. Hastanelerin patoloji birimlerinde, hastalardan alınan ve cam yüzeyler üzerine yerleştirilen kesitler, uzman patologlar tarafından uzun süreleri bulan ve insan zamanına dayalı mikroskop altında incelemeye tabii tutulurlar. Bu süreçte normal hücrelerden ayrı olarak kanserin tespiti ve evresi tayin edilir. Gelenekselleşmiş ve insan gücüne dayalı bu uygulamayı derin öğrenme algoritması ile makinaya öğretmeyi ve ardından yeni doku örneklerinde bu süreci otonom hale getirmeyi hedefliyoruz” diyerek anlattı.
‘TEDAVİ MASRAFLARI AZALACAK’
“Böylelikle hastanelerin patoloji birimlerine öncü rapor desteği sunarak onların iş yükünü hafifleteceğimizi ve tedaviye başlamak için uzun süreler beklenen patoloji raporunun daha kısa sürede hazırlanmasına katkı sunacağımızı öngörüyoruz” diyen Dr. Acar, sağlayacakları hız ile sağlık sistemi üzerinde yüksek baskı oluşturan tedavi masraflarının azalacağını dile getirdi.