Senim Tanay Karakuş / Milliyet.com.tr - Bugün, 21 Eylül Dünya Alzheimer Günü... ‘Geri dönüşü olmayan, ilerleyici kronik bir hastalık’ şeklinde nitelendirilen ve en sık rastlanan demans tipi olan Alzheimer hastalığı, tüm dünyada hızla artış gösteriyor. Geçtiğimiz günlerde de Dünya Sağlık Örgütü (WHO), dünya genelinde 55 milyon kişinin halk arasında "bunama" olarak bilinen "demans" hastalığı ile yaşadığını, bu sayının 2050 yılında 139 milyona ulaşmasının beklendiğini açıkladı.
Günlük aktivitelerde ciddi şekilde gerileme, çeşitli psikiyatrik semptomlar ve davranış bozukluklarının görüldüğü bu hastalık, başlangıçta kimse tarafından önemsenmeyen küçük unutkanlıklarla ortaya çıkabiliyor. Yaşlılıkta unutkanlığın normal karşılanmaması gerektiğini belirten uzmanlara göre, hava kirliliği bile Alzheimer’a yol açan sebepler arasında.
“Yakın gelecekte Alzheimer tanısını, basit bir kan testiyle koyabileceğiz. Bu sayede hastalığı geliştirme potansiyeli olan kişileri tespit edilecek ve çok erken zamanda tanı konulup tedavilerine başlanacak” diyen Türkiye Alzheimer Derneği Başkanı Prof. Dr. Başar Bilgiç, Alzheimer tedavisinde kullanılacak yeni ilaçlarla ilgili son yıllarda yaşanan umut verici gelişmeleri de bizlerle paylaştı.
‘ALZHEİMER TÜM DEMANSLARIN YÜZDE 60 İLA 70’İNDEN SORUMLU’
Dünya Sağlık Örgütü'nün yaptığı açıklama, yine dikkatlerin demans üzerinde toplanmasına neden oldu. Peki demans hastalığı tam olarak nedir? Demansın en çok etkilediği yaş grubu hangisi? Demans ile Alzheimer aynı hastalık mı?
Demans kelime olarak “zihnin yitirilmesi” anlamına geliyor. Demansı zihinsel işlevlerimizin bir hastalığa bağlı olarak bozulması anlamında kullanıyoruz, Türkçede buna bunama diyoruz. Demans yapan çeşitli hastalıklar var. Bunların en bilineni Alzheimer hastalığı çünkü tüm demansların yüzde 60 ila 70’inden Alzheimer sorumlu. Ancak buna karşılık bunama yapan başka hastalıklar da var. Örneğin vasküler demans adını verdiğimiz damarların tıkanmasına bağlı zihinsel işlevleri etkileyen bir demans tipi var. Yine Lewy cisimcikli demans dediğimiz, Alzheimer hastalığından farklı şekilde başlayan farklı bir demans yani bunama türü var. Özetlemek gerekirse, demans kavramı şemsiye bir terim ve demans yapan hastalıklar var. Demansa en sık yol açan hastalık Alzheimer hastalığı ama Alzheimer hastalığı dışında da demansa neden olan başka hastalıklar olduğunu da unutmamak gerekiyor.
65 YAŞINDAN SONRA RİSK HER 5 YILDA BİR 2 KAT ARTIYOR
Demans hastalıkları, en sık yaşlılarda görülüyor. Özellikle 65 yaşından sonra demansın görülme sıklığı katbekat artıyor. 65 yaşından sonra Alzheimer hastalığı görüme sıklığı her 5 yılda bir 2 kat artıyor ve 90’lı, 100’lü yaşlara gelindiğinde ise bu yaşlıların yarısında hatta yarısından fazlasında bunama görülüyor. İşe bu tarafından bakabiliriz, yani yaşlanmayla birlikte bunama sıklığı artıyor. Ancak 100’lü yaşlara gelip hiç bunamayan kişiler de var. Tıbbın ilgisi de tamamıyla bu kişiler üzerinde. “Nasıl oluyor da bu insanlar 100’lü yaşlara kadar gelip bunamıyorlar” sorusunun sırrı, yapılan çalışmalarla anlaşılmaya çalışılıyor.
HAVA KİRLİLİĞİ BİLE ALZHEİMER’A YOL AÇABİLİR
Demansın ortaya çıkmasına yol açan sebepler neler? Demans vakalarının artmasında hava kirliliğinin bile etkisi olduğu belirtiliyor.
Demans hastalığı için özellikle Alzheimer hastalığı için birtakım risk faktörleri, birtakım da koruyucu faktörler var. Yaşantımız boyunca bu risk faktörleri ve koruyucu faktörler birbirleriyle çatışıyor. Yaşlılığa geldiğimizde bu risk faktörleri daha önde olursa maalesef ki hasta oluyoruz. Tam tersi olursa da hastalıktan korunuyoruz. Bazı değiştiremediğimiz risk faktörleri var, bunlardan bir tanesi yaş. Yaşlandıkça hastalığa yakalanma riskimiz artıyor. Tüm koruyucu faktörlerimiz devrede olsa bile yaşlandığımızda yaşa karşı bazen koruyucu faktörlerimiz direnç gösteremiyor. Kadın cinsiyet de başka bir risk faktörü. Eğitim düzeyinin düşüklüğü ya da eğitimsizlik ciddi bir risk faktörü. Bazı genetik risk faktörleri de var. Mesela APOE geninizde E4 alleli taşıyorsanız, ailenizde Alzheimer varsa bunlar da hastalığa yakalanmayı kolaylaştırıyor.
Havada salınan zehirli atıkların, kan-beyin bariyerine bağlanarak beyinde mikrobik olmayan bir iltihabi reaksiyona neden olduğu ve Alzheimer hastalarının beyninde biriken beta-amiloid protein düzeylerini yükselttiği görüldü. Çalışmalar, motorlu araçlardan kaynaklanan zehirli gazlar ve havada asılı kalabilen çok küçük parçacıkların düzeyini en az 10 yıl olacak şekilde düşük tutabilirsek, Alzheimer hastalığı riskini yüzde 14 azaltabileceğimizi gösterdi. Benzer bir şekilde Fransa’da yapılan bir başka çalışma ise sadece çok küçük parçacıkların havada azalmasıyla tüm bunamaların %15 düzeyinde azaltılabileceğini ortaya koydu.
DEMANS OLUP OLMADIĞI BU TESTLERLE ANLAŞILIYOR
Demans hastalığının teşhis edilmesini kolaylaştıran yöntemler var mı? Türkiye'de bunlar kullanılıyor mu?
Biz hekimler demans tanısını şöyle koyuyoruz: Önce hasta yakınını dinliyoruz, hastanın şikayetleri başlamadan önceki durumunu öğrenip şikayetleri başladıktan sonra durumunda ne gibi farklılıklar olduğunu sorguluyoruz. Daha sonra hastayı muayene ediyoruz. Hastanın zihinsel işlevlerini çeşitli testlerle kontrol ediyoruz. Bundan sonra hastanın beyninde neler olup bittiğini görmek için MR görüntülemesini tercih ediyoruz.
Zihinsel işlevleri çok daha detaylı bir şekilde değerlendiren nöropsikolojik testler de var. Bazı durumlarda psikologların yaptığı bu nöropsikolojik testleri isteyebiliyoruz. Bunlarla beraber eğer tanıya gidemezsek ileri yöntemler dediğimiz testlere geçiyoruz. Bunun için beyin-omurilik sıvısındaki amiloid ve tau proteinlerinin düzeyine bakıyoruz. Sıvıyı almak için bel bölgesine aynı hamilelere doğumda yapılan epidural anestezi ince bir iğneyle girip bu sıvıyı alıyoruz. Bu Alzheimer hastalığının tanısında oldukça duyarlı bir yöntem. Ülkemizdeki büyükşehirlerde analizini yapan büyük laboratuvarlar var. Ayrıca başka şehirlerden de bu laboratuvarlara beyin omurilik sıvısı yollanabiliyor.
Önemli yöntemlerden biri de beyinde amiloid ve tau proteinlerinin birikimini gösteren nükleer tıp yöntemleri. PET adı verilen cihazla bu proteinler birikmiş mi bakabiliyoruz. Ülkemizde sadece şu an amiloid-PET adını verdiğimiz amiloid proteininin birikimi gösteren yöntem var. Biraz pahalı ve henüz SGK tarafından karşılanmıyor, erişimimiz sınırlı.
KANDAN BAKILARAK KESİNE YAKIN ŞEKİLDE TEŞHİS EDİLECEK
Bilim dünyasındaki gelişmeler çok hızlı ilerliyor. Yakın gelecekte kandan bakabileceğimiz biyo-belirteçler de olacak. Beyin omurilik sıvısından bakılan tau proteinin düzeyine kandan da bakılabilecek. Bu sayede kesine yakın şekilde Alzheimer hastalığı tanısı koyabileceğiz. Kandan bakmak çok daha kolay bir yöntem olduğu için bazı riskli grupları kolaylıkla tarayabileceğiz. Hastalığı geliştirme potansiyeli olan kişileri tespit edeceğimiz için çok erken zamanda tanı koyup tedavilerine başlayabileceğiz.
Demansta tedavi süreci ne şekilde ilerliyor?
Günümüzde mevcut tedavilerimiz şu prensiple işliyor: Beynin nöron adını verdiğimiz hücreleri birbiriyle haberleşmek için “nörotransmitter” adlı bazı molekülleri kullanırlar. Alzheimer hastalığında da iki nörotransmitterde değişiklik oluyor. Birincisi, “asetil kolin” nörotransmitterin düzeyi düşüyor. Bunun için tedavide hastalara biz asetil kolin düzeyini artıran ilaçlar veriyoruz. İkincisi, Alzheimer hastalarında “glutamat” adlı haberi molekülün aktivitesinde aşırılık oluyor. Yine biz hastalara bu glutamat yarattığı aşırılığı normale döndüren ilaçlar veriyoruz. Bu ilaçlar kısmi etkisi olan ilaçlar. Ancak bunun dışında hastalara ilave olarak uyku problemi olursa uykuyla ilgili ilaçlar, idrar kaçırma olursa mesaneyle ilgili ilaçlar, yürüme bozukluğu olursa Parkinson hastalığında kullanılan ilaçlar, davranış bozukluklarında psikiyatride kullanılan ilaçlar verilebiliyor.
‘KAFA TRAVMALARINA KARŞI DİKKATLİ OLUN’
Demans ve demansın yıkıcı sonuçlarından korunmak için hangi önlemler alınabilir?
Eğitim düzeyimizi yüksek tutmamız, fiziksel olarak egzersizler yapmamız, entelektüel faaliyetlerin olduğu sosyal bir şekilde yaşamamız, Akdeniz diyetine uygun beslenmemiz, kiloluysak kilo vermemiz, sigara içmememiz gerekiyor. Orta yaşlarda kafamızı düşme, çarpma gibi travmalara karşı korumamız da çok önemli. Şeker ve tansiyon hastalığını kontrol altında tutmak, orta yaşlarda depresyona karşı korunmak, yine orta yaşlarda KBB muayenesinden geçerek işitme kaybına yönelik tedavilerimizi yaptırmak da faydalı. Kimseyle görüşmeden izole bir şekilde yaşamaktan da kaçınmalıyız.
TÜRKİYE’NİN EN HIZLI YAŞLANAN ÜLKELER ARASINDA OLMASI, RİSK FAKTÖRÜ
2050 yılında dünyada 139 milyon demans hastasının olacağı konuşuluyor. Yine 2050 yılında Türkiye’nin dünyada en fazla Alzheimer hastasına sahip 4’üncü ülke olacağı düşünülüyor. Bunun altında yatan ana sebep ne?
Dünyada 2050 yılında mevcut demans hasta sayısının yaklaşık üç katına ulaşılacağı öngörülüyor. Türkiye’de de bu hasta sayısı maalesef artacak. Ülkemizde halihazırda 1 milyon kadar bunama hastası var. Bu 1 milyonun yaklaşık 700 bini de Alzheimer hastası. Bu sayılar artacak çünkü Türkiye hızla yaşlanan ülkelerden biri hatta en hızlı yaşlanan ülkelerden arasında. Bu, şu anlama geliyor: Bizde hızlı artan yaş grubu, 65 yaş ve üzeri. Biz demans türleri için yaşlanmanın ciddi bir risk faktörü olduğunu biliyoruz. Ne kadar yaşlı bir nüfusa sahipsek bu hastalığın görülme sıklığı o kadar fazla oluyor. 2050 yılında da Türkiye’de her 5 kişiden 1’inin yaşlı olacağı yani 65 yaş ve üzeri olacağı tahmin ediliyor. Böyle bir durumda da ülkemizdeki mevcut hasta sayısının en az iki kat artacağını söyleyebiliriz.
‘PANDEMİ DÖNEMİNE ADAPTE OLMAKTA ÇOK ZORLANDILAR’
Pandemi dönemi demans hastalarını nasıl etkiledi?
Kovid-19 enfeksiyonu için en riskli grup yaşlı hastalar ve bizim demans hastalarımızın maalesef ki büyük bir çoğunluğu bu yaşlı grup içinde kalıyor. Bu gruptaki yaşlılar hastalığı çok ağır bir şekilde geçiriyor, hastalığı kaptığında ölüm oranları ya da yoğun bakım yatış oranları çok daha yüksek. Demans hastaları kendilerini ne yazık ki koruyamıyorlar. Maske takmakta, mesafeyi ayarlamakta zorlanıyorlar. Bundan dolayı da hastalığı kapma ihtimalleri daha yüksek.
Ayrıca demans hastaları bu evlere kapanma döneminde çok sıkıldılar. Bu hastaların çoğu dışarı çıkmadıkça rahatlayamayan hastalar, o nedenle evde ciddi sorunlar yaşadılar. Yakınlarına kızan, uyuyamayan, saldırganlaşan, hayaller gören demans hastalarımız oldu. Biz bu dönemde hastalarımıza sakinleştiriciler vermek durumunda kaldık. Tabii hastalara bakan aile bireyleri de çok fazla zorluk çektiler. Pandemi döneminde izole şekilde yaşayan demans hastalarını hastalık bulaştırma korkusu yüzünden kimse ziyaret edemedi, hastalar yakınlarını göremedi. Huzurevlerinde yatan hastalar bundan çok fazla etkilendi. Pandemide birçok şeyi dijitale taşıdık ama maalesef demans hastaları, buna uyum gösteremediler. Demans hastalığının ana bulgularından biri de yeniliklere alışamamasıdır. Yeni iletişim kanalları, hayatımıza giren birtakım yeni teknolojik değişimler maalesef ki hastalar tarafından benimsenemedi.
Şunu da söylemeliyiz; aşılanma sayesinde hastalığa yakalanma oranlarında ciddi bir düşüş yaşandı. Hastalarımızdan aşısı yokken daha temkinli davranılmasını istiyorduk ama aşıları tam hastalarımızda artık biraz daha rahatız. Maskelerini takıp mesafelerini korumaları kaydıyla toplum içine karışmalarına bir şey demiyoruz hatta teşvik ediyoruz.
‘ALZHEİMER İLACI NOKTASINDA YÜZ GÜLDÜREN GELİŞMELER OLDU’
Alzheimer için yapılan ilaç ve tedavi çalışmaları demans hastalarını nasıl etkileyecek?
Bu sene Alzheimer hastalığıyla ilgili yüzümüzü güldüren gelişmeler oldu. Bunlardan ilki, Amerikan Gıda ve İlaç Dairesi (FDA), “aducanumab” adlı bir ilaca şartlı ve kısmi onay vererek erken dönemdeki Alzheimer hastalarında kullanılabileceğine karar verdi. Bu ilaç, Alzhemier hastalarının beyninde biriken amilod proteinini temizliyor. Neden kısmi ve şartlı? Çünkü bu ilaç hastaların beyninden bu proteini temizliyor ama henüz etkili olduğu tam olarak gösterilebilmiş değil. FDA, bu ilacın potansiyel olarak etkili olacağını düşündüğü için bu onayı verdi ancak ilacı geliştiren firmaya da “Hastalar üzerindeki olumlu etkisini göstermelisin, bunun için de da bir çalışma yapmalısın” şartını koydu. Şimdi bu çalışma başlatıldı. Hastaların şikayet ettiği sorunlara olumlu bir şekilde yansıyacak mı bunu göreceğiz.
FAZ 3’Ü GEÇEN İKİ İLAÇ DAHA VAR
Bununla beraber Faz 3’ü geçen iki ilacımız oldu. Şimdiye kadar Alzheimer ile ilgili ilaçlar Faz 1, Faz 2’yi geçip Faz 3’te başarısız oluyordu ama bu sene iki tane ilaç bunu geçebildi. Faz 3 aşaması, ilaçların etkinliğini gösteren aşamadır. “Bu iki ilaç da artık Alzheimer hastalığında etkilidir” dedirten sonuçlar var. Ancak bir ilacın hastalarda kullanılması için tek bir Faz 3 çalışması yeterli değil. İşi garantiye almak için iki Faz 3 çalışmasının yapılması ve ikisinde de etkili olduğunun gösterilmesi gerekir. Bu nedenle ilk çalışmaları olumlu sonlanan iki ilaç için şimdi ikinci kez Faz 3 çalışmaları yapılacak. Bunlarda da etkili olduğu ortaya konulursa hastalarda kullanılabilir aşamasına gelinecek. Faz 3 aşamasına geçmiş onlarca ilaç var, bunların çalışması sürüyor ve olumlu sonuçlar gelmesini bekliyoruz. Erken tanı burada önem kazanıyor çünkü bu ilaçların büyük bir çoğunluğu hastalığın erken döneminde etki eden ilaçlar.
KANSERDEKİ GİBİ HASTAYA ÖZEL TEDAVİLER UYGULANABİLECEK
Hastalığın gidişatıyla ilgili olumlu etkisi gösterilen bir ilaç yoktu, ancak FDA’in onay verdiği ve Faz 3 çalışmasına geçen iki ilaç hastalığı yavaşlatma potansiyeli olan ilaçlar. Çalışmaları süren diğer ilaçlar da başarılı olursa gelecekte Alzheimer tedavisi günümüzden çok farklı olacak. Özellikle hastaların durumlarına göre, hastaların beyinlerinde biriken proteinleri durumuna göre özelleşmiş tedaviler olacak gibi duruyor. Bunu biraz kanser hastalığının tedavisindeki gelişmelere benzetebiliriz. Kanser tedavisinde kullanılan ilaçlar, başka ilaçların devreye girmesine vesile oldu. Alzheimer hastalığında da durumun böyle olacağını düşünüyoruz.