02.10.2017 - 17:19 | Son Güncellenme:
AA
İstanbul Çekmeköy'de, belediye otobüsünde hemşire Ayşegül Terzi'yi darbettiği gerekçesiyle Adullah Çakrıoğlu'nun "inanç, düşünce ve kanaat hürriyetinin kullanılmasını engelleme", "kasten yaralama" ve "hakaret" suçlarından 3 yıl 10 ay hapis cezasına çarptırıldığı davaya ilişkin gerekçeli karar hazırlandı.Anadolu 40. Asliye Ceza Mahkemesi'nce hazırlanan 15 sayfalık gerekçeli kararda, dini özgürlük, vicdan ve inanca saygı güvenceleri ile özgürlüklerin yansımaları olan yaşam tarzlarının, liberal demoktatik toplumların anayasal düzenlerinde, uluslararası ve bölgesel insan hakları belgelerinde doğrudan ya da dolaylı olarak yer aldığı belirtildi.
Demokratik hukuk toplumlarında en önemli güvencenin kişilerin hak ve hürriyetleri ile bunların dokunulmazlığı olduğu vurgulanan gerekçeli kararda, "Bireyin düşünce, inanç ve kanaat açıklaması temel insan haklarındandır. İnsanlar doğuştan ırk, cinsiyet, dil, din, siyasi görüş sebebiyle ayrıma tabi tutulmaksızın bu temel haklara, insan olmaları sebebiyle sahiptirler. Mahkememiz tarafından bireyin yaşam tarzı tercihleri düşünce, kanaat ve inanç özgürlüğü kapsamında değerlendirilmiştir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin içtihatları da mahkememiz değerlendirmesi yönündedir" denildi.
Gerekçeli kararda, "Bireyin yaşam tarzı ve buna ilişkin tercihleri konusunda, demokratik hayatta varolan ve yaşam tarzı itibarıyla azınlıkta kalan, korunmaları gereken, çoğunlukçu değil çoğulcu yaşam tarzlarına önem veren 'eşitlik' ilkesini gözeten bir toplumda, hiç kimse bir diğerinin kılık ve kıyafetine, yani giyim tarzına, davranışına, günlük hayat tercihlerine müdahale edemez" ifadelerine yer verildi.
Anayasa'nın 20 maddesinin, "herkes özel hayatına ve aile hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkına sahiptir", 25. maddesinin "herkes düşünce ve kanaat hürriyetine sahiptir. Her ne sebep ve amaçli olursa olsun, kimse düşünce ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz, düşünce kanaatleri sebebiyle kınanamaz ve suçlanamaz" hükmünü taşıdığı kaydedilen gerekçeli kararda, Anayasa Mahkemesi ve Yargıtay içtihatlarının da bu hükümleri destekler mahiyette olduğu vurgulandı.
Gerekçeli kararda, temel hakların hangi şartlarda ve nasıl sınırlandırılacağının yine Anayasa'da yer aldığı belirtilerek, "Mağdurenin şort giyip gezmesi, kişinin kendisini ifade edebilme hürriyeti, düşünce, kanaat açıklaması ve özel yaşam alanına girdiği gibi TCK'nın 115. maddesinde belirtilen inanç ve düşünce kanaatlerinden kaynaklanan yaşam tarzına ilişkin tercihleri kapsamındadır" denildi.
"EYLEM, KAMU BARIŞINI VE GÜVENLİĞİNİ TEHDİT EDECEK DERECEYE ULAŞTI"
Sanığın, soruşturma aşamasında ve mahkemede verdiği beyanlara da yer verilen gerekçeli kararda, tekme atmanın basit bir etkili eylem olarak değerlendirilmediği anlatıldı.Gerekçeli kararda, "Sanığı davranışa iten saik, mağdurede meydana getirdiği acı, elem ve ruhsal durumu, mağdurenin hayati bölgelerinden başına yönelik yapılması, tehlikenin ve riskin büyüklüğü, suçun meydana geldiği zaman dilimi, özelllikle ülkenin darbe girişimi sonrası içinde bulunduğu durum ve eylemin toplumun farklı kesimleri arasındaki kin ve düşmanlığa sebebiyet verecek nitelikte kamu barışını ve güvenliğini tehdit edecek dereceye ulaşması, bu eylemden sonra benzerlerinin peşpeşe olması, bu konudaki yakın tehlikenin varlığı, birden fazla hakaret içeren kelimeler kullanması" nazara alındığında ceza verilirken alt sınırdan uzaklaşıldığı kaydedildi.
Tanık beyanlarına göre mağdur Ayşegül Terzi'nin tekme eyleminden önce sanığa karşı eyleminin olmadığı gibi aralarında bir diyaloğun da bulunmadığının anlaşıldığı vurgulanan gerekçeli kararda, bu nedenle sanık hakkında haksız tahrik hükümlerinin uygulanmadığı kaydedildi.
"BİR SOSYAL KESİMİ, DİĞER KESİM ALEYHİNE KIŞKIRTTI"
Gerekçeli kararda, sanığın eyleminden sonra emniyet ve sorgulama aşamasındaki beyanları ve yargılama sürecindeki davranışları ve beyanlarının yargılamaya olumlu katkısı olmaması nedeniyle de cezasında indirim yapılmadığı anlatıldı.Sanığın mahkemede pişman olduğunu belirtse de son sözleri ve soruşturma aşamasındaki beyanlarında eylemini haklı olarak gerçekleştirdiği manasına gelecek sözler sarfettiği aktarılan gerekçeli kararda, bu nedenle mahkemece pişmanlığında samimi olmadığı kanaati hasıl olduğundan ve ileride yeniden suç işlemeyeceği yönünde olumlu kanaat oluşmadığından cezalarında ertelemeye gidilmediği, hükmün açıklanmasının geri bırakılmadığı ve para cezasına çevrilmediği kaydedildi.
Gerekçeli kararda, mağdur Terzi'ye kıyafeti nedeniyle sanığın tekme atmasının TCK'nın 115. maddesindeki inanç düşünce ve kanaatlerden kaynaklanan yaşam tarzı tercihlerine müdahale suçunu oluşturduğu anımsatılarak, sanığın halka açık bir alanda, otobüste, alenen mağdurun inancından, düşüncesinden, kanaatinden dolayı, şort giymesinden dolayı müdahale etmesinin aynı zamanda toplumun bir sosyal kesimini, diğer kesimi aleyhine kışkırttığı vurgulandı.
"DAHA SONRA BENZER OLAYLAR YAŞANDI"
Daha sonra benzer eylemlerin meydana gelmesinin kamu güvenliğinin bozulmasında açık ve yakın bir tehlike oluşturması dikkate alındığında, bu eylemin TCK'nın 216. maddesindeki "halkı kin ve düşmanlığa tahrik" suçunu da oluşturduğu ifade edilen gerekçeli kararda, sanığın tek eylemle kanunun birden fazla hükmünü ihlal ettiği belirtildi.
Gerekçeli kararda, TCK'nın 115. maddesi ile 216. maddesindeki suçların alt sınırlarının 1 yıl, üst sınırlarının da 3 yıl hapis cezazı olarak aynı olduğu, TCK'nın 115. maddesinden hüküm kurulduğundan "fikri içtima kuralı" gereğince "TCK'nın 216. maddesindeki "halkı kin ve düşmanlığa tahrik" suçundan hüküm kurulmasına ve ve ceza verilmesine yer olmadığına karar verildiği belirtildi.
Davaya ilişkin 7 Eylül'de kararını açıklayan Anadolu 40. Asliye Ceza Mahkemesi, sanık Çakıroğlu'nu "basit tıbbi müdahale ile giderilebilecek ölçüde kasten yaralama", "cebir ve tehdit kullanarak inanç, düşünce veya kanaatlerinden kaynaklanan yaşam tarzına ilişkin tercihlerine müdahale ederek bunları değiştirmeye zorlama" ve "hakaret" suçundan toplam 3 yıl 10 ay hapisle cezalandırmıştı.