20.11.2013 - 17:21 | Son Güncellenme:
Türker Karapınar/Ankara
28 Şubat davası sanıklarından Kara Kuvvetleri Komutanı emekli Orgeneral Hikmet Köksal, Sincan'da tankların eğitim uygulama planları uyarınca yürütüldüğünü savundu. Genelkurmay Başkanı İsmail Hakkı Karadayı'nın konudan haberi olmadığını ve çok üzüldüğünü söyleyen Köksal, "Art niyetli olsaydım eğer, bu şekilde hareket etmezdim. Daha büyük kuvvetleri her tarafa çıkarırdım" dedi.
Tankları yürüterek halkı korkutmakla suçlandığını belirten Köksal, "Türk halkı askerden, tankından, topundan korkacak değil. Sevgiyle yaklaşır askerine, korkutma olmaz. Eğer bir millet askerini sevmiyorsa, o milletin sonu gelmiş demektir. Hiçbir kişi arayıp da 'Bu tankları niye yürüttün?' diye sormadı. Herkes istediğini yazdı, istediğini düşündü" diye konuştu. Batı Çalışma Grubu'nun illegal bir yapı olmakla suçlandığını belirten Köksal, "Ben BÇG içinde olmadım, ama bu beni çok üzdü. TSK, illegal bir iş yapmaz, şartlar gerektiğinde gereken şeyleri yapar. İllegal iş yapacak bir ihtiyaç da yoktu. Niyetimiz kötü olsaydı bizi kolay kolay kimse durduramazdı. Bunu da bilmek lazım" dedi. Köksal, 28 Şubat'da alınan kararları bugün de olsa imzalayacağını da söyledi.
Ankara 13. Ağır Ceza Mahkemesindeki davanın dünkü duruşması, dönemin MEBS Başkanı, eski Deniz Kuvvetleri Komutanı emekli Oramiral Hayri Bülent Alpkaya'nın avukatı Erol Aras'ın savunmasıyla başladı.
Onbaşı dediğinde Çiller hükümette değildi
Davanın sadece BÇG'nin yargılanması değil, bir dönemin yargılanması olduğunu ifade eden Aras, "gelinen noktada devrilmiş bir hükümetin değil, istifa etmiş bir hükümetin olduğunun" anlaşıldığını belirtti. Davanın, birtakım intikam duyguları ve acılarla, seneler sonra siyasilerin "28 Şubat ne oldu?" yönündeki beyanları üzerine açıldığını öne süren Aras, Tansu Çiller'in, REFAH-YOL hükümetinin istifasından sonra dönemin Başbakanı Mesut Yılmaz'a yönelik, "Şimdiye kadar seçilmiş hiçbir genel başkan onbaşı olma şerefsizliğini göstermedi" sözü üzerine başlatılan kampanyaya ilişkin de, "Deniz Kuvvetleri Komutanlığının kampanyasıdır. Tansu Çiller o sırada hükümette değildir. Bunun hükümeti düşürmekle, psikolojik harekatla ilgisi yok. Hukuk dışı, şiddete dayalı, insanlık dışı bir saldırı emri verilmemiştir" ifadelerini kullandı.
Kolay kolay kimse durdurumazdı
Köksal, 28 Şubat kararlarına imza attığını belirterek, "İyi niyetli alınmış kararlar olarak hükümete gönderildi" dedi. Buna ilişkin çalışmanın değişik şekillerde vasıflandırıldığını, "darbe denildiğini, itham edildiğini" söyleyen Köksal, MGK sonrasındaki çalışmalarla fazla ilgilenmediğini kaydetti. BÇG'nin illegal bir yapı olmakla suçlandığını belirten Köksal, "Ben BÇG içinde olmadım, ama bu beni çok üzdü. TSK, illegal bir iş yapmaz, şartlar gerektiğinde gereken şeyleri yapar. İllegal iş yapacak bir ihtiyaç da yoktu. Niyetimiz kötü olsaydı bizi kolay kolay kimse durduramazdı. Bunu da bilmek lazım" diye konuştu. Eski PKK'lı Şemdin Sakık'ın yüzlerce kişinin ölümüne sebep olmuş azılı bir katil olduğunu söyleyen Köksal, Sakık'ın beyanlarıyla suçlanmaktan üzüntü duyduğunu dile getirdi.
Kimseye ateş mi etmişiz?
Köksal, 4 Şubat 1997'de Sincan'da tankların geçmesiyle ilgili, şunları kaydetti:
"Sincan'dan tankların yürütülmesi kadar istismar edilmiş bir olay görmedim. Enteresandır ki bu kadar önemli görülen, abartılan, hala 3 tane tankın televizyon monitörlerinde tehdit unsuru gibi gösterildiği olayın tehditle, korkutmayla hiçbir ilgisi yoktur. Bu olay olduğu zaman Kara Kuvvetleri Komutanlığında en üst düzeydeki insan bendim. Hiçbir kişi arayıp da 'Bu tankları niye yürüttün?' diye sormadı. Herkes istediğini yazdı, istediğini düşündü. Halbuki tanklar, yıllık eğitim planının gereği olarak Sincan'dan geçti. Neden Sincan? Sincan şehir merkezi değil. Ankara, İstanbul gibi yerlerde ana yola zarar vermeyelim, trafiği aksatmayalım diye... Üstelik her zaman kullandığımız yolda bir köprü tamiratı vardı, oradan geçemedik. Gözümden katarakt ameliyatı olmuştum. Sincan'daki olaylar ise 5 gün önce olmuştu. Dolayısıyla oradan geçmenin suç olacağını hiç düşünmemiştim. Yıllık eğitim planı için müsaade almaya kalkarsak, o zaman biz hiçbir eğitim yapamayız. Hiç kimseden müsade almadım. Tanklar neden Sincan'dan geçmiş? Meclis'in önünden mi geçmiş? Veyahut da Çankaya'daki Reisicumhur Köşkü'nü mü sarmışız. Kimseye ateş mi etmişiz? Ben emir verdikten sonra bütün Kara Kuvvetleri çıkar araziye, gece eğitimi yapar. Bu benim görevim. Bunu yaparsam, planlara girmişse, kimseye sormam.
Genelkurmay Başkanı üzülmüş
Ben hastanedeyken telefon geldi, dediler ki 'Sayın Genelkurmay Başkanı çok üzülmüş, neden haberleri olmamış'. Art niyetli olsaydım eğer, bu şekilde hareket etmezdim. Daha büyük kuvvetleri her tarafa çıkarırdım. Bu (tankların geçişi), 30 Ocak'ta (Sincan'ın RP'li Belediye Başkanı Bekir Yıldız Kudüs'ü anma gecesi düzenledi) yapılanlardan sonra olduğu için korkutmaya çalışmışız. Türk halkı askerden, tankından, topundan korkacak değil. Sevgiyle yaklaşır askerine, korkutma olmaz. Eğer bir millet askerini sevmiyorsa, o milletin sonu gelmiş demektir."
Soruşturma aşamasındaki beyanına, "Tanklar için emir verdim" diye yazıldığını bildiren Köksal, "Yazılı emir de vermedim, sözlü emir de vermedim. Savcı Mustafa Bilgili'ye bunu söyledim, 'Düzeltiriz' dedi. Ben, kurmay başkanına, 'Eğitim uygulama planlarındaki vazifesini yapsınlar' dedim" ifadelerini kullandı.
Bugün de olsa imzalarım
Köksal, Başkan Tayyar Köksal'ın "54. Hükümet kurulduktan sonra, ordunun, Genelkurmayın veya üst düzey komutanların hükümetten rahatsızlığı olduğuna dair beyanı, hükümetin görevden el çektirilmesi, düşürülmesi, istifa ettirilmesi yönünde çalışması oldu mu?" sorusuna, "Hayır. Hatta MGK'da bile ne bir darbe, ne hükümetin düşürülmesi, böyle bir şey asla konuşulmadı" dedi.
28 Şubat 1997 tarihli MGK kararlarının askerlerce hazırlanmadığını dile getiren Köksal, "Herkes imzaladığı gibi ben de imzaladım. Bugün de olsa imzalarım" dedi.
Bant çekemezsiniz demek suç mu?
Emekli Tümgeneral Osman Özbek'in dönemin Başbakanı Necmettin Erbakan’a çok ağır hakaret içeren beyanlarda bulunduğu konuşmasının ardından Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'in, "Siz basına bir şey söylemeyin. Ben gereken bilgileri vereceğim" dediğini aktaran Köksal, "Dışarıya çıktıktan sonra bir gazeteci dedi ki, 'Sizin astınız şöyle şöyle demiş, hükümete küfretmiş'. Ben, 'Cumhurbaşkanına bilgi verdim. O açıklama yapacak' dedim. Yalnız, 'İnsanların ağzına bant çekemezsiniz' diye ekledim. Bu da suç olarak gösterilmiş iddianamede. Bir türlü anlayamadım" diye konuştu.