18.06.2014 - 02:30 | Son Güncellenme:
FİSUN YALÇINKAYA
Çağdaş sanatçı Halil Altındere’nin Sulukuleli hip-hop grubu Tahribad-ı İsyan için çektiği videosu ‘Wonderland’ artık New York’un sanat müzesi MoMA’nın koleksiyonunda. 13. İstanbul Bienali dahil çok sayıda sergiye konuk olan bu video, Tahribad-ı İsyan grubuna çekilmiş bir video klip. Eserin müze koleksiyonuna dahil olması sürecini Halil Altındere ile konuştuk.
MoMA’ya eserinizin kabul edilmesi sizin için ne ifade ediyor?
Ben kariyer odaklı bir sanatçı değilim. Kendime çeşitli hedefler koyup, o hedefleri gerçekleştirmeye çalıştığım söylenemez. İlgilerim, dertlerim, kararlarım var. Bu anlamda MoMA benim için bir hedef değildi. Ancak tabi ki, doğallıkla gelişen bir sürecin sonunda, videonun iyi bir koleksiyonda geleceğe kalacak olması çok mutluluk verici. Wonderland, CA2M’deki solo sergimden sonra, Londra’dan St Petersburg’a dünyanın çeşitli şehirlerinde gösterildi ve bienalle beraber, benden çıkıp herkesin oldu. Bu iş Madrid’de de, New York’ta da çok ilgi gördü ama yayılımı ve tartışılması 13. İstanbul Bienali’yle oldu. Filmin bienalde gösterilmesi, bu meselenin ve çocukların daha çok görülmesi ve tartışılması için önemliydi.
‘Wonderland’, Gezi’den önce sert bulunan bir işti, Gezi’den sonra ise sanki sertlik derecesi normalleşti gibi. Gezi’nin birinci yılında nasıl bir anlam kazandı sizce?
Tahribad-ı İsyan grubunun şarkılarındaki güçlü sözler, hayatın içinden ve gerçek. Bu şarkıları, bir videoda sözlere uygun sertlikteki görsel sahnelerle gösterdiğimizde, bazı insanlara başta sert gelmişti ama bu çocukların Sulukule’de yaşadıkları çok daha sert. Ancak Gezi olduğunda, herkes bu çocukların ruh haline büründü. Empati kurma yetenekleri gelişti. Bana göre Gezi devam ediyor. Romanların durumunda ise bir değişiklik yok dolayısıyla bu yaşayan bir süreç. Sulukule’deki durum altı yedi yıldır vahametini koruyor.
‘Hip hop’un kralı Fuat’
Sulukule üzerine başka aktivist ve sanatçılarca daha önce birçok çalışma ve sanat eseri yapıldı. Size göre bunlar oradaki süreçle nasıl bir etkileşim içinde?
Sulukule’deki bu yıkım başladığında birçok aktivist ve sanatçı bölgede çalışmalar yaptı. Daha sonra bienal ve sergilerde sanatçılar oraya gidip belgeseller yaptılar. Belgesel, tercih ettiğim bir form değil. Ben daha çok çocuklarla mahallelerinde vakit geçirerek üretme üzerine gittim. Ağlayan insanları çekmeyi de göstermeyi de sevmiyorum. En zor durumda bile, umutsuzluğa kapılmadan insanların hedefleri doğrultusunda direnişini, sanat yoluyla kültürün ve müziğin gücünü göstermeyi tercih ettim. Oradaki insanlara bir konu olarak yaklaşmadım. Zaten amacım, kentsel dönüşüm üzerine bir video çekmek de değildi. Bir röportajda, hip hop söyleyen, hakiki laflar eden bu enerjisi bol çocukların varlığından haberdar oldum. Sulukule’ye gittim, yolda çocuklara rastladım, kanımız ısındı. Bir de şansıma çocuklara idolünüz kim dediğimde “Ceza ve Fuat” demişlerdi. Fuat’ın arkadaşım olduğunu söylediğimde çocuklar inanamamışlardı. Bir hafta sonra Fuat’ı götürdüm, mahallede krallar gibi karşılandı. Fuat’ın filmde kral rolünde olması da; hem Çingene kralı hem de bana göre Türkiye’de hip-hop’un kralı. Projenin prodüksiyonunda Murat Fesih Avcıbaşı’nın katkısı var. Videonun montajını Evre Ergun yaptı. Filmin kameralarını Cengiz Tanç’a emanet ettik, Cengiz yeri geldiğinde bir sihirbaz gibi, ihtiyaca göre üç kamerayı aynı anda kullandığı anlar oldu. Onun gözü ve katkısı büyük.
Burak Kaçar- Zen-G (Tahribad-ı İsyan): Zor şartlarda rap yapıyoruz
“Zor şartlar altında rap müzik yapıyoruz. Zor şartlar altında yaptığımız müziğin New York’ta koleksiyona alınmış olması hip hop müziğimizin dünya ve Türkiye’de sanat ve kültür olarak kabul edilmesi bizi mutlu etti.”