04.09.2024 - 07:01 | Son Güncellenme:
AYSEL BOZAN YILMAZ - Milli Eğitim Bakanlığı’na (MEB) bağlı ilk ve ortaöğretim kurumlarındaki yaklaşık 20 milyon öğrenci için ders zili 9 Eylül’de çalacak. Okulöncesi ve ilkokul 1. sınıflar ise 2 Eylül’de uyum programına başladı. Tatilde günlerinin çoğunu tablet ve telefonla geçiren öğrenciler, okula dönüşte oldukça zorlanacaklar. Çünkü MEB’in 2023-2024 eğitim öğretim yılında getirdiği düzenlemeyle sınıf içinde cep telefonu başta olmak üzere bilişim araçları bulundurmak artık yasak. Aslında sadece Türkiye’de değil pek çok ülkede okullarda cep telefonu yasağı uygulanıyor.
UNESCO, “2023 Küresel Eğitim İzleme” raporunda, öğrencilerin okullarda akıllı telefon kullanmasının yasaklanması için küresel çağrıda bulunmuştu. Raporda, fazla cep telefonu kullanımının düşük eğitim performansına, yüksek ekran süresinin de çocukların duygusal istikrarı üzerinde olumsuz etkiye sahip olduğu açıklanmıştı. Ülkelerin yasaklama gerekçeleri de aynı. Peki, okulda cep telefonu kullanımı, çocukları ve gençleri gerçekten bu kadar olumsuz etkiliyor mu?
DERSE ODAKLANAMIYOR
Tüm dünyada izlemeye alınan konuyla ilgili merak edilenleri MEF Üniversitesi Psikoloji Bölümü Öğretim Üyesi, Klinik Psikolog Prof. Dr. Ayşe Bilge Selçuk ile konuştuk. Sadece okulda değil, evde de dijital medya araçlarının ilişkileri etkilediğine değinen Selçuk, teknolojinin doğru, bilinçli ve dengeli kullanılması gerektiğinin altını çizdi. Kronik Kitap’tan çıkan Dijital Çağda Sağlıklı Çocuk Yetiştirmek kitabında da bu konuyu ele alan Selçuk, şu bilgileri paylaştı:
“Okulda cep telefonu kullanılması hem çocuğun dikkatini derse odaklayabilmesi hem de arkadaş ilişkileri bakımından mahsurlu. Psikoloji araştırmalarının sonuçları, okulda telefon yasaklandığı zaman hem akademik hem psikolojik bakımdan hem dikkati yönetmek hem de sosyal ilişkiler bakımından çok daha olumlu bir sonuç alındığını gösteriyor. Okullarda telefonun yasaklanması doğru bir karar fakat bu, eğitimde dijital teknolojiden yararlanmayacağız anlamına gelmiyor. Bilakis mutlaka yararlanmak ve dijital okuryazarlık konusuna eğitim sistemi içerisinde kuvvetli bir şekilde yer vermek gerekiyor.”
1,5 YAŞA DİKKAT
Teknoloji kullanımı çok küçük yaşlara kadar indi. Artık bebeklerin bile elinde telefon görüyoruz. Onlar için adeta yeni nesil bakıcı olmuş durumda. Prof. Dr. Selçuk, beyin gelişimi bakımından ilk 1,5 yıl çocuğun kesinlikle ekrana maruz kalmaması gerektiğini kaydederek sonrasında yaşına uygun, çok yavaş hızda, uzman kurulların denetiminden geçen dijital içeriklere izin verilmesini öneriyor. Sürenin uzun tutulmaması konusunda da uyarılarda bulunan Selçuk, şunları söylüyor:
“Ayrıca çocuk ekranla baş başa bırakılmamalı. Bir yetişkin çocuğa eşlik etmeli. Aktif oynama ya da aktif izleme diyoruz buna. Eş zamanlı değilse de oyun ya da çizgi film bittikten sonra anne veya baba çocukla onun hakkında konuşabilir. Mesela ‘Burada ne oldu?’ gibi çok didaktik olmadan sizin de ilgilendiğinizi göstererek ortak bir ilgi alanı açmak gerekiyor. Çocuk dijital zekâ ve dijital okuryazarlık bakımından daha yetkin hale geldikçe, anne baba bu eşlikçilik rolünü azaltabilir ama hiçbir zaman çocuk gözetimsiz bırakılmamalı.”
YASAKLAYAN ÜLKE SAYISI ARTIYOR
Okullarda cep telefonu kullanımına yasak getiren ülkelere sürekli yenileri ekleniyor. İki hafta önce Belçika’da Fransızca konuşulan bölgeler ile başkent Brüksel’deki ilk ve orta dereceli okullarda öğrencilerin telefon kullanımı yasaklandı. Yine 2024 yılı içerisinde İngiltere, Hollanda, İtalya yasak getiren ülkeler arasında yer alırken Fransa 2018, Rusya 2022’den itibaren okullarda telefon kullanımına izin vermiyor. Finlandiya, İsviçre, Çin, ABD, Avustralya, İskoçya, İspanya, Portekiz, Letonya, Meksika, Özbekistan da tam veya kısmi yasak uygulayan ülkeler arasında yer alıyor.
EBRULİ EBEVEYNLİK
Yasaklamanın da tamamen serbest bırakmanın da ebeveynlerin kolayına gelen davranışlar olduğuna değinen Prof. Dr. Ayşe Bilge Selçuk, “Bu kolaycılıktan uzak durmamız gerekiyor. Onun için anne babaların dijital okuryazar olması çok önemli. Bugün anne baba rolünde buna ihtiyaç duyuluyor” diyor. Bu durum için yeni bir kavram ürettiğini dile getiren Selçuk, şu bilgileri veriyor: “Çocuklar dijital teknolojiyle ilgili bilgi ve becerilerde anne babalardan çok daha ilerideler ama riskleri algılayamıyorlar çünkü hayat deneyimleri daha sınırlı. Onun için dijital çağda ebeveynlik şöyle oluyor:
DÖRT ADIMI VAR
Bir, anne babanın kendisinin öğrendiği. İki, çocuğun kendisinin öğrendiği. Üç, anne babanın çocuktan öğrendiği. Dört, beraber öğrendikleri. Buna ebruli ebeveynlik diyorum. Yani iç içe geçmiş. Artık çok tepeden inme, anne babanın mutlak olarak daha bilgili ve deneyimli olduğu bir hayat alanı değil burası. Anne babaların çocuklardan da öğrenmeye açık olmaları, bir yandan kendi bilgi ve becerilerini de bu konuda geliştirmeleri gerekiyor.”