31.10.2023 - 12:26 | Son Güncellenme:
Ali Fuat GÜÇLÜER/DHA - (İHA)
Olay, Afyonkarahisar’da kent merkezindeki Atatürk İlkokulu'nda yaşandı. Geçtiğimiz hafta sonu kutlanan 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı’nda ilkokul 4/İ sınıfı öğrencileri tarafından hazırlanan gösteride vicdanları yaralayan bir görüntü ortaya çıktı.
İddiaya göre, sınıf öğretmeni Ş.Ş. öncülüğünde 24 kişilik sınıf tarafından gösteri hazırlandı.
Çocuklar üzerinde Atatürk fotoğrafı ve Türk bayraklarının olduğu tişörtler ile sahneye çıktı. Gösterinin başlayacağı anda ise sınıf öğretmeni büyük bir skandala imza atarak dikkat eksikliği (disleksi) olduğu ve hareketleri yapamadığını öne sürdüğü M.E.T.’yi gruptan ayırıp merdiven girişindeki kısma götürdü.
Daha sonra çalan müzik eşliğinde sınıf gösterisini sundu. Bu sırada adeta ötekileştirilerek sınıftan ayrılan M.E.T., ise ellerini önüne bağlayıp, üzgün bakışlarla gösteri sunup katılımcıların alkışladığı arkadaşlarını izlemekle yetindi.
ÖĞRETMENDEN ANNEYE TEPKİ
Küçük çocuğun annesi A.T., durumu fark edince gösteri sırasında koşarak öğretmenin yanına gittiğini ve durumun neden böyle olduğunu sorduğunda ise ‘ilgisiz anne ve babanın çocuğu, sizin çocuğunuz disleksi’ diyerek ummadığı bir cevap aldığını söyledi.
Öğretmen Ş.Ş.’nin gösteri için sınıfta yapılan provalarda küçük çocuğu sıraya oturttuğu ve öğrencinin arkadaşlarına dahil olmasını engellediği ortaya çıktı.
DİĞER VELİLER ÖĞRETMENİ TEBRİK ETTİ
Kendi sosyal medya hesabından prova görüntülerini paylaşan Ş.Ş.’ye o anda diğer velilerden tebrik gelmesi ise bir başka düşündürücü konu oldu. Görüntülerde M.E.T.’nin sırada oturduğu ve durgun bakışlarla dans eden arkadaşlarını izlediği görüldü.
BAŞLATILAN İNCELEME SÜRÜYOR
Öte yandan, konu ile ilgili Milli Eğitim Müdürlüğü tarafından başlatılan incelemenin sürdüğü belirtildi.
SENDİKADAN AÇIKLAMA
Afyonkarahisar Türk Eğitim- Sen Şube Başkanı Muhtar Demirci, öğretmenin yanında olduklarına dair bir açıklama yaptı. Demirci, "Atatürk İlkokulu'nda yapılan Cumhuriyet Bayramı törenindeki bir olaydan dolayı öğretmen arkadaşımız linç ediliyor. Bu yapılanı, Türk Eğitim- Sen olarak asla kabul etmiyoruz. Bu konuda 'özel durumu olan bir öğrenci, o anda gösterilere katılmak istememiş olabilir mi, veli daha önce çocuğunun görev almasını istememiş, öğrenci çalışmalara katılmamış olabilir mi?' sorularını sormadan, 'vurun abalıya' mantığıyla meslektaşımıza saldırılmasına müsaade etmeyiz. Milli Eğitim Müdürlüğü konuyu zaten inceleyip, gerekirse soruşturma açıp, gerçeklerin ortaya çıkmasını sağlayacaktır. Ayrıca kusur ve suçlar şahsidir, bir camiaya mal edilemez. Türk Eğitim- Sen olarak üyemiz olsun ya da olmasın, haklı davalarında tüm meslektaşlarımızın yanındayız" dedi.
"BU ÜLKEMİZİN KANAYAN BİR YARISI"
Olayın ardından öğretmen ile ilgili İl Milli Eğitim Müdürlüğü tarafından inceleme başlatılırken, küçük çocuğun babası Hakan Dilek konuştu.
Öğretmenin bu konuda daha fazla duyarlı olması gerektiğine dikkat çeken Dilek, “Kötü bir şey demeyelim, ama bu ülkemizin kanayan bir yarası ve ne yazık ki bizim çocuğumuza denk geldi. Cumhuriyet’in kurulduğu, 100’ncü yılın kutlandığı ve Atatürk’ün isminin verildiği bir okulda bu tür bir olayın olması yakışmadı. Keşke öğretmenimiz orada biraz daha düşünseydi, biz neden öğretmen diyoruz? Eğitmen olduğu için bu işin öngöreni olduğu için öğretmen diyoruz. Keşke öğretmen çocuğu sıradan çıkaracağına eline bir tane bayrak verseydi, çocuk da onu sallasaydı. Bunu yapsaydı ama demek ki öğretmen bunu ilk anda öngöremedi. Yapacak bir şey yok” diye konuştu.
"ÖĞRETMEN OLAYI PROVOKASYON OLARAK WHATSAPP'A YAZDI"
Kendilerinin olay medyaya yansımadan önce öğretmen ile konuşmaya çalıştıklarını, ancak bunda başarılı olamadıklarını ifade eden Dilek açıklamalarını şöyle sürdürdü:
“Öğretmenimizle konuşmak istedik, aynı gün ama ‘ben size cevap veremem, bu konuyla ilgili okula gelin, okulda görüşelim ve program bitti’ dedi. Bunun arkasından velilerinde olduğu guruba ‘benim için önemli bir toplantı var, yaptığımız programla ilgili bir provokasyon söz konusu, sizin desteğinize ihtiyacım var’ diye yazdı. Ben çok üzüldüm bu duruma.”
"DEVLET DE BU KONUDA EN BÜYÜK CEZAYI VERECEKTİR"
Dilek, kendisinin de bir gazeteci olmasına karşı olayı kendi yerel gazetesinde gündeme getirmek yerine önce öğretmenle konuşmak istediğini, fakat bunda başarılı olamadığını söyledi.
Dilek, “Ben de bir gazeteciyim, bunu haber yapmak istesem kendim de haber yapardım. Ama olayın olduğu gün okul müdürü ve İl Milli Eğitim Müdürü'ne taşıdım. Ertesi gün de okulun kapalı olmasından dolayı konuşmadık. Ben de durumu İHA'nın yaptığı haberden öğrendim. Devlette bir devamlılık esastır. Devlet de bu konuda en büyük cezayı verecektir. Valimiz Doç. Dr. Kübra Güran Yiğitbaşı hakikate bir anne olarak bu konuyu çok önemsedi. Biz konuda kırılganlık olmasın diye çok uğraşıyoruz, ama dedikodular ve ilgisiz sendikalar açıklama yaptıkça ister istemez bizi tahrik ediyorlar. Bu konuda insanların biraz daha duyarlı olması gerekiyor” dedi.