23.04.2023 - 13:38 | Son Güncellenme:
Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı (AFAD), verilerine göre, merkez üssü Muğla'nın Ula ilçesinde gece ve sabah saatlerinde Richter ölçeğine göre 3.9 büyüklüğünde 2 deprem meydana geldi. Yerin 7 kilometre derinliğinde gerçekleşen depremler, il merkezi ve çevre ilçelerde paniğe neden oldu. Depremlerin ardından Prof. Dr. Naci Görür, dikkat çeken harita paylaşıp uyarıda bulundu.
Prof. Dr. Naci Görür, Twitter hesabından paylaşımında bulunarak şu ifadelere yer verdi:
“Muğla’nın Ula çevresinde 4,0-4,1 büyüklükte depremler oluyor. Depremler Gökova Fayı üzerinde ve Muğla-Yatağan Fayına yakın. Muğla fayında depremler genellikle doğudan batıya göç ediyor. Bu bölgede en yakın depremler 2004 (5,4), 2005 (5,2) ve 2017 (6,6) oldu”
MECLİS ARAŞTIRMA KOMİSYONU'NDA SUNUM
Naci Görür, Nisan ayının başında Kahramanmaraş merkezli depremlerin araştırılması için kurulan Meclis Araştırma Komisyonu'na görüşlerini paylaştı. Prof. Dr. Görür, "Eğer İstanbul'da beklenen deprem olursa; İstanbul'daki iş dünyasının depreme olan bu hazırlıksızlığı nedeniyle Marmara'daki ekonomi çarkları durur. Marmara'daki ekonominin çarklarının durması demek; Türkiye'nin ekonomik anlamda diz üstü çökmesi demek" dedi.
Kahramanmaraş merkezli depremlerin araştırılması için kurulan Meclis Araştırma Komisyonu, AK Parti Afyonkarahisar Milletvekili Veysel Eroğlu başkanlığında toplandı. Komisyona, Bilim Akademisi Üyesi, Yer bilimci Prof. Dr. Naci Görür de çevrim içi olarak sunum yaptı. Prof. Dr. Görür, depremin Türkiye'nin bir gerçeği olduğunu ve bugünkü depremlerin mekanizmasının 13 milyon sene önce oluştuğunu aktardı. Depremin engellenemez bir afet olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Görür, depreme dirençli yerleşim alanlarının oluşturulması gerektiğini söyledi. Prof. Dr. Görür, komisyonun da bu konu üzerinde durması gerektiğini, bunun bir numaralı konu olduğunu belirtti.
'6 BİLEŞEN DEPREME DİRENÇLİ OLMALI'
Bir kentin; yönetici, halk, altyapı, yapı stoku, çevre ve ekosistem ile ekonomi olmak üzere 6 bileşenden oluştuğunu söyleyen Prof. Dr. Görür, önce bu 6 bileşenin depreme dirençli hale getirilmesi gerektiğini vurguladı.
Kentlerdeki yöneticilerin depremle ilgili bilincinin ve afet yönetimi adına bilgi birikiminin, depreme maruz kalmadığı sürece oluşamayabileceğini söyleyen Prof. Dr. Görür, "Halbuki kent, depremlerden en çok etkilenecek topluluktur. Onun yöneticisinin herkesten fazla depremle alakalı bilgi birikiminin olması gerekir. Onun için bu yöneticiler atanmadan önce gerekli eğitimden geçirilmelidir. Bir kente yönetici olacaksan bu temel deprem bilgileri alman gerekir" dedi. Yöneticilerin 'mikro bölgeleme' kılavuzlarına sahip olması gerektiğini aktaran Prof. Dr. Görür, "Bu 'mikro bölgeleme', bulunduğu kentin en temel özellikleridir. Bunun, yöneticinin elinin altında olması gerekirken maalesef İstanbul hariç bizim ülkemizde bu çalışmalar doğru dürüst hiçbir yerde tam anlamıyla mevcut değildir. Kentin bütün yönetimi, bu mikro bölgelemenin süzgecinden geçmeli. Kent yönetiminde asıl patron doğanın kendisi olacaktır" diye konuştu.
'HALKI EĞİTMEK ZORUNDAYIZ'
Bir kentin deprem dirençli olmasının, halkın deprem bilinçli olmasından geçtiğini belirten Prof. Dr. Görür, "Deprem kültürü olmayan halk, o kentin deprem dirençli olmasına asla müsaade etmez. Ne yapar, yöneticileri doğru olmayan işlere yönlendirir, proje dışı uygulamalar yapar. Özellikle yöneticileri imar affına zorlar ve onu da marifetmiş gibi kullanır. Bu tutumdaki bir halkla siz bu kenti, deprem kültürlü yapamazsınız. O yüzden halkı eğitmek zorundayız" dedi.
Prof. Dr. Görür, kentlerin inşasında altyapının önemine de dikkat çekerek, şöyle konuştu: "Bugünkü deprem bölgesine bakın, ne durumdalar. Neden? Çünkü büyük ölçüde yanlış yapıldıkları için bu haldeler. Doğal gaz şebekesi yangınlara neden oluyor, içme suyu şebekesi birçok yerde yok, kanalizasyon birbirine karışmış durumda. Bu, önemli ölçüde kenti yaşanamaz hale getiriyor. Bu yüzden deprem gelmeden önce kentin altyapısını elden geçirip, deprem dirençli hale getirmeliyiz. Önce kentin yapı stokunu incelersiniz; deprem dirençli olmayan binaları belirler ve bunları ya yıkar ya da güçlendirirsiniz. Ya da bu işler baştan yapılmalı. Eğer bütün kentlerimizde yapı yönetmeliklerine uygun binalar yapılmış olsaydı, birtakım yasa dışı işlere tevessül edilmemiş olsaydı; binalarımız depremde bu kadar kötü performans vermezdi."
'BU SİNSİ TEHLİKE İNSANLARIMIZI YOK EDER'
Çevre ve ekosistemin kenti oluşturan diğer bileşen olduğunu aktaran Prof. Dr. Görür, "Deprem, en büyük çevre felaketi. İstanbul bölgesinde deprem olduğunda 100 milyon tona varan moloz ortaya çıkıyor. Molozun içerisinde demir, evsel atıklar, kimyevi maddeler ve asbest var. Eğer siz bir deprem kentinde; deprem olmadan önce çıkabilecek molozları önceden hesaplayıp, bunları bertaraf edecek planları önceden yapmazsanız; bunları getirir rastgele dökersiniz. Bu döküntünün içinde kanserojen maddeler toprağa yayılır ve yer altı suyunu kirletir ve bu da toprağınıza gelir. Depremin 2 dakikada öldürdüğü binlerce insanın daha fazlasını bu sinsi tehlike, yok etmeye devam eder" diye konuştu.
'DEPREM, ÇOK BÜYÜK BİR EKONOMİK FELAKETTİR'
Bu 6 bileşenden ekonominin önemine ayrıca dikkat çeken Prof. Dr. Görür, "Deprem, çok büyük bir ekonomik felakettir. Gaziantep ve Kahramanmaraş'a bakın; o bölge ekonominin çarklarının döndüğü bir üretim bölgesiydi ama bugün ekonomin çarkları durdu. Bu durumda o bölgeyi, 10-15 yılda eski durumuna getiremezsiniz. Orada ekonomi bu duruma gelince o yöredeki insanların geçim durumu da ayrıca düşünülmesi gereken bir şeydir" dedi.
Olası İstanbul depreminin de Türkiye ekonomisini ciddi şekilde sarsacağını belirten Prof. Dr. Görür, "Eğer İstanbul'da beklenen deprem olursa; İstanbul'daki iş dünyasının depreme olan bu hazırlıksızlığı nedeniyle Marmara'daki ekonomi çarkları durur. Marmara'daki ekonominin çarklarının durması demek; Türkiye'nin ekonomik anlamda diz üstü çökmesi demek. Türkiye, diz üstü çökerse ekonomik ve siyasi bağımsızlığını kaybeder diye çok endişe ediyorum" dedi.
'TÜRKİYE'Yİ 20 YILDA DİRENÇLİ HALE GETİREBİLİRİZ'
Türkiye'de bir afet bakanlığı kurulması gerektiğini söyleyen Prof. Dr. Görür, "İklimi de göz ardı etmeyelim. İklim de bir afet olarak bizi vurmaya başlayacak. Görüyorsunuz; kimi yerler kurak, kimi yerlerde ani yağışlarla seller oluyor. Bu durumda bizim yapacağımız, afet bakanlığı kurulduktan sonra o bakanlık belli bir süre göz bebeğimiz olacak ve en fazla bütçe verilen bakanlık olacak. Yıllık veya 5 yıllık planlar dahilinde deprem kuşaklarındaki yerleşim alanlarından işe başlayacak. İstanbul'u 20 senede deprem dirençli hale getiremedik ama sizi temin ederim 20 yıl içerisinde bütün Türkiye'yi deprem dirençli hale getirebiliriz" diye konuştu.
'BU BÖLGE AKTİF FAY HATLARIYLA KAPLI'
Prof. Dr. Görür ayrıca Kahramanmaraş merkezli depremlerden etkilenen illerdeki yeniden yapılanma faaliyetlerine yönelik uyarılarda bulundu. Depremde hasar gören illerde, diğer illerden farklı bir yapılaşmaya gidilmesi gerektiğine dikkat çeken Prof. Dr. Görür, "Antakya'dan Diyarbakır'a kadar olan kuşak içerisinde doğru dürüst yerleşime uygun alan bulamazsınız. Yerleşime uygunluk fikrinden vazgeçmek lazım. Çünkü bu bölgenin tümü aktif fay hatlarıyla kaplı. Bu bölgeyi diğer bölgelerden farklı düşünmeniz lazım. Burayı yeniden inşa edecekseniz; çok özel inşaat, mimari, müteahhitlik yolları kullanacaksınız. Burayı bir an önce bitirelim derseniz; buraları deprem dirençli hale getiremezsiniz. O bölgede de inşaat metrekaresi aynı olmaz. Başka bölgede 10 bin liraysa burada 25-30 bin lirayı harcamayı da göz önüne almak lazım" dedi.