12.07.2021 - 07:00 | Son Güncellenme:
GÖKHAN KARAKAŞ İstanbul - Marmara Denizi’nde görülen 15 yılın en yoğun deniz salyası (müsilaj) yoğunluğunu araştırmak için dalgıçlardan ve su altı görüntüleme uzmanlarından oluşan bir ekiple araştırma yaptık. Derinlere Saygı Dalış Topluluğu üyeleri Ali Ethem Keskin, Cumhur Ayar, Ferhan Coşkun, Yener Kuşçu, Birkan Erdem ile Yavuz Sultan Selim Köprüsü’nün Avrupa yakasındaki ayağının altında gerçekleştirilen 0-10 metre arasındaki dalışlarda deniz salyasının etkisi gözlemlenmedi.
GÖĞEBAKAN BALIĞI
Karadeniz, kuzeyden beslendiği Tuna, Dinyeper, Dinyester, Don ve Kuban nehirlerinin yanı sıra Anadolu’dan doğan Sakarya, Kızılırmak, Yeşilırmak ve Çoruh’un getirdiği besin değeri yüksek suyu İstanbul Boğazı üzerinden Marmara Denizi’ne aktarıyor. Karadeniz’den Marmara Denizi’ne yılda 660 milyar metreküp suyu getiren yüzey akıntısının başlangıcı YSS Köprüsü altında inilen ilk derinliklerde deniz salyasının izleri görülmedi. Akıntının etkili olduğu bölgeye girmeden yapılan 0-10 metre derinlikteki dalışlarda da göğebakan, gün balığı, deniz salyangozu, yengeçler, kaya balıkları gibi canlıların yaygınlığı Karadeniz’in besleyici özelliğini yansıtıyordu.
FİL BURNU MUTLULUĞU
İstanbul Boğazı’nın doğu tarafındaki Fil Burnu kıyılarında yapılan dalışlarda ise benzer sonuçlar görüldü. Saatte 4 deniz mili (7 KM) hıza erişebilen ve 25 metre derinliğe kadar etkisini gösteren kıyılarda dip balığı rinaların bulunduğunu görmek mutluluk verdi. Karagöz balıklarının da yuvalandığı bölgede istavrit balıklarının da izlerine rastlanırken, deniz salyasının birikme yapmadığı gözlemlendi.
AKINTI ETKİSİ
Türkiye denizlerinin korunması için çabalayan Türk Deniz Araştırmaları Vakfı, 0-10 metre aralığında gözlemlenmeyen müsilajın daha derinlerde dip yaşamını etkileyebileceğini belirtirken gerekli önlemlerin alınması gerektiğini açıkladı. Kış boyunca balıkçıların ağ gözlerini kaplayan müsilajın etkisini araştırmak için bilimsel çalışma yapılması gerektiğini vurgulayan TÜDAV, “Marmara Denizi’nde deniz salyasının çözümü için yapılan çalışmalara Karadeniz de dahil edilmeli” önerisinde bulundu.
Muhabirimiz Gökhan Karakaş dalış yaptığı su altındaki canlı varlığına tanıklık etti.
‘100 METREYE ATTIĞIM AĞLARDA MÜSİLAJI GÖRDÜM’
50 yıldır İstanbul Boğazı’nda avlanan tek kadın balıkçı Necla Köseoğlu ise Karadeniz akıntısının boğazda kıvrım şeklinde girdap (anafor) oluşturacak kadar güçlü olduğunu ama sezon boyunca deniz salyasının ağlarını doldurduğunu belirtti. Köseoğlu, ağlarından müsilajı nasıl temizlediğini anlattı:
“Ağlarımızın aralıklarını kaplayan deniz salyası bizi ekonomik olarak çok etkiledi. Bir çamur gibi ağları kaplayan deniz salyasının ağ derinliğinde karşımıza çıkması bizi tedirgin etti. İstanbul Boğazı’nın son noktası Rumelikavağı’nda kıyı avcılığı yapan benim gibi küçük balıkçılar, deniz salyasını 1990’larda tanıdı. Ağları çekerken, denizanası ile kirliliğin karışımı olan deniz salyasını elimle sıvazlayarak tekneye çekiyorum. Arınması için tam gazla giderken ağları teknenin peşinde yıkayıp temizliyorum. Ağlarımızın gözlerini kapatıyor ve balık tutamıyoruz. Ağları tekneye alırken, makaranın gücüyle ağırlıktan, ağlar yırtılıyor. 40 metreden 100 metreye attığım ağda bile müsilajı gördüm.”
Dalış ekibi (soldan-sağa) Ali Ethem Keskin, Cemil Şen, Prof. Dr. Bayram Öztürk, Birkan Erdem, Mustafa Kılıç, Gökhan Karakaş, Necla Yazıcı, Yemer Kuşçu, Cumhur Ayar, Ferhan Coşkun.