20.01.2024 - 14:30 | Son Güncellenme:
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Haliç Kongre Merkezi'nde AK Parti İstanbul İlçe Adayları Tanıtım Toplantısı'nda konuşma yaptı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın açıklamalarından satır başları şöyle; AK Partimizi 31 Mart'ta büyükşehirlerimizde, illerimizde, ilçelerimizde temsil edecek adayları peyderpey milletimize takdim ediyoruz. 7 Ocak'ta İBB adayımız Murat Kurum'un da aralarında bulunduğu 26 büyükşehir ve il tanıtımını yapmıştık. Bu hafta da 48 büyükşehir ve il başkan adayımızı açıkladık. Cumhur İttifakı olarak 81 ildeki adaylarımızı ilan etmiş olduk.
"İSTANBUL'A HİZMET ETMENİN ŞEREFİ DÜNYA MALININ TAMAMINA DEĞİŞİLMEZ"
Seçimlere 70 gün kaldı. Biz seçmeni sandıktan sandığa hatırlayan bir parti hiçbir zaman olmadık. 365 gün, 24 saat milletimizle yüz yüze irtibat halinde olan bir kadroyuz. Seçim dönemleri, bu tempoyu daha da artırmanın, muhabbet saflarını sıklaştırmanın vesilesi olarak görüyoruz. Söz konusu İstanbul olduğunda hem bizim için hem sizler için yaptığımız çalışmalar başka anlam taşıyor. Böyle bir şehiri başka bir türlü kucaklamak mümkün değil.
Binlerce yıldır her medeniyeti her toplumu her cihangirin hayalini süsleyen İstanbul'a hizmet etmenin şerefi dünya malının tamamına değişilmez.
"ÇÖP, ÇUKUR, ÇAMUR... İSTANBUL BUYDU"
Bu İstanbul'a hizmet etmek için 1994 yılında milletimizin huzurunda, karşımızda altyapısı çökmüş, üstyapısı perişan bir şehir vardı. Çöp, çukur, çamur... İstanbul buydu. Haliç'e kokudan yaklaşılamıyordu. Ben Kasımpaşalıyım. Haliç'le beraber yaşadım. Bu Haliç ne yazık ki ne zaman biz temizlemeye başladık, o zaman bugünkü Haliç oldu. Haliç'ten o zamanlar itibariyle 9,5 milyon metreküp çamur çıkardık. Bu çamuru Alibeyköy'de bir taşocağına naklettik. Bunu şu andakiler yapabilir miydi? Ama bunu Murat Kurum yapar.
Kağıthane'de bunlar temel atmama merasimi yapıyorlar. Böyle bir şey olur mu? Biz ise temel üstüne temel koyma mücadelesi verdik. İstanbulumuzda bu yarışı biz yaptık. Suyu akmayan, ulaşımı dökülen, çevresini gecekonduların kuşattığı, çöplükleri patlayan, yollarında yürünmeyen bu İstanbul fotoğrafı bizi üzmekle kalmadı, üstlendiğimiz sorumluluğun ağırlığını da gösterdi. Tarihi ve kültürel değerlere yakışmayan bu görüntü kaldırmak için ekiplerimizi kurduk, imkanları seferber ettik. Kısa sürede İstanbul'un temel sorunlarını hal yoluna koyduk.
"İSTANBUL İRTİFA KAYBI YAŞADI"
Son 5 yılda İstanbul yeniden o eski günlerini hatırlatan ihmallere maruk kaldı. Bu güzel şehir, 5 yıl gibi kısa sürede çeyrek asırlık irtifa kaybı yaşadı. İstanbul'un yönetimini devralanlar, temel atmama töreniyle başladılar. Atmadıkları temel Silahtarağa Arıtma Tesisi projesiydi. Arıtma yapılmayan sular Haliç'e boca edilince, burası yeniden ölmeye, kokmaya başladı. Hatalarından ders çıkarmak yerine vizyonsuzluklarını İstanbul'un dikey bahçelerini yok ederek devam ettirdiler. Aynı zihniyet poşet göndermesiyle arzı endam ediyor.
Murat Kurum'un projelerini kendi akıllarınca küçümsüyorlar. Bunların çevreden anladıkları, şehri yakıp yıkan çapulculara sahip çıkmaktır. Yeşil panolara tahammül edemeyen kafanın böyle bir derdinin olmadığı açıktır.
"İSTANBUL BU ZULMÜ, EZİYETİ HAK ETMİYOR"
Aynı kafa bilim insanlarının her gün ikaz ettiği deprem tehdidine karşı hiçbir görevi yerine getirmediği gibi bunu sırıtırak dalga konusu yapabiliyor. Böyle bir meselede bile aymazlık yapanların şehrin diğer sorunlarının çözümü için ne hassasiyeti olabilir ki... Kendi şahsi çıkarları, bireysel ajandaları için kullanabildikleri kadar kullanmak, sömürebildikleri kadar sömürmektir. İstanbul bu zulmü, eziyeti hak etmiyor. İstanbul hırsı boyunu aşanların oyuncağı haline getirilmeyi hak etmiyor. İstanbul yedeği muamelesi görmeyi hak etmiyor.
"İSTANBUL'UN 5 YILLIK FETRET DÖNEMİ SON BULACAK"
İnşallah 31 Mart'ta İstanbul hak etmediklerinden kurtulacak, inşallah 31 Mart'ta İstanbul'un büyükşehir hizmetleri konusundaki hasreti sona erecek. İnşallah 31 Mart'ta İstanbul yapacağı doğru tercihle kendisine yeni bir ufuk açacak. İnşallah 31 Mart'ta İstanbul 5 yıllık fetret devri son bulacak yeniden şahlanış dönemi başlayacak. Şair zamanlar ve olaylar üstü yürek çarpıntıları olarak kabul ettiğimiz şiirleri ile yaşarlar.
İşte bu anlayışla bir şairin diliyle ifade edecek olursak, boşuna çekilmedi bunca acılar İstanbul. Bekle bizi büyük ve sakin Süleymaniye'nle bekle, parklarınla, köprülerinle, kulelerinle, meydanlarınla, mavi denizlerine yaslanmış beyaz tahta masalı kahvelerinle bekle. Bekle bizi İstanbul bekle. İnşallah 31 Mart'ta bu bekleyiş nihayete erecek ve İstanbul tekrar gerçek belediyecilikle buluşacak.
BÜYÜKÇEKMECE BELEDİYESİ'NE RÜŞVET OPERASYONUNDA YAŞANANLAR
İşte sizler de görüyorsunuz kendileri çalıp kendileri oynamaya alışkın olanlar en küçük bir aykırı ses duyduklarında hemen karşılarındakinin gırtlağına sarılmaya başlıyor. Büyükçekmece'de yaşlı bir teyzeye vurdular ve bir de o teyzenin gırtlağına sarıldılar. CHP bu, bunlar ancak bu tür işte gelip basın mensubunu yere yatırırlar, basın mensubunu dövmeye kalkarlar. Hani bunlar basına saygılıydılar? Var mı böyle bir şey? Gırtlağına sarıldığınız bu millet size cevabını seçim günü sandıkta verecektir. Galiz küfürler savurduğunuz kadınlarımız 31 Mart günü sandık önlerine geldiğinde size ettiğiniz hakaretlerin hesabını soracaktır. Hep kadın hakları diyeceksiniz, hem de milletin ortasında yaşlı bir kadına saldıran edepsizlere hiçbir tepki göstermeyeceksiniz. Hem basın özgürlüğünden dem vuracaksınız, hem de görevini yapmaya çalışan gazetecileri militanlarınıza linç ettireceksiniz. Bunun adı sadece iki yüzlülük değil, aynı zamanda faşizmdir, despotizmdir. CHP bölücü örgütün uzantılarıyla teşviki mesaisini artırdıkça şiddete daha meyilli hale gelmiştir.
"BİZ DOĞRU OLURSAK EĞRİ OLAN ZATEN BELASINI BULACAKTIR"
Bu vesileyle buradan tüm İstanbul teşkilatlarımıza, Türkiye'nin 81 vilayetindeki tüm teşkilatlarımıza seslenmek istiyorum. Kendi yönetimimizdeki belediyelerde tekrar göreve talip olurken de, muhalefetin elindeki yerleri gerçek belediyecilikle tanıştırmak isterken de bize düşen görev şudur; İşimizi her zaman ve her yerde düzgün bir şekilde yapmaktır. Programlarımızla, projelerimizle, icraatımızla göz doldurmaktır. İnsani ve ahlaki duruşumuzla tevazumuzla, samimiyetimizle milletimizin kalbini kazanmaktır. Gece gündüz çalışarak hiçbir hususta ve hiçbir alanda boşluk bırakmamaktır. Şayet biz düzgün çalışır, mesuliyetimizin hakkını verirsek, şayet biz hizmetine talip olduğumuz insanların gönlüne girersek, şayet biz polemikle nefes harcamayıp milletimizle ufukumu artırırsak yani biz doğru olursak eğri zaten belasını bulacaktır.
"UZUNCA BİR SÜREDİR TÜRKİYE HEDEF ÜLKEDİR"
Biz İstanbul başta olmak üzere dünyanın ve bölgesinin en kıymetli, en stratejik coğrafyalarından birini kendisine vatan eylemiş bir milletiz. Rabbimizin bize lütfu olarak ecdadın kanı ve canı pahasına vatandaşları olarak bize emanet ettiği bu topraklar üzerinde yaşamanın elbette bir bedeli var. Milletçe bu bedeli bin yıldır her gün ödedik, ödüyoruz. Bugün de gerek dışarıda, gerek içeride maruz kaldığımız saldırıların önümüze kurulan tuzakların, ayağımıza takılan çelmelerin sebebi yine aynıdır. Maksat bu milleti yıldırmak, bu devleti zayıflatmak, bu ülkeyi üzerinde her türlü ameliyatın yapılabileceği kıvama getirmektir. Dikkat ederseniz uzunca bir süredir Türkiye hedef ülkedir. Asırlarca sürdürdükleri sömürge düzeninden elde ettikleri kazancı tehlikede görenlerin hedefinde Türkiye vardır. Emperyalist emellerle kurdukları ve sadece kendi güvenliklerine hizmet eden düzeni korumak isteyenlerin hedefine erişememek için Türkiye hedefimizi engellemeye çalışıyorlar. Mazlumlar adına yükselen sesimizin uyandırdığı zihinlerden ve gönüllerden korkanların hedefinde Türkiye var.
"ASIL ÜZÜNTÜ VERİCİ TARAF..."
Kendi toplumlarını envai çeşit sinsi yöntemle baskı altında tutarak sürdürdükleri iktidarlarını tehlikede görenlerin hedefinde Türkiye var. Ülkemizi hedef alanlar içeride kendilerine ortaklar buluyor. Güney sınırlarımız boyunca bir teröristan kurarak bizi tecrit etmek isteyenlerin en önemli aracı bölücü terör örgütüdür. Bu örgütün ülke içindeki siyasi veya sivil görünümlü uzantıları da aynı amaca hizmet ediyor. Asıl üzüntü verici taraf ülkemizin ikinci büyük partisi durumundaki CHP'nin bu kirli oyunda kendisine biçilen role razı olmasıdır.
"ÖZGÜR EFENDİ DAHA BAŞLAMADAN LİSTENİN EN ALTINA YUVARLANMAYI BAŞARDI"
Maalesef CHP yönetiminde giderek düşen bir seviye var. Bizim dönemimizde bu partide tam iki kez genel başkan değişti. Ama siyasi kalite ve kalibre noktasında her seferinde gelen gideni arattı. Rahmetli Deniz Baykal ile pek çok konuda anlaşamazdık ama siyasi birikimini takdir ederdik. Bay Kemal ile çok kavgamız oldu ama onun da kendine göre bir tarzı, üslubu ve tarzı vardı. CHP'nin mevcut genel başkanı Özgür efendi ise daha başlamadan listenin en altına yuvarlanmayı başardı. Geçmişte SHP, bölücü örgütün güdümündeki partiyi Meclis'e ilk kez taşımanın vebali ile tarihe gömülüp gitti. Esasen CHP uzunca bir süredir bölücü bir örgütün güdümündeki parti ile el altından zaten iş birliği yapıyordu. Ancak hiç değilse bu iş birliğinden mahcubiyet duyuyorlar, yapılan pazarlıkları gizli saklı tutmaya çalışıyorlardı. Özgür efendinin CHP'si ise bölücü örgütün aparatlığına devam eden, dolayısıyla siyasi meşruiyeti tartışmalı DEM Parti ile adeta bütünleşmiş durumdadır. Koltuğunu muhtaç olduğu birilerinin siyasi ihtirasına zemin hazırlamak için yapılan bu iş birliği ile her iki parti de kendi ayaklarına birer utanç prangası vurmaktadır.