22.03.2019 - 15:48 | Son Güncellenme:
Şizofreni; kişinin gerçekle gerçek dışı arasındaki farkı ayırt etmesini zorlaştıran, normal düşünce akışının devamını engelleyen, duygularını kontrol etmesini ve normal olarak davranmasını önleyen bir hastalıktır.
Genellikle yavaş gelişen ve gelişme döneminde özellikle kişinin davranışlarında bazı değişikliklere yol açan bir hastalık olarak kabul edilir.
ŞİZOFRENİ NASIL OLUŞUR?
Şizofreninin ömür boyu görülme sıklığı genel nüfusta % 0,5-1'dir. Ancak kan bağı olan akrabaları arasında şizofreni hastaları bulunanlarda, şizofreni görülme sıklığı genel toplumdan daha yüksektir. Şizofrenide genetik faktörlerin rolü iyi tanımlanmış olmakla beraber, bu hastalık yalnızca kalıtımsal faktörlerin değil, birçok koşulun bir araya gelmesi ile oluşur. Yani şizofreni genetik ve çevresel faktörlerin rol aldığı oldukça kompleks bir hastalıktır.
BELİRTİLERİ NELERDİR?
Şizofreninin erken dönem belirtileri kişinin yakın çevresine “bir şeylerin yolunda gitmediği” sinyalleri verir ancak, bunun tam olarak ne olduğunu ilk anda belirlemek oldukça zordur. Bu dönemde kişinin normalde yaptığı günlük aktivitelerden uzaklaşması, hobilerine ilgi göstermemesi, motivasyonunu kaybetmesi, duygusal tepkilerinin zayıflaması, garip davranışlar göstermesi genel olarak görülen belirtiler arasındadır. En sık görülen erken dönem şizofreni belirtileri şu şekildedir: sosyal hayattan ve arkadaş çevresinden uzaklaşma, sürekli şüphe duyma, kişisel hijyenin azalması, donuk bakışlar, sevinç veya üzüntü gibi duyguların ifade edilememesi, aşırı tepkiler vermek (aşırı gülme veya önemsiz bir olaya ağlama), depresyon, fazla uyuma veya uykusuzluk, garip ve mantıksız açıklamalar, konuşmalar, unutkanlık, konsantrasyon eksikliği, eleştiriye tahammülsüzlük, konuşmada veya seçilen kelimelerde farklılık.
Yalnız unutulmamalıdır ki bu belirtiler; başka bir sağlık sorununa da işaret ediyor olabilir ve bu belirtileri yaşayan her kişinin şizofren olduğunu söylemek doğru değildir. Ancak bu belirtiler ciddiye alınmalıdır ve konusunda uzman bir doktor tarafından kontrol edilmelidir.
Şizofreni, hasta birey kadar hastanın yakınındaki insanları da etkiler. Düşünce, duygu ve davranışlardaki şiddetli bozulma öncelikle ailenin bütün üyeleri tarafından hissedilir. Aile bireylerinin hastalık hakkındaki bilgisizliği ve çaresizliği bir çok sorunu da beraberinde getirir. Utanç, suçluluk, korku, çaresizlik, gelecek kaygısı ve öfke ailelerin sıklıkla yaşadığı duygulardır. Anksiyete ve depresyon ortaya çıkabilir. Hastalığın aile bireyleri üzerindeki etkisi hastalığın hangi aşamada olduğuyla yakından ilişkilidir. Örneğin; ilk psikotik atağını geçiren bir hastanın ailesi şaşkınlık ve endişe içindeyken, birçok atak geçirmiş ve hastaneye yatırılmış bir hastanın aile üyeleri bıkkınlık yaşıyor olabilir. Ekonomik sorunlar, aile içi çatışmalar, sosyal yaşamın olumsuz etkilenmesi, toplumun hastaları reddedici tutumu karşılaşılan belli başlı güçlüklerdir. Yeterli sosyal desteği alamayan, duygu dışavurumu yüksek olan ve hastalıkla etkin başa çıkma yollarını kullanamayan ailelerin yükü daha fazla olmaktadır.
TEDAVİSİ NASIL YAPILIR?
Günümüzde şizofreni tedavisinde çok yönlü bir yaklaşım yararlı bulunmaktadır. Güncel tedavide temelde antipsikotik ilaçlar kullanılmaktadır. Bunun yanı sıra psikoterapiler ve diğer psikososyal yaklaşımlara da başvurulmaktadır. Hastalığın özellikle akut döneminde hastaların hastanede yatarak tedavi görmesi gerekebilir.
Şizofreni belirtileri ve yol açtığı komplikasyonlar doğru tedavi yöntemiyle kontrol altına alınabilmektedir ve kişinin gündelik hayatına büyük oranda dönebilmesi sağlanabilmektedir. Ülkemizde ağır ruhsal bozukluğu olan (şizofreni ve benzeri psikotik bozukluklar ve duygu durum bozuklukları gibi kronik ruhsal bozukluklar) bireyler için, toplum temelli hizmetleri sunmak üzere Toplum Ruh Sağlığı Merkezleri kurulma çalışmaları başlamış olup, yaygınlaştırma çalışmaları devam etmektedir.
Toplum Ruh Sağlığı Merkezleri, kendisine bağlanmış coğrafi bölgedeki şizofreni tanısı olan hastaların ve ailelerin bilgilendirildiği, hastanın ayaktan tedavisinin yapıldığı ve takip edildiği; rehabilitasyon, psikoeğitim, iş-uğraş terapisi, grup veya bireysel terapi gibi yöntemlerin kullanılarak hastanın toplum içinde yaşama becerilerinin artırılmasını hedefleyen, psikiyatri klinikleri ile ilişki içinde çalışan ve gerektiğinde mobilize ekiplerle hastanın yaşadığı yerde takibini yapan birimler olarak çalışmaktadır.
Hasta yakınları ile işbirliği kurabilmek; hem hastalığın seyrini olumlu yönde etkileyebilmek hem de hasta yakınlarına destek olabilmek açısından önemlidir. Bu nedenle Toplum Ruh Sağlığı Merkezleri’nde aile psikoeğitimi verilmektedir. Bu eğitimler; şizofreni hastasının tedaviye uyumu ile hem hastanın hem aile üyelerinin yaşam kalitesini arttırmakta ve tedavi süreci sorumluluğunu paylaşma gibi konularda destek sağlamaktadır.
Tedavi uyumu ve aile desteğiyle pek çok şizofreni hastası toplum içinde günlük yaşamlarını sürdürebilmektedir.