HALKLA sohbet ediyoruz. Gündemde iki konu var; Avrupa Birliği ve solda birlik. AB uyum yasalarının Meclis’te kabul edilmesi kentte bir heyecan yaratmış. Sinopluların çoğu benzer dileklerde bulunuyor. "Geleceğimiz için Türkiye Avrupa Birliği’ne girmeli. Sol mutlaka birleşip güçlenmeli" diyorlar.
Deniz her zaman mavi değildir; aslında deniz, gökyüzüne göre vaziyet alır. Peki Sabahattin Ali bu sebepten mi demiştir acaba:
"Görmek istersen denizi / Yukarıya çevir yüzü / Deniz gibidir gökyüzü / Aldırma gönül aldırma."
Artık müze olan Sinop Cezaevi’nin demir kapılı, taş zindanlarındayım, iktidarla meselesi olmuş iyi adamların izlerini Turizm İl Müdürü Kenan Göze ile birlikte aramak için... Nazım Hikmet, Sabahattin Ali, Burhan Felek ve bunun gibi... Burası, "dışarda deli dalgalarla" boğuşanların, siyaset dalgalarına göre vaziyet alamayanların uğrak yeri.
"Eşkıya dünyaya hükümdar olmaz" türküsünün de Sinop Cezaevi’nde yakılmış olması bir tesadüf olamaz yani! Bir de hükümdara "Gölge etme" diyen, başka da hiçbir şey istemeyen Diyojen’in buralı olması... Belki de hakikaten yaşananlar toprağa bir bilgi olarak siniyordur ve o yüzden bu kadar aydınlıktır buranın insanları. Çünkü Sinoplular Diyojen’in torunları! Onlar, tıpkı dağlardan sonra denizi ilk kez görmek gibi...
İki balık felsefesiSinoplu kadınlar, askılı bluzlarının altından görünen bikinilerini düzelte düzelte anlattılar buraların felsefesini:
"Sinoplu iki balık tutarmış. Birini satar rakı alır, diğerini meze yaparmış."
Bütün Karadeniz kıyısı boyunca denizle muhabbetini bozmamış çok ender yerlerden biri Sinop. Bu yüzden bu kadar rahat ve neşeli buranın insanları.
"Sabaha kadar istediğiniz kıyafetle, istediğiniz gibi yürüyebilirsiniz Sinop’ta. İnsanlar sabaha kadar eğlenirler sahilde..."
Derken kadınlardan bir başkası bölüyor lafı: "Aslında belki de çok yazmamalısınız. Burası Bodrum gibi olmasın istiyoruz çünkü. Biraz bize kalsın istiyoruz. Biz burada kendi halimizde çok iyiyiz." İki balık felsefesi sürsün istiyorlar besbelli; kimse girmek istemiyor balığı kaça satalım, nasıl satalım, aman satalım işine. Böylesi daha iyi!
Mecburiyet caddesiHarita’da küçük bir çentik gibi duran İnceburun sebebiyle Sinop’ta bir taraf dalgalı olursa öbür tarafta dümdüz olurmuş deniz. Karayel filan hikayeymiş, Gündoğusu rüzgarı esince bozulurmuş herkesin kafası. İstanbul’un Lodos’u gibi yani. Küçük şehirlerdeki en büyük caddeye "mecburiyet caddesi" denir. Bütün sokaklar o caddeye çıkmaya mecburdur hesabı. Sinop’un mecburiyet caddesinin adı da Sakarya Caddesi. Ve herhalde bir şehrin kadınları mecburiyet caddesinde öyle rahvan yürüyüp, öyle eteklerine dikkat etmeden, yani işte yürüyebiliyorlarsa... O şehirde yaşamak gerekir.
Mecburiyet caddesinin sonu Sinop Cezaevi’ne çıkıyor. Eski cezaevinin "imam evi" denen Kadınlar Koğuşu’nun önünde bir dut ağacı, altında da bir yalnız ve eski bir bank duruyor. Bankın üzerine kazınmış çilekeş kadınların isimleri okunuyor. Kadınların yıllarca volta attığı avluda insan yüzünü yukarı çevirince anlıyor:
"Demek bugün deniz mavi!"
Sinop çok güzel yani!
1990’larda kapatılan Amerikan üsleri, Sinop’un gelişiminde çok önemli rol oynamış. Bu güzel şehirde neredeyse herkes halinden memnun. Kafaya taktım, bir gün mutlaka buraya geleceğimSinop İskele Mevkii şehrin merkezi. Denizle içiçe çay bahçelerinin bulunduğu mevkiideydik. Bizim TIR’ın iki yanında büyük şemsiyelerin gölgesinde harıl harıl siyaset konuşulurken ben Tuğçe ve Cansu ile yan taraftaki çay bahçesinde genç Sinop konuşmaları yapıyorduk. Tuğçe Sinop Anadolu, Cansu ise Sinop Fen Lisesi’ne gidiyor. Fen Lisesi buradan milletvekili seçilen Metin Bostancı tarafından açılmış. Malum kendileri "Yeni Oluşum" olmadan önce Milli Eğitim Bakanı’ydılar. Neyse Sinop’a bir hizmet liseyi açmış. Ama bu açılış ilginç olmuş çünkü lisenin adı var ama binası yok. Ama bu da artı olarak düşünülmeli. Önemli olan isim. Binası sonradan da gelir! Cansu işte bu okulda okuyor.
Gençlerin tek derdi sinema Sinoplular şehirleri için "kendi halinde" yorumunu yapıyor. Memur kenti. "Emekli olanlar için bulunmaz bir yer" diyorlar. Onlar öyle diyor da Tuğçe ile Cansu daha farklı hayallerde. Onlar İstanbul’da vizyona giren filmlerin bir an önce Sinop’a gelmesini istiyorlar. Okulda okudukları İngilizce ders kitaplarının sıkıntısını yaşamak istemiyorlar. Kışın internet cafe’lere takılmanın tek eğlence aracı olmamasını, daha çok etkinlik yapılmasını istiyorlar. Bu isteklerin sadece kendilerine değil, Sinop gençliğine ait olduğunu söylüyorlar. Bugüne kadar gezdiğimiz kentlerden farklı, nasıl denir daha üst düzeyde istekler. Tuğçe mesela Mazhar’ın
son kasedini bir türlü bulamamanın sıkıntısını dile getiriyor. "Burada rahatız. Yaz geceleri istediğimiz saate kadar dışarıda kalabiliyoruz. Kimse karışmaz". Böyle sözleri duyacağımız sanırım az kent vardır bu ülkede ve bunlardan biri de Sinop...
Sinop, "Biz Amerika’yı yaşadık" diyor. Üslerin açık olduğu dönemlerde bine yakın Sinoplu burada çalışmış. Hatta Sinoplu genç kızların hayalinde "Bir Amerikalı"nın olduğu da anlatılıyor. Limana gemi gelince, en güzel kıyafetlerini giyip giderlermiş. "Üslere Hayır" sloganının yanında bu anlatılanlarda bir başka gerçek oluyor. Amerikalılar Sinop kentinde otururlarmış. Bu ortak yaşam kentte çok şeyi değiştirmiş. Bugünün rahatlığında o günlerin etkisini yadsımak haksızlık olur. Bir de bunun üzerine 1969’da kurulan, kız öğrencilerin okuduğu Öğretmen Okulu’nu da kattığınızda Sinop farkı ortaya çıkıyor. Okuldan mezun olan öğretmenler beylerini genelde öğretmenlerden seçmişler. Böylece şehirde bilgi, birikim düzeyi yüksek bir nüfusun temeli atılmış olmuş.
Sinop’un Laila’sı ÇipaBugün terkedilmekten söz ediyor Sinoplular. "Aman" dedim, "Siz böyle kalın. Fazla bulaşan olmasın". Bir torba dolusu hamsiyi bedava yiyorlarmış. 2,5 litrelik süt 1 milyon lira. Kiralar 150 ile 200 milyon arasında. Aşıklar Caddesi’nden ev tutmak isterseniz deniz manzaralısı 250 milyon lira. Sinoplu teyze "Oğlumun İstanbul’daki evini gördüm, 200 milyon lira, inanın oturulacak gibi değil" diyor. Meşhur Sinop Cezaevi de şimdi kültür merkezi olma yolunda. 1250 kişilik tiyatro salonu yapılıyor. Bu arada sosyetesi de fena değil. Sinop’un Laila’sının adı Çipa. Kıssadan
hisse Sinop kendi halinde olmaktan sıkılan ama bir çok kentten acayip bir şekilde standardı yüksek olan keyifli bir yer. "Ben de bir gün geleceğim" dedim. Ciddi söylüyorum Sinop’u kafaya taktım.
BUGÜN12.30 SAMSUN