GündemŞiddeti haberleştirmek gazetecinin görevidir!

Şiddeti haberleştirmek gazetecinin görevidir!

09.08.2015 - 02:30 | Son Güncellenme:

Şiddet mağduru Nalan Temeltaş’ın hikâyesinin Mor Sayfa’da yayımlanmasının ardından kocası Temeltaş gazetemiz hakkında savcılığa suç duyurusunda bulundu. Savcı Umut Tepe “Haberin kamuoyunu bilgilendirme amacıyla gazetecilik görevi gereği yapıldığını” belirterek takipsizlik verdi

Şiddeti haberleştirmek gazetecinin görevidir

Kendisine şiddet uygulayan doktor eşine karşı yürüttüğü hukuk mücadelesini kadınlara örnek olsun diye Milliyet Mor Sayfa’ya anlatan Nalan Temeltaş ve haberi yapan Milliyet muhabiri Esra Alus, şiddet uygulayan eş Dr. Fikri Kutlay tarafından savcılığa şikâyet edildi. Ancak şikâyeti değerlendiren İstanbul Cumhuriyet Savcısı Umut Tepe, takipsizlik kararı verdi. Savcı Tepe, AİHM kararlarına da yer verdiği 4 sayfalık takipsizlik kararında, “Gazetecinin şiddete maruz kalan bir kadın hakkında olayı haberleştirerek aktarması gazetecilik görevidir. Basın özgürlüğü kapsamında bunu haberleştirmek suç sayılamaz. Gazetecinin gazetecilik görevinin engellenmesi, basına tanınan hakların engellenmesine yol açacaktır. Aksi takdirde kamunun gözü kulağı olan basın hiçbir şekilde ödevlerini yerine getiremez” dedi.

Haberin Devamı

‘Kadınlar korkmasın’

Milliyet gazetesinde kadın sorunlarının ele alındığı Mor Sayfa’ya eşinin kendisine uyguladığı şiddete ilişkin mahkeme kararlarını gönderen Nalan Temeltaş, boşanmak üzere olduğu eşinin kendisine yaşattığı şiddet ve şiddetle ilgili mahkeme sürecinde yaşananları paylaşmıştı. 14 Nisan 2015’te “Kadınlar korkmasın mücadele etsin” başlığıyla yayımlanan haberde konuşan Temeltaş, “Yaşadığım şiddet nedeniyle 6 ay sokağa çıkamayan bir kadın olarak söylüyorum; kadınlar korkmasın mücadele etsin. Kocam nüfus ve parasını kullandı ama yetmedi çünkü görünen köy klavuz istemiyordu. Üstünü kapatamadı” demişti.

20 bin lira tazminat talebi

Haberin yayınlanmasının ardından şiddet uyguladığı öne sürülen Doktor Fikri Kutlay, Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden başarıyla mezun olmuş, 25 senelik doktorluk faaliyetinin 24 senesini kalp ve damar cerrahisi alanında ihtisas yapan bir kişi olduğunu belirterek hakkında asılsız haber yapıldığını iddia etti. Kutlay, kişilik haklarına saldırı yapıldığı gerekçesiyle eşi Nalan Temeltaş, Milliyet gazetesi ve Milliyet gazetesi muhabiri Esra Alus hakkında şikâyetçi oldu ve 20 bin lira manevi tazminat talebinde bulundu. Şikâyeti değerlendiren İstanbul Cumhuriyet Savcısı Umut Tepe ise takipsizlik kararı verdi ve 4 sayfalık kararında adeta gazetecilik dersi verdi.

‘İfade özgürlüğü demokrasilerin temellerindendir’
Savcı Tepe kararında AİHM dahil pek çok mahkeme kararına da atıf yaptı. Bu kararların bazıları ise şöyle:
“AİHS 10. maddesi ile ilgili AİHM’nin birçok kararında vurgulandığı üzere ‘İfade özgürlüğü demokratik bir toplumun asli temellerindendir. Bir toplumun ilerlemesinin ve her bireyin kendisini geliştirmesinin temel koşullarından birini oluşturur.’”
“Jersild ve Thoma-Danimarka davası kararında, ‘Bir gazetecinin bir başkasının ileri sürdüğü iddianın yayılmasına yardım ettiği için cezalandırılması, basının kamu yararına ilişkin konuları tartışılmasına katkısını ciddi biçimde engeller. Özel olarak güçlü nedenler olmadığı sürece bu tür bir cezalandırma düşünülmemelidir.’”
“AİHM’in 28 Kasım 1991 tarihli Sunday-Times İngiltere kararı: ‘Mahkemenin hüküm veren bir forum olmaları dava konusunun başka yerlerde örneğin gazetelerde tartışılmaması anlamını taşımaz’”
Toplumu bilinçlendirmek amacıyla haberi yapmış
Savcı Tepe, takipsizlik kararında şu ifadelere yer verdi:
“Demokratik toplumlarda çok önemli bir göreve sahip olan basının toplumu ilgilendiren konularda bilgi vermekle yükümlü olduğu, halkın ise bilgi alma hakkının bulunduğu bilgi içeren haberlerin yapılmasında toplumsal ilgi bulunduğu gibi güncel ve gündemde olan olay hakkında kamuoyunun bilgilendirilmesi amacını taşıyan haberlerin yapılmasında kamu yararının bulunduğu... Söz konusu röportajın yapılmasında gazatecinin Nalan Temeltaş Kutlay’ın müşteki Fikri Kutlay tarafından şiddete maruz kaldığını ve aralarında mahkeme davalarının sürdüğünü, gerek mağdure Nalan Temeltaş Kutlay’ın gerekse gazeteci Esra Alus’un yapılan haberde kadına şiddet konusunda toplumu bilinçlendirmek adına haberi yapmış oldukları, ayrıca gazetecinin şiddete maruz kalan bir kadın hakkında olayı haberleştirerek aktarmasının gazetecilik görevi olduğu ve basın özgürlüğü kapsamında bunu haberleştirmenin suç sayılamayacağı, gazetecinin gazetecilik görevinin engellenmesinin basına tanınan hakların engellenmesine yol açacağı, aksi takdirde kamunun gözü kulağı olan basının hiçbir şekilde ödevlerini yerine getiremeyeceği, yapılan röportajın eleştiri ve bilgi verme hakkı sınırları içerisinde kaldığı ve konunun okuyucuya aktarılması sırasında hukuka uygunlukluk çerçevesinin dışına çıkılmadığı, bu haliyle atılı suçların unsurları oluşmadığı anlaşıldığından şüpheliler hakkında kovuşturmaya yer olmadığına karar verilmiştir.”