26.06.2022 - 07:00 | Son Güncellenme:
Asena YATAĞAN - Türkiye’de yaklaşık 6 aydır görev yapan ABD Büyükelçisi Jeffry Flake’in eşi Sefire Cheryl Flake, Türkiye’deki evlerinin kapısını Milliyet’e açtı. Yaptığı bir dizi değişiklik ile rezidansa eskisine kıyasla tam bir ev havası kazandırdığı fark edilen Sefire Flake, evin duvarlarını ise internetten tesadüfen buldukları, fotoğrafları onlara memleketleri Arizona’yı hatırlatan Türk sanatçı Cuma Çevik’in eserleriyle donattı.
Sefire Flake’in Türkiye’deki ikinci röportajını Bilkent Üniversitesi Amerikan Kültürü 3. Sınıf öğrencisi, Milliyet’in Ankara Bürosu’nda 6 hafta süreyle zorunlu stajını yapan Asena Yatağan’a vermesinin de iki özel nedeni var. Bir etkinlikte karşılaştığı Yatağan’ın talebini geri çevirmeyen Flake, gençlere desteğini göstermenin yanı sıra kızı da yayıncılık eğitimi aldığı için röportaj önerisini özellikle kabul ettiğini belirtti...
Daha önce bir müzik grubuyla Türkiye’ye geldiniz. Bu grup nasıl oluştu, siz nasıl dahil oldunuz ve Türkiye’ye gelmeniz nasıl gelişti? Türkiye ziyaretinizde çektirdiğiniz fotoğraftaki arkadaşınızı arıyordunuz, bulabildiniz mi?
1980’li yıllarda, üniversitede öğrenciyken, ‘Young Ambassadors’ (Genç Elçiler) adlı şarkı ve dans performansı grubu üyesiydim. Mısır, Ürdün, Türkiye ve Yunanistan’a 6 haftalık bir tura çıktık. 2 buçuk haftayı burada, Türkiye’de geçirdik. Öylesine söylemiyorum, açık ara favorim Türkiye’ydi. Çok sevdim. Kuzey Carolina’da büyüdüm, San Francisco İstanbul’a çok benziyor ve hemen evdeymişim gibi hissettim. Mayıs ayında geldik, meyve ağaçları çiçekliydi, hava çok güzeldi ama en çok Türklerin kibarlıklarını hatırlıyorum. İstanbul, Bergama, İzmir’de zaman geçirdik. Efes’e gittik ve oradaki Amfi tiyatroda şarkı söyledim. Yıllar sonra, geçen ay orayı ziyaret ettim. Ankara’ya da geldik. Türkiye hakkında çok güzel anılar edindim.
Fotoğraftaki meçhul kişi
Türkiye’den ayrılırken beraberimde getirdiğim fotoğraflardan biri Bergama’da bir grup fotoğrafıydı. Benim grubum ve diğer bazı dansçılarla, bir dansçının beni kucağında tuttuğu bir fotoğraftı. Ne yazık ki fotoğraf İstanbul’da çekildi sanıyordum ama öyle olmadığını sonradan anladım. Fotoğraftaki grup Türk değilmiş. Muhtemelen Balkan ülkelerinden, Bulgaristan olabilir, çünkü kostümleri Türk kıyafetlerine benzemiyor. Türk birini arıyorduk ama anladık ki aslında Türk değilmiş.
ABD Sefiresi Flake, Milliyet’ten stajyer Asena Yatağan ve Ankara Temsilcisi Didem Özel Tümer’i rezidansta ağırladı.
‘Tenis diplomasisi’
Amerika Büyükelçisi’nin eşi olarak gününüz nasıl geçiyor? Bir rutininiz var mı? Diğer Büyükelçi eşleriyle ortak programlar yapıyor musunuz?
Tenis oynamayı çok seviyorum. Son 15 yılda birkaç farklı takımda oynadım. Aktif olmayı, spor yapmayı çok seviyorum. Haftada birkaç gün sabahları tenis oynuyorum. Eşim ve ben teniste çiftler maçı yapmayı da çok seviyoruz. Buna da ‘tenis diplomasisi’ diyoruz. Diğer Büyükelçi çiftlerle oynuyoruz, çok eğlenceli oluyor. Boş günlerimde güne bunun yaparak başlıyorum ya da spor merkezinde spor yapıyorum. Pazar dışındaki boş günlerimde güne spor yaparak ya da tenis oynayarak başlıyorum. Daha sonra genellikle planlanmış birkaç organizasyon oluyor. Genellikle görevim, menüye ve detaylara karar vermek oluyor.
Duvarlardaki fotoğraflar
Büyükelçiliklerde sanat programı kapsamında, Amerikalı sanatçılar sanat eserlerini kullanmamıza izin veriyorlar ancak bu eserlerin rezidansa gelmesi 6 ayı buluyor. Çok büyük beyaz duvarlarımız var ve boş kalmalarını istemedim. Duvarlarda Amerika’daki Batı manzaralarını kullanacaktık. Bunları beklerken internetten Türkiye fotoğrafları çekmiş bir Türk fotoğrafçı var mı diye baktık ve Cuma Çevik isimli, henüz 31 yaşında olan genç fotoğrafçıyı bulduk. Kariyerine de yardımcı olmak için çok iyi bir yol diye düşündük ve ona ulaştık. Fotoğraflarının çıktısını aldık ve onun için bir resepsiyon düzenledik. Kendisi ve eşi o sırada Londra’da yaşıyordu. Buraya geldiler, birkaç büyükelçi ve dışişleri bakanlığının katılımıyla çok güzel bir resepsiyon oldu.
Şimdi, eşimle Arizona’da büyümüş, eşimin çocukluk arkadaşı olan bir fotoğrafçıyla çalışıyoruz, Arizona’nın fotoğraflarını bize temin edecek. Arizona sadece kaktüsle dolu değil. Çok güzel dağlar, göller var, gün batımları çok güzel, atlar var. Bunun üzerinde çalışıyoruz ve Eylül’ün sonunda büyük bir organizasyon olacak.
Birkaç gün önce Washington’dan Türkiye’ye gelen Senato delegelerini akşam yemeğinde ağırladık. Gün içinde eşimle görüştüler, toplantı yaptılar ve hükümet yetkilileriyle görüştüler, akşam onlara akşam yemeğinde ev sahipliği yaptık. Tam zamanlı bir şefimiz, 6 personelimiz var, neyse ki hepsini kendim yapmak zorunda kalmıyorum. Bana çok güzel bir akşamı hazırlamada yardım ettiler ve bir kaç sevgili Amerikalıyla zaman geçirmek, Washington politikası konuşmak eğlenceliydi.
‘Spoues of Heads of Mission’ (Misyon Şefleri Eşleri) isimli bir grup var. Bu grubun üyesiyim. Dünyanın her yerinden gelen, Ankara’da yaşayan diğer Büyükelçi eşleriyle farklı etkinlikler ve görüşmeler yapıyoruz. Mayıs ayında benim de katıldığım bir çay yaptık. Sanırım bu yazı geçiyoruz ama birlikte etkinlikler, kültürel aktiviteler yapıyoruz. Bunlara daha fazla katılmayı bekliyorum. Ve önümüzdeki 6 ayda rezidansta güzel bir etkinliğe ev sahipliği yapmayı planlıyorum.
‘Yemek yapmaktan zevk alırım’
Türk yemeklerini yapmayı denediniz mi çünkü yemek yapmayı sevdiğinizi biliyoruz?
New York Times’da ‘Geniş aile için yemek pişirme’ başlıklı bir makalem var. Dediğim gibi 5 çocuğumuz var ve bunlardan 4’ü erkek. 4 aç çocuğu beslediğini ve dışarıdaki kızın da çok yediğini hayal et. Bu yüzden burada herkese küçük bir salata olduğunu söyleyemem. Gerçekten ihtiyaçtan pişirdim.
Ama yemek yapmayı seviyorum. Pazar akşam yemeği bizim için en önemli şeydi. Eşim 18 yıl Arizona’dan Washington DC’ye gitti. Ama pazar günleri hep evdeydi. Yani her zaman bifteğimiz ve fırınlanmış patatesimiz olurdu ve onu gerçekten özel yapardım. Her zaman çikolatalı kurabiye yapardık. Muhtemelen Amerikan filmlerinden ve dizilerinden duymuşsunuzdur. Ben çikolatalı kurabiye akademisyeni bir anneyim. Yani, her pazar bunları yapardık. Çoğu zaman başka aileleri davet ederdik. Hava güzel olduğunda çimlere otururduk ve etrafta oyun oynayan 25-30 çocuk olurdu. Bu benim çocuklarımın en sevdiği anısı olabilir. Pazarları severlerdi çünkü sabahları ailece kiliseye giderdik ve daha sonra yemeğimizi yerdik. Güzel zamanlarda, ailemizi ve arkadaşlarımızı kurabiye ve benzeri şeyleri paylaşmaya davet ederdik. Evet, yemek yapmaktan zevk alırım.
Hiç Türk yemeği pişirmedim çünkü bunu bizim için yapan bir şefim olduğunu kabul edeceğim. Dışarıda yemek yemeyi de seviyoruz. Farklı restoranları denemeyi seviyoruz. Dondurmayı seviyoruz. 80’lerde buradayken yemiştim. Bir adamın etrafında döndürdüğü ve dondurmayı (Maraş dondurması) geri aldığı o dondurmadan yedim.
‘Piyano çalmak en sevdiğim şeylerden biri’
Bir süre piyano öğretmenliği yaptığınızı öğrendik. Üniversitede bu konu hakkında bir eğitim mi aldınız? Eğitiminiz nedir?
Ebeveynlerimin ikisi de müzik öğretmeniydi. Babam lise müzik öğretmeniydi, annem özel ses ve piyano dersleri verirdi. Müzik hayatımın büyük bir bölümüydü ve müziği çok seviyordum. Piyano öğretmeye aslında lisedeyken başladım. Annem bana danışmanlık yaptı ki bu çok güzeldi. Evlendikten sonra da öğretmeye devam ettim. Yaklaşık 15 sene piyano öğrettim. Daha sonra 5. çocuğumuza hamileyken, eşim meclis üyeliği için yarışıyordu ve üstüme düşen çok şey olduğu için piyano öğretmekten emekli olmaya karar verdim. Ama çocuklara, özellikle piyanoya ve müziğe aşık olanları görmek için öğretmeyi çok severdim. Eğer öğrenirlerse, çok çalışırlarsa ve uygularlarsa bu büyük bir mükafat olacaktı. Piyano çalmayı seviyorum, en sevdiğim şeylerden biri. Ailem öğretmenler için çok para ödedi ve bu pahalıydı ve erkenden öğrendim ki, iyileşmenin tek yolu pratik yapmaktı. Benden vazgeçmediler.
‘50’den fazla ülkede bulundum’
Seyahat ve turizm ağırlıklı bir coğrafya bölümü okudum. O bölümü sevdim. Çok iyiydi, politikayı ve tabii ki coğrafyayı öğrendik. Bundan hiç para kazanmadım ama hayatım boyunca kullandım. Kongre üyesi eşi olarak elliden fazla ülkede bulundum. Çok seyahat ettik ve gittiğimiz her yerde insanları ve yerleri öğrenmeyi çok sevdim. Benim için gerçekten harika bir bölümdü ve özellikle Amerikalılar için. Bazen ülkemizin dışını düşünmüyoruz. Gerçekten o deneyimi yaşadım. 1989’da Namibya’da bir yıl yaşadık. Harika bir deneyim yaşadım ve yirmili yaşlarımdaydım. Kim olduğumu gerçekten şekillendirdiğimi hissettim. Uluslararası olmayı ve dünyanın her yerinden arkadaşlar edinmeyi seviyorum.
Herhangi bir Türk besteci veya şarkıcıyı takip ediyor musunuz veya dinliyor musunuz?
Hayır demek zorundayım, çok üzgünüm. Ama bunun üzerinde çalışmam gerek. Türk arkadaşlarımın bana bu konuda yardım etmesini sağlayacağım.
‘Dernekteki kadınlar yıllardır arkadaş’
Türk-Amerikan ve Uluslararası Kadınları Derneği’nin onursal başkanısınız. Onursal başkan olarak dernek etkinlikleri ve projeleriyle ilgili görüşünüzü alabilir miyiz?
İlk olarak onursal başkan olduğum için çok onur duyuyorum. Bu güncel Amerika Büyükelçisi’nin eşinin görevi. Hakkında daha fazla şey öğrenmeye çalıştığım yeni bir grup olduğu için, biraz araştırma yaptım. 1950’de kurulmuş ve önce Türk-Amerikan Kadınları Derneği olarak başlamış, sonra uluslararası olmuş. 60 üniversitede eğitim gören kız öğrenciye burs sağlıyorlar. Öğrenciler burslarını her ay gelip elden alıyorlar ki bu çok güzel bir şey, insanların bağışladıkları parayı birbirlerinin yüzlerini görerek alıyorlar. Daha önce ortak çalıştıkları bir kurumsal sponsor vardı. Bir Amerikan şirketi ama Türkiye’den çekilmiş. Bu nedenle yeni kurumsal sponsorlar arıyorlar. Bu konuda yardım etmeye çalışıyorum. Bu konuda yardım edebilecek bir arkadaşım var, bu, bu fonu arttırabilir miyiz görmek için güzel bir zamanlama.
Etkileyici olan şey, rezidansta dernekle çay düzenlediğimizde, dernek üyesi kadınların hepsi Türk yemekleri yapmıştı, sadece zamanlarını değil aynı zamanda paralarını da bu grup için bağışlıyorlar. Ayrıca, gezici kütüphane yapıyorlar. Taşınabilir bir kütüphane ve bence bu çok güzel bir fikir çünkü kitaplara erişimi olmayan pek çok ilkokul olabilir ve gezici kütüphane dolaşarak bu konuya yardımcı oluyor.
Öğrendiğim diğer bir sevimli şey de, konuşma grupları var. Bunlar İngilizce konuşma grupları. Bu da bize İngilizce konuşmanın değerini gösteriyor bence. Uluslararası hissi yaratmak için harika bir yol ve ayrıca Türk ya da Amerikalı olmayan kadınları da dahil etmek istiyorlar. Ayrıca kültürel etkinlikler düzenliyorlar, bir müzisyen olarak bu etkinliklerin hayranıyım. Bunları da çocuklar için yapıyorlar. Fark ettim ki dernekteki kadınlar yıllardır arkadaş ve bu sadece bir servis grubu değil, aynı zamanda arkadaşlık bağı. Birlikte olmayı seviyorlar ve beni çok sıcak bir şekilde karşıladılar.
‘Göcek’i çok sevdik’
Türkiye’de İzmir, Bergama ve Efes dışında merak ettiğiniz yerler var mı?
Aslında başka şehirlere çok ziyaretler yaptık. Birkaç kez İstanbul’daydık. Adana’ya, Gaziantep, İzmir ve Bergama’ya, Antalya’ya gittik. Sanırım kış için daha sıcak bir yer bulmaya çalışıyordum. Arizona’da otuz yıl yaşadıktan sonra kış ayları benim için zordu. Arizona, çok sıcak. Yani, kışın güzeldir. Hava güzel ve güneşli. Bunca yıldan sonra benim için sert bir kıştı. Antalya biraz ısınmak için harika bir yerdi. Ve Adana, orası çok daha sıcaktı. Göcek’e gittik ve burayı çok sevdik. Havalar soğumadan bir ara Karadeniz’e çıkmak istiyoruz. Hafta sonu torunlarımızla Çeşme’deydik, plajın, havuzun tadını çıkardık. Oğlumuz arkadaşlarıyla Bodrum’a gitti. Henüz biz gitmedik ama kesinlikle istiyoruz. Yakında ailemizi Kapadokya’ya götürüyoruz. Bu sefer umarım sıcak hava balonuna bineceğiz.