27.11.2015 - 02:30 | Son Güncellenme:
Fisun Yalçınkaya
UNESCO resmi partneri IAA/AIAP Dünya Sanat Birlikleri 18. Genel Kurulu tarafından geçtiğimiz ay, 2015-2019 Dönemi Yönetim K urulu ve Dünya Başkanı seçimi yapıldı. Uluslararası Plastik Sanatlar Derneği (UPSD) Türkiye Komitesi Başkanı Bedri Baykam, dört yıl için UNESCO-IAA/AIAP Dünya Başkanı seçildi. 2016’nın ilk yarısında kişisel sergisini sanatseverlere sunmaya hazırlanan Baykam’la derneğin önemini ve Türkiye’deki sanat piyasasını konuştuk.
Bu uluslararası dernek ve Türkiye’deki plastik sanatlar derneği hakkında bilgi verir misiniz?
IAA, UNESCO’ya bağlı olan uluslararası bir dernekleşme. 1948’te ilk adımları atılmış, 1950’lerin başında Matta, Braque, Miro, Hartung, Masson, Vasarely gibi sanatçıların girişimiyle oluşmuş bir hareket. 70’lerin sonunda 80’lerin başında Türkiye’de böyle bir derneğin kurulması için girişim olmuş ama kurulamamış. Sonrasında 1989’da bu kez kalıcı olarak kuruldu. Dernekte kurucu yönetim kurulu üyeliği, başkan yardımcılığı yaptım. 2006’dan beri de başkanıyım. 4 yıldır da Dünya ve Avrupa yönetim kurulundaydım. Bu başkanlık da seçim sonucu oldu. Türkiye adına prestijli bir olay.
Nasıl etkinlikler var?
Dünyanın bir yerinde sanatçılar tutuklansa bununla da biz ilgileniriz. Gereken hukuki adımları atması gereken bir merkez çünkü aynı zamanda.
‘Zararı anlamıyorlar’
Türkiye’de başka ne gibi faaliyetleri var?
Türkiye’de arenada yaptığımız müdafaa gladyatörlükleri daha çok faaliyetlerimiz. AKM’nin önünde tiyatrocularla sinemacılarla birleşip yaptığımız eylemlerle yıkılmasını engelledik. Sanatçıların yaşamsal hakları üstüne Ertuğrul Günay döneminde bir yasa tasarısı hazırladık. Ama bu tasarıyı bizimle konuşmaya Günay’ı bile ikna edemedik. Daima sanatçı haklarının korunması için çalışıp bireysel veya genel sorunları ele alıyoruz.
Türkiye’deki resim piyasası üzerine neler düşünüyorsunuz?
Kimi müzayedeciler ciddi bir sorun. Bir de üstüne son yıllarda bazı koleksiyonerler artık Türkiye’den resim satın almayacaklarını söyleyerek,“Türk piyasasından çekildim” diyerek Batılı sanatçıların eserlerini satın alıyorlar. Türk sanatçılar birçok zorlukla mücadele ederek sanat eserlerini üretiyorlar oysa ki. Diğer ülkelerin koleksiyonerlerine bakarsanız, hiçbiri böyle bir şey yapmaz. Bunu ancak Türkiye gibi gün görmemiş bir ülkede, Batı özentiliğiyle böyle bir modaya yeni zenginler kendini kaptırabilir. İyi koleksiyonerler de var elbette, Cengiz Çetindoğan, Bülent Eczacıbaşı, Ahmet Şahin, Murat Ülker gibi... Ama bu, “Türk resim sanatını almayacağım” diyen koleksiyonerler Türk sanatını baltalayarak bizden sonraki genç kuşağa da ne kadar büyük bir zarar verdiklerini daha anlayamıyorlar.