05.03.2020 - 07:00 | Son Güncellenme:
AYDIN HASAN
Milli Güvenlik Kurulu’nun, 28 Şubat 1997 yılındaki toplantısı Çankaya Köşkü’nde başladığında saatler 15.10’u gösteriyordu. Cumhurbaşkanlığı muhabirleri ile fotomuhabirleri, toplantının farklı olacağını önceden sezmişlerdi. MGK toplantıları öncesinde basına, genellikle görüntü almaları için 1 dakika süre veriliyordu. Ancak o gün görüntü alma süresi, 5 dakikaya çıkarılmıştı.
Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in başkanlığında yapılan toplantıya katılan kurul üyeleri, dönemin protokol sırasına göre şöyle sıralanıyordu; Başbakan Necmettin Erbakan, Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Tansu Çiller, Milli Savunma Bakanı Turan Tayan, İçişleri Bakanı Meral Akşener, Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Hikmet Köksal, Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Güven Erkaya, Hava Kuvvetleri komutanı Orgeneral Ahmet Çörekçi, Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Teoman Koman’dan oluşuyordu. Kurul üyesi olmadığı için oy hakkı bulunmayan MGK Genel Sekreteri Orgeneral İlhan Kılıç, MİT Müsteşarı Sönmez Köksal, Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı Onur Öymen, Emniyet Genel Müdürü Alaaddin Yüksel, Olağanüstü Hal Bölge Valisi Necati Bilican, Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri Necdet Seçkinöz, Genelkurmay İstihbarat Başkanı Korgeneral Çetin taner ile MGK Genel sekreter Yardımcısı Korgeneral Necdet Timur. Gecenin ilerleyen saatlerine dek devam eden toplantı, yaklaşık 9 saat sürdü. Toplantıdan sonra 4 maddelik bildiri yayımlandı. Bildiride, “Türkiye Cumhuriyeti’nin varlığının, Atatürk ilke ve inkılapları doğrultusunda, çağdaş medeniyet yolunda, demokratik sistem içerisinde ilerlemesini teminat altına alan Anayasa ve cumhuriyet yasalarının uygulanmasından asla taviz verilmemesi gerektiği” ifade edildi.
18 maddelik ek
Gece yarısına dek süren toplantıda, 8 yıllık eğitime geçilmesi, tarikatlara bağlı okulların Milli Eğitim Bakanlığı’na devri, Kuran kurslarının denetlenmesi ve laiklikle ilgili yasaların uygulanması konularında bir dizi karar alındı. Toplantıdan sonra kamuoyuna doğrudan açıklanmayan bu maddeler, 18 maddelik karar ekinde toplanmıştı. MGK toplantısı ile bir bakıma Refahyol Hükümeti’ni sona erdirmeye yönelik sürecin fitili ateşlenmişti. Bunu gören Erbakan, kararları imzalamakta direndi. Ancak Erbakan, 5 Mart 1997’de ortağı Çiller’in baskısıyla bu kararları imzaladı. MGK toplantısından sonra Refahyol üzerinde siyasi ve toplumsal büyük bir baskı oluştu. Çiller, dönüşümlü başbakanlık formülünü gündeme getirerek bu baskıları yumaşatma politikasını uygulamaya koydu. Buna göre; koalisyon kurulurken yapılan gizli anlaşma gereği Refahyol’da Erbakan ile Çiller dönüşümlü olarak başbakanlık yapacaktı.
Erbakan istifa etti
Yoğun siyasi baskılar üzerine Erbakan, 18 Haziran 1997’de başbakanlıktan istifa etti. Plana göre, Tansu Çiller hükümet kuracak, dönüşümlü olarak başbakan olacak ve Refahyol devam edecekti. Ancak, Cumhurbaşkanı Demirel, Çiller’in güvenoyunu garantileyen imza toplamış olmasına rağmen hükümet kurma görevini dönemin ANAP lideri Mesut Yılmaz’a verdi. 30 Haziran 1997’de, Mesut Yılmaz’ın başkanlığında Anasol-D Hükümeti kuruldu. Yılmaz başbakan, Bülent Ecevit ile Hüsamettin Cindoruk başbakan yardımcısı oldu. Bu hükümet döneminde, Başbakanlık’ta Batı Çalışma Grubu oluşturuldu.
İKİ SAAT KONUŞTU
Erbakan’ın yakın kurmaylarından ve Refahyol’un Adalet Bakanı Şevket Kazan, yıllar sonra şunları anlatacaktı:
“Toplantı gündüz 2’de başladı, gece 11’de bitti. Raporlar kısa olarak okundu. Basında ne kadar yazı çıkmışsa bunlar dosyalanmış ve bunları Güven Erkaya 5 saatlik konuşmasında takdim etti. Ondan sonra ‘askerlerin bir teklifi var’ denildi. 18 maddelik bir teklifin MGK kararı olarak kabul edilmesi istendi. Sadece Başbakan söz aldı ve 2 saat konuştu; ‘Siz (laiklik tehlikede) diyorsunuz ve öyle bir öneri ile geliyorsunuz, ancak bu 18 maddelik öneri Anayasa’nın 2. maddesine aykırı’ dedi. Erbakan, MGK’nın bu 18 maddelik kararını imzalamadı. Erbakan, ‘sadece ve sadece MGK açıklamasını imzalarım’ dedi. Demirel de ‘Tamam öyle olsun’ dedi. Erbakan, kararların hukukçular tarafından incelenmesini istedi. Erbakan hoca, 4 gün imzalamadı kararları. MGK Genel Sekreteri dört gün boyunca gelerek, kararları imzalatmaya çalıştı. Erbakan da sonunda 4 madde ile sınırlı olarak kararları imzaladı. 18 maddenin altında İlhan Kılıç’ın imzası var. Erbakan’ın imzaladığı 4 maddelik karara, 18 madde ek olarak ekleniyor. O 18 madde üzerinde Hükümet olarak hiçbir uygulama yapmadık. Sadece dönemin İçişleri Bakanı Meral Akşener, Kuran kursları konusunda uyarı yaptı.”
Refahyol Hükümeti kısa sürdü
Dönemin RP Genel Başkanı Necmettin Erbakan ile dönemin DYP Genel Başkanı Tansu Çiller’in uzlaşmasıyla kurulan Refahyol Hükümeti, 8 Temmuz 1996’da Meclis’te güvenoyu aldı. Erbakan’ın başbakanlık koltuğuna oturması, asker ve yüksek yargı olmak üzere bazı kesimlerde rahatsızlık yarattı. Refahyol Hükümeti, baskılar üzerine bir yılını dolduramadan sona erdi.
Sırp ordusu Kosova’ya girdi
Kosova, soğuk savaş dönemi yıllarında Yugoslavya Sosyalist Federal Cumhuriyeti içinde özerk bölge statüsüne sahipti. Ancak Yugoslavya’nın dağılma sürecinde etnik temele dayalı sıkıntılar Kosova’da da yaşanacaktı. Sırbistan, 23 Mart 1989’da Kosova’ya 1974 anayasası ile verilen özerklik statüsünü kaldırdı. Sırp askeri ve polisleri tarafından işgal edilen Kosova’da, özellikle Arnavut kökenli halk üzerinde baskı kuruldu. Sırp ordusu, 5 Mart 1998’de Kosova’ya girdi. Prekaz Köyü’nde 50 Arnavut öldürüldü. 16 Ocak 1999’da 45 köylü kurşuna dizildi. Kosova’da cesetlerin yakıldığı, çocukların gözlerinin haçla oyulduğu bir katliam ve vahşet dönemi yaşanıyordu.
Türkiye 10 jetle katıldı
NATO 10 Haziran’a kadar sürecek “Müttefik Güç Harekâtı”nı 24 Mart 1999 saat 20.00’da başlattı. Türk Silahlı Kuvvetleri’nin de 10 adet F-16 uçağıyla destek verdiği harekata Yunanistan hariç tüm NATO üyeleri yer aldı. Harekat sırasında NATO’nun “yanlışlıkla” diye nitelendirdiği yabancı misyon temsilciliklerinin vurulduğu ve sivillerin hayatını kaybettiği olaylar da meydana geldi. NATO’nun yaklaşık 3 ay süren askeri harekatı sonucunda, Sırbistan Kosova topraklarından askeri ve polis güçlerini çekmeyi kabul etti. Makedonya’nın kuzeyindeki Kumanova kentinde 9 Haziran 1999’da Kosova savaşını sona erdiren ve Askeri-Teknik Antlaşma olarak bilinen anlaşma imzalandı. Ertesi gün 10 Haziran’da ise NATO operasyonlarını askıya aldı. Aynı gün BM Güvenlik Konseyi, kabul ettiği 1244 sayılı karar ile BM’ye Kosova’da yönetim hakkı tanıdı ve görevi Birleşmiş Milletler Kosova Geçici Yönetim Misyonuna (UNMIK) verdi. İki gün sonra, 12 Haziran’da dönemin Yugoslavya Devlet Başkanı Slobodan Milosevic’in şartları kabul ettikten sonra Türkiye’nin de destek verdiği Kosova’da güvenliği sağlamakla görevli NATO önderliğinde çok uluslu barış gücü KFOR ülkeye girmeye başladı. Kosova’daki savaşın yaşandığı 1998-1999 yılları arasında 8 binden fazlası Arnavut 10 binden fazla Kosovalı öldürüldü, 800 bine yakını Arnavut 1 milyonunun üzerinde farklı etnik gruplardan Kosovalı evlerini terk etti. Kosova 17 Şubat 2008’de Sırbistan’dan bağımsızlığını ilan etti. Kosova’yı bugün 113’ü BM üyesi, toplam 116 ülke tanıyor.
Sırp ordusunun yaptığı katliamı Milliyet 6 Mart 1998 tarihinde ‘Kosova kan gölü’ başlığıyla okurlarına manşetten duyurdu.
Kosova’da yaşanan vahşet sonrası bölgeye ekip gönderen Milliyet, gelişmeleri yerinde izleyerek okurlarına aktardı.
Porsuk Çayı taştı
Eskişehir’den geçen Porsuk Çayı, 5 Mart 1950’de taştı. Taşkının bir sel felaketine dönüşmesiyle Eskişehir’de yaşayan 50 bin kişi açıkta kaldı. 6 kişinin boğularak hayatını kaybettiği felaket sırasında 2 bin 500 dolayında ev yıkıldı. Eskişehir’e bu dönemde Marshall Planı çerçevesinde ABD yardımı da yapıldı.
En çok tanınan 100 kişiden biri
Türkiye’nin ilk internet ağı projesi, 1991 yılında ODTÜ ve TÜBİTAK tarafından başlatıldı. İlk internet bağlantısı ise 12 Nisan 1993 tarihinde ODTÜ Bilgi İşlem Daire Başkanlığı’na ait yönlendiriciler ve PTT’den sağlanan 64 Kbps kapasiteli kiralık hat kullanılarak gerçekleştirildi ve NSFNet ile bağlantı kuruldu. Türkiye’de üniversitelerin başını çektiği internet, ODTÜ’nün ardından 1994-96 yılları arasında Bilkent, Boğaziçi, Ege ve İstanbul Teknik Üniversitesi’nde de hayata geçti. Türkiye’de internet, 1990’lı yılların sonundan itibaren kitlelerin hayatında yer tutmaya başlayacaktı. Bu dönemde bir kişi, internette açtığı basit bir kişisel blog ile dünya çapında tanınacaktı. Mahir Çağrı, 1999’da açtığı bugüne göre çok yalın kişisel web sitesi ile belki de dünyanın ilk internet fenomeni oldu. Sayfada, Mahir Çağrı’nın gündelik yaşantısından fotoğraflar yer alıyordu: Masa tenisi oynarken, akordeon çalarken gibi. İngilizcesi yanlışlarla doluydu. Ama bu hatalı İngilizce ona dünya çapında sempati kazandırdı. Mahir Çağrı’nın
“I KISS YOU” çağrısı, kısa sürede dünya çapında yankı buldu. Çağrı’nın dünyanın her yerinden hayranı olmuştu. Üstelik site yoluyla kendisine mesaj atanlar arasında Julia Roberts, David Bowie, Meg Ryan gibi ünlü isimler de vardı.
Forbes’in listesine girdi
Forbes dergisi tarafından 5 Mart 2000’de dünyanın en çok tanınan 100. kişisi seçildi. Yahoo’nun, internet tarihinin en önemli 100 olayını seçtiği listesinde Mahir Çağrı’nın öpücüğü üçüncü sıradaydı. Adına bir çok ülkede hayran klüpleri kurulmuştu. Mahir Çağrı, internet dünyasından bir rüzgar gibi geldi geçti. Çabuk meşhur oldu, çabuk unutuldu.