25.06.2022 - 13:37 | Son Güncellenme:
Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi İktisat Bölümü öğrencisi Pınar Gültekin, 16 Temmuz 2020'de kayboldu. Soruşturma kapsamında 5 gün sonra gözaltına alınan eski sevgilisi Cemal Metin Avcı, çıkan kavgada Gültekin'i boğarak öldürdüğünü, cesedini bağ evindeki varile koyup yaktığını, üzerine de beton döktüğünü itiraf etti. Avcı'nın gösterdiği yerde bulunan varilde, Gültekin'in kısmen yanmış cesedine ulaşıldı. Adliyeye sevk edilen Cemal Metin Avcı, 'canavarca hisle ve eziyet çektirerek öldürme' suçundan tutuklandı. Avcı'nın kardeşi Mertcan Avcı'nın telefon sinyallerinden ağabeyiyle aynı zamanda bağ evinde olduğu tespit edildi. Gözaltına alınan Mertcan Avcı da tutuklandı.
Mertcan Avcı, 15 Şubat 2021'deki duruşmada, imza atma yükümlülüğü ve yurt dışı çıkış yasağı konularak tahliye edildi. Pınar Gültekin'in ailesinin avukatı, sanık Cemal Metin Avcı'nın annesi Ayten Avcı, babası Selim Avcı, boşandığı eski eşi Eda Karagün ile ortağı Şükrü Gökhan Orhan'ın da 'delilleri yok etme, gizleme ve değiştirme' suçunu işlediğini iddia ederek şikayetçi oldu. Muğla Cumhuriyet Savcılığı, 2 Ekim 2020'de şüpheliler hakkında ek kovuşturmaya yer olmadığına karar verdi. Karara yapılan itirazın Muğla Sulh Ceza Hakimliği de kesin olarak reddine hükmetti.
Ailenin avukatı Rezan Epözdemir, Muğla Sulh Ceza Hakimliği'nin verdiği kesin kararın Adalet Bakanlığı tarafından kanun yararına bozulması istemiyle Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'na başvurdu. Başsavcılık, kararı bozup 4 şüpheli hakkında iddianame hazırlanmasına karar verdi. Savcılık tarafından hazırlanan yeni iddianamede, şüpheliler Selim Avcı, Ayten Avcı, Eda Karagün ile Şükrü Gökhan Orhan'ın 'kasten öldürme' sonrasındaki zaman diliminde olay mahalline birlikte gidip, suç delillerini yok ederek gizlediklerine dair haklarında yeterli şüphe bulunduğuna kanaat getirilip ayrı ayrı cezalandırılmaları talep edildi.
MAHKEME 2 DOSYANIN BİRLEŞTİRİLMESİNE KARAR VERDİ
Davanın 24 Ocak 2022'de görülen 9'uncu duruşmasında savcı, mütalaasını açıkladı. Savcı, Pınar Gültekin'in hayattayken yangına maruz kaldığının oy birliğiyle kabul edildiğini belirterek, Cemal Metin Avcı'nın 'canavarca hisle öldürme' suçundan cezalandırılmasını talep etti. Mertcan Avcı'nın da 'suç delillerini gizleme ve değiştirme eyleminde bulunması', Cemal Metin Avcı'nın eski eşi Eda Karagün, iş ortağı Şükrü Gökhan Orhan, annesi Ayten ve babası Selim Avcı'nın da 'suç delillerini yok etmek ve gizlemek' suçlarından cezalandırılmasını istedi.
Gültekin ailesinin avukatı Rezan Epözdemir, adli kontrol şartıyla daha önce serbest bırakılan Mertcan Avcı'nın tutuklanması amacıyla bir kez daha savcılığa başvurdu. Mertcan Avcı, 21 Şubat'ta 'canavarca hisle ve eziyet çektirerek öldürme suçuna iştirakten tutuklandı.
MÜEBBET HAPSİ İSTENDİ
Muğla Cumhuriyet Başsavcı Vekili Ali Cenk Düzgün tarafından hazırlanan iddianamede, Mertcan Avcı'nın, Pınar Gültekin'in bulunduğu varildeki yangını önleyecek, sonlandıracak ve ağabeyini engelleyecek hiçbir eylemde bulunmadığına yer verilerek, 'canavarca hisle ve eziyet çektirerek öldürme suçuna iştirak'ten ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası istendi.
MAHKEME İDDİANAMEYİ İADE ETTİ
İddianame, Muğla 3'üncü Ağır Ceza Mahkemesi'ne gönderildi. Mahkeme heyeti, suça doğrudan etki edebilecek nitelikteki delillerin toplanmadan hazırlandığı gerekçesiyle iddianamenin iadesine karar verdi. Muğla Cumhuriyet Başsavcısı Vekili Ali Cenk Düzgün, iade kararına itiraz etti. Düzgün, itirazında Mertcan Avcı hakkında yürütülen soruşturmada, mevcut verilerle toplanabilecek tüm delillerin toplandığını, suçun işlendiği hususunda yeterli şüphe oluşturacak delil elde edildiğini anlattı.
SAVCILIĞIN İTİRAZI KABUL EDİLDİ
Savcılığın itirazını değerlendiren Muğla 1'inci Ağır Ceza Mahkemesi, iddianameyi kabul etti. Kararda, itirazın kabulünün gerekçesi için "Muğla Cumhuriyet Başsavcılığı'nda Pınar'ın kesin ölüm sebebi ile zamanının belirlenmesi için mevcut veriler bağlamında mümkün olan tüm tespitler yapılarak iddianamenin düzenlendiği kanaati oluştuğundan, yeniden rapor alınmasının artık mahkemenin takdirinde olduğu, iddianamenin iade kararının yerinde olmadığı kanaatine varılmıştır" denildi.
MERTCAN AVCI'YA AVUKATIN İTİRAZIYLA 2'NCİ TAHLİYE
Mertcan Avcı'nın tutukluluğuna avukatı itiraz etti. İtirazı değerlendiren Muğla 3'üncü Ağır Ceza Mahkemesi, Avcı'nın mevcut delil durumu, aynı delil durumuyla sanığın tutuklanma taleplerinin reddedilmesi, kaçma şüphesinin olmaması, adli kontrol tedbirlerine uyması nedeniyle itiraz yolu açık olmak üzere tahliyesine karar verdi.
ANNE HAKKINDA DAVA
Cemal Metin Avcı'ya, 14 Şubat'ta görülen davanın 10'uncu duruşmasında, "Seni öldüreceğim, öldüreceğim köpek. Sen niye orada konuşuyorsun köpek" diye hakarette bulunduğu gerekçesiyle anne Şefika Gültekin hakkında, savcılık tarafından hazırlanan iddianamede, 4 yıl 4 ay hapis istendi. İddianame, mahkeme tarafından kabul edilerek, anne Gültekin hakkında kamu davası açıldı.
Davanın 16 Mayıs'ta görülen 12'nci duruşmasında savcı, esasa ilişkin mütalaasını verdi. Savcı, mütalaasında Cemal Metin Avcı'nın 'canavarca hisle eziyet çektirerek ve tasarlayarak öldürmek'ten, kardeşi Mertcan Avcı'nın da 'canavarca hisle ve eziyet çektirerek ve tasarlayarak öldürme suçuna iştirakten ağırlaştırılmış müebbet hapisle cezalandırılmasını talep etti. Mütalaada Eda Karagün, Şükrü Gökhan Orhan, anne Ayten ve baba Selim Avcı'nın da 'suç delillerini gizlemek ve yok etmek' suçundan 2 yıldan 5 yıla kadar hapisle cezalandırılmaları istendi.
TAHRİK TAHRİK İNDİRİMİYLE 23 YIL HAPİS
Muğla 3'üncü Ağır Ceza Mahkemesi'nde, 20 Haziran'da görülen davanın 13'üncü duruşmasında, Cemal Metin Avcı'nın 'canavarca hisle eziyet çektirerek ve tasarlayarak öldürme' suçundan yargılandığı davada karar çıktı. Mahkeme heyeti, 23 aydır tutuklu Avcı'ya önce ağırlaştırılmış müebbet hapis verdi ardından haksız tahrik indirimi uygulayıp, cezayı 23 yıl hapse düşürdü. Tutuksuz kardeşi Mertcan Avcı, annesi Ayten Avcı, babası Selim Avcı, boşandığı Eda Karagün ve ortağı Şükrü Gökhan Orhan'ın ise beraatine karar verildi.
GEREKÇELİ KARAR AÇIKLANDI
Pınar Gültekin davasında merakla beklenen gerekçeli karar açıklandı. Mahkeme çok tartışılan 'haksız tahrik indiriminin' gerekçesini açıklarken "Canavarca hisle hareket etmedi, delilleri yok etmek amacıyla yakma eylemini gerçekleştirdi" denildi.
PROFESYONEL SAĞLIK PERSONELİ DEĞİL, ÖLÜP ÖLMEDİĞİNİ ANLAYAMAZ
Gerekçeli kararda; sanık Cemal Metin Avcı'nın, yayla evine girdikten hemen sonra Pınar Gültekin'i boğazını sıkarak öldürmeye kalktığı ve eylemini bir an önce tamamlamak istediği, eziyet çektirme kastının bulunması halinde uzun süre eylemini devam ettirmesi gerektiği kaydedildi. Avcı'nın, profesyonel sağlık personeli olmadığı gözetildiğinde, Gültekin'in boğazını ölümü gerçekleştirecek nitelikte kırık oluşmasına neden olacak kadar sıktıktan sonra henüz ölmemiş olduğunu bilemeyebileceği, bu nedenle de yakma fiilini gerçekleştirmekteki amacının, eziyet çektirmeye yönelik olmayıp, cesedi yok ederek yakalanmaktan kurtulma ve suç delillerini yok etme amaçlı olduğu belirtildi.
'TAM BİR HUKUK GERABETİ'
Karar sonrası CNN Türk ekranında açıklamalarda bulunan Pınar Gültekin ailesinin avukatı Rezan Epözdemir, mahkemenin gerekçeli kararını 'tam bir hukuk gerabeti' olarak yorumladığı belirterek şu sözleri kullandı:
"Kararı tarif etmek için özneden yola çakıyorum, yükleme doğru tıkanıyor. RTÜK mevzuatı olması çok farklı ifadeler kullanabilirim. Bir kadını benzinle yakıyorsunuz, Adli Tıp raporlarına göre diri diri yakıyorsunuz. Üzerine beton döküyorsunuz, bir varilin içine koyuyorsunuz. Betonun kapağını örtüyorsunuz. Sonra dönüp palet yardımıyla onu arabaya koyup nehre atıyorsunuz. Mahkeme bu eylemi 'Canavarca hisle öldürme' olarak nitelendirmiyor. Acaba bu canavarca hisle eziyet çektirerek öldürme değilse, hangi hisle öldürme canavarca ve eziyet çektirerek öldürme olacak. Bu hukuken. fiilen kabul edilemez, gerabet mahiyetinde bir karardır. Adlı tıbbın iki raporunda da diri diri maktulenin yakıldığı sabit. Yani diri diri katledilen bir kadın eziyet çekmiyor. Böylesine erkek şiddetini, kadın cinayetini meşrulaştıran, toplumda anlatılabilir kılmaya çalışan bir bakış açısı. Biz kararın bu yönde olacağını tahayyül etmiştik. 4 defe reddi hakim istedik. İki defa bu heyeti şikayet ettik. Dedik 'burada tarafsız yargılama yok.' Adeta maktulün özel hayatı yargılanıyormuş gibi bir intiba var. Duruşmada diri diri kızları katledilen anne - babaya karşı ölçüsüz bir üslup takılınılıyor. Duruşma salonundan çıkarılınıyor. Sanık ifadeleri yönlendiriliniyor dedi. Mevcut sistemde bütün estrümanlara başvurduk. Reddi hakim istedik, HSK'ya şikayet ettik. Sonuç böyle. Bakın bugün kadın cinayetlerinde en önemli sorun haksız tahrik sorunudur. Münevver Karabulut'tan bu yana bütün sanıklar ezber - kurgu ifadelerde cezalarını minimilize etme amacıyla 'haksız tahrik' savunması yapıyor. 'Kıskandım öldürdüm, 'Erkekliğime laf söyledi öldürdüm', 'Başkasıyla konuşuyordu' öldürdüm. Burada sanık 3 aşamada haksız tahrik savunması yaptı. Soruşturmada 'Evli olduğumu öğrendi, benden şantajla para istedi o yüzden öldürdüm' Mahkemede iddianamenin kabulünden sonra kavuşturmada cezaevinden bir mektup yolladı; 'Beni bayılttı, hemcinsimle videomu çekti, para istedi, şantaj yaptı o yüzden öldürdüm" dedi. Bu ikisi ile ilgili hiçbir belge, görüntü ortaya koyamadı. Bunun üzerine mahkeme Amerika'ya müzekkere yazdı, Pınar Gültekin'in telefonundaki kayıt, belge ve videoların geriye dönük 2 yıllık dökümünü istedi. Bunlar Türkiye'ye gönderildi. Bunlar Siber Suçlara gitti, bahsi geçen video, görüntü, kayıt, mesaj yok, paylaşım yok. Bu net bir şekilde tespit edildi.
Bunun tutmayacağını görünce mahkemede çapraz sorguda dedi ki; 'Son kez konuşmak için götürdüm bağ evine, orada aniden bıçak çıkardı, beni kolumdan bıçakladı, panikledim ve öldürdüm" dedi. Fakat Adli Tıp raporuna göre ortada bıçaklama yok, bir sıyrık var. Yani aşamalarda 3 defa değişen haksız tahrik savunmasına karşı mahkeme savunmada ilk tahrik savunmasını kabul etti. Ortada video var mı yok, şantaj yok, kayıt ve görüntü de yok. Bize göre hukuki gerabet, erkek şiddetini, kadın cinayetini meşrulaştıran bir karar"
Kararda, TCK'nın 82/1-b maddesinde düzenlenen canavarca hisle veya eziyet çektirerek öldürme unsuru yönünden yapılan değerlendirmeye ilişkin şu satırlara yer verildi:
Böylelikle tanık Ceren'in aşamalarda alınan yeminli beyanları, maktulün kız kardeşi Sibel Gültekin'in mahkememizce hükme esas alınan Ula İlçe Jandarma Komutanlığında alınan beyanı, taraflar arasında para yatırma tarihleri dışında hiçbir görüşme bulunmadığı ve maktulün hesabına kartsız para yatırma işlemlerinin sanık tarafından gerçekleştirildiği hususlar hep birlikte değerlendirildiğinde; maktulün sanık Cemal Metin'i aralarındaki evlilik dışı ilişkiyi eşine ve çevresine söyleyeceğinden bahisle tehdit ederek sanık Cemal Metin'den menfaat temin ettiği, maktulün söz konusu eylemlerinin öğretide ve yargısal içtihatlarda açıklama tehdidi ile menfaat temini olarak tanımlanan TCK'nın 107. maddesinde düzenlenen şantaj suçunu oluşturduğu, TCK'nın 107. maddesinde düzenlenen ve konusu suç oluşturan fiillerin ise haksız bir davranış olduğunun izahtan vareste olduğu, sanık Cemal Metin'in de maktulün söz konusu haksız fiil içeren davranışlarından duyduğu öfke ile maktule yönelik söz konusu suçu işlediği dikkate alındığında mahkememiz yargılamasına konu somut olayda TCK'nın 29. maddesinde düzenlenen haksız tahrik hükümlerinin uygulama şartlarının tamamının gerçekleştiğinin kuşkuya yer vermeyecek şekilde sabit olduğu gözetilerek mahkemece sanık hakkında verilen cezada TCK'nın 29. maddesi uyarınca indirim yapılmıştır.
Muğla Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen iddianamede ve Muğla Cumhuriyet Savcısınca verilen mütalaada sanık Cemal Metin Avcı hakkında TCK'nın 82/1-b maddesinin tatbiki talep edilmiştir.
Canavarca hisle öldürme unsuru yönünden yapılan değerlendirmede, TCK'nın 82/1-b maddesinde düzenlenen canavarca his kavramı içerisinde yer alan eylemler çeşitli yargısal kararlarda vurgulandığı üzere sırf öldürmüş olmak için öldürmek, ölenin acı çekmesinden zevk almak için öldürmek, insanı kurban etmek gibi duyguların etkisi altında gerçekleştirilen eylemlerdir.
Mahkememiz yargılamasına konu somut olayda ise taraflar arasında önceye dayalı tanışıklık ve anlaşmazlıklar bulunduğu gözetildiğinde sanık Cemal Metin'in az yukarıda da açıklandığı üzere sırf öldürmüş olmak için öldürme veya ölenin acısından zevk alma veya öleni kurban etme gibi bir düşünce içerisinde hareket ettiğine dair herhangi bir delil bulunmadığından mahkeme somut olayda söz konusu nitelikli halin uygulama şartlarının gerçekleşmediğini kabul etmiştir.
Eziyet çektirerek öldürme unsuru yönünden yapılan değerlendirmede: Söz konusu unsurun gerçekleştiğinin kabulü için ise maktulün hemen öldürülmemesi, belirli bir süre acı çektirilerek öldürülmesinin gerektiği, maktulü öldürme olanağı bulunan failin hemen öldürmeyi gerçekleştirmemesi, ölüm sonucunu meydana getirmede zorunlu olmayan şekilde maktule eziyet etmesi gerekmektedir.
Yakarak öldürme fiilleri kural olarak söz konusu bent kapsamında değerlendirilmektedir ancak fiili gerçekleştirmeye yönelik olmayıp cesedi ve delilleri yok etmeye yönelik davranışlar bu bent kapsamında değil ancak diğer unsurlarla birlikte TCK'nın 62 maddesi kapsamında değerlendirilebilecektir.
Söz konusu açıklamalar ışığında somut olay yönünden yapılan değerlendirmede, Maktul hakkında İstanbul Adli Tıp Kurumu 3. Üst Kurulunca düzenlenen 20/05/2021 günlü raporda ve sonrasında düzenlenen ek raporlarda maktulün saçlı deri altı hematomunda %14,9 karboksihemoglobin tespit edildiği dikkate alındığında kişinin hayatta iken yangına maruz kaldığının kabulü gerektiği belirtilmiş ise de, söz konusu raporda ve İstanbul Adli Tıp Kurumu 1. Adli Tıp İhtisas Kurulunun 30/10/2020 tarihli mütalaasında da belirtildiği üzere sanığın maktulün boynuna yaptığı baskının ve bu durumun maktulde mekanik asfiksiye neden olup tek başına ölüm neticesini gerçekleştirebileceğinin belirtildiği, sanık Cemal Metin ve maktulün olay günü saat 15:00 sıralarında yayla evine girdikleri ve sanığın maktule yönelik eylemi gerçekleştirdikten sonra maktulü varilin içerisine koyup yakmaya çalıştığı ancak varilin tutuşmaması üzerine yayla evinden çıktığı ve planı doğrultusunda maktulün cep telefonunun sinyal vermesi için önce Keyif Oturağına daha sonra ise maktulün yaşadığı Akyaka Mahallesine gittiği, daha sonra yayla evine döndüğü, daha sonra üzerindeki kıyafetleri değiştirmek ve yıkamak için kendi evine gittiği, Muslihittin Mahallesinde bulunan akaryakıt istasyonuna benzin almaya gittiği, dikkate alındığında sanık Cemal Metin'in maktulle birlikte yayla evine girdikten hemen sonra maktulün boğazını sıkarak maktulü öldürmeye kalktığı ve eylemini bir an önce tamamlamak istediği, eziyet çektirme kastının bulunması halinde uzun süre eylemini devam ettirmesinin gerektiği, sanığın profesyonel bir sağlık personeli olmadığı da gözetildiğinde maktulün boğazını ölümü gerçekleştirecek nitelikte kırık oluşmasına neden olacak kadar sıktıktan sonra
maktulün henüz ölmemiş olduğunu bilemeyebileceği, sanığın maktule yönelik yakma fiilini gerçekleştirmekteki amacının eziyet çektirmeye yönelik olmayıp maktulün cesedini yok ederek yakalanmaktan kurtulma ve suç delillerini yok etmeye yönelik olduğu gözetildiğinde mahkeme sonuç cezaya etkisi olmamakla birlikte koşulları oluşmadığından söz konusu unsurun somut olayda gerçekleşmediğini kabul etmiştir.
Burada ayrıca belirtmek gerekir ki, sanık müdafileri tarafından dosyaya sunulan Adnan Menderes Üniversitesi Adli Tıp Anabilimdalı öğretim üyelerince düzenlenen 17/06/2022 tarihli heyet raporunda kişinin hayattayken yangına maruz kalmasının sadece %14,9'luk karboksi hemoglobin değeriyle söylenmesinin mümkün olmadığı, vücut boşluğu olmayan sadece saçlı deri altı hematomlu alanda saptanmasının yeterli ve değerli olmadığı belirtilmiştir.
'HUKUKİ DAYANAKTAN YOKSUN VE MESNETSİZ'
Gültekin ailesinin avukatı Rezan Epözdemir, yazılı bir açıklama yaparak mahkemeden çıkan 'gerekçeli karara' sert tepki gösterdi. Epözdemir verilen kararın hukuki dayanaktan yoksun ve mesnetsiz olduğunu söyledi. Mahkemenin gerekçesinin kendi içerisinde ciddi çelişkiler barındırdığını belirten Avukat Epözdemir açıklamasında "Mahkemenin gerekçesi, dosya münderecatı ve delil durumuyla örtüşmemektedir. Mahkeme, sanık savunmalarının tamamına itibar edip onların savunmalarına kutsiyet atfederken tarafımızın ve müvekkillerin beyanlarının hiçbirisine itibar etmemiştir. Dahası, mahkeme, beyanlarımızın yerinde olmadığını ortaya koyma gayesi ile yerleşik Yargıtay içtihatlarının aksine olağanüstü bir gayret içerisine girmiştir." dedi.
'CİNAYETİN HER AŞAMASINI DETAYLI ŞEKİLDE ÖNCEDEN PLANLAMIŞTIR'
Avukat Epözdemir, gerekçeli kararda çelişkili ve mesnetsiz bulduğu kısımlarla ilgili şu değerlendirmelerde bulundu:
"Avcı cinayetin her bir aşamasını detaylı bir şekilde önceden planlamıştır. Türkiye'de kadına şiddet ve kadın cinayetleri konusunda haksız tahrik kurumu kötüye kullanılmakta olup yakın geçmişimiz bu örneklerle doludur. Failler çoğu zaman ezber ve kurgu mahiyetindeki beyanlarla haksız tahrik savunması yapmakta, böylece almaları muhtemel cezaları minimize etmeye çalışmakta; ayrıca katledilen kadınları kötü göstermeye çalışmaktadır. Pınar Gültekin davasında da bunun tipik bir örneği yaşanmıştır. Cemal Metin Avcı, aşamalarda değiştirmiş olduğu üç farklı haksız tahrik savunması yapmış olup az önce de belirttiğimiz üzere bu savunma ezber ve kurgudan ibarettir. Avcı, soruşturma aşamasında ailesinin ilişkiyi öğrenmesi konusunda Pınar Gültekin'in şantaj ve tehdit ile kendisinden para istediğini ve bu sebepten öldürdüğünü iddia etmişti. İddianamenin kabulünden sonra ise mahkemeye mektup yazılarak hemcinsi ile zorla ilişkiye sokulduğunu ve bunun videoya çekildiğini, Pınar Gültekin'in de bu konuda kendisinden para istediğini ve bu nedenle öldürdüğünü iddia etti. Son olarak 09 Kasım 2020 tarihli duruşmada da kendisine bıçak çekildiğini ve bıçağın kolunu kestiğini, bu nedenle Pınar Gültekin'i öldürdüğünü ileri sürmüştür. Kendisine çapraz sorgu sırasında sorulan ısrarlı sorularımıza da 'bıçaklamasaydı asla öldürmeyecektim' diyerek haksız tahrik savunmasını bıçak olgusuna dayandırmıştır."
'İDDİALAR GERÇEK OLSA DELİLLER MUTLAKA MAHKEMEYE SUNULURDU'
"Avcı'nın iddiaları üzerine Pınar Gültekin'in ölümünden 2 yıl öncesine kadar tüm telefon kayıtlarının incelenmesi için Apple'dan birtakım bilgi ve belgelerin temin edilmesi amacıyla ABD'yle adli yazışmalar yapılmıştır" diyen Epözdemir açıklamasında "Ancak, Cemal Metin Avcı ile ilgili, Cemal Metin Avcı'nın ileri sürdüğü iddiaların hiçbiri maktulenin hesaplarında bulunamamıştır. İddialar gerçek olsa idi söz konusu iddialara ilişkin deliller mutlaka mahkemeye sunulurdu" dedi.
'TÜM DELİLLERE GÖRE ORTADA NE BIÇAK NE DE BIÇAKLAMA HADİSESİ VAR'
Gültekin ailesinin avukatı Rezan Epözdemir mahkemenin 'gerekçeli karar'ına tepki gösterdiği yazılı açıklamasında şöyle devam etti:
"Avcı, sorgusunun yapıldığı celsede, konuşmak istediği Pınar Gültekin'in kendisini bıçakladığını belirtip, bıçaklanmasaydı öldürmeyeceğini söyleyerek üçüncü kez haksız tahrik savunması yapmıştır. Ancak dosyaya yansıyan tüm delillere göre ortada ne bıçak ne de bıçaklama hadisesi vardır. Zira Cemal Metin Avcı hakkında düzenlenen 21 Temmuz 2020 tarihli Genel Adli Muayene Raporu'na göre bıçaklanma yarası bulunmamaktadır. Dahası, sanığın adli muayene işlemlerini gerçekleştiren hekim 09 Kasım 2020 tarihli ilk celsede dinlenmiş olup sanıkta kesici-delici alet yaralanması olmadığını ifade etmiştir.
'PARA ALIŞVERİŞİ SADECE 8 BİN LİRA'
Arkadaşlık ilişkisi yaşayan iki kişi arasındaki para alışverişi sadece ve sadece 8 bin TL. Nitekim maktule, dönem dönem kafelerde çalışmış ve reklamlarda oynamış olup böyle bir paranın bulunması gayet doğaldır. Dahası, günümüz şartlarında iki kişi arasındaki 8 bin TL tutarındaki para transferi son derece normal olup bu miktar ile şantaj yapılmasının beklenmesi de hayatın olağan akışına, mantık ve fizik kurallarına aykırıdır. 8 bin TL tutarındaki alışveriş, haksız tahrike delil olamayacaktır.
'ŞANTAJ YAPILDIĞINI İLERİ SÜRSE DE BU KONUDA ADLİ MAKAMLARA ŞİKAYET YOK'
Avcı, kendisinin hemcinsiyle girmiş olduğu cinsel ilişkisinin videosu üzerinden kendisine şantaj yapıldığını ileri sürmekteyse de sanığın bu konuda hiçbir zaman adli makamlara şikayette bulunmadığını da kamuoyunun dikkatine sunmak isteriz. Sanık iddiasına ilişkin hiçbir bilgi veyahut belge sunamamıştır. Dahası, sırf sanık istediği için müteveffanın mailleri dahi incelenmiş ancak maillerde de böyle bir hadise bulunamamıştır.
'DİRİ DİRİ YAKILDIĞI ADLİ TIP RAPORUYLA SABİT'
Adli Tıp 3. Üst Kurulu'nun 20 Mayıs 2021 ve 13 Ocak 2022 tarihli raporlarına göre Pınar Gültekin'in hayatta iken yangına maruz kaldığı, diğer bir ifade ile yakıldığı sırada hayatta olduğu tartışmasızdır. Mahkemenin henüz canlıyken diri diri yakıldığı adli tıp raporlarıyla sabit olan maktule Pınar Gültekin'in öldürülmesinin canavarca hisle ve eziyet çektirilerek olmadığı şeklindeki tespiti dahi tek başına bu mahkemenin imza attığı hukuksuz kararın vahametinin net bir göstergesidir."