20.11.2019 - 13:17 | Son Güncellenme:
Osman Gazi, 1299 yılında Söğüt ve Domaniç'te Osmanlı Beyliğini kuran isimdir. Osmanlı Beyliğini kurduktan sonra Anadolu'da yer alan Türk Beylikleri ile iyi politikalar geliştiren Osmanlı Beyliğinin hükümdarı Osman Gazi Cihad ve Gaza anlayışı ile seferlerini Bizans ve batı üzerine gerçekleştirmiştir. Doğu Roma imparatorluğunun iç karışıklar içerisinde olmasını fırsat bilen Osman Gazi kısa süre içerisinde güçlü bir beylik haline gelmiştir. 1258 yılında Söğüt'de dünyaya gelen Osman Gazi, daha sonraki yıllarda devlete başkentlik yapacak olan Bursa'nın fethine çok yaklaşıldığı bir dönemde vefat etmiştir. Bursa ve İznik'in fethini oğlu Orhan Gazi gerçekleştirecek ve Bursa'yı başkent yapacaktır.
OSMAN GAZİ KİMDİR?
I. Osman, Osman Gazi, Osman Bey ya da Osman Han , mahlasıyla Fahrüddin veya Osmancık (1258, Söğüt – 1 Ağustos 1326, Bursa), Osmanlı Beyliği ve Osmanlı Hanedanı'nın kurucusu ve beyliğin ilk padişahı olan Türk hükümdar. Dedesi Süleyman Şah (Bazı kaynaklara göre Gündüz Alp), büyükannesi Hayme Hatun (Süleyman Şah'ın eşi), babası Ertuğrul Gazi ve annesi Halime (Haime) Hanım'dır.
Beyliğin bağımsızlık ilanı
1299 yılında uç beyi olmaktan çıkıp Söğüt ve Domaniç'te Osmanlı Beyliğini kurmuştur. Sonrasında bağımsızlığını ilan etmiştir. Ünlü Tarihçi Halil İnalcık'a göre Osmanlı Devleti bağımsızlığını 1302'de Koyunhisar Muharebesinden sonra kazanmıştır. Moğol istilalarından kaçan Müslümanların, beyliğine sığınması ile siyasi ve askeri gücü artmıştır. Çöküş döneminde bulunan Doğu Roma İmparatorluğu'ndaki karışıklıkların da etkisiyle kısa sürede Anadolu ve Doğu Roma'nın hakimi durumuna gelmiştir. Vefat ettiği zaman beylik, Eskişehir ile Bursa arasındaki topraklarda hüküm sürüyor ve Doğu Roma İmparatorluğu'na ait İznik ve Bursa'yı abluka altında tutuyordu.
İlk yılları
Osman Bey (bazı kaynaklara göre Ataman Bey), 1258 yılında Söğüt'te doğdu.
Yaşamının erken dönemleri hakkında güvenilir kayıtlar yoktur. Osman Bey'in soyuna ve boyuna ait bilgiler gelenekseldir ve en eskisi ölümünden 100 yıl sonra yazılmıştır. Bu eserler arasında en eskiden başlayarak Ahmedî (ö. 1414), Dâstân ve Tevarih-i Mûlûk-i Âl-i Osman', Şükrullah (ö. 1464), Behçetu't-Tevarih ve Âşıkpaşazâde (ö. 1481), Tevarih-i Âl-i Osman adlı eserler isimlendirilebilir. Dönemine ait tüm çağdaş eserler büyük ölçüde 1422 ya da hemen sonrasında tarihlendirilen ve artık mevcut olmayan (ama özgün bir metinden türemiş oldukları iddia edilmektedir. Bazı tarihçilere göre,
Osman Gazi'nin yaşam ve savaşları tarihsellikten çok, masalsı destansı bir örtüntü içinde, halk söylentileri, ermişlik öyküleri ve mitolojik lejantlarla renklendirilmiştir.
Babası Ertuğrul Gazi (bazı kaynaklara göre Erdoğdu Bey) Batı Anadolu’da Söğüt Ovası ile Domaniç Yaylasında yaşayan Oğuz Türkleri'nin Bozok boyunun Kayı kolundan olan büyük kalabalık bir obaya başkanlık etmekte idi. Osman Gazi onun küçük oğlu idi. Tarihçi İbn-i Kemal (ö. 1534) Tevarih-i Al-i Osman adlı eserinde Ertuğrul Bey'in Anadolu'ya (Rum'a) geldiğinde iki oğlu bulunduğunu, Söğüt'te göçebe yaşamının sürdürürken 1254'te (hicri 652'de) "aslan yapılı ay yüzlü" küçük oğlu Osman'ın doğduğunu bildirir. Halk söylentilerine göre annesi (ya da babaannesi), Hayma Ana'dır.
Yine tarihçi İbn-i Kemal, Osman'ın gençliğinde "yiğitler arasına girdiğini" ve "vurmada tutmada ve durmada ve oturmada herkesi kendine uydurduğunu" belirtir ve kardeşlerden en küçüğü olmakla beraber "şimşir (kılıç) ve tedbirle cümlesinden evvel olduğunu" bildirir. Bu anlatımın Oğuz destanının temalarına benzer şekilde işlenmiş olduğu barizdir.
1281 yılında 23 yaşında iken Ahi'lerden olan Şeyh Edebali'nin kızı Malhun Hatun ile evlendi. Bu evlilikten daha sonra Osmanlı Devleti'nin başına geçecek olan Orhan Gazi doğdu.
1281 yılında babası Ertuğrul Bey 90 yaşlarında iken vefat etmiştir.
Birçok tarihçinin anlaştığı görüşe göre, Kayı aşireti beyliği için beylik görevi değişmesi barışçıl olmamış ve beylik görevini üzerine alabilmek için Osman Gazi yakınları ile "taht mücadelesi" yapmıştır. Bu mücadelenin kimle yapıldığı ve nasıl geliştiği tartışmalı olup değişik tarihçiler değişik anlatımlarda bulunmaktadırlar.
Bu anlatımlardan çokça sayıda taraflısı olan birisine göre, Osman Gazi amcası Dündar Gazi ile beylik için çatışmaya girişmiştir. Bu anlatıma göre Dündar Bey Kayı boyunun ileri gelen ulusları tarafından tutulmakta ve aşiretin genç yiğitleri ise Osman Bey'i desteklemekteydi. Bu çatışmanın ne kadar sürdüğü ne türlü devam ettiği bilinmemektedir. Fakat çatışma sonunda Osman Bey galip gelmiş ve düşmana karşı yapılan akınlara karşı çıktığı bahanesi verilerek yaşlı Dündar Bey'i bir ok atımı ile öldürmüştür. Bundan sonra Osman Bey Oğuz töresine uygun olarak Kayı Aşiretine baş ve bey olmuştur.[3]
Alternatif bir anlatım olan Hacı Bektaş'ın "Velâyet-Nâme" eserinde ise Osman'ın beyliğe geçme anlatımı değişiktir.[7] Kayı boyu aşireti Sultanönü ve civarına yerleştikten sonra önce amcası Aydoğmuş ve sonra babası Erdoğdu (Ertuğrul) Bey beyliklerinden daha sonra da küçük amcası Gündüz Alp Kayı beyi olmuştur. Osman Gazi bu sırada çevresindeki aşiret yiğitleri ile yerel Bizanslı Yarhisar, Bilecik, İnegöl, İznik yörelerine akınlar düzenlemeye başlamıştır. Bizanslı Bursa Tekfuru Konya'da bulunan Selçuklu sultanı III. Alaeddin Keykubad'a elçiler gönderip bu akınlardan şikayet etmiştir. Selçuklu Sultanı ise Gündüz Alp'a haber göndererek akınları düzenleyen yeğeni Osman Bey'i yola getirmesini istemiştir. Gündüz Alp Osman Beyi yakalayarak yiğitleri ile birlikte Konya'ya III. Alaeddin Keykubad'a göndermiştir.
Ancak Selçuklu Sultanı Osman Gazi'yi beğenip el ve onay alması için onu Sultan Karahöyük'te bulunan Hacı Bektaş Veli'ye yollamıştır. Hacı Bektaş, Osman'ı büyük bir misafirperverlikle karşılaşmış, ve tekbirle kendi tülbentini onun başına dolayıp sanki ona taç giydirmiştir. Osman Konya'ya dönerken Hacı Bektaş onunla Sultan'a hitap eden Osman'ı öven bir mektup da göndermiştir. Selçuklu Sultanı bu mektubu okuduktan sonra "buna yüce bir mansıp veresuz" dediği bildirilir. Osman Gazi Sultanönü ucunun merkezi olan Söğüt'e döndükten sonra Selçuklu Sultanı ayrıca "altun başlı sancak" ve "tablhane (mehter)" gönderip onu ödüllendirmiştir. Bu öykü Vilayetname yanında Yazıcizade'nin Selçukname adlı eserinde de tekrar edilmektedir.[8] Birçok tarihçi bu ödüllendirmeyi uçbeyliğine istiklâl verilmesi olarak kabul etmektedir.[3] Hacı Bektaş Vilayetname eseri Gündüz Alp ile Osman arasındaki ilişkilerin sonradan ne olduğunu kapsamamaktadır. Birkaç tarihçi Osman Bey ile kardeşi Gündüz Alp'ın arasında çatışma olduğu ve bu çatışma sonunda Gündüz Alp'ın öldürülerek Osman Bey'in uçbeyi olduğunu kabul etmektedir. Fakat diğer bazı tarihçiler ise Gündüz Alp'ın bey olmasını ve Osman Bey ile Gündüz Alp mücadelesini tümüyle hiç olmamış gibi bir kenara bırakmaktadırlar. Yine bazı tarihçiler Gündüz Alp'ın "Domaniç Muharebesi"'nde şehit olduğunu bildirirler ki bu en yüksek ihtimaldir.Bu tarih karmaşasında bazı tarihçiler ise Osman Bey ile Dündar Bey'in mücadelesinin olmadığını ve bu mücadele anlatımının Osman Bey-Gündüz Alp mücadelesine atıf ettiğini kabul ederler.