26.01.2020 - 07:50 | Son Güncellenme:
KÜLTÜR SANAT SERVİSİ
Karkarga Yayınları tarafından çıkarılan “Edebiyatta Pati İzleri”, 10 yazarın hayvanlarla olan dostluğunu, anılarını bir araya topluyor. Faruk Duman, İnci Aral, Haydar Ergülen, Buket Uzuner, Doğu Yücel, Sevin Okyay, Neslihan Önderoğlu, Haldun Çubukçu, Murat Batmankaya ve Altay Öktem’ın yazılarıyla yer aldığı kitapta yazar hayvan dostluğuna dair edebiyat tarihimizden de ilginç olaylar yer alıyor.
Kitabı yayına hazırlayan Damla Yazıcı, “Satırları yaşamımızda iz bırakmış o kadar az yazar vardır ki bir kediyle uyumamış ya da bir köpekle dostluk kurmamış olsun. Sadece kedi köpek de değil; yazarlar attan tavus kuşuna, kuzgundan midilliye kadar o kadar çeşitli hayvanla derin bağlar kurmuşlar ki, bu temas eşsiz duyarlıktaki eserlerine de işlemiştir” diyor. Yazıcıya bu kitabı ortaya çıkarmasında Hemingway’in altı parmaklı kedileri, Charles Dickens’ın kuzgunu Grip, Lessing’in köy ve kent kedileri, Steinbeck’in “Fareler ve İnsanlar”ın ilk ve tek kopyasını yiyen köpeği Toby ilham olmuş.
Kitabın ilk bölümünde çağdaş Türk edebiyatı yazarlarının anılarına, mektup ve denemelerine yer veren Yazıcı, ikinci bölümde ise Neyzen Tevfik’in bir yerlere gitmeyen Mernuş’undan Nâzım’ın köpeği Şeytan’a, Nurullah Ataç’ın kedi dostluğundan Tevfik Fikret’in Zerrişte’sine, “Ne Kitapsız Ne Kedisiz” diyen Bilge Karsu’nun filozof kedilerinden Fikret Otyam’ın çalınan keçisi Nimetçik’ine uzanan anekdotları okura sunuyor. Yazıcı kitabı hazırlama sürecini ise şöyle özetliyor: “Yazarların hayatına giren bir kedi, köpek, kuş, at, balık... Mutlaka bir hayvan vardır diye umduk ve yazarlardan besledikleri, birlikte yaşadıkları ya da hayatlarına girip çıkmış, onlarda iz bırakmış hayvanlar üzerine bir yazı kaleme almalarını rica ettik. Yazarları tek bir biçime ve türe hapsetmek istemedik. Bu nedenle ortaya mektuptan öyküye, denemeden anlatıya uzanan çok çeşitli ve zengin metinler çıktı. Hem edebi hem de tarihsel niteliği olduğunu düşündüğüm bu metinler yaratıcı yazarın edebi devridaimindeki ilham kaynaklarına da ışık tutması bakımından oldukça önemli.”
‘Tekir kedim beni sever mi?’
“Nâzım, kedileri sever. Ama ciğer alıyor diye insana yaltaklanmayan kedileri. Yani Tekir’i sever. Bir yazısında şöyle der: ‘Benim bir kedim var. Ne tüyleri bir karış, ne kuyruğu kürk gibi. Basbayağı bir tekir kedicik. Tekir kedim beni sever mi? Bilmem. Ben kedimi severim.’. (...) Herkesin yakındığı kedi umursamazlığından Nâzım büyük bir övgüyle söz ederken insan bencilliğini ön plana çıkarır: ‘Yaptıklarımı kötü buluyorsan, niçin beni kapı dışarı etmezsin? Çünkü tavan arasında fareler var. Geceleri seni uyutmuyorlar. Onları tutayım diye besliyorsun beni. Sonra karşında mırıl mırıl dolaşmam hoşuna gidiyor. Gözünü eğlendirmem için bana ciğer verdiğini bilmiyor muyum sanki? Hem tavan arasındaki fareleri tutayım, hem gözünün eğlencesi olayım, sonra da bana ciğer alıyorsun diye bir de yaltaklanayım mı? Tekirim ne vakit bana böyle karşılık verse, ben ona diyecek söz bulamam. Anlarım ki, belki de böyle düşündüğü için onu seviyorum.’”