25.09.2019 - 20:58 | Son Güncellenme:
AA
Yazar Musa Anter'in 1992'de öldürülmesi ve AK Parti Mardin Milletvekili Orhan Miroğlu'nun yaralanmasına ilişkin bazı eylemlerden sorumlu tutulan "Yeşil" kod adlı Mahmut Yıldırım da dahil olmak üzere 18 sanık hakkındaki davanın duruşmasına devam edildi.
Ankara 6'ncı Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmaya sanık ve müşteki avukatları ile 1992'de Tunceli'de kaçırılarak öldürülen sağlık görevlisi Ayten Hasan Öztürk'ün babası katıldı. Gelen evrakların okunmasından sonra taraflara söz verildi.
Müşteki Öztürk, kızının öldürülmesinden sonra yıllardır mahkeme kapılarında eşiyle adalet aradığını söyledi.
Duruşmada, Sesli ve Görüntülü Bilişim Sistemi (SEGBİS) aracılığıyla tanık olarak dinlenen gazeteci Nedret Ersanel, Musa Anter cinayetinin ardından Diyarbakır'a giderek olaya ilişkin araştırma yaptığını, Ankara'ya dönüşte dönemin OHAL Valisi Ünal Erkan ile uçakta karşılaştığını söyledi.
Bunun üzerine röportaj yaptığı Erkan'ın kendisine, "Bu olayı kimin yaptığını biliyoruz." dediğini aktaran Ersanel, bu röportajın yer aldığı haberlerin kupürlerini sundu.
Ersanel'in ardından dönemin OHAL Valisi Erkan duruşmaya katılarak tanık olarak dinlendi.
"Ersanel'i tanımıyorum"
"Yeşil" kod adlı sanık Mahmut Yıldırım ve PKK itirafçısı sanık Abdulkadir Aygan'ı tanımadığını ifade eden Erkan, Ersanel'in aktardığı diyalogu hatırlayamadığını iddia etti.
Ersanel'i tanımadığını vurgulayan Erkan, "Tanıyorsam gavur olayım. Böyle bir şey de asla söylemem. Zaten bilsem, bölge valisi olarak 'katili yakalayın' derim." dedi.
Anter cinayetinin nasıl işlediğine ilişkin de bilgi veren Erkan, "Musa Anter ve Orhan Miroğlu, bir otelde iki gün kalmışlar. Yanlarında üçüncü bir kişi daha var. Bu kişi, onları taksiye bindirmiş. Daha sonra taksinin önü çıkmaz bir sokakta kesilmiş ve onları vurmuşlar, bu cinayet çözülecekse o üçüncü kişi bulunmalı. Bu kişiyi, o iki kişiye sorun." şeklinde beyanda bulundu.
Ünal Erkan, ifadesinin ardından sanık ve müşteki avukatlarının sorularını yanıtladı.
Bir avukatın "Sizin döneminizde birçok faili meçhul cinayet oldu. Milletvekili Mehmet Sincar öldürüldü. Hiç merak etmediniz mi?" sorusuna Erkan, "Bunları niye merak etmemeyim? Benden önce de vardı sonra da oldu. Bölge valisi olarak ne yapılması gerekiyorsa yaptım." cevabını verdi.
Erkan, "Buraya gelen herkes üç maymunu oynuyor. Siz en yetkili kişisiniz, bunları bilmeniz gerekmez mi?" sorusuna da, "Saklıyorsam Allah beni kahretsin." diyerek tepki gösterdi.
Erkan, avukatların JİTEM hakkındaki sorularına ise, "JİTEM ile ilgili bilgi alacağınız kişi ben değilim." karşılığını verdi.
"Toroslardan bazıları suça karışmış olabilir"
Musa Anter'in oğlu Dicle Anter de babası ve o dönem öldürülen bazı kişilerin cinayetinde beyaz renkli Toros marka araçların kullanıldığını, bunlarla ilgili araştırma yapıp yapmadıklarını sordu.
Bunun üzerine Erkan, "Devlet her yıl bölge valiliğine bütçe yapar. 'Bu sene alınacak otolara ihtiyacı olan kuruluşları bildirin' der. Bütün birimlere sorar. Ben de bütçede alabileceğim kadarını aldırırım. O sene beyaz Toros verdiler. Başka renk vermediler. Bunlardan bazıları suça karışmış olabilir. Bunu araştıracak ben değilim. Her ilden sorumlu asayiş birimleri var. Bize olaylarla ilgili bunlardan gelen bilgiler olur." ifadelerini kullandı.
"Ayten Öztürk işkenceden öldü"
Daha sonra Ayten Öztürk'ün öldürülmesine ilişkin emekli astsubay Hüseyin Oğuz tanık olarak dinlendi.
Öztürk'ün Elazığ'daki JİTEM biriminde gördüğü işkence nedeniyle öldüğünü öne süren Oğuz, "Bununla ilgili görgüm yoktur ancak ben sıradan bir istihbaratçı değilim. Bize o dönemde birçok istihbarat gelirdi. Ayten Öztürk'ün öldürülmesi olayını sanıklardan Abdulkadir Aygan bana bizzat anlattı. Aygan, PKK itirafçısı olduğu için kendini ispatlamak için bu eylemi yaptıklarını söyledi. Aygan'ın yanında Mesut Mehmetoğlu'nun da olduğunu biliyorum. 'Yeşil' kod adlı Mahmut Yıldırım var mıydı bilmiyorum. Yıldırım'ın, Mehmetoğlu ile çok sıkı ilişkileri olduğunu bilmeyen yok." beyanında bulundu.
Oğuz, avukatlarının soruları üzerine, JİTEM'de PKK ile mücadele edenlerin yanı sıra illegal eylemleriyle devleti zor durumda bırakanların da olduğuna dikkati çekerek, "Bu tür olayların aydınlatılması isteniliyorsa, olayın meydana geldiği bölgenin jandarma karakolunun başındaki kişinin ifadesini alınması yeterli. Bu, bu kadar basit." dedi.
Tanıkların beyanlarının ardından sanık ve müşteki avukatlarının taleplerini alan mahkeme, duruşmayı 25 Aralık'a erteledi.