12.01.2011 - 13:35 | Son Güncellenme:
SİNA KOLOĞLU YORUMLUYOR...
RTÜK bugün 'Muhteşem Yüzyıl'ı tartıştı. RTÜK diziye, 3984 Sayılı Yasanın 4. Maddesinin, "Yayınların toplumun millî ve manevî değerlerine ve Türk aile yapısına aykırı olmaması"na ilişkin (e) bendine aykırılık gerekçesiyle uyarı cezası verildi.
RTÜK şöyle bir açıklama yaptı; Radyo ve Televizyon Üst Kurulunun bugünkü (12 Ocak 2011) haftalık toplantısında, Show TV’de geçen hafta yayımlanmaya başlanan ve tepkilere neden olan Muhteşem Yüzyıl adlı dizi filmle ilgili hazırlanan uzman raporu da gündeme alınarak değerlendirilmiştir.
Yapılan değerlendirmeler sonucunda, söz konusu dizi filmde 3984 Sayılı Yasanın 4. Maddesinin “Yayınların toplumun millî ve manevî değerlerine aykırı olmaması”na ilişkin (e) bendinin, tarihe mal olmuş bir şahsiyetin mahremiyeti konusunda gerekli hassasiyet gösterilmemek suretiyle ihlal edilmiş olduğuna ve ilgili yayın kuruluşunun 3984 Sayılı Yasanın 33. Maddesi gereğince uyarılmasına karar verilmiştir'.
2.BÖLÜM FRAGMANI:
İLK RAUND DİZİ KALKSIN DİYENLERİN OLDU! Bu ne anlama geliyor; dizimiz yükümlülükleri yerine getirmediği taktirde bu yayın kuşağında açık özür dilemesi talep edilecek.
Aykırılığın tekrarı halinde bir ila on iki kez arasında durdurma cezası alacak. Dizinin gelen 'şikayet talepleri' doğrultusunda ceza aldığı belli. Ve bu dizi devam ettiği süre içinde şikayetler durmayacak.
RTÜK ceza bombardımanına tutulmaya devam edecek. Görülen bu. Yani diziyi bitirtme kararı alanlar susmayacak bitene kadar. RTÜK ikinci bir ' şikayet bombardımanı' karşısında 33. maddeyi yürürlüğe koyar mı? Onuda zaman gösterecek. Yani ilk raund 'dizi kalksın'cıların oldu diyebiliriz.
RTÜK ÜYESİ ALP: KURULUN CEZALANDIRICI ALGISI PEKİŞİYOR
Radyo ve Televizyon Üst Kurul Üyesi Hülya Alp, Muhteşem Yüzyıl dizisine ilişkin yaptığı açıklamada, "Düzenleyici kurullar, günümüz dünyasında artık geliştirici kurul olarak isimlendiriliyor ya da işlev görüyorlar. Sektörün gelişmesine olanak tanıyacak düzenlemeleri geliştirmek bizim de görevimiz. Bir diziyi yalnız şikayetler yönünden değerlendirip, müeyyide uygulamaya kalkmak, ne yazık ki Radyo ve Televizyon Üst Kurulu’nun denetleyici ve cezalandırıcı kurul olma algısını pekiştirmektedir" dedi.
Alp, konuya ilişkin yaptığı yazılı açıklamada RTÜK’ün "Muhteşem Yüzyıl" dizisi hakkında aldığı kararı değerlendirdi. Alp şöyle dedi:
"Dizinin ilk bölümü, her şeyden önce giderek kalitesi yükselen Türk dizilerinin geldiği son noktayı ve yüksek yapım kalitesini işaret etmesi yönünden çok önemlidir. Yapımı zor ve maliyeti yüksek bir dönem filmi, senaryo, reji, kurgu, dekor, kostüm, makyaj ve rol performansı olarak yalnız Ortadoğu ya da orta Avrupa ülkelerinde değil dünyaya yapım ihraç etmekle ünlü BBC’de bile yayınlanabilecek bir başarıyı yakalamıştır.
Kuşkusuz bu yapım bir dokümanter hatta dökü-drama bile değil, bir dramadır. Dramaların ’görüntülü tarih dersi’ olarak algılanmalarına olanak da, gerek de yoktur. Tarihi dönemleri, tarihi kişilikleri konu edebilir fakat onları tüm yönleriyle ele alma inceleme, irdeleme zorunluluğunda olmaksızın bir ya da birkaç boyuttan oluşan bir güzergah içinde canlandırarak izletebilirler. Bu bağlamda, yozlaştırmamak koşuluyla tarihi gerçeklerin ayrıntıları ile bire bir örtüşme gibi bir misyonları da olamaz. Çünkü canlandırılan sahnelerdeki tüm ayrıntıları bilecek kadar tarihi veri elimizde ne yazıkki yoktur. Senaryo ve realizasyonunda yaratıcı ekiplerin hayal güçleri tam da bu noktada işe yarar. Kısaca biz ancak dönemsel dramaların, tıpkı dönemsel romanlarda olduğu gibi kendi gerçeklikleri ve kendi mahremiyetlerinden söz edebiliriz."
Kanuni Sultan Süleyman algısına da değinen Hülya Alp, "Dizinin ilk bölümünden yansıyan, sahip olduğumuz için kıvanç duyduğumuz Kanuni Sultan Süleyman algısına gelince; haksızlıklara, azınlık gruplarına karşı gösterilen ayrımcı ve adaletsiz tutuma izin vermeyen, ama verdiği cezaların infazında dahi duygusallaşacak kadar duygu yüklü, kuyumculuk taş işlemeciliği gibi işlerle rahatlayacak bir sanatçı, döneminin baskıcı geleneklerine rağmen din değiştirmiş bir yeteneği çok yakınında çalıştıracak kadar demokrat ve harem gerçekliğinin içinde ’şehvet düşkünü’ değil aşık olmak üzere bir kişiliktir" dedi.