04.03.2025 - 11:22 | Son Güncellenme:
ANKARA (DHA)-
Milli İstihbarat Akademisi'nin hazırladığı rapora göre; Almanya, 84 milyonluk nüfusu ve dünyanın en büyük 5 ekonomisinden biri olmasıyla Avrupa siyasetinde belirleyici bir aktör konumunda yer alıyor. Fransa ile birlikte Avrupa Birliği'nin (AB) 2 ana lokomotifinden biri olarak görülen Almanya'da yaşanan siyasi gelişmeler, sadece ülke içinde değil, Avrupa ve dünya genelinde de yankı uyandırıyor. Bu nedenle normal şartlarda 4 yılda bir yapılan genel seçimler uluslararası kamuoyu tarafından yakından takip ediliyor. Türkiye açısından da Almanya'daki gelişmeler ve özellikle seçim sonuçları büyük önem taşıyor. Bunun 3 temel nedeni bulunuyor; Almanya, Türkiye'nin AB üyelik müzakerelerinde en etkili ülkelerden biri, ülkede 3,5 milyonluk büyük bir Türk diasporası yaşıyor ve 2 ülke arasındaki ticaret hacmi 47 milyar doları aşarak Almanya'yı Türkiye'nin en büyük ticaret ortaklarından biri haline getirdi. Tüm bu unsurlar göz önüne alındığında; 23 Şubat 2025'te Almanya'da gerçekleşen erken genel seçimler, Türkiye'de de geniş yankı uyandırdı ve kamuoyunun yakın ilgisini çekti.
AŞIRIN SAĞIN YÜKSELİŞİ VE MERKEZ SOLUN ÇÖKÜŞÜ
23 Şubat seçimleri, Almanya açısından ciddi bir kırılma noktası oluşturdu. Bu kırılmanın en dikkat çekici boyutu, aşırı sağcı Almanya için Alternatif Partisi'nin (AfD) büyük bir sıçrama yaparak 2'nci parti konumuna yükselmesi oldu. 2021 seçimlerinde yüzde 10,4 oy oranına sahip olan AfD, bu seçimde oylarını 2 katına çıkararak yüzde 20,8'e ulaştı ve meclise 152 milletvekili göndermeyi başardı. Bu sonuç, AfD'nin artık marjinal bir hareket olmaktan çıkıp, sistem içinde etkili bir siyasi aktöre dönüştüğünü gösteriyor. CDU/CSU ve SPD gibi merkez partiler, AfD'yi dışlama politikalarını sürdürdüklerini açıklasalar da seçim sonuçları, aşırı sağın Alman toplumunun en az 5'te birinin desteğini aldığını ortaya koyuyor. Bu durum, geleneksel merkez partilerin mevcut siyasi paradigmayı gözden geçirmelerini ve değişen dinamiklere uygun yeni politikalar üretmelerini zorunlu kılıyor. Aksi takdirde AfD, bir sonraki seçimde yalnızca güçlü bir muhalefet partisi olmakla kalmayıp, koalisyon hesaplarının da merkezinde yer alabilir. Genel itibarıyla 2025 seçim sonuçları; Almanya'da sağ partilerin güçlendiğini, merkez solun zayıfladığını ve liberal siyasetin ağır bir darbe aldığını ortaya koyuyor.
SİYASİ VE TOPLUMSAL ÇATLAKLAR DERİNLEŞİYOR
Seçim sonuçları, Almanya'nın batı ve doğu ekseninde siyasi ve toplumsal olarak bölünmüş bir yapıya sahip olduğunu da gözler önüne seriyor. Ülkenin 3 Ekim 1990'daki birleşmesi öncesinde Batı ve Doğu Almanya olarak ayrılan bölgeleri, seçim haritasına da yansıyor. Batı Almanya sınırları içindeki şehirlerde CDU/CSU büyük oranda başarılı olurken, eski Doğu Almanya bölgesinde AfD'nin oy oranlarının oldukça yüksek olduğu görülüyor. Bu durum, Almanya'nın siyasi ve toplumsal bütünleşme sürecinin henüz tamamlanmadığını ve bölgesel ayrışmanın sürdüğünü gösteriyor.
AB'NİN GELECEĞİNDE ALMANYA'NIN ROLÜ
Almanya'yı dış politika açısından da oldukça zorlu bir süreç bekliyor. ABD'de Donald Trump'ın yeniden seçilmesi Berlin-Washington hattında gerilimi artırma potansiyeli taşırken, NATO içindeki yük paylaşımı tartışmaları da Almanya'nın stratejik kararlarını etkileyebilir. Öte yandan Almanya'nın Avrupa Birliği içindeki yönlendirici rolü, AB'nin genişleme ve derinleşme süreçleri açısından kritik bir unsur olmaya devam ediyor. Tüm bu gelişmeler, Almanya'nın yeni siyasi tablosunun sadece ülke içinde değil, Avrupa'daki güç dengeleri üzerinde de belirleyici olacağını gösteriyor. AB'nin genişleme ve derinleşme politikalarında yaşadığı sorunların aşılması içinse Almanya ve Fransa'nın geçmişte olduğu gibi yeniden birlikte inisiyatif alması gerekiyor. Zira AB'nin kurulmasına giden süreç, aslında bu 2 ülke arasındaki tarihi rekabetin dizginlenmesi üzerine inşa edildi. Sahip oldukları siyasi ve ekonomik güç nedeniyle ilk günden beri AB'yi domine eden Almanya ve Fransa'nın destek vermediği hiçbir proje başarıya ulaşamadı. AB'nin genişlemesi ve derinleşmesi konularına farklı önceliklerle yaklaştıkları görülüyor.
ALMANYA'DAKİ TÜRK DİASPORASI
Almanya'daki 23 Şubat 2025 seçimlerinde, 53 Türk kökenli aday partilerin listelerinde yer aldı ve 19'u Federal Meclis'e girmeyi başardı. Bu sonuç, Türk toplumunun siyasi temsilinin az da olsa arttığını gösteriyor. Ancak sol partilerde daha fazla temsil edilen Türk kökenli siyasetçiler, sağ partilerin göçmen kökenlilere yönelik katılım engellemeye devam ettiğini ortaya koyuyor. Diğer taraftan çifte vatandaşlık meselesi seçimlerde önemli bir yer tuttu. Almanya'daki Türk kökenliler, 2024'te yürürlüğe giren yeni Vatandaşlık Yasası ile çifte vatandaşlık hakkını kazanmıştı. SPD, çifte vatandaşlık hakkının geri alınmayacağını vurgularken, CDU/CSU farklı tutumlar sergiledi. CDU/CSU'nun çifte vatandaşlık konusunda sergilediği tutarsız yaklaşım özellikle Müslüman kökenli göçmenler arasında güven kaybına yol açtı ve bu kitlenin sol partilere yönelmesine neden oldu. Bu gelişmeler, Türk diasporasının Almanya'daki siyasi arenada daha fazla görünür olacağını ve çifte vatandaşlık hakkının ilerleyen yıllarda daha fazla tartışılacağını gösterdi.
TÜRKİYE-ALMANYA İLİŞKİLERİ
Almanya'nın yeni dönemde iş birliğini artırabileceği ülkeler arasında Türkiye geliyor. Zira Türkiye, iç siyasette istikrarlı bir yönetime sahip olduğu gibi dünya siyasetinde yaşanan gelişmeleri de farklı boyutlardan okuyabilme ve kendini uluslararası sistemin radikal dönüşümlerine hızlı adapte edebilme özelliklerine sahip bir ülke. Ancak Ankara'nın Berlin'le ilişkilerinde tehdit olarak algıladığı konularda yeni hükümetin, yeni dönemde müspet bir adım atmasına pek ihtimal verilmiyor. Almanya'nın AB ile Türkiye arasındaki Gümrük Birliği'nin güncellenmesi ve Türk vatandaşlarına vize serbestisi uygulanması konularında inisiyatif almasının, ekonomik ve toplumsal ilişkilerin güçlenmesine katkı sağlaması bekleniyor.