Gündem‘Milletin gözü önünde oldu’

‘Milletin gözü önünde oldu’

05.07.2018 - 01:30 | Son Güncellenme:

28 Şubat davasının gerekçeli kararı açıklandı. Kararda 28 Şubat için, ‘küresel darbe’ tanımı yapılarak küresel etkilerinin dünyanın diğer bölgelerinde halen devam ettiği kaydedildi.

‘Milletin gözü önünde oldu’

28 Şubat davasının gerekçeli kararında, davanın Fetullahçı Terör Örgütü’nün (FETÖ) kumpasının sonuncusu olduğu, Türk Silahlı Kuvvetleri’nden (TSK) ihraç edilen Tamer Tatar’ın verdiği CD5’ten elde edilen belgelerin sahte olduğu, irticanın FETÖ olduğu ve sanıkların da FETÖ ile mücadele ettiği savunmaları savunma hakları kapsamında değerlendirilerek, “Türk milletinin gözü önünde bütün açıklığı ile gerçekleşen olaylar ile hukuken geçerli kabul edilen deliller ile sanıkların bu yöndeki savunmalarına itibar edilmemiştir” denildi.

Haberin Devamı

Kararda, 28 Şubat için, “küresel darbe” tanımı yapılarak, küresel etkilerinin dünyanın diğer bölgelerinde hâlâ devam ettiği kaydedildi. Kararda, 28 Şubat döneminden önce gerçekleşen, Muammer Aksoy, Çetin Emeç, Turan Dursun, Bahriye Üçok cinayetleri, Sivas Madımak katliamı, Erzincan Başbağlar köyünde 33 köylünün kurşuna dizilerek öldürülmesi 28 Şubat’a bağlandı.

Çarpıcı ayrıntılar

Ankara 5. Ağır Ceza Mahkemesi’nin aralarında dönemin Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral İsmail Hakkı Karadayı, Genelkurmay 2. Başkanı emekli Orgeneral Çevik Bir, Genelkurmay Harekât Başkanı emekli Orgeneral Çetin Doğan ve eski YÖK Başkanı Prof. Dr. Halil Kemal Gürüz’ün de aralarında bulunduğu 21 sanığın müebbet hapis cezasına çarptırılmasına ilişkin gerekçeli kararından çarpıcı ayrıntılar yer aldı.

Haberin Devamı

3 bin 833 sayfalık gerekçeli kararda, Refahyol hükümetinin istifa ettirilmesi ile faillerin eylemleri arasında illiyet (nedensellik) bağı bulunduğu, faillerin fikir ve eylem birliği içinde ve bir organizasyon dahilinde atılı suçu işledikleri belirtildi.

“Hükümeti cebren ıskat veya vazife görmekten cebren men etme eylemini gerçekleştirmek üzere, bir kısım sanıkların önceden gizlice ittifak etmiş oldukları anlaşılmaktadır” denilen kararda, Batı Çalışma Grubu’nun (BÇG) faaliyetleri sonrasında, 54. Hükümet’in 18 Haziran 1997’de istifa etmek zorunda kalmasının ardından, BÇG’nin yazışmalarında ve mesaj formundaki gizlilik derecesinin, “gizli”den “hizmete özel” gizlilik derecesine düşürüldüğü kaydedildi.

Kararda, hakkında mahkumiyet kararı verilen dönemin Genelkurmay Başkanlığı Genel Sekreteri emekli Orgeneral Erol Özkasnak’ın, BÇG’nin oluşturulması için sanık Çetin Doğan ile resmi yazışmalar yaptığı ifade edildi. Özkasnak’ın hükümet aleyhine yürütülen illegal faaliyetler kapsamında, yakınları aracılığıyla dönemin Başbakanı Necmettin Erbakan’ın istifa etmesi için haber gönderdiği aktarıldı.

4 Şubat 1997 tarihinde Sincan’ın işlek caddelerinde tankların ve zırhlı araçların yürütülmesinin hükümeti düşürmeye ve devirmeye elverişli bir eylem olarak kabul edildiği belirtilen kararda, sanık Çetin Saner’in, dönemin İçişleri Bakanı Meral Akşener’e, BÇG belgelerini açıkladığı için, “Söyle o kadına, çırılçıplak soyarız, avanesi ile birlikte İçişleri Bakanlığı önünde bir yağlı kazığa oturturuz” dediği, bu sözleri söylediğini kabul ettiği belirtilerek, “Bu sözleri İçişleri Bakanı’na söylemesinin nedeninin Batı Çalışma Grubu’nun belgelerinin kamuoyuna açıklanmasından dolayı olmasına rağmen ifadesinde özetle silahlı kuvvetlerin darbe hazırlığında olduğunun sürekli etrafta yayılması nedeniyle yaptığını beyan ettiği” değerlendirmesine yer verildi.

Haberin Devamı

Gerekçeli kararda davanın, “kumpas” olduğuna ilişkin savunmalar da değerlendirildi. Kararda, şöyle denildi:

Belgeler var

“Haklarında dava açılan bu kişilerin kamu görevinde bulundukları sırada görevleri kapsamında ve görev sınırları içerisinde dava dosyasına çalıştıkları kurumlarından gönderdikleri belgelerden sanıklar aleyhine ve lehine belgeler bulunmaktadır. Dava dosyasına gönderilen bilgi ve belgeler sırf bunu gönderen kişiler hakkında FETÖ üyeliğinden dava açılmış olması nedeniyle hukuki geçersizlik sonucunu doğurmaz, bu konuda mahkememizce öncelikle haklarında FETÖ terör örgütü üyeliği nedeniyle dava açılan kişilerin çalıştıkları dönemde yapmış oldukları işlemlerin tamamının geçersiz olduğu yönünde herhangi bir yasal düzenleme bulunmamaktadır.”

Haberin Devamı

İmha tutanakları var

Sanıklar ve avukatlarının sahte olduğunu iddia ettikleri ve FETÖ’nün kumpas davalarında bilirkişilik yaptığı açığa çıkan Tamer Tatar’ın verdiği CD5’ten elde edilen belge asıllarının süreleri dolduğu için imha edilmeleri sebebiyle kurumlarınca teyit edilmediği kaydedilen gerekçeli kararda, şunlar kaydedildi:

“Ancak imha tutanakları gönderilerek konu, tarih, gizlilik derecesi, sayı ve ara numaraları ile aynı belgeler olduğunun tespit edildiği, zira olmayan belgenin imhasının mümkün olmadığı, CD5’ten elde edilen belgeleri düzenleyen Genelkurmay’da çalışan belgeyi düzenlemeye görevli ve yetkili kişilerin belgeyi kendilerinin düzenlediği yönündeki hukuken geçerli beyanları, imza bloğunda adı veya imzası olanlar sanıklar tarafından doğrulanan belgeler, birden fazla müşteki tarafından ibraz edilen belgeler, yine resmi kurumlar olan Genelkurmay Başkanlığı’ndan, MGK Sekreterliği’nden, Yüksek Öğretim Kurumu’ndan, TBMM Darbeleri Araştırma Komisyonu’ndan gönderilen belgeler, dava dosyasında bulunan delillerin hepsi CD’den elde edilmiş delliler de olmadığı, CD5’te yer alan sanıkların da ibraz ettikleri belgeler ile doğruluğu teyit edilmiş olup delil yönünden değerlendirme yapılmış ve hükme esas alınmıştır.”

Haberin Devamı

Yüce Divan itirazı

Bazı sanıkların suçun görev suçu kapsamında kaldığı ve Yüce Divan sıfatıyla Anayasa Mahkemesi’nde yargılanmaları gerektiğine ilişkin itirazları konusunda, “Hiçbir görev hiç kimseye suç işleme hak ve ayrıcalığı vermez. Atılı suç, askeri suç olmadığı gibi Anayasa’nın 148/7. maddesinde belirtilen istisnai hüküm içinde ve görevleri ile ilgili bir eylem de değildir” değerlendirmesinde bulunuldu.

‘FETÖ ile mücadele’ ettik’ gerçek değil

Sanıklar ve müdafiilerinin irticanın FETÖ olduğu ve FETÖ ile mücadele edildiği yönündeki savunmalarıyla ilgili ise şu ifadelere yer verildi:

“Öncelikle suç tarihinde irtica ile mücadele adı altında yapılan işlemlerde genelde kişilerin namaz kılıp kılmadığı, eşinin veya ailesinin başörtüsü takıp takmadığı, alkol alıp almadığı, eşiyle birlikte sosyal etkinliklere katılıp katılmadığı vb gibi şekli kriterlere bakıldığı, FETÖ terör örgütü üyelerinin silahlı kuvvetler içerisinde ve diğer kritik kurumlarda kamuoyunda da bilindiği üzere eşlerine bilerek başörtü taktırmadıkları, sosyal etkinliklerde özellikle alkol kullanmak suretiyle kendilerini gizledikleri böylelikle sanıkların sadece irtica ile ilgili olarak şekli hususlara bakarak FETÖ terör örgütü üyeleri dışında diğer milli ve manevi değerlere bağlı olan personeli irticacı olarak değerlendirerek haklarında tutanak düzenleyerek işlem yaptıkları anlaşılmış, dolayısıyla FETÖ terör örgütü üyeleriyle suç tarihi itibariyle mücadele edildiği yönündeki savunmalarının gerçeği yansıtmadığı gibi, meydana gelen olaylar ve yapılan eylemler Türk milletinin gözü önünde gerçekleşip açıkça FETÖ terör örgütü üyelerine yönelik olmadığı ortada olup, belgelerde Fetullah Gülen isminin geçmesinin bu kişiler ile mücadele edildiği anlamına gelmeyeceğinden bu kişiler ile mücadele edilmediği anlaşılmış, bu yöndeki beyanlar, savunma kapsamında değerlendirilmiştir.”