16.11.2016 - 02:30 | Son Güncellenme:
Mine Özdemir
Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) Türkiye genelinde 54-66 aylık çocukların okul öncesi zorunlu eğitim kapsamına alınmasına hazırlanıyor. Okul öncesi eğitimde 5 yaşta yüzde 67 olan okullaşma oranının 2019’a kadar yüzde 100’e çıkarılması hedefleniyor. MEB, bu konuda çalışmalarını hızlandırdı. Okul öncesi zorunlu eğitim, eğitim bölgelerinden seçilecek okullarda, pilot uygulama olarak başlatılacak. Akademisyen ve öğretmenlerden oluşan komisyon da eğitim müfredatı ve materyal çalışmalarını yürütüyor. Bu çerçevede gerekli olan derslik ihtiyacının giderilmesi için 336 adet çelik konstrüksiyondan oluşturulan mobil sınıf planlaması yapıldı.
59 ilde uygulanmıştı
Ak Parti iktidarında okul öncesi eğitimin zorunlu olması hep gündemdeydi. İlk adımlar, 2009-2011 yılları arasında Milli Eğitim Bakanlığı yapan Nimet Çubukçu döneminde atılmıştı. 59 ilde okul öncesi eğitimin zorunlu olması yönünde karar alınmıştı. Daha sonra 2010 Milli Eğitim Şurası’nda tüm illerde 1 yıl okul öncesi olmak üzere 4+4+4 eğitim modeli getirilerek zorunlu eğitimin 13 yıla çıkarılması önerilmişti. Ancak Bakanlık okul öncesi eğitimi dışarıda tutarak zorunlu eğitimi, 12 yılla sınırlandırdı. Bugün, okul öncesinin zorunlu eğitim kapsamına alınması hedefleniyor. MEB’in bu hedefini İstanbul’da 10 yıl İl Milli Eğitim Müdürlüğü yapan ve okul öncesi eğitimin yaygınlaştırmasına yönelik çalışmalarda yer alan Ömer Balıbey’e sorduk.
‘Devamlılık olmalı’
Okul öncesi eğitimin zorunlu eğitim kapsamına alınacak olmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?
MEB’in yaptığı çalışma çok önemli. Nimet Çubukçu zamanında da böyle bir çalışma yapıldı. 59 ilde okul öncesi eğitim zorunluya yakın hale getirildi. Sonra uygulamadan vazgeçildi. Bu çalışma daha sonra devam ettirilseydi bugün yüzde 100’e ulaşılırdı. Bundan sonra gelen Bakan bu politikayı değiştirirse yapılan proje yarım kalmış olur. Devamlılık olmalı.
Uygulama nasıl olmalı?
Geri kalmış bölgelerde, dezavantajlı ailelerin çocukları okul öncesi eğitimden faydalanmalı. Hatta çocuklarımızın ihtiyaçlarını devlet karşılamalı. Ayrıca 4-6 yaş grubundaki çocukların gittiği anaokullarının çok iyi denetlenmesi gerekiyor. Bir yıl, pilot okullarda özellikle geri kalmış mahallelerdeki ekonomik durumu müsait olmayan aileler üzerinde uygulanması lazım.
n Bu durumda derslik sayısı yeterli mi? Özel okullarla ilgili çalışmalar konusunda ne düşünüyorsunuz?
Yerde mantar biter gibi özel anaokulu açılıyor. Bunların takip edilmesi lazım. Özel okulların teşviki çok önemli. Dağıtılan ücretsiz kitaplardan sonra MEB’in yaptığı en önemli işlerden biri özel okullara teşvik için öğrenci başına para vermesi oldu. Bu eğitimin niteliğini artırıyor.
Anaokuluna giden bir adım önde
Çocuğun hem hayatta hem de eğitiminde başarısını artıran okul öncesi eğitim, hiperaktivite, otizm gibi özel durumu olan çocukların eğitiminde de önemli rol oynuyor. Uzmanlar, anaokuluna başlamak için 3 yaşın uygun olduğuna dikkat çekiyorlar. MEB’in açıklamalarından yola çıkarak, anaokulu yöneticilerine okul öncesi eğitimin önemini sorduk...
Çocuğun zihinsel, dil, sosyal, duygusal ve kas gelişiminin ilk 6 yılda şekillendiğini belirten Düş Bilginleri Beylikdüzü Anaokulu Kurucusu Dr. Yüksel Yeşilbağ, bu yıllarda çocuğun aldığı uyaranlar ne kadar çok olursa gelişiminin de o kadar destekleneceğini söylüyor. Yine bu dönemde kişiliğin de geliştiğini ifade eden Yeşilbağ, kendi kararlarını kendi verebilme, karar alırken sonuçlarını düşünebilme, başkalarının haklarına saygı gösterebilme, bağımsız davranabilme, kendine güven duyma gibi birçok becerinin küçük yaşlarda öğrenildiğine dikkat çekiyor.
Özel Bahariye Anaokulu Kurucusu Şaban Yaylacı ise çocuğun temel alışkanlık ve yaşam becerilerini kazanmış olduğu grup içinde kendini ifade edebilecek psikolojik olgunluğa eriştiği 3 yaşın anaokulu için en uygun dönem olduğunu vurguluyor.
Anaokulu, bakımevi değil
Anaokuluna, oyun oynanan yer olarak bakıldığını belirten Şaban Yaylacı, anaokulunun “Kreş, bakımevi, çocuk yuvası” olmadığını, MEB’in okul öncesi programı nda faaliyet gösteren Çocuk Gelişimi ve Eğitimi konusunda eğitim almış eğitimciler ile çocukların yeteneklerini keşfetmeyi ve geliştirmeyi amaç edinmiş kurumlar olduğunu belirtiyor. Yaylacı, anaokullarında çocuk eğitiminde Reggio Emilia, Montessori, Woldorf, High-Scope ve MEB müfredatına uygun Değerler Eğitimi gibi modellerin uygulandığını dile getiriyor. Çocukların paylaşma, arkadaşlık kurma, yemek ve tuvalet kültürü gibi yüzlerce beceriyi okulda öğrendiğine değinen Yeşilbağ, anaokulunun bu öğrenmeyi hızlandırdığına değiniyor. Yaylacı ailelerin anaokulu seçerken şunlara dikkat etmelerini öneriyor:
Kadrolar deneyimli olmalı
Mutlaka MEB’e bağlı olmalı.
Mutfak ve tuvalet temizliği önemli.
Kurucu ve yöneticinin aynı kişiler olmasına, okul kurucusunun eğitimci olmasına dikkat edilmeli. Eğitim kadrosu deneyimli, güler yüzlü, çalışkan olmalı.
Sınıf düzeni, materyaller, bunların kullanımı ve sistemli olması önemli.
Okul ortamı güvenilir, huzurlu, kullanılan araç-gereçler çocuğun sağlığı açısında uygun olmalı.
Yeşilbağ ise şunlara dikkat çekiyor:
Kaynaştırma eğitimi şart
Çocuğun bilişsel, sosyal ve duygusal gelişiminin gözlemlendiği anaokullarında, hiperaktivite, otizm gibi sorunlar da eğitimciler tarafından tespit edilebiliyor. Bir çocuğun otizmli olduğunun belirtilerinin bebeklikten itibaren anlaşılabileceğine dikkat çeken Şaban Yaylacı, konuşmadaki gecikme nedeniyle 2-5 yaş arasında ailenin durumu fark ettiğini dile getiriyor.
Hiperaktifliğin ilkokula başlama çağında fark edildiğini vurgulayan Yaylacı “Anaokulları, hiperaktif ve otizmli çocukların eğitilmesinde önemli rol oynar. Otizm sınırında olan çocuklara kaynaştırma eğitimi yapılarak, hiperaktif çocuklara ise bu konuda eğitim almış eğitimcilerle hizmet verilebilir. Bir çocuğun hiperaktif, otizm gibi durumları uzmanlar tespit edebilir. Otizmli çocuklara, özel eğitim ve rehabilitasyon merkezleri ile işbirliği yapılarak kaynaştırma yoluyla eğitim verilebilir” diyor.
Çocuğun kaç metrekarelik bir derslikte, kaç eğitimci ve çocukla bir arada bulunacağına dikkat edilmeli. Dersliklerin aydınlık, doğal havalandırmaya sahip ve yüksek olması gerekir.
Çocukların gelişimini destekleyecek psikolog, öğretmen gibi pozisyonlardaki kişiler tam zamanlı çalışanlar olmalı.
Özellikle uluslararası düzeyde geliştirilmiş eğitim programları uygulanmalı.
Pazarlama ve finansın kalbi İTÜ’de atacak
İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Yatırım Kulübü tarafından 5.’si düzenlenen Pazarlama ve Finans Zirvesi, 20-23 Kasım tarihleri arasında İTÜ Ayazağa Süleyman Demirel Kültür Merkezi’nde gerçekleşecek. Türkiye’nin en büyük öğrenci zirvelerinden biri olan Pazarlama ve Finans Zirvesi, 30’a yakın firma ile şehir içi ve şehir dışından 2 bine yakın öğrenciye ev sahipliği yapacak. Öğrenciler, etkinlikte pazarlama ve finans alanında kendilerini geliştirme fırsatı yakalarken düzenlenen workshop’larda firmaları yakından tanıyıp staj-iş başvurusu yapabilecekler. LÖSEV’in de yer alacağı zirvede, 20 Kasım’daki açılış gecesinde İTÜ Dans Kulübü’nün dans gösterisi ile Can Gox konseri, katılımcılara keyifli anlar yaşatacak. Öğrencilere sürpriz hediyelerin de verileceği zirvede yer almak isteyenler, www.pazarlamafinans.org adresinden başvurabilirler.
İzmir Ekonomi’den içmimarlıkta atılım
İzmir Ekonomi Üniversitesi (İEÜ) Güzel Sanatlar ve Tasarım Fakültesi İçmimarlık ve Çevre Tasarımı Bölümü, Uluslararası İçmimarlar/ İç Mekân Tasarımcıları Federasyonu’nun (IFI) eğitim üyeleri arasına katıldı. İçmimarlığın Birleşmiş Milletleri olarak tanımlanan federasyona eğitim üyeliği onaylanan İzmir Ekonomi Üniversitesi, içmimarlıktaki uzmanlığını uluslararası boyuta taşıdı. Ege Bölgesi’nin ilk üyesi olan İEÜ İçmimarlık ve Çevre Tasarımı Bölümü, Avusturalya, Singapur, Fransa, İngiltere gibi ülkelerin arasına katıldı. IFI üyeliğiyle ilgili bilgi veren İEÜ Güzel Sanatlar ve Tasarım Fakültesi İçmimarlık ve Çevre Tasarımı Bölüm Başkanı Doç. Dr. Deniz Hasırcı, “Üyeliğimiz, uluslararası içmimarlık platformunda tanındığımız anlamına gelir. Uluslararası ölçekteki gelişmelerden daha çok haberdar olacağımız, yakın ilişkiler içerisinde bulanacağımız bir süreç başladı” dedi.
Öğretmenlik sanatı Çevre’de tartışılıyor
Çevre Koleji’nin Öğretmenler Günü kapsamında yapacağı “Öğretmenler Sanatı” temalı etkinliğinde Milliyet gazetesi yazarı Abbas Güçlü, öğretmenlerle buluşacak. Kolejin konferans salonunda 18 Kasım 2016 Cuma günü saat 17.00’de gerçekleştirilecek söyleşide Abbas Güçlü, “Eğitim sistemi içerisine sıkışmış öğretmenler”, “Öğretmenlik bilim midir, sanat mı?”, “Sınav sistemleri doğru ölçüp değerlendiriliyor mu?” konu başlıklarını masaya yatıracak.
Bahçeşehir Sivas kampüsü açılıyor
Bahçeşehir Okulları, Sivas’a yapılan en büyük eğitim yatırımını gerçekleştirdi. İsmini Sivas Kongresi’nden alan Bahçeşehir Okulları 4 Eylül Sivas Kampüsü; Milli Eğitim Bakanı Dr. İsmet Yılmaz, BUEK Başkanı Enver Yücel ve Kurucu Mehmet Oflaz’ın katılımıyla 18 Kasım’da açılacak. Anaokulu, ilkokul, ortaokul ve sağlık meslek lisesinin yer alacağı kampüste, 1.100 öğrenci eğitim alacak.
Eğitim yatırımıyla ilgili konuşan Bahçeşehir Okulları 4 Eylül Sivas Kampüs Kurucusu Mehmet Oflaz, “Hem Türkiye hem de memleketim Sivas için birçok özel anlamı var bu yatırımın. İsmini ise Sivas Kongresi’nden alması bu yatırımı bizler için daha da anlamlı kılıyor” dedi. Sivas’taki çocukların artık eğitim almak için başka illere gitmek zorunda kalmayacağının altını çizen Oflaz, şunları söyledi: “Sivas’ın eğitim başarısını yükseltmek hedefiyle çıktığımız bu yolda inanıyorum ki öğrencilerimiz dereceleriyle bizleri gururlandıracaklar.”
Doğa Okulları, bilim dalında iki ödül aldı
Doğa Koleji öğrencileri 31. Mostratec Bilim Olimpiyatları’ndan iki ödülle döndü. Brezilya’da yapılan ve 1000’e yakın projenin yer aldığı yarışmada, Cevizlibağ Doğa Okulu 11. sınıf öğrencileri Yiğit Koçak ve Gaye Alara Özkaman, biyoloji öğretmenleri Gizem Türer’in bilimsel danışmanlığında hazırladıkları obeziteye ilişkin “Fight against obesity with newly detected herbal hormones” isimli projeyle dünya ikinciliği kazandı. Bursa Çekirge Doğa Okulu 12. sınıf öğrencisi Berat Karaduman da biyoloji öğretmeni Gizem Güler bilimsel danışmanlığında hazırladığı “Usage of Organic Wastes and Some Plants for Acne Bacteria Instead of Chemical Methods” başlıklı projeyle dördüncü oldu.
Beril, Kanada’dan üçüncülükle döndü
İki yaşında otizm teşhisi konan ve Ümran Baradan Güzel Sanatlar Lisesi 12. sınıf öğrencisi olan Beril Zorlu, geçen yıl olduğu gibi bu yıl da Kanada’da düzenlenen 6. ANCA Uluslararası Dünya Otizm Festivali’nde dünya üçüncüsü oldu. 16 yıl önce konan otizm teşhisinin ardından özel eğitim ve kaynaştırma eğitimine başlayan Beril, eğitim yaşamında hep “farklı” olduğu için sıkıntılar yaşadı. Ancak müziğe yeteneği ortaya çıkınca, 2011’de piyano derslerine başladı. Tüm parçaları duyarak öğrenen ve çalan Beril, geçen yıl da aynı festivalde dünya üçüncüsü olmuştu. Bu yıl 7’incisi düzenlenen ve 26 ülkeden otizmli sanatçıların katıldığı yarışmaya annesi Yeşim Zorlu ve müzik öğretmeni Dr. Orçun Berrakçay ile İZSİAD ve Doğan Metalurji’nin sponsorluğunda katılan Beril, festivalde “Genç Performans Sanatçısı” alanında ödül aldı.