İstanbul’da bebek acil hastalarını daha önce anlaştıkları özel hastanelerin yenidoğan ünitelerine sevk edip, ölümlerine neden olan “Yenidoğan Çetesi” nin yargılanmasına başlandı. Sanıklar haklarındaki iddialara yönelik savunma yapıyor.
İşte yaşanan tüm gelişmeler
Mahkeme verdiği aranın ardından 4 bebeğin ölümünden sorumlu tutulan doktor Dursun Eryılmaz sanık kürsüsüne geldi. Eryılmaz kürsüye geldiği sırada avukatı söz alarak, doktorlar için soruşturma izni alınması gerektiğini ancak soruşturma başında izin alınmadığını belirtti. Soruşturmanın usule aykırı olduğunu söyleyen avukat, müvekkili hakkında yargılamayı durdurma kararı verilerek tahliye edilmesini talep etti.
Mahkeme heyeti talebi değerlendirmek için salondan ayrıldı. Değerlendirmenin ardından yeniden salona gelen mahkeme savunmaların alındıktan sonra talebin karara bağlanmasına karar verdi.
Hayatını kaybeden Karaduman bebeğin de başka hastanede doğduğunu ve yer bulunamadığı için kendi hastanelerine geldiğini söyleyen Eryılmaz, “Damar yolu açıldı ve entübe edildi. Akraba evliliği olduğu için 24 saat içinde tüm tahlilleri istendi. Çocuk sabaha karşı ex oldu. 45 dakika canlandırma yapıldı. Nöbetçi doktor vardı başında. Bana hiç haber vermediler” dedi.
Diğer bebek Süleymanoğlu’nu hatırlamadığını söyleyen Eryılmaz, “Savcı da dosyayı bulamamış. Avukatım da arıyor. Bulduğunda daha net bir savunma yapabilirim. Anladığım kadarıyla bebek solunum sıkıntısı ile gelmiş yapılan testlerde kalp hastası olduğu ortaya çıkmış” dedi.
İddianamede iki hemşire arasında geçen bir telefon konuşmasında, “Şu bebek ex oluyorsa Dursun çıkmadan olsun akşam Galatasaray’ın maçı var” konuşması da sanığa soruldu. Sanık Eryılmaz, “Ben o hastanede belli saatlerde çalışıyordum. Bebek de zaten ben çıkmadan saat 14.00 sıralarında ex oldu” dedi.
“O HASTANENİN PROBLEMİ YÖNETİCİLERE SORMAK LAZIM”
Yine bir telefon konuşmasında, bebeklere müdahale etmek için gerekli malzemelerin olmaması da sanığa soruldu. Sanık doktor Dursun Eryılmaz ise, “O hastanenin problemi, hastane yöneticilerine sormak lazım” dedi. Karakoç bebeğin ölüm nedeni olarak iddianamedeki uzman raporunda, “Beslenme yetersizliği” yazdığını söyleyen Eryılmaz, “Bu rapor yüzünden bebeği aç bıraktılar diye linç edildik. Ama otopsi raporunda bebeğin bağırsağında delil olduğu ve beyin gelişim eksikliğinden olduğu yazıyordu” dedi.
Davanın 5’inci celsesinde ilk olarak ambulans şoförü tutuklu sanık Gıyasettin Mert Özdemir savunma yapmaya başladı. Suçlamaların hiç birini kabul etmediğini söyleyen Özdemir, “Ama hasta yönlendirme yaptığım için maddi kazanç sağladığımı da kabul ediyorum” dedi.
“KİMSE BU KURALI UYGULAMIYOR”
112’nin hastanelere nasıl sevk yaptığını detaylı bir şekilde anlatan Özdemir, “Hastanın yoğun bakım servisine gitme süresi 5-6 saati bulmaktadır. Hastanın bir an önce yoğun bakıma gitmesi için kimse pratikte bu kuralı uygulamamaktadır. Hastanın menfaati de bunu gerektirmektedir” dedi.
“AMBULANS BULAMAYINCA BENİ ARIYORLAR”
İstanbul’da bebek kuvözü olan ambulans sayısının 4 olduğunu söyleyen Gıyasettin Mert Özdemir, “Bu ambulanslar çocuğu alıp yoğun bakıma götürene kadar en az 4-5 saat geçiyor. Teoride olan kuralların pratikte uygulanmaması gerektiğinin takdirini size bırakıyorum. Ambulans ve yer bulamama durumunda beni arıyorlar. Bazı hastalara günlerce dahi yer bulunamadığı oluyor” dedi.
“Hasta bana ulaştığında tüm kamu hastanelerini aramış ama yer bulamamış oluyor” diyen sanık Özdemir, “112 ambulans şoförü olduğum için savcı Yavuz Engin tarafından hakkımda algı operasyonu yapılıyor” dedi
“DOSYA SADECE YENİDOĞAN İLE KISIRLAŞTIRILMIŞ”
Örgüt yöneticisi olarak suçlandığını söyleyen Özdemir, “Ama ben sadece Fırat Sarı’nın anlaşmalı olduğu hastanelere hasta göndermiyorum. Dosya sadece yenidoğan sevkleri ile kısırlaştırılmış. Ben erişkin hastalarla ilgili de yönlendirme yapıyorum. Yani konu sadece Fırat Sarı ile alakalı bir durum değildir. Ben örgüt yöneticisiysem doktorlara hemşirelere talimat vermem gerekir. Bu suçlama komiktir. En azından bana öyle gelmektedir” dedi.
Yapılan suçlamaların 112 sistemine zarar verdiğini söyleyen Özdemir, “Tüm 112 çalışanlarının da zan altında bırakıldığını düşünüyorum”
“10 BEBEĞİN ÖLÜMÜNDEN SUÇLANIYORUM AMA 1’İ İÇİN SAVUNMA YAPABİLİRİM”
Acil hastalarda doktorların zaman kaybı yaşamak istemediklerini anlatan Özdemir, “112’yi de mağdur etmemek için doktorlar adına hasta kabul ettiriyorlar. Ancak ben bu durumda doktorlardan maddi kazanç elde etmedim. Doktorlardan para almadım” dedi. Savcı Yavuz Engin’in kendisini 10 bebeğin ölümünden sorumlu tuttuğunu anlatan sanık, “Ben sadece bir bebekle ilgili savunma yapabilirim. Diğer 9 bebeklerle alakam yoktur” dedi.
“GEBEYE 4 SAAT HASTANE BULAMADILAR”
Bahsettiği 1 bebeğin de Kaya bebek olduğunu söyleyen Özdemir, “Kaya bebek de bir bebek sevki değil, gebe sevkidir. 28 haftalık bir gebe hastaneye gidiyor ve yüksek riskli gebe teşhisi koyuluyor. Gebe sevkleri sadece kamu hastanelerine yapılmaktadır. 112’ye bildiriyorlar ancak gebeye 4 saat boyunca uygun hastane bulunamıyor” dedi.
“112’DEN UMUDU KESİP BENİ ARADILAR HASTANE BULDUM”
İstanbul’daki hiçbir kamu hastanesinin gebeyi kabul etmediğini söyleyen Özdemir, “Kural gereği bu vaka ile ilgili özel hastanelerde yer araması yapılmamıştır. Bu vakanın durumu saatler geçtikçe kötüleştiği için bana hastane yetkilileri 112’den umudunu kesip bana ulaştılar. Ben de gebeye hastane buldum” dedi.
Kendisinin hastane bulduktan sonra transfer sürecinin başladığını anlatan sanık, “Benim yaptığım iş burada bitiyor. Ama yine de o kadar ağır suçlamayla, algı operasyonu ve kasıtlı bir şekilde savcı Yavuz Engin tarafından yapıldığını düşünüyorum” dedi.
“ÜSTÜME VAZİFE OLMAYAN BİR KONUDA KONUŞMUŞUM”
Mahkeme başkanı sanık Gıyasettin Mert Özdemir’in dinlemeye takılan bir telefon konuşmasını okuyarak, “Hastaların taburcu olmasından şikayet ediyorsun. Daha çok yoğun bakımda kalmalarını istiyorsunuz?” diye sordu. Sanık ise, “Üstüme vazife olmayan bir konu hakkında konuşma yapmışım. Yoğun bakım boş kaldığı için hasta var mı diye bana sordukları için öyle dedim” dedi.
“DOKTORUN HABERİ OLMADAN HASTA KABUL EDİLMEZ”
Doktorun haberi olmadan hasta kabul etmediklerini söyleyen Özdemir, “Doktorun haberi olmadan hasta kabul edilemez. Çünkü o doktorun kaşesi kullanılıyor. Adam yoğun bakıma girince kim bu hasta demez mi?” dedi.
Bir telefon konuşmasında Fırat Sarı’ya, “Taburcuları durdurmamız lazım diyorsun neden durduruyorsun? Taburcular senin yetkinde mi?” dediği sorulan Özdemir, “Bu konuşmaların işgüzarca olduğunu kabul ettim zaten” dedi.
SORUŞTURMA SAVCISINA “ART NİYETLİ” DİYEN SANIĞA MAHKEME BAŞKANINDAN SERT TEPKİ
Sanık Gıyasettin Mert Özdemir savunmasının birçok yerinde soruşturma savcısı Yavuz Engin hakkında iddialarda bulunan sanık son cümlesinde de savcı için, “Art niyetli” deyince mahkeme başkanı tepki gösterdi. Mahkeme başkanı; “Savcı neden art niyetli oluyor? Görevini yapmışsa bu art niyet mi? Görevini yapmak senin nazarında art niyet mi? Asıl savcı bu işin üzerine gitmezse art niyet olurdu” dedi. Duruşma savcısı da sanığa tepki göstererek, “Soruşturma savcısının adını vererek ithamlarda bulunuyorsun. Sen burada sanıksın varsa savunmanı yap. İthamlarla ilgili iddian varsa avukatın da var. Gider şikayetini yaparsın” dedi.
“112’DE ÇALIŞIYORSUN AMA ÇOK BOŞ VAKTİN VARMIŞ”
Sanık Özdemir savunmasında ambulans şoförlüğü dışında yaptığı işleri de anlattı. Bu sırada araya giren mahkeme başkanı; “Sen 112'de çalışıyorsun. Demek ki çok boş vaktin oluyor ki bu kadar iş yapıyorsun. TAG kullanıyordum, onu yapıyordum bunu yapıyordum diyorsun” dedi. Sanık ise, 112’de 12 saat çalışıp 36 saat izin yaptıklarını söyledi. Bunun üzerine de mahkeme başkanı, “Demek ki yapılmaması lazımmış. Biz nasıl çalışıyorsak, nöbet tutuyorsak... Demek ki 112'deki adam da çok yorulmuyor. Daha gazla iş yaptırmak lazım. Bir sürü konuşman var burada” deyince sanık, “Konuşmayı seviyorum” dedi.
Yenidoğan Çetesi davasında 47 sanığın yargılanmasına Bakırköy Adliyesi 21. Ağır Ceza Mahkemesi’nde devam ediliyor. Davanın dün görülen dördüncü oturumu tutuklu sanık Funda Özen’in savunmasıyla başladı.
Reyap Hastanesi’nde medikal muhasebeci olarak görev yaptığını belirten Özen’e, SGK faturalarını kendisinin kestiği ve sanık Hasan Basri Gök ile yaptığı telefon görüşmesinde “Ben tarihleri değiştirmiştim, hadi yine şanslısınız” şeklinde bir ifade kullandığı hatırlatıldı.
Tarihleri değiştirme yetkisi olmadığını söyleyen Özen, “Faturalarla oynamadım. Tıbbi bir bilgim olmadığı için tıbbi evrakla müdahale etmem mümkün değil. Yoğun bakımda çalışmadım ve hasta sevklerinin nasıl yapıldığını bilmem” şeklinde konuştu. Savcının “Hasan Basri sizin hastanenizde çalışmıyor, neden kendisini arıyorsunuz?” sorusuna, “Doktor çok yoğun olduğunda ya da ulaşamadığımda kendisiyle iletişime geçiyordum. Fırat Sarı, bu durumlarda Hasan Basri’ye sorabileceğimi söyledi” şeklinde yanıt verdi.
Ardından Esenyurt Belediyesi’nde Sağlık İşleri Müdürü olan tutuklu Renas Kılıç, savunma yaptı. Mahkeme Başkanı, Kılıç’a yönelik “112’ye başvuran hastaları usulsüz bir şekilde Reyap Hastanesi’ne sevk etmekle suçlanıyorsunuz, suçlamaları kabul ediyor musunuz?” sorusunu yöneltti. Kılıç, bu suçlamayı reddetti. Kılıç, Reyap Hastanesi sahipleriyle tanışıklığı olduğunu ve ihtiyaç duyduklarında kendisine yönlendirme yaptığını söyledi.
‘MENFAAT İÇİN DEĞİL’
Mahkeme Başkanı, Renas Kılıç’a, “Fırat Bey’in hastalarını takip etmen görevlerin arasında mı?” diye sordu. Kılıç, “Takip etmiyorum. Bana ulaştılar, Fırat Bey’e ulaşamamışlar, bu yüzden ben de ulaştım” yanıtını verdi. Medisense üzerinden yapılan para transferlerine ilişkin soruya da Kılıç, “Fırat Bey’e ben para gönderiyordum, onun bana gönderdiği tarih 2019’dur” dedi. Hasta sevkleriyle ilgili olarak, “Bana hasta yakınlarından talep gelirse, hastalar bize ulaşıyor. Hiçbir menfaat elde etmek için değil” şeklinde konuştu.
Mahkeme Başkanı’nın çapraz sorgu öncesi söyleyeceği bir şey olup olmadığını sorduğu Kılıç, şunları söyledi: “Sosyal medyada çıkan haberlerden dolayı masumiyet karinesine bakılmadı. Ben kamu zararı ile suçlanıyorum ama katil ilan edildim. Ben sadece belediyeyi zarara uğratmamış olabilirim. Bir amacım vardı, belediye başkanı olup insanlara yardım etmek istiyordum. Ben insanların arasına nasıl çıkacağımı düşünüyorum. Siyasi partiler, siyaset yapıyor biz burada katil damgası yiyoruz. Siyasi partiler erken seçimden dolayı bizim hayatımızla oynuyor. Siyasiler kendi aralarında siyaset yapıp, Sağlık Bakanlığı’nın bir açığı aranıyor. Filler tepişir çimler ezilir.” Duruşma savcısı Kılıç’a bu konuyla ilgili belediyenin hakkında idari bir işlemin yapıp yapmadığını sordu. Kılıç “Bana iletilen bir bir soruşturma yok, hala belediyedeyim. Maaşımın üçte ikisini şu an alıyorum” dedi.
Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığınca hazırlanan 1399 sayfalık iddianamede, sanık doktor Fırat Sarı'nın elebaşı olduğu suç örgütünün sevk ve idaresini sanık doktor İlker Gönen ile 112 Acil Çağrı Merkezi ambulans şoförü Gıyasettin Mert Özdemir'in yaptığı belirtiliyor. İddianamede, suç örgütünün esas amacının, işletmesini devir aldıkları yenidoğan yoğun bakım ünitelerinin 112 sevk sistemini bertaraf edip doluluğunu sağlamak, hastaların basamaklarıyla oynama yapıp, Sosyal Güvenlik Kurumundan (SGK) üst sınırda ödeme almak olduğu kaydediliyor.
Sanıklar tarafından hasta bebeklerin durumunun olduğundan daha ağır gösterildiği, olması gerekenden daha uzun süre yatışlarının sağlandığı belirtilen iddianamede, bu şekilde SGK'den yüksek ücret tahsil edildiği ve bazı hasta yakınlarından fazla para alındığı anlatılıyor.
Bebek hastaların uygun sağlık hizmeti almasını sağlayacak hastanelere sevki yerine şüphelilerin seçtiği, örgüt adına karlı görünen hastanelere yatırıldığı aktarılan iddianamede, karın çoğunun sağlık çalışanı olan örgüt üyesi sanıklarla paylaşıldığı ifade ediliyor.
Esas amacın, bebeklerin sağlık durumunun iyileştirilmesi değil maddi açıdan en fazla kazanç elde edilmesi olduğu iddianamede bildiriliyor.
CEZA İSTEMLERİ
İddianamede, sanıklar Fırat Sarı ve İlker Gönen için 10 bebeğin ölümü nedeniyle "kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi", "nitelikli dolandırıcılık" ve "suç işlemek amacıyla örgüt kurmak" suçlarından 10 kez, "resmi belgede sahtecilik" suçundan da 11 kez uygulanmak üzere toplam 177 yıl 6'şar aydan 582 yıl 9'ar aya kadar hapis cezası talep ediliyor.
Sanık Gıyasettin Mert Özdemir'in ise "kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi", "kişisel verilerin hukuka aykırı ele geçirilmesi", "kamu kurum ve kuruluşlarının zararına dolandırıcılık", "suç işlemek amacıyla örgüt kurma" ve "resmi belgede sahtecilik" suçlarından 180 yıldan 589 yıl 9 aya kadar hapisle cezalandırılması isteniyor. 8'i kadın 44 sanık hakkında da benzer suçlardan hapis cezaları öngörülüyor.
İddianamede, "dolandırıcılık" suçu işlenerek maddi menfaat temin edilen sorumlu hastaneler ve şirketler için de tüzel kişilere özgü güvenlik tedbiri uygulanması, bunların kapatılıp mal varlıklarına el konulması talep ediliyor.
Soruşturma kapsamında İstanbul'da 9, Tekirdağ Çorlu'da 1 hastanenin ruhsatı iptal edilmiş, bu hastanelerde tedavi gören bebekler ve hastalar ambulanslarla kamu hastanelerine sevk edilmişti.
Öte yandan yenidoğan çetesine ilişkin soruşturmayı yürüten Büyükçekmece Cumhuriyet Savcısı Y.E'yi makamında ölümle tehdit edenler de tutuklanmıştı.