GündemYenidoğan çetesinden ilk itiraf: SGK’dan daha fazla para almak için...

SON DAKİKA | Yenidoğan çetesinden ilk itiraf: SGK’dan daha fazla para almak için...

18.11.2024 - 18:02 | Son Güncellenme:

İstanbul’da bebek acil hastalarını daha önce anlaştıkları özel hastanelerin yenidoğan ünitelerine sevk edip, ölümlerine neden olan “Yenidoğan Çetesi” nin yargılanmasına başlandı. Sanıklar haklarındaki iddialara yönelik savunma yapıyor. Milliyet.com.tr muhabiri Damla Güler mahkeme salonundan canlı aktarıyor.

megaphone

CANLI AKTARIYORUZ

“ŞAHSEN YAPTIĞIM BAZI İŞLEMLERİ KENDİM ANLATTIM”

Savunmalara geçilen duruşmada ilk olarak tutuklu sanık hemşire Hakan Doğukan Taşçı dinlendi. Verdiği ifadede şahsen yaptığı birkaç işlemi kendisinin anlattığını söyleyen Taşçı, “Soruşturma aşamasında ifadelerimi verdim. Bazı konularda üzerime atılı suçları kabul etmiyorum. Özellikle ihmali davranışla kasten öldürme suçunu asla kabul etmiyorum. Sadece telefon tapelerinden hakkımda bilirkişi raporu düzenlenmiş” dedi.

“DAHA FAZLA PARA KAZANMAK İÇİN YILLARDIR EVRAKTA OYNAMA YAPILIYOR”

Diğer sanıklardan çoğunu sağlık sektöründe birlikte çalıştıkları için tanıdığını söyleyen Taşçı, “Dava birçok eylemden oluşuyor. Birçok suçlama var. Yapılan bazı usulsüzlükler var. Sadece bu hastanelerde yapılan şeyler değil. Ben 10 senedir bu sektördeyim. İlk işe başladığımda da sistem böyledir. Daha fazla kazanmak için evrakta oynama yapılıyor. Bu kurumların hepsi senede 10 kere denetleniyor. Nasıl oluyor da her denetlemeden geçiyor. Sisteme bakılırsa birçok hemşirenin, sekreterin bile şikayeti vardır” dedi.

“DOKTOR YOKKEN BEBEĞİN İYİLİĞİ İÇİN MÜDAHALE EDİYORUZ”

Bebek yoğun bakımlarında çoğunlukla doktor durmadığını söyleyen Taşçı, “Yıllardır bu yine böyle. Doktor olmadığında biz çocuğa müdahale etmek zorunda kalıyoruz. Ettiğimizde, ‘Neden ettin’ deniliyor. Biz o çocuğun iyiliği için müdahale ediyoruz” dedi.

“BENİM AİLELERDEN ALDIĞIM TEK KURUŞ YOK”

İddianamedeki tapelerdeki konuşmaları sorulan Hakan Doğukan Taşçı, “Benim ailelerden aldığım tek kuruş ücret yok. Parayı Hasan Basri alıyor. Olduğu gibi parayı Fırat Sarı’ya veriyor. O da kendi komisyonunu alıp gerisini hastaneye veriyor” dedi. Ölmek üzere olan bir bebeğin başka hastaneye sevki ile ilgili yapılan konuşmaya ilişkin ise Taşçı, “O hastanın sigortası yoktu. Kalp doktoru çocuğun ameliyat olmazsa yaşamayacağını söyledi. O konuşmada çocuğun acilen sevk edilmesi gerektiğini söyledim” dedi.

“DENETİMDE DOKTOR YETERSİZ OLDUĞU İÇİN BENİMLE KONUŞTULAR”

Hastaneye yapılan bir denetleme ile ilgili yaptığı telefon konuşması sorulan Hakan Doğukan Taşçı, “Eş zamanlı bir denetim oldu. Denetim sırasında ben kimseden talimat almadım. Denetim sonrası arkadaşımla yaptığım bir konuşmaydı. Ben hallettim dediğim kısım sözel olarak ikna etmeye çalıştığım olaydı. Yoksa her şey evrakta bellidir. Doktor yetersiz olduğu için hastalarla ilgili benimle konuşmayı tercih ettiler” dedi.

“Yoğun bakım sayılarında hep oynama yapılırdı. Maksimum hasta sayısı neyse evrağa da o kadar hasta olduğu yazılıyordu. Bunun her hastanede de böyle olduğunu duyuyordum”

'SGK’DAN DAHA FAZLA PARA ALMAK İÇİN...'

“Hasta 5 gün entübe kaldıysa 10 gün kaldığını yazıyorduk. SGK’dan daha fazla para almak için”

“ÇÖPE GİDECEK İLAÇLARI SATIP KOMİSYONUMU ALIYORDUM”

SGK’nın karşıladığı ve yenidoğan bebeklere verilmesi gereken bir ilacı sattıklarını kabul eden Taşçı, “Düşük haftalık bebeklerin kullanması gereken bir ilacı SGK karşılıyor. İhtiyacı olan hastaya vermemek gibi bir durum zaten olmadı. Onların fazlası ima ediliyordu. SGK bu ilaç için 8 bin 900 gibi para veriyor. Toplu alındığında indirim yapılıyor. Sağdan soldan bu ilaçların satıldığını duyduk. Fırat Sarı ile onu konuştuk. Sonrasında ilaçlar çöpe gitmesin diye Hasan Basri Gök hastanelerden bu ilaçları toplayıp bana getiriyordu. Ben de satışını yapıyordum. Komisyonumuzu alıyorduk. 3 kere bu satışı yaptık. 600 liraya satıyorduk”

“Benim SGK’yı dolandırmak gibi bir amacım yoktu” diyen Taşçı, “Sattığımız ilaçların çoğu arttırma yöntemi ile arttırıyorduk. Sonrasında ortaya çıkınca Fırat Sarı durdurdu” dedi.

“HASTANE YÖNETİMİ BU ÇOCUK ZATEN ÖLECEK NEDEN YAŞATIYORSUN DEDİ”

Sigortası olmayan kalp hastası bir bebekle ilgili yaptığı telefon konuşması sorulan Hakan Doğukan Taşçı, “Ailenin parası yoktu. Kalp doktoru ameliyat olmazsa ölecek dedi. durumu aileye bildirdim. Aile, ‘yapacak bir şey yok paramız yok ameliyat yaptıramayız’ dedi. şansa çocuk 45 gün yaşadı. Hastane yönetimi de bana, ‘Bu çocuk çok masraflı zaten ailesinin parası yok neden yaşatmaya çalışıyorsun’ dediler. Ben de ilaç vermeye devam edeceğimi söyledim. Çocuk öldükten sonra da babaannesi beni aradı çocuğun cenazesinin verilmediğini söyledi. Yönetime sorduğumda para vermedikleri için cenazeyi vermediklerini öğrendim. Şok oldum ilk kez böyle bir şey duydum. Yönetimle konuştum. Bebeğin cenazesinin ailesine verilmesini sağladım” dedi.

“ÇEK FİŞİNİ GİTSİN” DEDİĞİ BEBEĞİN AİLESİNDEN TEŞEKKÜR MEKTUBU ALMIŞ

“Gözümün önünde öldü çocuk” şeklinde konuştuğu telefon konuşmasını anlatan Hakan Doğukan Taşçı, “Gece 3 civarında eskiden beraber çalıştığım hemşire bir arkadaşım beni aradı. 28 haftalık bir bebek olduğunu, sorumlu doktoruna ulaşamadığını, doktorun çek fişini gitsin dediğini söyledi. Görüntülü aradı beni yardım istedi. Hasta kötüydü. Kalbi durmuştu. Telefondan yardımcı olmaya çalıştım. O çocuk orada öldü. Aile bu durumu bilmiyordu. Aileye durumu öyle bir anlatmışlar ki aile hastaneye teşekkür mektubu yazmış. Onu öğrenince çok sinirlendim. Batuhan beni aradığında yanında kimse yoktu. Tek başına müdahale etti” dedi.

“BEBEĞİN ÖLDÜĞÜNÜ ANLAMAMIŞLAR BEBEK BUZ GİBİ VE KASKATIYDI”

Söz konusu hastanelerden birinde hayatını kaybeden siyahi bebek Michelle Nwando Opar’ın ölümünü anlatan Taşçı’nın anlattıkları kan dondurdu. Fırat Sarı’nın kendisini arayarak durumu iyi olan siyahi bir bebek hastanın kendi hastanesine sevk edilmesini istediğini anlatan Taşçı, “Hastane yönetiminden de bana hastanın iyi olduğunu ve sigortası da olmadığını söylediler. Ben de hastayı karşıladım. Çocuk entübasyon aleti ile boğuşuyordu. Fırat Sarı bana hastaya vermem gereken ilaçları söyledi. Ben de gece vardiyasında olan arkadaşlara teslim ettim. Sabah telefonum çaldı. Bebeğin iyi olmadığını söylediler. Ben de hemen hastaneye gittim. Kuvözün kapağını açtığım anda bebeğin öldüğünü anladım. Bebeğe dokunduğumda yeni ölmediğini de anladım. Bebek buz gibiydi ve kaskatı kesilmişti. Şok oldum. Hemşire bana sadece bebek iyi değil demişti. Öldüğünü nasıl anlamadılar bilmiyorum” dedi.

'ÖRGÜT İÇİNDE BULUNMADIM'

Taşçı son savunmalarını yaparken, "10 yıldır sağlık sektöründe çalışıyorum. Hiçbir şekilde bir çocuğun zarar görmesini isteyecek ya da bir harekette bulunmadım. Hiçbir şekilde örgüt içinde bulunma, bilip de yardım etme konusunda bulunmadım. Aksi halde şikayetimi de yaptım belgeledim de, maddi sıkıntı içinde olduğum sürede 2-3 kez ilaç satımında bulundum. Çoğu şeye iddianamede yer verildiğini düşünmüyorum. Oysa ki bu hastaneler nasıl denetimden geçiyor, polis gittiğinde nasıl birşey olmuyor, bu işten maddi bir menfatimiz yok neden tutuklamalar bizim tarafımızdan oluyor. Sadece bir telefon kaydı üzerinden bilirkişi raporu yapılıyor. Ben nitelikli dolandırıcılık suçundan 7 aydır tutukluyum. Nasıl olur örgüt yönetici benden 7 ay sonra tutuklanır. Ben resmim 'Bebek katili' olarak paylaşılıyor. Benim ailem var dışarıda. Hiçkimse bebek ölsün istemez" ifadeleri kullandı.

KATILMA TALEPLERİ REDDEDİLDİ

Davaya katılma taleplerini değerlendiren mahkeme heyeti tüm taleplerin reddine karar verdi.

“ÇOCUĞUM YÜZDE 90 ENGELLİ KALDI”

Verilen aranın ardından duruşma katılma talepleri ile devam etti. Türkiye Barolar Birliği, İstanbul Barosu ve Tekirdağ Barosu davaya katılma talebinde bulundu. Baroların ardından suçlamaya konu hastanelerden birinde 2023 yılında bebeği doğan Emre Erol da davaya katılma talebinde bulundu.

Bebeğinin sağlam bir şekilde doğduğunu söyleyen Erol, “Yine de yoğun bakıma almak zorunda olduklarını söylediler. 3 gün sonra beni arayarak çocuğumun kalbinin durduğunu söylediler. Doktoru aradığımda kendisinin hastanede olmadığını söyledi. Benim çocuğumun kalbi durdu ama doktor hastanede yoktu. Bu sebeple benim çocuğum yüzde 90 engelli kaldı. Davaya katılmak istiyorum” dedi.

Haberin Devamı
“BEBEĞİMİN KOLLARINDA AYAKLARINDA MORLUKLAR MEYDANA GELDİ”

Mağdur ailelerden Ahsen Açıkyürek, “Şu an sağlık durumu çok iyi, yapılan eksiksiz müdahaleler var çocuğumda. Bir ay boyunca hiç olmayacak hastalıklar çıkardılar. Hipertansiyon dendi, böbrek yetmezliği dendi, çocuğunuz ölecek dendi. 

Bebeğimi kucağıma dahi vermediler, alamadım çocuğumu. Hemşire beni kolumdan tuttu, beni rezil etme dedi. Bebeği gördüğümü bile hatırlamıyorum bayılmışım. Süt veriyordum çıkartıyorlardı. 5 dakika bile dolmuyordu. Bir şey soruyorduk, ‘bana sormayın’ diyordu. Oradaki başhekimin yatacak yeri yok. 

‘ONCA ÇOCUK SAHİPSİZ GİBİYDİ’

Her gittiğimde sütümü götürüyordum. Sonradan sütü alamadı, midesi bulanıyor dedi. Bizden pahalı mamalar, bezler istediler. Biz onları aldık hiçbir şekilde bebeğin kafasını bile yıkamamışlar, bebeğimin kollarında ayaklarında morluklar meydana geldi. Hiçbir cevap alamadım ben. Neden ayaklarında morluk var dedim. Bizi çok azarladılar. Sahipsiz gibi onca çocuk sahipsiz gibiydi.

Her gitmemde karşımdaki Semra Yavuz gülüyordu, senin bebeğin ölecek diyordu.

Çocuğumu ölüme terk etmişler. Yetişkinlerin kullandığı ilaçlarla takviye vermişler. Bunu inkar ediyorlar. Tüm bunlar yaşanırken benim çocuğumun sağlık durumu iyiydi.

O kadar vicdansızlar. Sürekli çocuğun ölecek diyordu. Başhekime çıktık. Semiha Yavuz’a ben çocuğumu aldıracağım deyince Semiha Yavuz’un eli ayağı titredi.

Öte yandan mağdur anne bebeğinin 1 ay boyunca işkence gördüğünü belirtti.

DAVA YENİDEN BAŞLADI

“Yenidoğan Çetesi”nin yargılandığı dava verilen aranın ardından saat 15.00 sıralarında yeniden başladı. 

DURUŞMAYA ARA VERİLDİ

Saat 12.00 sıralarında gecikmeli olarak başlayan duruşmaya savunmalar alınmaya başlamadan önce mahkeme başkanı tarafından ara verildi. Duruşma 45 dakikalık aranın ardından başlayacak.

Haberin Devamı
ÖRGÜT YÖNETİCİSİ İLKER GÖNEN'DEN SAVUNMA

İlker Gönen ise kimlik tespiti sırasında, evli ve üç çocuklu olduğunu belirtti.


MAHKEME BAŞKANINDAN AVUKATLARA UYARI

Mahkeme dosyasına duruşma öncesi verilen dilekçelerin okunduğu sırada izleyici sırasında olan avukat Ömer Kavili, “Okundu diyerek tutanağa geçemezsiniz. Hepsini okumanız lazım” diyerek tepki gösterdi.

İlk olarak avukatı uyaran mahkeme başkanı avukat yeniden bağırınca duruşma salonundan çıkarılmasını istedi. Avukatın duruşmadan çıkarılmasının ardından mahkeme başkanı avukatları uyararak, “Söz almadan konuşan herkes dışarı çıkarılacak” uyarısında bulundu.

İŞTE FIRAT SARI'NIN AYLIK GELİRİ

Çete lideri Fırat Sarı, kimlik bilgisini okumak için sanık kürsüsüne başındaki peruğunu cezaevinde çıkararak geldi. Kimlik tespitinde bekar ve 2 çocuk babası olduğunu söyledi. Klinik doktoru olduğunu söyleyen Sarı aylık kazancının ise 400 bin lira olduğunu söyledi.


Haberin Devamı
DURUŞMA BAŞLADI

Verilen aranın ardından heyet yeniden salonda geldi. Heyetin ardından 22 tutuklu sanık da duruşma salonuna alındı. Bazı tutuksuz sanıklar da duruşmada hazır bulundu.

Kimlik tespiti yapılan sanıklardan çete lideri Fırat Sarı’nın protez olan saçlarını çıkardığı ve sakallarını uzattığı görüldü.

Sanıkların kimlik tespitlerinin yapılmasının ardından davanın ilk celsesinin görülmesine başlandı. 


DURUŞMA BAŞLAMADAN ARA VERİLDİ

'Yenidoğan Çetesi”ne ilişkin tartışmanın uzaması sonucu mahkeme başkanı duruşmayı başlatmadan 15 dakika ara vererek salonun boşaltılması istedi. Verilen aranın ardından 22'si tutuklu toplam 41 sanık duruşma salonuna alındı.


YENİDOĞAN ÇETESİ ADLİYEDE

Türkiye’nin gündemine oturan “Yenidoğan Çetesi”ne ilişkin soruşturma kapsamında iddianame hazırlanmıştı. Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı’nın hazırladığı iddianamede, ölen 10 bebek maktul, 5 kişi müşteki, Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) İstanbul İl Müdürlüğü suçtan zarar gören, 19 hastane ve sağlık şirketi malen sorumlu, 47 kişi de şüpheli olarak yer almıştı.


Bakırköy 22. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen duruşmada yoğun güvenlik önlemleri alındı. Adliyenin büyük duruşma salonunda yapılan duruşmaya Türkiye Barolar Birliği de dahil olmak üzere çok sayıda ilden baro gözlemcileri katıldı. Salonun yetersiz kalması avukatlar ve mahkeme başkanı arasında tartışmalara sebep oldu. Tartışmalar sebebiyle duruşma henüz başlayamadı.

Haberin Devamı
CEZA İSTEMLERİ

İddianamede, şüpheliler Fırat Sarı ve İlker Gönen'in 10 kez "kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi", "nitelikli dolandırıcılık", "suç işlemek amacıyla örgüt kurma" ve 11 kez uygulanmak üzere "resmi belgede sahtecilik" suçlarından toplamda 177 yıl 6 aydan 582 yıl 9'ar aya kadar hapisle cezalandırılmaları talep edildi.

Şüpheli Gıyasettin Mert Özdemir hakkında ise "kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi", "kişisel verilerin hukuka aykırı ele geçirilmesi", "kamu kurum ve kuruluşlarının zararına dolandırıcılık", "suç işlemek amacıyla örgüt kurma" ve "resmi belgede sahtecilik" suçlarından 180 yıldan 589 yıl 9 aya kadar hapis istendi.

Diğer şüpheliler hakkında da benzer suçlardan hapis cezaları öngörülen iddianamede, ayrıca, malen sorumlu olarak belirtilen hastaneler ve hastanelerin bağlı olduğu şirketler lehine "dolandırıcılık" suçu işlenerek maddi menfaat temin edildiğinden, tüzel kişilere özgü güvenlik tedbiri uygulanması, hastanelerin ve şirketlerin kapatılıp mal varlıklarına el konulmasına karar verilmesi talep edildi.


İddianame, gönderildiği Bakırköy 22. Ağır Ceza Mahkemesince değerlendiriliyor.