26.01.2008 - 00:00 | Son Güncellenme:
0
MİT'TEN SUSURLUK RAPORUNA ELEŞTİRİ: axgun012.jpg Kazada bir kamyonla çarpışan Mercedes'ten devletin derin sırları döküldü. Siyaset-polis-mafya bağlantıları bütün açıklığıyla ortaya çıktı.Skandalı "fasa fiso" diye değerlendiren Başbakan Necmettin Erbakan bir süre sonra devrildi.Hükümeti devralan Mesut Yılmaz, 1997 Ağustosu'nda Başbakanlık Teftiş Kurulu Başkanı Kutlu Savaş'tan, Susurluk'u soruşturmasını istedi.Savaş'ın hazırladığı 120 sayfalık rapor, adeta yeni bir skandalı tetikledi. Çünkü, raporda kirli ilişkiler ağının devleti nasıl sarmaladığı belgeleniyordu.Raporda MİT, Yeşil'i kullanmakla, Çatlı'nın kimliğini gizlemekle suçlanıyor, "MİT gibi saygın bir kuruluşun, saygın olmayan kişileri kullanmasını anlamak mümkündür, ancak, samimiyet ve işbirliğine varan yakınlığın izahı gerekir" deniliyordu.Savaş'a göre, "Kurumlar kendilerini inkâr ederek sonunda bir kamyona çarpmışlardı." 3 Kasım 1996'da Susurluk'ta meydana gelen kaza, yankıları hala süren bir skandala yol açtı. Kutlu Savaş'ın "Susurluk Raporu" (devlet sırrı olduğu gerekçesiyle gizlenen 11 sayfası dışında) kamuoyuna yansıdı. Ancak, MİT'in rapordaki ağır eleştirilere yanıtı bilinemedi.Oysa, Teşkilat, rapor açıklandıktan bir süre sonra kendisine yönelik eleştirileri, hükümete yolladığı bir "Bilgi notu" ile cevaplamıştı."Çok gizli" tutulan bu "Bilgi notu", en az Kutlu Savaş raporu kadar önemliydi; çünkü, MİT kendini savunurken, skandalda Emniyet'in rolünün nasıl saklandığını, hukuk devletinin nasıl ayaklar altına alındığını, devlet sırlarının nasıl ortaya saçıldığını ve kurumlar arası kavganın ne boyuta taşındığını da ortaya koyuyor, gizli kalmış bazı olaylara dair ipuçları veriyordu.Bir kopyası da dönemin Başbakan Yardımcısı Bülent Ecevit'e yollanan bu ibretlik belgeyi, Susurluk'un yeniden gündeme geldiği bu günlerde aynen yayımlıyoruz: MİT-Emniyet savaşı AÇIKLANMASI SIKINTI YARATABİLECEK HUSUSLAR MİT, "İncelenen raporun bazı bölümlerinin kamuoyuna yansıtılmasının sıkıntı yaratabilecek hususlar meyanında olduğu değerlendirilmektedir" diyor ve "Karşı Rapor"unda 7 olay sayıyor.Açıklanmasında sakınca görülen ve her biri başlı başına bir skandal olan bu 7 olay şunlar: devletin 7 sırrı Suriye'de Öcalan'a yönelik olarak gerçekleştirilen operasyonun tüm safahatı ile raporda yer alması (sayfa 22), Türkiye'yi terörist devlet konumuna getirebilecek niteliktedir. Nitekim, Suriyeli ilgililerin olayı CIA veya MOSSAD'a mal edebildikleri ifade edilirken, devlet sırrı olması gereken konunun rapora detayları ile aktarılmasının izahı mümkün olamamaktadır. Her vesile ile siyasi platformlarda Suriye'yi terörist bir devlet olarak tanıtma ve kabul ettirme politikamızı zedeleyebilecek bu hususların ne denli gizli kalabileceği endişe konusudur. 1- MERCEDES OPERASYONU: Devlet sırrı olması gereken CIA ve MOSSAD yetkilileri ile temasların (Sayfa 22), raporda doğrudan ve açıkça yer almasının, konuya katkısı ve devlet ciddiyeti ile ne denli bağdaşabileceği tartışılır niteliktedir. Her ülke gibi Türkiye'nin menfaatleri ve politikaları doğrultusunda, olabildiğince fazla servis ile ilişki tesisine önem vermesinin gerekliliği açıktır. Buna karşı, CIA ve MOSSAD ilişkilerinin öne çıkarılması, adeta lanse edilmesi, MİT Müsteşarlığı'nın güvenilirliğini ve ilişkilerin selametini de etkileyebilecek bir görünüm arz etmektedir. 2- SERVİSLERLE VE SERVİSLER ARASI İLİŞKİLER: "Emniyetin, A. Öcalan'a yönelik operasyon hazırlıkları dışında, Emniyet, Jandarma ve Silahlı Kuvvetler'in yurtdışında operasyonlara yöneldikleri" hususlarının iddia düzeyinde dahi olsa kamuoyuna yansıması, çeşitli ülkeler nezdinde Türkiye'nin ve güvenlik güçlerinin itibarını zedeleyebilecek, kurumları zan altında bırakabilecek hususlar olarak görülmektedir. Bu ve benzer bilgilerin dış kamuoyuna yansıması ile gerçek müsebbibi bilinmeyen pek çok olayın Türkiye'ye mal edilmesi, provokasyonlara açık bir zemin oluşturulması söz konusudur. 3- EMNİYET VE TSK'NIN YURTDIŞI OPERASYON İDDİASI: Ö. Lütfü Topal'ın Azerbaycan ve Türkmenistan'da devlet kademelerine kadar uzanan ilişkilerinin açıklanmasının (Sayfa 50-51), siyasi ve ekonomik çıkarlarımıza yönelik sıkıntılar yaratacağı açıktır. 4- AZERBAYCAN VE TÜRKMENİSTAN İLE İLGİLİ AÇIKLAMALAR: Azerbaycan olayları doğrudan Susurluk'la ilgili olmayan bir konu olmakla birlikte, tüm detayları ve haksız yargılamalarla raporda yer almış, kamuoyuna da yansıtılmıştır. Türkiye-Azerbaycan ilişkilerinde yaşanan gerilimi aşağıya çekme ihtiyacı duyulan bir dönemde, konunun yeniden canlandırılmasının kime, ne kadar yarar sağlayabileceği, Türkiye'nin menfaatlerine katkısının ne olabileceği anlaşılmamıştır. 5- AZERBAYCAN OLAYLARI Ermeni terör örgütü ASALA'ya karşı 1982-1984 yılları arasında gerçekleştirilen eylemlerin açıklanmasının, Türkiye'nin imajı, Türkiye-Ermenistan ve Türkiye-Fransa ilişkileri açısından da uygun olmadığı, her zaman Türkiye aleyhine kullanılabilecek bir argüman niteliği taşıdığı değerlendirilmektedir. 6- A. ÇATLI'NIN 1984 ÖNCESİ EYLEMLERİ: Lamia Kampı'na saldırı, Yunanistan'da orman yangını, Girit ve Rodos'ta turistik yerlerde patlama, Bulgaristan ve Romanya'da PKK'nın işyerlerinin bir kısmına bombalı saldırı, Rusya ve diğer Doğu Bloku ülkelerinde bazı PKK liderlerine suikast teşebbüsleri gibi hususlar da 'devlet sırrı' niteliğine havi bilgiler meyanındadır. Kimin tarafından yapıldığı ve gerçek olup olmadığı bilinmemekle birlikte, Yunanistan/Lamia Kampı'na saldırı, orman yangınları, Girit ve Rodos'ta turistik yerlerde patlamalar, Bulgaristan ve Romanya'da PKK'lılara ait işyerlerinin bombalanması, Rusya ve diğer Doğu Bloku ülkelerinde bazı PKK liderlerine suikast girişimleri gibi hususların, iddia düzeyinde bile olsa raporda yer alması, söz konusu ülkelerce istismar edilebilecek, mütekabiliyet hakkı doğuracak hususlardandır. Bu durum her vesile ile Yunanistan'ın gerçek yüzünü ortaya koymayı hedefleyen politikamızı da zedeleyebilecektir. Keza raporda yer alan, bahse konu hususlara ilişkin, "Her ülkenin kendi menfaatleri için illegal faaliyetlerde bulunması tabiidir. Bu metotlar uygulanmış, halen de uygulanmaktadır, gelecekte de uygulanacaktır" şeklindeki tespitini, hukuk devleti ilkeleri ve uluslararası kurallar çerçevesinde savunmak mümkün olmayacaktır. 7- BAZI YURTDIŞI EYLEMLER: SUSURLUK RAPORU İLE İLGİLİ TESPİTLER MİT'in "Susurluk Raporu" üzerine tespitleri şöyleydi: 1. Jandarma bilgi vermemiştir.2. Rapora, Emniyet'in bilgisi çok az yansımıştır. Emniyet'in raporda yer alan bilgilerinin çoğu da yönlendirme amaçlıdır. Özellikle telefon dinlemeleri, resmi yazışmalar ve banka kayıtları, ustaca MİT'in aleyhine kullanılacak şekilde seçilmiştir.3. Emniyet'in kaynak gösterilmesinden, MİT aleyhinde olanlar dışında özenle kaçınılmıştır.4. Emniyet'e ait hemen hiçbir belge, ek veya mehaz olarak kullanılmamıştır. Burada da istisna MİT aleyhine olanlardır.5. MİT mensuplarının ve MİT elemanlarının ayrıntılı ve ismen tanıtılmasına özel bir gayret gösterilmiştir.6. Raporun büyük çoğunluğu MİT'in bilgileridir. Ancak, raporu yazanların amacına uygun olanlar seçilmiş, bazı yerler de çarpıtılmıştır, mutlaka da MİT kaynak olarak gösterilmiştir.7. MİT'in Susurluk olayında ağırlıklı rolü olduğu anlatılmak istenmiştir.8. Emniyet bölümü, Özel Harekât'ın kuruluşunun ve gelişmesinin anlatılması ve MİT-Emniyet çekişmesi şeklinde geçiştirilmiş, Emniyet'e mal edilen olaylara değinilmemiştir.9. Hanefi Avcı'dan (MİT ile ilgili iki yerde atıfta bulunulması hariç) hiç bahsedilmemiştir. Ancak, rapor H. Avcı üslubu ile yazılmıştır.10.Susurluk olayına değinilmemiştir.11. Topal cinayetine ve faillerine yer verilmemiş, sürekli Topal tanıtılmış, önemi vurgulanmıştır.12. Keza Cantürk-Buldan olayları da kısaca geçilmiştir. Hiçbir fail adı yoktur.13. Örtülü ödenekten polis kanalı ile Ertaç Tinar'a verilen para konusuna açıklık kazandırılmamıştır.14. Ö. Lütfü Topal'ın öldürülmesi olayında bilgi sahibi olması gereken K. Yazıcıoğlu'nun bilgisine başvurulmamıştır.15. A.Çatlı'nın İsviçre'de cezaevinden kaçırılışı konusu üzerinde yeterince durulmamıştır.16. Yeşil konusu sadece teşkilatımızla bağlantılı bir çerçevede ele alınmış, diğer kuruluşlarla olan ilişkileri, MİT ile ilişkide bulunmadığı dönemlerdeki eylemleri ve bağlantılarına yer verilmemiştir. MİT: Susurluk üzerimize yıkılmak istendi HUKUK DEVLETİYLE ÇELİŞEN İFADELER MİT, 120 sayfalık rapordaki çok kritik 5 cümleye dikkat çekiyor, bunların Türkiye'de hukuk devleti anlayışına zarar verebileceğini söylüyor:1. "Ömer Lütfü Topal eğer öldürülmeseydi, ülkenin en kritik ilişkileri içinde istediği yere ve makama nüfuz edebilme imkânı bulacak ve birkaç yıl sonra da gerçek manada dokunulmazlığa kavuşacaktı. Şayanı şükrandır ki gelişmeler, Topal'ın hedeflediği noktaya ulaşmasını engellemiştir." (Rapor sayfa 58)2. "Abdullah Çatlı 3-4 yıl ceza verilerek kurtarılabilirdi (sayfa 80). Ortada bırakıldı."3. "Bu uygulama bütün dünya ülkelerinde olduğuna göre bizde de olacaktır. Ama, hukuk devleti kuralları içinde bu tip kararlar alınacak ve devlet ciddiyeti içinde uygulanacaktır." (Sayfa 73)4. "Bu metotlar geçmişte uygulanmıştır. Halen de uygulanmaktadır. Gelecekte de uygulanacaktır." (Sayfa 104)5. "Behçet Cantürk ve Savaş Buldan gibilerine yönelik olanlar amacına ulaşmış ve PKK'ya sıcak çatışmadan daha fazla zarar verdirmiştir." (Sayfa 105) 'Çatlı ortada bırakıldı' da ne demek? YARIN: BÜLENT-RAHŞAN ECEVİT ÇİFTİNİN KAMERA ÖNÜNDE TARTIŞMALARINA YOL AÇAN SİYASETÇİ KİMDİ?