GündemKurtulmuş: Yıllar sürecek bir mücadeleden bahsediyoruz

Kurtulmuş: Yıllar sürecek bir mücadeleden bahsediyoruz

09.09.2016 - 21:56 | Son Güncellenme:

Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, CNN Türk'te gazeteci Şirin Payzın'ın sunduğu "Ne Oluyor" programına katıldı.

Kurtulmuş: Yıllar sürecek bir mücadeleden bahsediyoruz

CNN Türk yayınında gündeme dair açıklamalar yapan Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, "Biz de biliyoruz ki siyasetin işi başka, yargının işi başkadır. Biz Amerikalı siyasetçilerin Amerikan yargısına karışmasını söylemiyoruz ama burada en azından bir niyet beyanıyla, FETÖ'nün bu işin arkasında olduğunu ihsas ettirecek sözleri, davranışları ortaya koymaları bizim müttefik olarak beklentimizdir. Bu da Türkiye'nin en tabii hakkıdır." dedi.

Haberin Devamı

"Fetullah Gülen'in iadesine ilişkin bugün önemli bir görüşme oldu. ABD'nin Ankara Büyükelçisi John Bass, Adalet Bakanı Bekir Bozdağ ile görüştü. Görüşmenin içeriğine yönelik açıklama yapılmadı. Bunu biz iade konusunda Hükümet'in talepleri konusunda yeni bir adım olarak değerlendirmeli miyiz?" şeklindeki soruyu, Kurtulmuş şöyle yanıtladı:

"Ne konuşulduğu detayını bilmiyoruz ama şunu bir kere görmemiz lazım: ABD'nin siyasi karar vericileri bizim bu konudaki kararlılığımızı, sadece Hükümet olarak değil millet olarak kararlılığımızı çok ciddi şekilde görmüş oldular. Her vesileyle, biz de 5-6 günlük ABD ziyaretimizde, bütün resmi görüşmelerimizde, bütün diğer görüşmelerimizde Sayın Cumhurbaşkanımız ABD Başkanıyla yaptığı görüşmelerde her vesileyle, her seviyede şunu söylüyoruz. Aramızda karşılıklı suçluların iadesi anlaşmasının gereği Gülen'in iadesini gerektirir. Ya bu adamı iade edin, 'Efendim bu hukuk süreci alacaktır' diyorsanız buna da saygı duyarız, o zaman bunu orada tutuklayın ki mahkeme devam edene kadar bu tutuklu olarak yargılanmaya devam etsin. Bu konudaki taleplerimizi sürekli yineliyoruz. Türkiye bu konudaki dosyalarını ABD'ye göndermiştir. Karşılıklı olarak birleşmiş ortak komite çerçevesinde toplanılması, konuşulması, bu bilgilerin, bulguların değerlendirilmesi söz konusudur. Bunlar değerlendirilecektir.

Bizim bu süreçte ABD'den istediğimiz şey şu, ısrarla söylediğimiz şu: 'Bizim için aslolan zaman... Mümkünse yarın sabah bize iade edin ama bu siyasetçilerin işi değil, bir hukuk işidir, evet bunu da kabul ederiz ama o zaman ABD siyasetçileri olarak, yöneticileri olarak niyet beyanınızı görmek isteriz. Çok açık bir şekilde siz Fetullah Gülen'in kişisel olarak ve FETÖ terör örgütünün bir örgütsel yapı olarak Türkiye'deki darbe teşebbüsünün arkasında olduğunu gösterecek birtakım adımları atın. Bunlar en azından siyasetçilerden beklediğimiz, 'evet Türkiye'de ciddi bir darbe teşebbüsü olmuştur, Türkiye demokrasisi halkın dirayetiyle, ferasetiyle millet tarafından korunmuştur, bu işin arkasında da bu adamların olduğu yönünde iddialar vardır, bunları değerlendiriyoruz."

ABD Büyükelçisi Bass'ın ziyaretinin bu anlamda değerlendirilmesi gerektiğini düşündüğünü aktaran Kurtulmuş, "Anlaşılıyor ki FETÖ'yle ilgili konuşulmuştur. Bu dosyanın gereğiyle ilgili konuşulmuştur. Bununla ilgili Türk tarafının talepleri bir kere daha kendilerine ifade edilmiştir diye düşünüyorum." ifadesini kullandı.

"Sizin tam olarak ABD'deki siyasi iradeden görmek istediğiniz yanıt ne? Yarın itibariyle ne yaparlarsa, Washington bizi dinledi ve kıpırdanmaya başladı dersiniz?" şeklindeki soruya ise Kurtulmuş, şöyle cevap verdi:

"Bir kere maalesef görmediğimiz ve Türkiye halkını o anlamda da ciddi şekilde rahatsız eden husus, özellikle ABD'deki üst düzey siyasetçilerden bu konuda çok ciddi tepkilerin gelmediğiydi. Mesela o geceyi hatırlayın, darbenin olduğu anda BM, birkaç saat içinde BM'den gelen cevap Türkiye bakımından son derece olumluydu ama aynı şeyi dost ve müttefik ülkelerimizden beklerdik. ABD'den beklerdik, diğer dost ülkelerden beklerdik. Son derece gecikmiş olan tepkiler verildi.

Sayın Biden'in gelmesi ve buradaki basın toplantısında 'Keşke daha önce gelseydik' ifadeleri bu anlamda aslında bu gecikmiş desteğin, Türkiye demokrasisine verilen gecikmiş desteğin bir yerde de itirafı anlamına geliyor. Şimdi demek ki madem ortada gecikmiş bir destek varsa bizim ABD'li dostlarımızdan, ABD'li yöneticilerden beklediğimiz bu süreyi biraz, mümkün olduğu kadar hızlandırmak ve bu anlamda desteği hem Türkiye ekonomisine destek anlamında hem Türkiye'nin meşru seçilmiş Cumhurbaşkanı ve seçilmiş hükümetine karşı destek anlamındaki adımlarını hızlı bir şekilde tamamlamak, bu ziyaretler buna vesile oluyor ama aynı zamanda da FETÖ'yle ilgili ve Fetullah Gülen'in şahsıyla ilgili dosyanın hızlı bir şekilde değerlendirilmeye alınması yönünde de birtakım adımların atılması ve birtakım demeçlerin verilmesi. Biz de biliyoruz ki siyasetin işi başka, yargının işi başkadır. Biz Amerikalı siyasetçilerin Amerikan yargısına karışmasını söylemiyoruz ama burada en azından bir niyet beyanıyla, FETÖ'nün bu işin arkasında olduğunu ihsas ettirecek sözleri, davranışları ortaya koymaları bizim müttefik olarak beklentimizdir. Bu da Türkiye'nin en tabii hakkıdır diye düşünüyorum."

"ABD'deki havanın müsbet bir noktaya doğru olduğunu görüyorum"

"Şimdi biz ABD'li meslektaşlarımızla konuşurken bunu söylüyoruz. Bu Türkiye için tehlike olduğu gibi ABD için de tehlike olan bir örgüttür." diyen Kurtulmuş, şöyle devam etti:

"Yani bugünkü ABD'deki varlığıyla FETÖ, orada da çok rahat bir şekilde, belki Türkiye'deki gibi askeri olarak, uçakları, helikopterleri, tankları kullanarak bir darbe teşebbüsüne karışamayabilirler ama sonuçta ABD'de çok sayıda senatörü harekete geçirecek imkanları var, çok sayıda okulları var, 170'e yakın charter school dedikleri, devletten kaynak kullanan okulları var, bu okulların incelenmesi gerekir, ayrıca çok sayıda iş adamları var, iş adamları dernekleri var, bunların oluşturdukları network'ler var. Mesela sadece Teksas eyaletinde 40'ın üzerinde charter school'la ilgili ABD'li yetkililerin legal soruşturmalar başlattıklarını biliyoruz. Bu soruşturmaların bir kısmında vize yolsuzluklarından ya da birtakım mali anlamda yolsuzlukların yapılma iddiaları gündemdedir. Bu tür iddialar ABD makamları takip edebilir. Bu iddialar üzerinden bu örgütün sadece Pensilvanya'da oturan kişiden ibaret olmadığını onlar da çok iyi biliyorlar. Sadece o kişiyle ilgili değil o kişiyle ilgili iade süreci devam ederken bu örgütün ABD'ye yayılmış bütün kurum ve kuruluşlarının illegal işleri hakkında soruşturmalar başlatılabilir, Teksas'ta başlatıldığı gibi. Dolayısıyla bu soruşturmaların başlatılması, bu örgütü ciddi bir şekilde tutuşturacaktır. Bu örgütün ciddi şekilde ABD'ye de zarar vermesi muhtemel illegal işlerinin önlenmesine vesile olacaktır. Bunların da ellerini kollarını sallayarak ABD'de faaliyet yapmasının önüne geçilecektir."

Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, bugün bir dergide Fetullah Gülen'in röportajının yayımlandığını dile getiren Kurtulmuş, "Adam bu kadar insanın katili olan bir çetenin başında, ona emir veren, manevi lideri pozisyonu konumunda olan bir kişi, hala demeçler verebiliyor, hala tehditler yapabiliyor, hala insanları yönlendirebiliyor ve belki birtakım şifreli mesajlarla örgüt elemanlarına Türkiye'nin içinde ve dışında kalan örgüt elemanlarına mesaj yoluyla hareket imkanı ya da onlarla ilgili bir haberleşme ortamı kuruyor. Dolayısıyla bizim bir müttefik olarak, karşılıklı suçluluların iadesi anlaşması olan iki dost ülke olarak beklentimiz şu: Bize zarar vermiş, canımızı yakmış, Türkiye'nin gerçekten bu anlamda ulusal bütünlüğünü ortadan kaldırmayı hedeflemiş, Türkiye'de demokratik sistemi yok etmeyi hedeflemiş olan bu çetenin hakkındaki bu soruşturma devam ederken, hiç olmazsa bu çetenin liderinin orada faaliyet yapması ve rahat bir şekilde insanları yönlendirmesinin önüne geçin. Ben bu konuda geçmişe göre, özellikle gezinin özeti olarak şunu söyleyebilirim, ABD'deki havanın bu anlamda daha müsbet bir noktaya doğru olduğunu görüyorum, çünkü onlar da tehlikenin Türkiye için çok büyük bir tehlike olduğunu hissediyorlar."

"Lütfen empati yapın"

Bir soru üzerine, Kurtulmuş, "Siyasetçiler olarak 'mahkemelere müdahale etsinler' demiyoruz ama ısrarla başından beri söylediğimiz bir şey var. 'Lütfen empati yapın.' Şöyle düşünün ABD'yi yıkmaya çalışan birisi, bir örgütün çete lideri gelmiş İstanbul'da ya da Ankara'da bir villada 15 senedir oturuyor. Tam da bu sırada ABD'de bir darbe olmuş. Varsayalım ki 11 Eylül benzeri bir olay olmuş. Bunun arkasında bu kişinin olduğu üzerinde ABD toplumunun tamamı bir kanaat sahibi olmuş. Onlar ne hissederse biz de aynı şeyi hissediyoruz. Siyasetin bu anlamda yapması gereken şey, iki ülke arasında bir dostluk ilişkisi söz konusuysa, bu algının düzgün bir şekilde yürümesi ve 'ABD'liler evet gerçekten bizi anlıyorlar, ABD bu işin arkasında olan kişiye destek vermiyor' imajının Türk halkının nezdinde oluşması için bu tür siyasi demeçlerin, bu tür siyasi adımların atılması ABD'nin de menfaatlerinedir. Bizim söylediğimiz budur." şeklinde konuştu.

"Hükümeti destekleyen pek çok yazar, akademisyen, siyasi analist hep bir üst akıldan, ABD'nin bu darbenin arkasında olduğundan bahsediyorlardı. Bir anlamda 'sizin bu sözleriniz bu duruma Hükümet açısından son noktayı koymuş oldu.' Bunu biraz da ABD Hükümeti'ne, biraz önce anlattığınız çizgiye getirebilmek için mi yaptınız bu açıklamayı?" şeklindeki soru üzerine ise "Ben Hükümet Sözcüsüyüm. Söylediğim her sözü tartarak konuşuyorum. Bir mahalle ortamında konuşur gibi konuşma hakkım da yok, böyle bir imkanım da yok." ifadesini kullandı.

New York'taki editörler toplantısında da kendisine "Siz ABD'li yetkililerin bu darbe teşebbüsünün arkasında olduğunu görüyor musunuz, buna inanıyor musunuz?" şeklinde soru yöneltildiğini hatırlatan Kurtulmuş, şöyle dedi:

"Orada da söylediğim şey şudur. Biz bu anlamda ABD'nin resmi olarak, ABD'li yetkililerin bu işin arkasında bu işin arkasında olduğuna ilişkin bir bilgi ve belgeye sahip değiliz. Kaldı ki ABD'li yetkililer kendileri de bu işin arkasında olmadıklarını söylediklerine göre biz de onların sözlerine inanmak, itibar etmek durumundayız ama bizim ABD'nin siyaset yapıcılarının Türkiye'deki halkın tepkilerini azaltmak için bu konuda olumlu adım atmaları gerekir şeklindeki görüşlerimizi de orada da her platformda dile getiriyoruz. Evet bir anlamda sizin dediğiniz gibi bunu söylerken resmen böyle bir şekilde ABD'nin resmi yetkililerinin bu işin arkasında olmadığını söylerken sizin Türkiye'de oluşan bu ABD karşıtı nabzı indirebilmeniz için de sizin FETÖ'ye karşı adım atmanız, siyasi olarak bazı sözler söylemeniz ve bunu siyasi olarak bazı sözler söylemeniz ve bunu siyasi olarak gereğini yapmanız lazım. Benim söylediğim demeç tamamen bu çerçevede ele alınması gereken bir demeçtir."

"Dünyada bir düzen yanlıları, bir de kaos yanlıları var"

Başbakan Yardımcısı Kurtulmuş, "Üst akıl kim?" şeklindeki soruyu şöyle yanıtladı:

"Bu sadece 'illa şudur, budur' demeye gerek yok ama dünyanın her yerinde belki ta eski dönemlerden bu yana, belki tarihin derinliklerinden bu yana dünyada bir düzen yanlıları var bir de kaos yanlıları var. Siyasi çıkarlarının, ekonomik menfaatlerinin kaostan yana olduğu birtakım çevreler var. Bunlar dünyanın şu ülkesinde veya bu ülkesinde olabilir, birçok ülkede olabilir. Bunlar arasında bir network olabilir. Bir de düzenden yana olanlar var. Bizim olacağımız taraf dünyada düzeni savunanların tarafıdır. Yani barışı, düzeni, ilişkilerin, tartışmaların müzakereyle çözülmesini, ülkelerin kendini demokratik süreçlerini yaratarak, oluşturarak halkların söylediklerinin, karar verdikleri süreçlerinin doğru olanın bu olduğuna inanan bir siyaset yapmamız lazım. Her ülkenin içinde kaos isteyen çevreler vardır. Her ülkenin içinde düzen isteyen çevreler vardır. Ülkelerin içinde ABD'den Avrupa ülkelerine, doğu ülkelerine birçok bölge ülkelerine kadar her ülkede kaos yanlısı gruplar arasında bir iş birliği, zaman zaman bilerek ya da bilmeyerek stratejik bazı adımların ortak olarak atıldığını görüyoruz. Dolayısıyla evet dünyanın her yerinde, her döneminde, bu geçmiş dönemlerde de vardı, hatta götürürsek tarihin ilk çağlarına kadar götürebiliriz, her zaman kaostan beslenen, gıdalanan, bundan vücut bulan, güçlenen çevreler var, onlar savaşı, kaosu destekleyeceklerdir."

"Şimdi bir dosya gitti. Belgeleriyle ama yeni bir dosyanın da hazırlanması gerekiyor. Yeni bir Amerikan tarzı, daha kısa bir dosya hazırlığına başladınız mı? Yeni bir dosya sunacak mısınız Amerikalılara?" şeklindeki soru üzerine, Kurtulmuş şunları söyledi:

"Şimdi bu süreçle ilgili şimdiye kadarki talepler, daha önceki dönemlerde oluşturulmuş talepler, bunlarla ilgili dosyalar gönderildi. Darbe teşebbüsünden sonra da çok sayıda ifadeler var, itiraflar var. Bu itirafların belki karşılıklı kontrolleri yapılacak ve ondan sonra ortaya yeni birtakım bilgiler ve bulgular çıkacak, bunlar olgunlaştıkça tahmin ediyorum ki ABD'lilerin istediğinden çok daha fazla somut delil ortaya çıkacak ve bunlar çıktıkça ABD'lilere gönderilecektir. Bununla ilgili hukuk büroları da çalışıyor, Adalet Bakanlığı da çalışıyor. Detaylı şekilde bu dosyalar oluşturulup ABD'lilere gönderilecektir."

BU MÜCADELEYİ KARARLILIKLA SÜRDÜRMEK MECBURİYETİNDEYİZ

Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, Fetullahçı Terör Örgütü'yle (FETÖ) mücadeleye ilişkin, "Artık uçurumun kenarından çekilip kurtarılmış bir Türkiye vardır. Türkiye'nin geleceği bakımından bu mücadeleyi kararlılıkla sürdürmek mecburiyetindeyiz." dedi.

ABD’deki seçimlerin ardından Fetullah Gülen'in iadesi işinin hızlanmasının beklenip beklenmediğinin sorulması üzerine, Kurtuluş şunları söyledi:

"ABD'deki seçimden sonra kim gelirse gelsin, cumhuriyetçiler veya demokratlar. Kim gelirse gelsin bu işin çok hızlanacağını, çok daha süratli bir şekilde hareket edilmesinin zorunlu olacağını düşünüyorum. Çünkü artık ABD, Türklerin beklentileri bakımından da, ABD-Türkiye ilişkileri bakımından da limitlerin dolmakta olduğunu, ABD yöneticilerinin, yani bir tarafta 80 milyonun, bütünüyle FETÖ’ye karşı olduğunu ortaya koymuş olan Türk halkı, diğer tarafta da birkaç 10 bin kişilik bir çete ve o çetenin başında da bu katil sürüsünün başında olan lider, bir meczup. Dolayısıyla ABD bir tercih yapmak zorunda, durumunda. Özellikle Gülen’in iadesi konusunda da bir tercih yapmak durumunda. Tabii ki üslup veya tarz, her iki aday Clinton ve Trump tarafından değişebilir. Ama sonuç itibariyle kim seçilirse seçilsin Türkiye'nin elinin bundan sonra çok daha kuvvetli olacağı ve güçlü bir şekilde bu iade dosyasının ve FETÖ’ye karşı mücadele sürecinin hızlanacağı kanaatindeyim."

Başbakan Yardımcısı Kurtulmuş, "OHAL'i 3 ay daha uzatmayı düşünüyor musunuz?" sorusuna, "Şu anda hükümetin gündeminde böyle bir konu yoktur. Biz bu 3 ay içerisinde ümit ederiz ki, daha uzatmayı gerektirecek bir durum ortada olmaz. Ve hükümet olarak OHAL’in gerektirdiği imkanları kullanarak FETÖ’yle mücadeleyi bitirmiş oluruz." yanıtını verdi.

Bu mücadelenin sadece AK Parti’nin, mevcut hükümetin sürdürdüğü bir mücadele olmadığını vurgulayan Kurtulmuş, "Milli Güvenlik Kurulu toplantılarında bu konu ortaya çıktıktan ve FETÖ Türkiye milli güvenliğini tehdit eden bir unsur olarak kabul edildiğinden bu yana, biz bu örgütle mücadelemizi sürdürüyoruz. Bu bir devlet politikasıdır. Yani iktidarda AK Parti hükümeti değil, herhangi bir meşru seçilmiş iktidar da olsa, Türkiye Cumhuriyeti'nin Milli Güvenlik Kurulu'nun kararları çerçevesinde bu adamlarla mücadele etmek mecburiyetindedir. Kaldı ki ortada artık şehit kanları vardır. Artık uçurumun kenarından çekilip kurtarılmış bir Türkiye vardır. Türkiye'nin geleceği bakımından bu mücadeleyi kararlılıkla sürdürmek mecburiyetindeyiz. Onun için gerekiyorsa, inşallah gerekmez, işlerimizi o zamana kadar bitiririz. Ama gerekiyorsa bu mücadelenin gereği neyse o yapılır. Ve Türkiye bu mücadeleyi eksiksiz bir şekilde sürdürür." şeklinde konuştu.

Numan Kurtulmuş, Payzın'ın "Bu yapıyla mücadele çok çok önemli. Bu konuda muhalefet de desteğini verdi. Fakat geldiğimiz noktada itiraz sesleri yükselmeye başladı. Cadı avına dönüştüğü şeklinde itirazlar var" demesi üzerine, şunları kaydetti:

"Benim de bizzat yakından tanıdığım, şahit olduğum, maalesef FETÖ'yle hiç alakası olmadığı halde FETÖ'cü damgası vurularak açığa alındığı şeklinde bazı vakaları biz de duyuyoruz. Ama şunu söyleyebilirim. Bütününe bakıldığında bir 'cadı avı' diye bunu tanımlamak doğru değil. Ama kurunun yanında yaş da yanmasın. Buna özellikle titizlikle gayet ediliyor. Ama sonuçta oluyor mu? Oluyor. Birtakım hakikaten bu grupla ilgisi olmayan insanları da 'fırsattır' diyerek, belki onların üzerini karalayan, onları şikayet eden birileri olabiliyor. Burada çok rakam vermeyeyim. Ama ana ekseninin doğru olduğunu, arada da böyle bir miktar yanlışlıkların yapıldığını biz de görüyor ve anlıyoruz. Bir kişi bile olsa fark etmez. Yani nihayetinde şu kadar yıl kamuda, üniversitede hizmet etmiş bir insan, görevden aldığınızda bir anda insanın bütün hayatını çalmış oluyorsunuz. Böyle bir yanlışlığa izin vermemek için bunların yeniden düzeltilmesi ile ilgili bu çarşamba günü yapılan Bakanlar Kurulu'ndan sonra da açıklama yapılmış. Düzeltmeyle ilgili yapılacak başvurular dikkate alınacak ve düzeltilmesi mümkün olanlar, gerçekten FETÖ ile ilgisi olmayanlar bu şekilde düzeltilerek onlar yeniden görevlerine iade edilecek.

Bunun için birtakım somut deliller ele alındı. Mesela 'Bylock' haberleşme sisteminin içinde mi, değil mi? Bu örgütün birtakım kuruluşlarına üye mi, değil mi? Bunun gibi birtakım somut kriterlerle hareket edilmeye çalışıldı. Ve mümkünse bu somut kriterlerin birden çoğuna sahip olanlar üzerinde bir değerlendirme yapıldı. Onun için diyorum ki, büyük çoğunluğu itibarıyla doğrudur. Ama maalesef yani herhangi bir şekilde elemek istediği, rakip gördüğü birisini buraya şikayet edip insanları itibarsızlaştıran bazı kişiler de olabilir. Çok açık söylüyorum. Bu tip ihbarlarla insanların hayatıyla oynayanların da bir karşı soruşturmayla karşı karşıya kalacaklarını düşünmelerini isterim. Siz insanlara durduğunuz yerde yanlışlıkla veya bilerek, insanların hayatıyla oynayacak iftira atacaksınız, FETÖ'cü olmayana FETÖ’cü diyeceksiniz. Bunlar ama bunların hepsi genelin içerisinde diyelim ki yüzde 90'ı ve 95’i doğruysa çok küçük bir alanda böyle bir yanlışlık olabilir. Bunlar giderilecek."

"Çok yaygın bir örgütten bahsediyoruz"

Payzın'ın "Mücadeleye niye tavandan başlanmadı?" şeklinde algı oluştuğunu belirtmesi üzerine Kurtulmuş, şöyle konuştu:

"Bu yanlış bir algıdır. Şimdi son rakamları bilmiyorum ama başta generaller, albaylar, yarbaylar olmak üzere rütbeli subayları düşünün. Emniyet Müdürlüğü içerisinde birinci sınıf emniyet müdürleri, valiler, eski valiler ile çok üst düzey düzeydekileri düşünün. Yani çok üst düzeyde insanlardan da başlandı. Bu yanlış bir algıdır. Nasıl böyle bir algı oluştu onu da bilmiyorum. Ama karşı karşıya kaldığınız örgüt sadece üstteki 3-5 kişiden ibaret değil. Çok yaygın bir örgütten bahsediyoruz. Dolayısıyla en tepesinden kılcal damarına kadar eş zamanlı gidildi. Bulunabilen her türlü insan ortaya çıkarılmaya çalışıldı. Bu arada yanlışlar yapıldıysa düzeltilir. Yanlışların düzeltileceğinden de milletimizin emin olması lazım."

Numan Kurtulmuş, "Hala kendisini ustaca gizleyen kripto FETÖ’cüler var mıdır? Olabilir. Bunların da ortaya çıkarılması, devletin önemli kilit noktalarındaki bu kriptoların üzerine gidilerek bunlardan da hesap sorulması hükümetin vazifesidir. Bunlara bulaşmış olan, irtibatlı olan kim varsa bu yaptıklarının hesaplarını ödeyecekler. Yanlışlıkla bir şekilde buraya dahil edilmiş varsa onlara da adaleti sağlayacağız." ifadesini kullandı.

"Sadece çocuğu bunların üniversitesinde okumuş veya sadece bankasında hesap açmış olanlar değil, bankaya BDDK tarafından el konulduktan sonra örgüt lideri demiş ki, 'Buraya para yatırın, bu banka daha da güçlensin.' Şimdi gelip böyle bir talimat aldıktan sonra para yatırmış olan, kasıtlı bir şekilde ve bilerek örgüt liderinin talimatına uyduğu bellidir. Bu örgütsel bir bağlantıdır." diyen Kurtulmuş, şunları kaydetti:

"Köşe başında herhangi bir bankaya para yatırma işlemi değildir. Örgütün bir bankasını güçlendirmek için yapılmış bir eylemdir. 17-25 Aralık’ın özelliği şu. Türkiye'de demokratik yolla seçilmiş olan hükümeti alaşağı etmek için ortaya konan bir operasyon var ve çok sayıda yan yollarda yasa dışı dinlemelerle, kayıtlarla veya uyduruk birtakım işlerle yapılmış olan, cepheden açılmış bir savaş var. Dolayısıyla buna herkes kendi cephesinden bakabilir. Mesela ben New York’taki Türk vatandaşlarımızla 27 sene evvel konuşurken, oradaki bir arkadaşımız '27 sene evvel sen (sakın ha sen bunlara bulaşma) diye uyardın beni' dedi. Öyle söylemişim o zaman. Çeşitli zamanlarda anlayanlar var. 2009'da ben bunların eğer istiyorlarsa kendi partilerini kurmalarını bu kadar siyasetin içinde olmalarının siyasete bir müdahale olduğunu Türkiye kamuoyuyla paylaştım. Sayın Cumhurbaşkanımız aynı şekilde hatırlıyorsunuz 'gelsinler partilerini kursunlar' dedi. Farklı zamanlarda farklı uyarılar oldu. Üzerinde hassas durmamız gereken konu bu.

İki tane yüzü olan bir örgüt var. Bir tarafında sivil toplum kuruluşları, yardım kuruluşları, okullar, bankalar, yurt dışındaki okullar son derece sempatik bir tarafı, insanlara yardım eden, kurban kestiren görüntüsü altında, liselerde, üniversitelerde fukara çocukları okuttuğu iddiasında olan bir örgüt. Dünyanın her yerinde böyle bir tarafı var. Yani meşru görünen bir yanı var. Ama esas tarafı bu okullar üzerinden de o ülkelerde yönetimi ele geçirmek için yetiştirdiği gençler var. Oluşturduğu birtakım kurum ve kuruluşlar üzerinden iş yapan bir örgütten bahsediyoruz. Türkiye'ye geldiğiniz zaman da çok daha açık bir şekilde askerin, polisin içine girerek, Merkez Bankası'ndan TİB’e kadar birçok yere girerek, buralarda devletin kadrolarını ele geçirerek istemediği herkese karşı operasyon yapmak isteyen illegal bir yapı var. Dolayısıyla zorluk burada. Vatandaşların da farklı zamanlarda mahiyetini anlamasındaki zorluk buradaydı. Ama herhalde 17-25 Aralık meselesi Kızıldeniz’in yarılması gibi bir şeydi. Ondan sonra da görmemek herhalde körlükle ifade edilir. "

BELEDİYELERİN ARABALARIYLA HENDEKLERE BOMBA VE HAFRİYAT TAŞIMASI DEMOKRASİ DEĞİLDİR

Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, belediyelere kayyum atanmasına ilişkin, "Vatandaşın belediye hizmetlerini yapsın diye seçtiği belediyelerin arabalarıyla hendeklere bomba ve hafriyat taşıması demokrasi değildir. Buna en fazla karşı çıkan da bu partiye oy verip 'bana belediye hizmeti yap' diye seçen partinin seçmenleridir." dedi.

Kanun Hükmünde Kararnamelerin (KHK) Parlamento tarafından da onaylanarak yürürlüğe girdiğini vurgulayan Kurtulmuş, bu kararnamelerin tek amacının FETÖ yapılanmasını sonlandırmak olduğunu söyledi.

Numan Kurtulmuş, KHK'larla ilgili Parlamentodaki üç partinin ittifakının söz konusu olduğunun altını çizerek, "Eğer bu KHK'larla açığa alınmalar dolayısıyla yanlışlıklar varsa bunları da samimiyetle düzelteceğimizi ifade ediyoruz. Muhalefetten bu anlamda gelen teklifler de değerlendirmeye alınıyor. Burada kriter kimseye haksızlık yapılmaması. Bunu da yapabilirsek bu mücadeleyi etkin bir şekilde sürdürürüz." ifadesini kullandı.

Açığa alınan öğretmenlerle ilgili takip edilecek sürece de değinen Kurtulmuş, şöyle konuştu:

"Türkiye'de çok sayıda yetişmiş insanımız var. Çok sayıda atamasını bekleyen öğretmen var. Dolayısıyla eğitim alanında hiçbir boşluk olmayacak. Milli Eğitim Bakanlığımız bu konuyla ilgili çalışmayı yapmıştır. Okullarımızda öğretmen açığı olmaz. Türkiye'de en zor şartlarda bile telafi eğitimi yapılarak, öğrencilerimizi TEOG gibi sınavlarda mağdur etmeyecek düzenlemeler yapıldı. Dolayısıyla burada da bir boşluk olmaz, Milli Eğitim Bakanlığımız gerekli öğretmen kadrolarını süratle doldurur.

Türkiye geçen yıl Suruç saldırısı ile yeni bir döneme girdi. Suruç saldırısından sonra eş zamanlı olarak üç terör örgütü bir yıl boyunca, hala devam ediyorlar Türkiye'ye saldırılarına. DAEŞ, PKK, DHKP-C ve başka irili ufaklı terör örgütleri Türkiye'ye karşı terör saldırılarında bulundu. Buna son olarak FETÖ'yü de koyabilirsiniz. Onlar da bu anlamda bir darbeyle bu terör örgütlerinin hepsinin yapamadığını en üst düzeyde yapmaya gayret etti. Türkiye zaten kendisine karşı açılmış olan bir savaşa karşı mücadele ediyor. Bu savaşın içinde PKK, DAEŞ ve FETÖ de var. Çok açık bir şekilde, bütün terör örgütleri, bütün güçleriyle Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin varlığını yok etmek, vatandaşımıza hayatı zindan etmek ve demokrasiyi rafa kaldırmak için mücadele ediyor. Biz de eş zamanlı olarak bu mücadeleyi sürdürmek zorundayız. Zor mudur? Zordur. Her alanda mücadele vereceksiniz. Bir yandan FETÖ'nün hainlerini temizlemekle uğraşacaksınız, bir yandan PKK'nın toplumun içine koyduğu mayınları söküp atacaksınız. Bunu yaparken de 79 milyonun çok büyük bir kısmını demokratik kurallar, bir üst akıl içerisinde bu mücadelenin içinde bir taraf yapacaksınız, vatandan, milletten yana bir taraf yapacaksınız. Bu zor bir iş ama Türkiye bunu başarmak zorundadır. Geri adım atmadan eş zamanlı olarak bize saldıran herkese karış biz de mücadelemizi sürdüreceğiz."

Belediyelere kayyum atanması

Belediyelere kayyum atanmasına ilişkin bir soru üzerine, Kurtulmuş, vatandaşın 'belediye hizmetlerini yapsın' diye seçtiği belediyelerin arabalarıyla hendeklere bomba ve hafriyat taşımasının demokrasi olmadığının altını çizerek, "Buna en fazla karış çıkan da bu partiye oy verip 'bana belediye hizmeti yap' diye seçen partinin seçmenleridir. Gidin bu ilçelerdeki vatandaşlara sorun. Vatandaşlar bunlardan şikayetçidir, zarar görmüştür. Bizim baştan beri HDP'lilere söylediğimiz şey şu; 'Şu kadar milyon insanın gücünü alarak seçilmiş partiler elbette bir güçtür. Bu kadar çok insanın oyunu alarak Parlamentoya gelmiş bir parti gerçekten millet için bir güçtür. Yeter ki, Türkiye'nin bu şansını çöp tenekesine atmayın. Siz milletin oylarıyla Parlamentoya belediyelere geldiniz, sizin göreviniz terör örgütüne yataklık etmek değildir. Sizin vazifeniz size oy veren seçmeninize hizmet etmek. Sizi oy vererek Parlamentoya gönderen vatandaşın sözcüsü olmaktır. Eğer bunu yapabilirseniz, yani dağın gölgesinden çıkar TBMM'de siyaset yapmayı başarırsanız, belediyeler olarak da yine dağın gölgesinden çıkarak vatandaşın istediği hizmetleri yapmayı başarırsanız millete ve Türkiye'ye hizmet etmiş olursunuz, Türkiye'nin barışına katkıda bulunmuş olursunuz. Bir senedir her vesileyle Türkiye'ye karşı tuzak hazırlayıp, terör örgütü elemanlarına yardım ederseniz, kusura bakmayın, bunun adı belediyecilik olmaz, bunun adı başka bir şeydir.' Bu bölgede hendeklerden, çukurlardan, bombalardan, tuzaklardan en fazla zarar gören Kürt halkı, Kürt kardeşlerimizdir. Bu epeydir gündemimizde olan bir meseleydi. Terör örgütünü yardım ve yataklığa açık olan olan belediyelerle ilgili böyle bir karar alındı." şeklinde konuştu.

Başbakan Yardımcısı Kurtulmuş, darbeye kalkışanların yaptıklarının burunlarından fitil fitil getirileceğini vurgulayarak, Türkiye'nin ağır ceza mahkemelerinde herkesin hak ettiği cezayı alacağını söyledi.

Türkiye'nin bu süreci açık, şeffaf yargılamayla sürdüreceğini ifade eden Kurtulmuş, "Kimse öyle Yassıada falan gibi göndermeler yapmasın. Eğer bu herifler darbe yapsaydı o zaman onlar Yassıada mahkemeleri kurardı." dedi.

"Çok sayıda başka kara kutular var"

Numan Kurtulmuş, Adil Öksüz'ün serbest bırakılmasına ilişkin soru üzerine, şunları söyledi:

"Şahsi kanaatim, herhangi bir şey bilmiyorum, vatandaş olarak bunu söylüyorum. Böylesine önemli bir kişinin, sabaha kadar darbenin başında nöbetçi olarak duran bir kişinin, orada mahkeme tarafından salıverilmesi hiçbir şekilde normal kabul edilebilecek bir şey değildir. Ondan sonraki süreç içerisinde, bu kişinin takip edilmemiş olması, 'nereye gitti, ne yaptı, ne etti?' bu da normal kabul edilebilecek bir süreç değildir. Benim kanaatim, yine bunu vatandaş olarak söylüyorum, benim kanaatim Adil Öksüz'ün bu darbenin kara kutularından sadece birisi olduğu yönündedir. Henüz ortaya çıkmamış, çıkarılmamış, başka ne kadardır sayıları bilmiyorum ama başka kara kutuların da olduğunu ve Adil Öksüz'ün en önemlilerinden birisi olduğunu ama en az Adil Öksüz kadar önemli başka kara kutular olabilmesinin mümkün olduğunu düşünüyorum.

Çünkü çok kapsamlı bir süreç bu. Her şeyi çok detaylı hesaplamışlar. Çok sayıda başka kara kutular var, bunların üzerinde yoğunlaşmak lazım. Siyasi ayakları var mı bu işin? Bunlarla ilgili araştırmaların yapılması lazım. Hala devletin içinden belli yerlerden korunma imkanları var mı? Bunların üzerine gidilmesi lazım. Bunu bir paranoyaya da dönüştürmeden, varsa kara kutuların hepsinin üzerine gidilmesinin en doğrusu kanaatindeyim."

Türkiye'nin çok ciddi bir badireden geçtiğini aktaran Kurtulmuş, "Bu badire sadece Türkiye'nin yönetiminin değiştirilmesi badiresi değildi. Bu badire Sayın Cumhurbaşkanımızı eğer bulsalardı onu şehit ederek süreci başlatacakları çok net görünüyor. Ondan sonra kimi bulsa infaz edecekler, tutuklayacaklar. Arkasından Türkiye'yi bir iç savaşa ve bu uzun iç savaş sonunda Türkiye'yi işgale doğru sürükleyeceklerdi. Bu kadar önemli bir konuda Türkiye, milletin desteği, cesareti, siyasetin ve medyanın birlikte hareket etmesiyle bir belayı saldık, kenetlendik ve yolumuza devam ediyoruz. Şimdi bu kenetlenme ruhumuzu hiç bozmayacağız ama bunu yaparken de bu ihanet şebekesinin içinde kim ne şekilde yer aldıysa bunları da bulup, ortaya çıkaracağız. Bunun hesabını soracağız.Türkiye bununla yükümlüdür. Bu milli birliğin ve dayanışmanın doğal gereğidir. Şehitlerimizin mücadelesinin doğal gereğidir." diye konuştu.

"Bunlarla ilişkisi olmuş herkes yaptığının bedelini ödeyecek"

Numan Kurtulmuş, öncelikli vazifelerinin kamunun FETÖ'cülerden temizlenmesi olduğunu vurgulayarak, bunu yapmak zorunda olduklarını ve kamunun bir daha paralel bir düşünce içerisinde yer alan kişilere teslim edilemeyeceğini belirtti.

Gerçekten hak edenlerin gerekli cezalarla karşı karşı kalacaklarından şüpheleri olmadığını ifade eden Kurtulmuş, "Kızıldeniz yarıldıktan sonra tövbe etmenin bir anlamı yok. Bu anlamda herkes yaptığının karşılığını görecek. Türkiye zengin bir ülke, insanlar ticaret ya da başka şeyler yapabilirler, illa devlet, kamu içinde olacak diye bir şey yok. Ama bunlarla bir şekilde ilişkisi olmuş herkes yaptığının bedelini ödeyecek." diye konuştu.

Kurtulmuş, FETÖ'nün darbe girişiminin dindarlığa ve inançlara vurulmuş bir darbe olduğuna dikkati çekerek, şunları kaydetti:

"Çok kolay kolay atlatılacak bir toplumsal travma da değildir. Biz yeni Müslüman olmuş bir millet değiliz. Bu toprakların Müslüman geleneğinin çok temel özelliklerinden bir tanesi açık olmasıdır. Mesela bunlardan biri olan dergahların kapısı herkese açıktır. Sadece zulmedene karşı tavır alınır. Medreselerimiz, camilerimiz gelene de gidene de açıktır. Kimseye zorlama yoktur. İslami geleneği kapatır, bizden olanlar ve olmayanlar diye ayırırsanız, dini düşünce ve geleneği gizli hale getirirseniz o zaman ortaya FETÖ tipi paralel örgütler çıkar. Şimdi neyi, nerede kaybettik de böyle kapalı örgütler Türkiye'de din adına at koşturur hale geldiler? Bunların da gerçekten elden geçirilmesi lazım. Kapalı bir örgütlenmeyle devleti ele geçirmek histerisine sahip olmayanlar korkmasın, çekinmesin. 'Devleti ben yöneteceğim' iddiası olmayan cemaatin ürkmemesi ve korkmaması lazım. Zaten onlar faaliyetlerini yerine getirebiliyorlar. Karşı olduğumuz şey dini bir grup olmayabilir, seküler bir grup da olabilir. Geçmişte olmadı mı Türkiye'de? Seküler grup, devletin birçok kademesini ele geçirdi. Üniversiteye geçmek için o grupla irtibatlı olmak gerekiyordu. Dindar ya da seküler, devlet, sadece bir tek grubun eline verilemeyecek kadar büyük bir yapıdır. Devlet, milletin organıdır. 79 milyonda ne varsa onların hepsi devletin içinde olacaktır. Böylesine açık ve şeffaf bir yönetimi ortaya koymak da boynumuzun borcudur."

Yaz saati uygulaması

Numan Kurtulmuş, son 2,5-3 yıldır emniyet ve yargıdaki temizlikler yapılmasaydı bu darbenin başarılı olacağını, daha darbe gecesi vatansever savcıların darbe yapanlarla ilgili soruşturma başlattığını dile getirerek, Türkiye'nin her yerinin kendileri için önemli olduğunu ve nerede devleti ele geçirmeye çalışan FETÖ eşkıyaları kaldıysa bunları temizleyeceklerini söyledi.

Yaz saati uygulamasına da değinen Kurtulmuş, "Bu uygulamanın Türkiye'ye tasarruf sağlamadığı yıllardır konuşuluyor. Böyle ufacık meselelerle 'Türkiye şuradan mı kopar buradan mı kopar' demek çok çocukça yorumlardır. Türkiye'de eksen tartışmaları bazı vesilelerle gündeme geliyor. Kusura bakmayın Türkiye'nin bir tane ekseni vardır o da kendi eksenidir." ifadesini kullandı.

Kurtulmuş, soruşturmaları yapan savcı ve hakimlerin tam bağımsız olduğunu kaydetti.

DOLAYISIYLA HEP BERABER DARBEYE KARŞI DURDUK

Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, "Türkiye'nin farklı kesimi ya da herhangi bir parti açıkça darbeye destek vermiş olsaydı belki bugün Türkiye başka bir noktada olurdu. Dolayısıyla hep beraber darbeye karşı durduk, hep beraber demokrasiye sahip çıktık." dedi.

Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) mensuplarının alınmasının yanı sıra muhalif kesim ile farklı düşünenlerin tasfiye edildiği yönündeki soru üzerine "Önce şu 'kesim' lafını bir tarafa bırakalım" dedi.

Türkiye'de 15 Temmuz'un kazandırdığı en önemli şeylerden birisinin meşruiyete, legaliteye riayet edenler, ona saygı gösterenlerle, göstermeyenler arasında bir ayrım olduğunu belirten Kurtulmuş, ülkede toplumun büyük bir kesiminin, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin meşruiyet zemini içerisinde yaptığı işlere sahip çıktığını kaydetti.

Kurtulmuş, 7 Ağustos'un bunun çok açık göstergesi olduğunu dile getirerek, şöyle konuştu:

"7 Ağustos'ta meydanlarda, kendisini seküler ve laik olarak tanımlayan kitleler de dindar olarak tanımlayan kitleler de milliyetçiler de vardı. Farklı etnik kökenden insanlar, farklı mezheplerden, meşreplerden insanlar da vardı. Türkiye'nin bütün siyasi renklerini, kültürel kodlarını taşıyan 5 milyon insan Yenikapı'da bir araya geldi. Türkiye genelinde 10 milyon insan bir araya geldi. Bu resmi gösterdiğimizde herkesin dili çözülüyor. Herkes 'Evet doğru.Türkiye bütünüyle demokrasiye sahip çıktı' diyor. Şunu çok açık söylüyorum. Niyetimiz Yenikapı'daki yeni ruhu asla kaybetmemektir. Bunun yolu da Türkiye'de bundan sonraki süreçlerde bazı adımlarımızı son derece dikkatli atmaktan geçiyor."

Bunlardan birisinin Türkiye'nin daha da şeffaf hale getirilmesi olduğunu dile getiren Kurtulmuş, "AK Parti'yi bu kadar popüler hale getiren, darbelere, bir takım tehditlere karşı da ayakta kalmasını sağlayan şey. İşte 2007'de, 2008'de, ne zaman AK Parti herhangi bir darbeyle karşılaşsa bunu daha demokratik, şeffaf adımları atarak geçmiş oldu." diye konuştu.

"Türkiye'de öteden beri devlet ele geçirilmesi gereken bir yer olarak algılanır bilileri tarafından" diyen Kurtulmuş, FETÖ'nün biraz daha örgütlü bir şekilde bunu 40 yıl içinde yapmaya çalıştığını kaydetti.

Kurtulmuş, Devlet'in ele geçirilecek bir yer olmadığını vurgulayarak, "Devlet, millete hizmet edilecek bir müessese haline dönüştürülsün. Bu konuda çok adım atılacak, atıldı ama çok daha atılacak adım var. Bunun için de ehliyetin, liyakatin ve sadakatin ele alındığı bir mesele. Bu sadakat millete ve vatana sadakat." değerlendirmesinde bulundu.

"Kocaeli Üniversitesi'nden sol görüşlü olduğunu söyleyen akademisyenler barış bildirgesine imza attıkları için uzaklaştırılıyorlar. Bu hükümetinizin bilgisi içinde yapılan bir şey mi? Yoksa hala birileri sızıntı halinde bir takım inisiyatifler mi kullanıyorlar" sorusunu Kurtulmuş, "Olabilir" şeklinde cevapladı.

Başbakan Yardımcısı Kurtulmuş, bu tür yanlışlık yapıldığına inananların ilgili yerlere müracaat edip, haklarını aramaları gerektiğini hatırlatarak, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Eğer yanlışlık yapıldıysa yani FETÖ ile iltisaklı olmadıkları halde bu kapsamın içerisinde değerlendirilip, 'fırsat bu fırsattır' denildiyse bu arkadaşlar gözden geçirilir. 15 Temmuz ve 7 Ağustos görüntüsü bizim için esastır. Bütün insanlar oradaydı. Türkiye'nin farklı kesimi ya da herhangi bir parti açıkça darbeye destek vermiş olsaydı belki bugün Türkiye başka bir noktada olurdu. Dolayısıyla hep beraber darbeye karşı durduk, hep beraber demokrasiye sahip çıktık. Bundan sonraki süreçte de demokrasiyi geliştirme, Türkiye'de devletin şeffaflaştırılmasının arttırılması konusunda da hep beraber adımlar atacağız. Siyasetimiz farklı olacak, tartışacağız, münakaşa edeceğiz. Bunlar ayrı şeyler ama dediğim gibi devlet, ehliyet, liyakat ve vatana, millete sadakat prensipleriyle şeffaf bir hale getirilecek."

"FETÖ bütün partilerin içerisine bir türlü sızdı"

Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Kurtulmuş, uzun yıllar öncesine dayanan FETÖ yapılanmasının temizlenmesinin nasıl yapılacağı sorusu üzerine, şunları söyledi:

"Bir zamanlar Türkiye'de faili meçhuller, kanlı pazarlar, Gazi olayları dahil bir sürü karanlık olaylar, sağ, sol çatışmalarını, 'Bir ondan bir bundan adam asarak', önceden de bir ondan bir bundan diyerek, insanları sahaya sürerek, Türkiye'nin altını üstüne getirmiş bir statü vardı. Tam da bu FETÖ yapılanması, bu derin statüyle mücadele etme kararlığı içerisinde yol alan bütün partilerin içerisine bir türlü sızdı."

Rahmetli Turgut Özal'ın bu derin meseleyi görenlerden olduğunu, bununla mücadele ederken, FETÖ'nün ona da destek verdiğini aktaran Kurtulmuş, "Rahmetli Ecevit'in de bazı derin yapılanmaları çok açık bir şekilde gördüğünü, müdahale edemediğini ama o süre içerisinde FETÖ ile de ciddi bir şekilde işbirliğini geliştirdiğini görüyoruz." değerlendirmesinde bulundu.

Numan Kurtulmuş, bu grupla hiçbir siyasi olarak ilişkisi olmayan tek siyasetçinin Necmettin Erbakan olduğunu vurgulayarak, bu yapının Erbakan'ı hiç sevmediğini dile getirdi.

FETÖ'nün 28 Şubat sürecinde yaptıklarını anlatan Kurtulmuş, "Refah Partisi'ni sakın kapatmayın, kapatma tehdidi devam ederse millet oy vermez' diyen bu adam. Başörtüsü teferruattır diyen bu adam. 28 Şubat'ın belki çok önemli figürlerinden birisi bu adam." dedi.

28 Şubat'taki tankların balans ayarının bir yerde muhafazakar kitleye de FETÖ üzerinden bir ayar yaptığını söyleyen Kurtulmuş, Erbakan'ın bunu gördüğünü ve uzak durduğunu aktardı.

Kurtulmuş, şöyle devam etti:

"AK Parti iktidarları sırasında da maalesef derin devletle yapılan mücadele sırasında da 'Destek oluyoruz, yanınızda ve yardımcı oluyoruz' derken, çok ciddi şekilde devletin içerisine yerleştiler. Öyle anlaşılıyor ki bir derin yapıdan kurtulurken, FETÖ diye daha derin ve kökleri dışarıda bir yapıyla karşı karşıya kaldık. Bundan kurtulacağız diye aynı hataya düşmememiz lazım. Süreçlerin açık, şeffaf, demokratik, yönetilir bir şekilde, muhalefetle Yenikapı'da başlamış o ruhun sürdürülerek, eleştiriler varsa dinleyerek, muhalefetin de milli birlik, beraberlik ruhunu, hassasiyetini koruyarak devam etmesini bekliyoruz, istiyoruz. Türkiye bu süreci hep beraber inşallah aşar ve böylece 'derin' dediğimiz bu yapılar bütünüyle bir şekilde belki tasfiyesi olağanüstü zordur ama artık etkisiz hale getirilebilirler. Bir başka derin yapılar bunların yerine yer almazlar. Türkiye'de sadece demokratik, görünür, meşru zeminler üzerinde siyaset yapma imkanı olur."

"Aynı hatalar burada yapılmayacak"

Ergenekon Davası dönemindeki gibi bir torba oluşturulduğu ve tüm yapılanların FETÖ tarafından gerçekleştirildiği şeklindeki soru üzerine Kurtulmuş, bunu kendi aralarında da konuştuklarını anlattı.

Numan Kurtulmuş, FETÖ'nün Ergenekon gibi birtakım eski davaları taşınamaz hale getirdiğini, aynı hatanın burada yapılmayacağını belirterek, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Bu çetenin, darbenin, terörün içinde kim varsa, kimin ne bağlantısı varsa, bunun farklı alanları var. Askerlerin karıştığı fiili bir askeri darbe kısmı var. Finans alanında bir takım darbelerle Türkiye ekonomisini kontrol altına almaya çalışan bir grup var. Yargıda, yargıyı tamamıyla kendi kontrolü altına almaya çalışan başka bir grup var. Bunların hepsini Sayın Cumhurbaşkanımızın tespitiyle 'At izini, it izine' karıştırmadan, her sepeti taşınabilir halde devam ettireceğiz ve her sepetten sonuç alacağız. İnşallah bunların hiç birisi boşlukta, açıkta kalmayacak."

"Tuğlayı bir çekersek devlet yıkılır' diye bir söz vardır. Şu günden itibaren o tuğlayı çekmeye hazır mı iktidar? sorusu üzerine Kurtulmuş, AK Parti'nin iktidara geldiğinden itibaren o tuğlayı çektiğini söyledi.

Kurtulmuş, her seferinde karşılarına bir engelin çıktığını, 2007'de cumhurbaşkanlığı seçiminin engellenmeye, 2008'de de AK Parti'nin kapatılmaya çalışıldığını hatırlattı.

"Ne yaptığımızın farkındayız"

Kurtulmuş, "Biraz daha o tuğlaları çekmeye veya üzerine yeni tuğlalar koymaya, devletin inşası, bekası anlamında yeni, güzel bir yapı oluşturmaya kalktığında karşısında Gezi olayları, 17/25 Aralık olayları, en sonunda da 15 Temmuz olayları çıkarıldı. Biz ne yaptığımızın ve neyle mücadele ettiğimizin farkındayız. Bunun ne kadar önemli bir mesele olduğunun farkındayız. Ama şu anda birinci önceliğimiz, devletin istiklal ve istikbalini korumak için bu tehdidi bertaraf etmek." dedi.

Başbakan Yardımcısı Kurtulmuş, bunun ucunun nereye, hangi dehlize çıkarsa çıksın, sonuna kadar onu takip etmenin ve onu aydınlatmanın hükümetin boynunun borcu olduğunu söyledi.

Aslı Erdoğan ile birlikte gazetecilerin, sanatçıların tutuklanması, Can Dündar'a destek oldukları gerekçesiyle bazı milletvekillerine yönelik hazırlanan fezlekelere ilişkin soru üzerine Kurtulmuş, bu süreçteki mücadeleyi hukukun üstünlüğü, demokrasinin uluslararası standartları içerisinde sürdürmeye devam ettiklerini anlattı.

Türkiye'nin olağanüstü hal ile yönetiliyor olmasına rağmen, sokaktaki vatandaşın bunu hissetmediğini ve çok geniş kapsamlı bir soruşturmanın devam ettiğini vurgulayan Kurtulmuş, bu soruşturma içerisinde sıfır hata ile gitmek istediklerini ifade etti.

Sadece hükümetin bu işin içerisinde olmadığını kaydeden Kurtulmuş, "Yargı da bu işin içerisinde. Soruşturmanın bir kısmı diyelim ki emniyet güçleri tarafından yapılıyor. Sonuçta bunların kararı yargı tarafından veriliyor. Bu sürecin hassasiyetine, yargının da, yürütmenin de bütün kurumların uymasını temenni ederiz. İsteriz ki bu süreci sıfır hata ile yürütelim. Çünkü bu ancak bütün toplumun desteğiyle olacak bir şeydir." diye konuştu.

Darbe girişiminin ardından batıdan gelen eleştirilere de değinen Kurtulmuş, son birkaç haftadır Türkiye'ye dışarıdan gelenlerin, "Evet sizde darbe olmuştu, demokrasiyi destekliyoruz" demeye başladıklarını anlattı.

Kurtulmuş, "Neredeydiler darbe akşamı? Ertesi hafta neredeydiler? 15 gün, bir ay içerisinde neredeydiler? Böyle yapmadıkları gibi hemen darbenin birkaç gün sonrasında 'Bu darbecileri nasıl bu görüntüler içerisinde televizyonlara çıkarıyorsunuz, dediler." görüşlerine yer verdi.

Bunu söyleyenlerin öncelikle 'Geçmiş olsun ve başsağlığı' dileğinde bulunması gerektiğine dikkati çeken Kurtulmuş, batının darbe sonrasındaki tutumunu eleştirdi.

Kurtulmuş, "Geneli itibarıyla söylüyorum, sanki gözaltına alınanlar, tutuklamalar, darbeciler, görüntüler, bunlar sanki evlerinde oturan, sıradan adamlarmış gibi tutuklanmış imajı verilmeye çalışılıyor bazı çevrelerce dışarıda." dedi.

Darbenin daha ilk gününden itibaren batı basınında OHAL ile ilgili çeşitli eleştiriler aldıklarını aktaran Kurtulmuş, Fransa'daki terör saldırısından ilan edilen 9 aylık OHAL'in eleştirilmediğini dile getirdi.

Kurtulmuş, "Canımız yandı, ülkemizi, savunmaya çalışıyoruz. Geleceğimizi, istikbalimizi savunmaya çalışıyoruz. Bir sürü iş oluyor. Bu işler olurken Türkiye'nin dostu, müttefiki olarak kendisini gören çevrelerden destek beklemek hakkımız. Destekleri vermeyip sadece eleştirenler de kusura bakmasınlar, Türkiye kendi istikbalini koruyacak durumdadır." dedi.

Bu tür şeylerde ilk 24 saatin mühim olduğunu dile getiren Kurtulmuş, şöyle konuştu:

"İlk 24 saatte kimler hassasiyetle durumlarını ortaya koymuşlarsa bunlar uluslararası alanda gerçekten iyi iş yapmışlardır. 24 saatten, durum ortaya çıktıktan sonra, Türk halkının üç beş çapulcuya meydanı bırakmadığı ortaya çıktıktan sonra kahramanlık yapmak ya da dostluk gösterisinde bulunmak... Evet o da bir şeydir ama sonuç itibarıyla esas olan ilk 24 saattir."