08.03.2018 - 01:30 | Son Güncellenme:
İSTANBUL-DHA
Güllü şöyle dedi:
“Siz yasaları yapıp kütüphanenize koyarsanız onun size bir faydası olmaz. O yasanın içinde yapılan, yazılanlar bir süzgeçten geçtiği için o sayfalarının içine girmiştir. Onların önleyici politikaları da uygulamayı getirir. Cezasızlıkla bir toplumun gözünde korkuyu yaratamazsanız. Ne yaparsa yapsın, hırsızlık, istismar, kadına şiddet uygulasa da bunu önleyemiyorsanız buradaki ana nokta cezasızlık örneğidir. Ayşegül Terzi’nin tekme atıcısı vatandaş Abdullah Çakıroğlu ilk etapta tutuklandıktan sonra tutuklanmadan evvel 3 kere gözaltına alındı. Oysa ki İstanbul sözleşmesine göre vatandaşın bu eylemi suçtur ve bunu anında içeri almalıydık.”
‘Kadın itiraz ediyor’
Psikiyatrist Prof. Dr. Şahika Yüksel ise kadına yönelik şiddet ile ilgili Türkiye’nin portresini çıkararak şu tespitleri yaptı: “1994’te Mor Çatı ilk defa kadına yönelik şiddetin Türkiye’de bir portresini çıkardığında 3 kadından 1’inin aile içinde şiddete uğradığını tespit edilmişti. Yapılan çalışmalarda da hâlâ aynı oran devam ediyor ama artık önemli olan bir şey var: Kadınlar artık itiraz ediyorlar. 1994’te şiddete uğrayan kadınlar bir sığınak istemiyorlardı. Dolayısıyla son 20-25 yıla baktığımızda kadınların haklarını talep etmede ciddi bir gelişme görüyoruz. Susmuyorlar. Evlilik içindeki tecavüz, Türkiye’de ceza kanunlarına geçmiştir ama 15 yılda bu nedenle cezalandırılan kişi sayısı 1 veya 2 kişi oldu. Tecavüze karşı da kanunlarımız kötü değil ama kravatını takıp, mahkemeye geldi diye iyi hal indirimi yapılırsa, erkek egemen düşünen hakim aracılığıyla o zaman tecavüzcü de buna aldırmıyor.”