23.05.2022 - 09:51 | Son Güncellenme:
İHA
Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından 2009 yılında Kırıkkale'de başlatılan kazı çalışmaları, her yıl mayıs ve haziran aylarında devam ediyor. Kırıkkale'nin Karakeçili ilçesinde, "aşağı şehir" ve "yukarı şehir" olmak üzere iki arkeolojik alandan oluşan Büklükale mevkiinde başlatılan kazı çalışmalarında binlerce yıllık tarih gün yüzüne çıkartılıyor.
Arkeolojik kazılar, şehrin Asur ticaret kolonileri döneminde de aktif rol oynadığını gösteriyor. Kızılırmak nehrinin en dar kısmında konumlandırılmış şehir, Erken Tunç Çağı'ndan Osmanlı dönemine kadar iskan görmüş ve her dönem doğu-batı geçiş noktasının üzerinde adeta doğal bir köprü görevi üstlendiği tahmin ediliyor. Ayrıca, Büklükale bölgesinde Selçuklu döneminde Kızılırmak nehri üzerine inşa edilen Çeşnigir köprüsü bulunuyor.
Kırşehir Ahi Evran Üniversitesi Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi ve Kazı Başkanı Doç. Dr. Kimiyoshi Matsumura, yaptığı açıklamada, 2009 yılından itibaren devam eden kazı çalışmalarında, milattan önce 2000'li yıllarda inşası yapılan saray tespit ettiklerini söyledi.
"DÜNYADA EN ESKİ DİYEBİLECEĞİMİZ CAM ŞİŞESİ BURADA BULUNDU"
Büklükale bölgesinde yapılan kazı çalışmalarında çeşitli malzemelerin bulunduğunu ifade eden Matsumura, "En önemli eserlerden bir tanesi de şimdilik dünyada en eski diyebileceğimiz cam şişesi burada bulundu. Burada bu tür cam şişesi sadece Hitit’in başkenti Boğaz köyde parça halinde birkaç tane çıktı ama bizimki ondan 200 sene eskiye doğru gidiyor. O dönemde Anadolu’ya nasıl bu eser gelmiş? Bu cam şişeleri ilk önce şimdilik Kuzey Suriye bölgesinde Huldiler diye kavimler yaşamış. Onlar tarafından geliştirilmiş olduğu biliniyor. O kazılar sonucunda bu bölgeye kadar Huldiler'in gelmiş olduğu sebebi büyük ihtimalle birinci Hattuşa döneminde Hitit’in ilk kral döneminde Huldiler İç Anadolu’ya kadar gelmiş olduğunu, ondan sonra işgal etmiş olduğunu, onların etkisi ile birlikte buraya Huldilerin cam şişesinin gelmiş olduğunu düşünüyoruz" dedi.
"ANADOLU'DA EN ESKİ SARAYLARDAN BİR TANESİ OLUYOR"
Matsumura, "Bu saray milattan önce 2 binlerde inşa edilmiş. Anadolu'da en eski saraylardan bir tanesi oluyor. 2 metrelik çok büyük taşlar kullanılarak inşa edilmiş olan bir saray. O dönemde krallıklar İç Anadolu’da varmış. Onlardan bir tane burada vardı. Asur Ticaret Koloni Çağından Hitit dönemine geçişinde burada devamlı olarak iskan edilmiş olması çok ilginç olay. Şimdiye kadar en önemli şehirlerden bir tanesi tabii ki Hattuşaş başkenttir. Ondan sonra Kayseri’deki Kırtepe çok önemli" diye konuştu.
"BİR SARAY TARZI MİMARİ OLDUĞUNU DÜŞÜNÜYORUZ"
Yapılan araştırmalar neticesinde mimarisinin saray tarzı olduğunu tahmin ettiklerini anlatan Matsumura, "Daha önce anlatmış olduğum cam şişesi o odadan bulduk. Onun yanında da cam askılık bulduk yuvarlak. Bu tanrı 'İştar huldîlerin şauşga' denilen tanrının sembolü olarak kullanılmış olduğu biliniyor. Tabii ki daha araştırma yaparak bu binanın fonksiyonunu tam olarak anlamaya çalışmak gerekiyor. Ama şimdilik bir saray tarzı mimari olduğunu düşünüyoruz" şeklinde konuştu.