05.09.2019 - 07:50 | Son Güncellenme:
KIVANÇ EL Ankara
Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk, yeni eğitim yılı öncesinde Milliyet’in sorularını yanıtladı. Velilere “öğretmene güvenin” mesajı veren Selçuk, yabancı dil eğitiminde yıllardır yaşanan sorunların temeline indiklerini ve bu eğitim yılında pilot okullarda yeni bir modelle eğitime geçeceklerini açıkladı. Selçuk’un açıklamaları şöyle:
- Yeni eğitim yılı başlıyor, yeni eğitim yılından veliler, öğrenciler ve öğretmenlere mesajınız ne olur?
Veliler açısından çocuklarının özelliklerini, yeteneklerini, ilgilerini takip etmeleri ve çocuğun dışındaki faktörlere bağlı olarak çocuğa yön vermek değil de, çocuğun özellikleri neyse, onun yatkınlıkları, becerileri, yetenekleri neyse, onu dikkate alarak çocukla ilgilenmek çok önemli. Aksi takdirde başka çocuklarla karşılaştırarak çocuğun doğasında olmayan birtakım özellikleri zorla kazandırmaya çalışmak çocukların özgüveninde ve eğitim-öğretim ve öğrenmeyi sevmelerinde, öğrenmekten haz duymalarında sorun çıkartıyor.
- Veliler arasında çocuk karşılaştırmak çok yaygın...
Okula yeni başlayan çocukta ay farkı bile önemli. Arkadaşın yapıyor da çocuğum niye yapamıyor diye öğretmenle tartışmaya girerse veli, aslında çocuğa zarar vermiş oluyor, çünkü çocuğu zamanından önce bir beklentiye sokmak da başka problemlere yol açıyor. Velilerimizin öğretmenlere güvenmesini istiyorum. Sınıfta diyelim ki 20-25 öğrencimiz varsa, öğretmen her birinin hakkını ve korumakla meşgul. Velinin velilik yapması, öğretmenlerimizin öğretmenlik yapması çok önemli. Velilerin muhakkak surette öğretmenlik rolüne soyunmamasında yarar var.
- Ödevleri yapan veliler var...
Bir çocuk ödev yapmayabilir. Henüz hazır olmayabilir. Bazı becerileri gelişmemiş olbilir. Sabırla izlemek gerek. Acele ettirilirse başka yeni sorunları olacaktır. Ödev sadece akademik gelişim için değil, aynı zamanda sorumluluk sahibi olmak için, belirli görevlerle ilgili farkındalıkların artması için de var, yoksa sınıfta yeterince öğrenme fırsatı sağlanıyor çocuklara. Veli öğretmenlik yapmaya çalıştığında, bu sefer anne-baba-çocuk ilişkisi zarar görüyor ve aile kurumu sıkıntı yaşamaya başlıyor. Bir çocuğun ödev yapmaması da önemli bir geri bildirimdir, çünkü çocuk henüz hazır değilim diyordur ve bu ödevi takip işi öğretmenin sorumluluğudur, velinin sorumluluğu değildir. Yapmıyorsa öğrenci bunu öğretmeniyle kendisi çözecek. Ve mümkün olduğu kadar çocuklar kendi sorunlarını kendisi çözmeli, yani aile çocuğun adına ne kadar çok sorun çözmeye çalışırsa çocuğu o kadar zayıflatır, özgüveni sarsılır ve çocuk problem çözme becerisini, çatışma çözme becerisini geliştiremez. O yüzden de ‘bu senin halletmen gereken bir problem, bunu öğretmeninle konuşabilirsin’ denilebilir.. Ama bazen çocuğun halledemeyeceği sorunlar olabilir, tabii ki veli katkı sağlayabilir.
‘Problemin kaynağına indik’
- Okullar tam olarak hazır mı?
Bir sıkıntımız yok. 50 binden fazla okulumuz var. Birkaç tane okulda bir sorun olduğunda sanki bütün Türkiye’de sorun varmış gibi bir izlenim oluşturulmaya çalışılıyor. O birkaç tane okulla ilgili eksiğimiz olabilir, problemlerimiz olabilir, biz bunları yok sayamayız, böyle problemlerimiz var. On binlerce okulun arasında o kadar az sayıda ki, valilerimiz, kaymakamlarımız, il-ilçe müdürlerimiz bunu yoğunlukla takip ediyorlar.
- Dil eğitimi konusu bir türlü çözülemedi. Bu konuda yeni bir plan var mı?
Alınan tedbirler, müfredat değişiklikleri, öğretmen eğitimleri, kitap değişiklikleri vesaire, çok çalışma yapıldı. Görüyoruz ki, bütün bu çalışmalar işlevsel, tatmin edici sonuçlara yol açmadı. Bu aslında 5, 10, 20 yıllık bir mesele değil belki 50-60 yıllık mesele. Biz ilk kez mevcut sistemi iyileştirme yaklaşımı yerine, mevcut sistemin paradigma olarak, genel makro plan olarak, yaklaşım tarzı olarak yabancı dil eğitimine yaklaşımımızı gözden geçirmeliyiz. Farklı bakış açısına bu sene eğildik. Üniversitelerle, uluslararası yabancı dil eğitim kuruluşlarıyla, çeşitli dünya ülkelerindeki başarı hikayeleriyle, öğretmen arkadaşlarımızla yüzlercesiyle 1 yıldır çalışıyoruz. Gördük ki biz aynı müfredatı her okul tipinde, her yaş düzeyinde, diyelim ki turizm meslek lisesi, fen lisesi, imam hatip lisesi, okul düzeyi ya da çocukların düzeyi, ihtiyacı ne olursa olsun biz hep aynı şeyi vermişiz. Ders saati sayısı az olduğu için ve çocukların yabancı dile günlük hayatlarında maruz kalma olasılıkları düşük olduğu için, birtakım maruz kalma stratejilerinde yapısal değişiklikler, yani çocuklar mobil cihazlardan, televizyondan, internetten, sosyal medyadan, filmlerden bir şekilde şu anda gençlerin ilgi alanında olan birçok kaynaktan da yabancı dil öğrenme fırsatı var. Ama biz bunu sadece sınıfın içinde haftada işte 2 saat, 3 saat, 4 saatle sınırlı tutuyoruz, bu anlamda da dönüşüme ihtiyaç var.
‘Öğretmenlerin kadrolu olmaları için çalışıyoruz’
- Öğretmen istihdamı konusundaki çalışmalarda gelinen durum nedir?
YÖK olumlu bir girişim olarak eğitim fakültelerinin kontenjanlarını düşürüyor, bu sene yüzde 10 düşürdü. Düşmeye devam edecek. 10 yılda hangi branşta kaç öğretmene ihtiyacımız var, bununla ilgili de çalışmalarımız sürüyor. Ücretli öğretmenlerimiz var. Ekonomik imkanlar el verdikçe daha fazla öğretmen atamasını yapmaya gayret ediyoruz. Sistem belli bir doyma noktasına geldikten sonra da emekliler kadar öğretmen alımı söz konusu olacak. Önümüzdeki birkaç yıl içerisinde beden eğitimi, sporla ilgili dersler, sanatla ilgili derslerde öğretmen ihtiyacımız mevcuttan çok daha fazla olacak. Seçmeli-zorunlu konusunda bir yanlış anlama da oluştu, biz de eksik anlatmış olabiliriz; bu tür dersler tümüyle seçmeli oldu, kaldırıldı gibi şeyler söz konusu bile değil. Aksine Tasarım Beceri Atölyeleri’nin sayısı on binlere ulaşacağı için buralarda tasarımla, beceriyle, sanatla, müzikle, sporla ilgili öğretmen ihtiyacımız çok artacak.
‘Özel sınıflar hukuka aykırı’
- Her eğitim yılının gündemi kayıt parası ve özel sınıf gibi konular. Bu konuları nasıl tam anlamıyla çözeceğiz?
Özel sınıf uygulaması tümüyle hukuka ve mevcut mevzuata aykırı. Bu sosyolojik olarak da ciddi bir problem, çünkü özel sınıfın açılması bir resmi okulumuzun içerisinde ayrıcalıklı veliler ve ayrıcalıklı öğrencilerin söz konusu olması okulun çoğunluğu açısından çalışma barışını, okul barışını, öğrene, öğretme, eğitim barışını zedeleyecek bir konu, bizim müsaade etmemiz asla mümkün değil. Bununla ilgili de her türlü soruşturmayı, görevden almaya kadar gereken tedbirleri yerine getiriyoruz.
- Veliler mi istiyor?
Veli organize ediyor, yoksa okul müdürü böyle bir şeye yaklaşmaz. Diğer taraftan, çocuk zaten hangi mahallede oturuyorsa o mahalledeki okulun adrese dayalı olarak otomatik kaydını zaten biz yapmış oluyoruz, kayıt tamam. Buradaki mesele, okul aile birliklerinin okuldaki eğitim-öğretimin kalitesini yükseltmek için ekstra yabancı dil, spor ve kültür faaliyeti yapmak istemesi. Okul-aile birliğinin veliden bir beklentisi ve talebi var ama ‘biz sizin kaydınızı yapmayacağız’ ifadesini yasal olarak kullanamaz. Aşırı bir rakamdan söz ediliyorsa, o okulda velilerin istemediği bir durum söz konusuysa, bir zorla bağış söz konusuysa, elbette bu tür şeyi okul aile birliği yetki olarak yapamaz. Okulun ihtiyaçlarıyla ilgili sembolik de olsa bir gelir beklentisi oluşsun diye veliden böyle bir talepte bulunuyorsa, o okul aile birliğinin okul yönetimiyle beraber kendi içerisinde değerlendirileceği bir konu. Bazı veliler katiyen böyle bir şeyi kabul etmeyebilir, bazı veliler ‘olabilir’ diyebilir. Hiçbir okulumuzda böyle bir durum söz konusu değildir diyemeyiz. Bir problem varsa bunu görmezden gelemeyiz.
‘4 dil becerisi üzerinden eğitim’
- Öğretmenlerin yabancı dil düzeyleri de önemli değil mi?
İlk kez Öğretmenlerimizin 4 dil becerisi (Konuşma, yazma, okuma, dinleme) üzerinden öğretmen eğitimi ve yabancı dil öğretmen istihdamının değerlendirilmesi konusu gündeme geldi. TOEFL ve IELTS gibi sınavlar var, ama biz yabancı dil öğretmenlerimizle ilgili herhangi bir istihdam gerçekleştirirken dört dil becerisi üzerinden bir istihdama dikkat etmiyoruz. Okulda da buna dikkat etmiyoruz. Yani Türkiye’de bir öğrenci diyelim ki 11 sene yabancı dil dersi alıyor, fakat bir kez bile konuşma becerisi ölçülmüyor, sonra biz ona diyoruz ki konuşamıyor. Dört dil becerisi üzerinden dil eğitimi müfredat yazımı, öğretmen eğitimi gibi bir çalışma içindeyiz. Pilot uygulama 2020-2021 eğitim yılından itibaren de ilkokulda başlayacak.
- Özel okul örneklerinde var, yabancı dilde matematik, fizik, coğrafya görmek gibi bunlar da seçenekler arasında olacak mı?
Lise düzeyinde olabilir, ama ilkokulda, ortaokulda yasal olarak mümkün değil. Bu konularda daha esnek müfredatlar, daha esnek ders çizelgeleri, daha esnek ders saatleri gibi bir yaklaşımımız olacak. Liselerden başlayarak yabancı dilde dersler konmaya başlanacak.
- Bu yıl okullar açılınca ingilizce derslerinde bir yenilik olacak mı?
Yeni bir İngilizce öğrenme, öğretme metodu bir yıldır çalışıyoruz, bunun 2019-2020 öğretim yılında, yani bu öğretim yılında bazı okullarımızda pilotlamasını yapıyoruz, haftaya başlıyor. Bu yıl pilot okullardaki eğitimi izleme, değerlendirmeye bakacağız, gerekli düzeltmeleri yapıp 2020-2021’den itibaren de Türkiye ölçeğinde çalışmalar yapmaya başlayacağız.