26.12.2024 - 09:15 | Son Güncellenme:
DHA
Malkara ilçesinde yaşayan Bakiye Yeniçeri (29), kızı Sıla Yeniçeri'yi 2 Ağustos'ta Malkara Devlet Hastanesi'ne götürdü. Yeniçeri, vücudunda morluklar olan çocuğunun bıraktığı komşusu tarafından düşürüldüğünü ve yaralandığını söyledi. Muayene edilen Sıla Yeniçeri, daha sonra ailesine teslim edilip, evine gönderildi. Aile, 8 Eylül akşamı Sıla Yeniçeri'yi yeniden Malkara Devlet Hastanesi'ne götürdü. Baygın haldeki Sıla Yeniçeri'yi muayene eden doktorlar, darp izleri ve morlukları görünce durumu polise bildirdi. Durumu ağır olan Sıla Yeniçeri, Tekirdağ İsmail Fehmi Cumalıoğlu Şehir Hastanesi'ne sevk edildi. Muayenesinde Sıla Yeniçeri'nin beyin kanaması geçirdiği belirlendi, vücudunda fiziksel şiddete uğradığına yönelik bulgular elde edildi ve ameliyata alındı. Hastane ayrıca Sıla Yeniçeri'den aldığı DNA örneklerini incelenmek üzere Tekirdağ Adli Tıp Kurumu'na gönderdi.
Gizlilik kararı verilen soruşturmada, Tekirdağ Emniyet Müdürlüğü ekipleri, Bakiye Yeniçeri'nin de aralarında olduğu 5 şüpheliyi gözaltına aldı. Soruşturmada Bakiye Yeniçeri, dini nikahla birlikte yaşadığı Sanlı Ö. (57), komşusu ve çocuklardan K.A.'nın babası Kani A. (32) ile bebeğin bırakıldığı komşunun çocukları G.K. (14) ve K.A. (13) tutuklandı. Tekirdağ Barosu Başkanı Egemen Gürcün, 11 Eylül'de yaptığı açıklamada, Sıla Yeniçeri'nin cinsel istismara uğradığının adli tıp raporlarıyla kesinleştiğini açıkladı.
Tekirdağ İsmail Fehmi Cumalıoğlu Şehir Hastanesi'nin çocuk yoğun bakım ünitesinde tedavi gören Sıla Yeniçeri, 7 Ekim'de 1 aylık yaşam savaşını kaybetti. Tutuklu sanıklardan Kani A., geçen günlerde tutuksuz yargılanmak üzere tahliye edildi.
SALONDA 2 SANIK DURUŞMAYA KATILDI
Tekirdağ'da Sıla Yeniçeri'nin ölümüne ilişkin 5 sanığın yargılanmasına Tekirdağ 2'nci Ağır Ceza Mahkemesi'nde başlandı. Kapalı yapılan duruşmaya; başka dosya kapsamında 'Müstehcenlik' suçundan tutuklu bulunan sanık Sanlı Ö. ile tutuksuz sanık Kani A. ile taraf avukatları, TBMM Araştırma Komisyonu'ndan bir avukat, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı avukatı ve Tekirdağ Barosu'ndan da bir avukat gözlemci olarak katıldı.
Tekirdağ 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen duruşma yaklaşık 6 saat sürdü. Mahkeme heyeti, anne Bakiye Yeniçeri, sevgilisi Sanlı Ö., ve suça sürüklenmiş çocuklar K.A. ile G.K.'nin tutukluluk hallerinin devamına karar verirken, çocuklardan birinin babası olan Kani K.'yı ise adli kontrol şartıyla serbest bıraktı.
Sıla bebeğin hayatını kaybettiği olay sonrası başlatılan soruşturma kapsamında duruşma günü belirlenmişti. Duruşmada sanıkların önceki ifadelerinden uzaklaştıkları ve savunmalarını değiştirdikleri gözlemlendi.
'SANIKLAR İLK BEYANLARINDAN UZAKLAŞARAK BİR SAVUNMA GELİŞTİRDİLER'
Tekirdağ'da Sıla Yeniçeri'nin ölümüne ilişkin 5 sanığın yargılandığı Tekirdağ 2'nci Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki duruşmaya katılan Sıla bebeğin ailesinin avukatı Ahmet Berksoy, duruşmanın ardından yaptığı açıklamada, sanıkların polis ve savcılıkta verdiği ifadelerden uzaklaştığını söyledi.
Hukukçu olarak ilk günden itibaren suça sürüklenen çocukların ve diğer sanıkların en ağır cezayı almaları maksadıyla bir süreç yürütmek istediklerini belirten Avukat Berksoy, "Bu noktada Tekirdağ 2'nci Ağır Ceza Mahkemesi'nde 2 sanığın hazır olduğunu suça sürüklenen çocuklar ve annenin SEGBİS yöntemiyle duruşmaya katıldığını belirtmekte fayda var. Açıkçası soruşturma kapsamında ilk ifadelerinin ardından olayın örgüsüne daha net çıkarımda bulunduğu, akabinde süreç içerisinde gelişen durumlar ile ilk beyanlarından uzaklaşarak bir savunma geliştirdiklerini tespit edebiliyoruz. Annenin ilk aşamada vermiş olduğu ifadede, ‘Çocuğun bezinde gördüğüm kan izlerini eşim, birlikte yaşadığım kişiye söyledim ve o da ‘çocuktur, böyle bir eylemi gerçekleştiremeyecektir, dedi.' Anne bu söyleminden uzaklaşarak çocuğun bezinde herhangi bir şekilde kan, iz ve emareye rastlamadığını anlattı.
Suça sürüklenen çocuklara değinen Berksoy, "Konuyla ilgili alakalı çocuk koruma kanunu kapsamında Tekirdağ Barosu ve diğer illerden çok sayıda bir katılım sağlandı. Bu noktada çocukların her ne kadar soruşturma ve kovuşturma aşamasında suçun vasfı belirlenmiş olsa da çocukların üstün yararı ve henüz hüküm verilmediği için bu noktada onlara yönelik net bir aktarımda bulunmak doğru değil. Onların da SEGBİS hazırlandığı aşamada ilk ifadelerinden çok daha farklı bir şekilde, net bir şekilde net bir beyanda bulunmaksızın suçu işlemediklerini, aynı zamanda zannediyorum bir hukukçu olarak, aynı ortamda yan yana ifade vermelerinin de ifadelerinde birbirlerini çünkü soruşturma aşamasında çünkü 'O bana bunu yaptırdı, ben bunu yaptım' benzerinde beyanları olmuştu. Fakat burada SEGBİS yöntemiyle aynı oda içerisinde beyanda bulunmaları açık bir ifade, suçtan kurtulmaya yönelik ifadeleri, birbirlerini koruyucu bir yaklaşım tarzı sergiledikleri görüldü. Bu noktada Adli Tıp Kurumu'nun 1'inci İhtisas Dairesi'nde çocuğun anal bölgesinde oluşan bir DNA izlerine rastlamıştık. Bu da dosya muhteviyatında zaten tartışmaya mahal vermeden ortada. Bu noktada zaten suça temas eden çocuğun DNA'larının izlendiği fakat duruşma esnasında çok daha farklı bir savunma geliştirdiğini gözlemleyebiliyoruz" ifadelerini kullandı.
"Annenin işlediği suçun medeni hukuktaki temyiz, ceza hukukundaki isnat yeteneğinin olup olmadığına yönelik sanık müdafinin bir talebi oldu" diyen Berksoy, "Annenin sosyal hayat içerisinde defaatle intihara teşebbüs ettiğini, suça sürüklenen çocukların defalarca kolunda bir bıçak izinin, jiletle kendisine zarar verdiğini yönelik verdiği beyanlara istinaden ve cezaevinde de bu süreç içerisinde yaralama kastıyla kendisine zarar verdiğine yönelik beyanlar açıkçası zannediyorum. Mahkemede bu kişi akli melekelerine haiz değil mi, gerçekten bir çocuğun Türk medeni kanunundan kaynaklanan velayet hususlarına yönelik davranışlarını yönlendirmeye haiz mi değil mi diye şehir hastanesinde alanında uzman doktorlar tarafından isnat yeteneğinin var olup olmadığının bir sonraki celseye kadar eklenmesi yönünde bir ara karar oluştu" diye konuştu.
Suça sürüklenen çocuklarının babaları ile birlikte yaşadığı evde yaşlı bir babaannenin de olduğunu söyleyen Berksoy, "Bu noktada Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı'ndan katılan diğer meslektaşlarımız onun da tanık olarak dinlenmesini talep etti. Buradaki üstün yarar, çocuğun darp eylemine ve hayatını kaybetmesine sebep olan odanın kapısının bile olmadan diğer babaanne tarafından duyulabilecek nitelikte olduğu konuyla alakalı doğrudan tanık olabileceği yönünde bir tespitleri oldu. Mahkemede bu duruma itibar ederek kendisinin de bir sonraki celsede hazır bulunmasını istedi" dedi.
'KANİ A. FLAŞ BELLEK SUNDU
Avukat Ahmet Berksoy, sanıklardan Kani A.'nın suça sürüklenen çocuklardan birisinin babası olduğunu söyleyerek, "Açıkçası dosyaya geldiğinde, duruşma esnasında bir flaş bellek içerisinde dosyada ciddi manada esasa müessir olabilecek nitelikte bir flaş bellek sundu. Mahkeme bununla alakalı da bir ara karar tesis etti. Bunun da çözümünün ilerleyen süreçlerde kendisiyle duruşma esnasında bir konuşma fırsatımız oldu ara verdiğimizde. Dosyada konu ile alakalı hayatını kaybeden Sıla bebeğin ev içerisinde 'Kendi oğlum dahi olsa, benim oğlumun yapmış olduğu eylemler nedeniyle cezalandırılması gerekiyorsa cezalandırılsın. Onun telefonunda tespit ettiğim bir durumu sayın mahkemeye ibraz etmek istiyorum' dedi. Bu şekilde bir delil durumu oldu" dedi.
'DAVAYI BAŞINDAN SONUNA TAKİP EDECEĞİZ'
Türkiye Barolar Birliği (TBB) Başkan Yardımcısı Bahar Gültekin Candemir başta olmak üzere, Ankara, İzmir, Çanakkale, Edirne, Kırklareli, Samsun, Şırnak, İstanbul ve Sakarya barolarından başkanlar ve avukatları da adliyeye geldi. Tekirdağ Barosu Başkanı Egemen Gürcün, olayın ilk gününden itibaren takipçisi olduklarını belirterek, "Haklının hakkının arandığı yerlerdir adliye sarayları. Bugün de adalet peşinde Türkiye'nin dört bir yanından gelen avukatlar, barolar, sivil toplum örgütleri ve siyasi parti temsilcileriyle beraber burada Sıla meleğimizin hukukunu savunmak, adaletine sahip çıkmak için bir aradayız. Avukatlık Kanunu'nun 76 ve 95'inci maddeleri çok açık. Baroların hukukun üstünlüğünü savunmak ve bu kavramlara içtenlik kazandırmak noktasındaki insan haklarını yüceltmek noktasındaki çalışmaları bir görev olarak barolara verilmişken; bugün ve daha önceki Yargıtay kararları gerekçe gösterilerek, bugün de tekrar katılma taleplerimiz maalesef reddedildi. Ancak bu bir reddedilişin dışında da önemli bir gelişmeydi. Bugün Tekirdağ Adliyesi'nde yaşandığını ifade etmek istiyorum. O da şu Tekirdağ Barosu bu davada CMK 187 uyarınca davaya gözlemci olarak katılma hakkı da kazanmış bulunmakta. Bu gerçekten Tekirdağ Barosu'nun ve Türkiye'deki baroların mücadelesinin somutlaş bir biçimidir. Bu açıdan baronun davayı takip ediyor olması, toplumun da bu adalet beklentisinin gözlemcisi olması sıfatını bize gösterdi, yükledi. Bu sıfatın gereğince bu davayı başından sonuna takip edeceğiz" dedi.
'ÇOCUKLARIN SAKLAMBAÇ OYNARKEN KAYBOLMASINI İSTİYORUZ'
Tekirdağ Barosu'ndan Çocuk Hakları Komisyonu başkanının davaya izlemeye başladığını söyleyen Gürcün, "Bu açıdan gelinen aşama, bizim açımızdan çok değerli ve bu anlamda da bu davaya sahip çıkan herkese çok teşekkür ediyoruz. Türkiye'de çocukların saklambaç oynarken kaybolmasını istiyoruz. Çocukların rahatça, özgürce gelişebilecekleri, yaşayabilecekleri bir Türkiye istiyoruz. O açıdan her kurumun kendisini bu noktada bir kontrol etmesini ve gerekli sorumluluklarını yerine getirmesini de bekliyoruz. O açıdan yapılacak tüm çalışmalara, bundan sonraki gelişmeleri de bizler takipçisi olarak bu süreçlerin olumlu manada desteklemeye çalışacağız. Türkiye'deki çocuk istismarının giderek artıyor olması, kadına dönük şiddetin her geçen gün devam ediyor olması, bizler için çok üzüntü verici bir durum. Kaygılanıyoruz ancak bu kaygıya karşılık tam bir kararlılıkla mücadelemizi sürdüreceğiz. Bu açıdan, bizlerin bu açıdan yürüttüğümüz bu çalışmalara verilecek destek sizler açısından da çok değerli olacak. Bizler şunu ifade etmek istiyoruz; çocuklarımızın, kadınların, çevrenin, herkesin rahat bir çevrede yaşayabilmesi, rahat bir ülkede yaşayabilmesi için varlığımızı devam ettireceğiz, mücadelemizi sürdüreceğiz" diye konuştu.
TBB: SILA BEBEK ADINA MÜCADELEMİZDEN VAZGEÇMEYECEĞİZ
TBB Başkan Yardımcısı Bahar Gültekin Candemir ise "Kamuoyunun 'Sıla bebek davası' olarak bildiği ve Sıla bebeğin yaşam hakkından koparıldığı davanın ilk duruşmasına biraz önce Türkiye Barolar Birliği ve barolarımızla birlikte katılım sağladık. Hepinizin bildiği üzere hukuk kurumları olan Türkiye Barolar Birliği ve barolarımız tabi oldukları Avukatlık Kanunu gereğince hukukun üstünlüğü ve insan haklarını korumak savunmak ve Sıla bebeğimizde olduğu gibi bu topraklarda yaşayan her çocuğun, her kadının, her yurttaşın yaşam hakkı da başta olmak üzere tüm insan haklarının tesisiyle korunması için mücadele eden kurumlardır. Bu görev sorumluluğuyla biraz önce çok değerli Tekirdağ Barosu Başkanımız ve diğer baro başkanlarımızla birlikte yurdun dört bir tarafından gelen çocukların komisyonları, dernekler, milletvekillerimizle birlikte, duyarlılık hisseden yurttaşlarımızla birlikte duruşmaya katılım sağladık ve yargılama sürecine katkıda bulunmak, Sıla bebeği yaşamdan koparan kişi ya da kişiler hakkında gerekli kanuni takibatın yapılması, davanın hukukun üstünlüğü tesisiyle sona erdirebilmesi ve bu zorlu sürece katkı koymak adına yapmış olduğumuz katılma taleplerimiz maalesef reddedildi. Ama Sıla bebek adına mücadeleden vazgeçmeyeceğiz. Her ne kadar katılma taleplerimiz reddedildiyse de gözlemci olarak davayı takip edeceğiz. Tabii bu arada Tekirdağ Baromuzun katılma talebi kabul edildi. Türkiye Büyük Millet Meclisi Araştırma Komisyonu'na Sayın Vekilimizin talebi kabul edildi. Ama talebi reddolunan Türkiye Barolar Birliği ve barolarımız olarak Sıla bebeğin yaşam hakkından koparıldığına ilişkin bu davada hukuk mücadelesini sürdürmeye devam edeceğiz. Toplum adına hukuku savunacağız" dedi.
CHP'Lİ GÖKÇEN: ÇOCUKLARIMIZI YAŞATALIM DİYENLERLE BİRLİKTE BURADAYIZ
CHP Genel Başkan Yardımcısı Gökçe Gökçen ise duruşma öncesinde yaptığı açıklamada, davayı takip etmek için geldiklerini belirterek, "Yurttaşlarımızla birlikte, çocuklarımızı koruyalım diyenlerle birlikte, çocuklarımızı yaşatalım, hepimiz güven içinde yaşayalım diyenlerle birlikte buradayız. Ama bir gözümüz, bir kulağımız da bugün Diyarbakır'da Narin duruşmasında. Daha önce dile getirmiştik; Narin cinayetinin duruşmasıyla, Sıla bebeğin duruşmasının aynı güne denk gelmesini anlamlı buluyoruz. Aynı güne denk geldiği için, kamuoyunun tepkilerinin bölünebileceği, dikkatinin dağılabileceği, takibin azalabileceği amaçlanıyorsa eğer bu amaç gerçekleşmeyecek" dedi.
'ARTIK NE OLUR BİR ARAYA GELELİM'
Çocuk ve kadınları korumanın yöntemlerinin belli olduğunu söyleyen Gökçen, "Bir toplum bu hale nasıl geldi? Bir toplumda çocukların, bu suçlara sürüklenmesinin arkasında ne gibi sosyolojik sebepler var? Bir kadını öldüren zihniyetin arkasında onu nasıl bir eşit olarak görmeyen bir mantık var. Onu nasıl bir mal olarak gören bir mantık var. Bunların hepsini araştırmak zorundayız. Bunların hepsini ele almak zorundayız. Ve yaşam hakkını savunuyorsak, o zaman gerçekten sonuç almak için savunmak zorundayız. Bizler Cumhuriyet Halk Partisi olarak Cumhuriyet Halk Partili parti yöneticilerimiz, kadın kollarımız, parti örgütümüz ve milletvekillerimizle birlikte bu işe bu mantıkla bakıyoruz. Artık ne olur bir araya gelelim ve çocuklara yönelen bu saldırının sistematik olduğunu kabul edelim. Çocuklara ve kadınlara yönelen bu şiddetin arkasındaki sebepleri gerçekten araştıralım ve bunlara hep beraber çözüm bulalım diyoruz. Gün boyunca, hep beraber duruşmayı takip edeceğiz" diye konuştu.
KADEM: YARGILAMANIN HIZLI VE ADİL BİR ŞEKİLDE GERÇEKLEŞTİRİLMESİNİ BEKLİYORUZ
Kadın ve Demokrasi Vakfı (KADEM) Hukuk Kurulu Başkanı Avukat Helin Görgül de basın açıklaması yaptı. Görgül, "Bugün, henüz bebeklik çağında olan Sıla bebeğin yaşam hakkını, ağır ihmaller ve kasıtlarla elinden alanların cezalandırılması ve bu vahim olayda, adaletin bir an önce tecelli etmesi için buradayız. Sıla bebeğin ölümüne neden olan olaylara ilişkin iddianamede, anne Bakiye Yeniçeri hakkında, 'Suçu bildirmeme', 'İhmali davranışla kasten adam öldürme', 'Suç delillerini yok etme, gizleme ve değiştirme' suçlarından dava açılmış olup, 10 Eylül 2024 tarihinden bu yana tutukludur. Annenin sevgilisi olduğu belirtilen Sanlı Ö. hakkında 'Suçu bildirmeme' suçundan dava açılmış, 12 Eylül 2024'te tutuklanmış ancak 31 Ekim'de tahliye edilmiştir. Komşu Kani A. hakkında 'Nitelikli cinsel istismar' ve 'Çocuğun cebir kullanılması suretiyle cinsel amaçlı kişiyi hürriyetten yoksun kılma' suçlarından iddianame düzenlenmiştir. Ayrıca Kani A.'nın çocukları hakkında ayrı bir soruşturma dosyası açılmış olup, süreç devam etmektedir. Sıla bebeğin adım adım ölüme sürüklendiği bu dehşet verici olay karşısında sessiz kalmamız mümkün değildir. Davaya müdahil olma talebinde bulunacak ve süreci sonuna kadar takip edeceğiz. Sanıkların, hak ettikleri en ağır cezalara çarptırılmasını talep ediyor ve yargılamanın hızlı ve adil bir şekilde gerçekleştirilmesini bekliyoruz. Yaşam hakkını savunmak, adalet ve vicdan adına hepimizin sorumluluğudur. Bu mücadelede toplumun her kesimini dayanışmaya davet ediyoruz" dedi. (DHA)