GündemHatay’da ölüm ve yaşam iç içe

Hatay’da ölüm ve yaşam iç içe

15.02.2023 - 07:00 | Son Güncellenme:

Hatay’da depremin 9. gününde enkazdan çıkarılanların olması umut kaynağı olurken, kaldırılan enkazlardan ise acı dolu yaşam öyküleri çıkıyor.

Hatay’da ölüm ve yaşam iç içe

Tüm Türkiye’yi yasa boğan deprem felaketinde Hatay, en büyük hasarın yaşandığı kent. Büyük bölümü yıkılan kentte, depremin 9. gününde de enkazdan çıkarılanların olması umut kaynağı olurken, kaldırılan enkazlardan ise acı dolu yaşam öyküleri çıkıyor.

Haberin Devamı

Hamile depremzede Merve Açıkbaş ise, hastaneye dönüştürülen Türk Silahlı Kuvvetlerinin savaş gemisi TCG Bayraktar’da doğum yaptı.

Kahramanmaraş’ın Pazarcık ilçesi merkezli 7.7 büyüklüğünde ve Elbistan merkezli 7.6 büyüklüğündeki depremlerin ardından Türk Silahlı Kuvvetleri’ne ait savaş gemisi TCG Bayraktar, Hatay’da hastaneye dönüştürüldü. Depremde yaralanan vatandaşların tedavi edildiği 19’u doktor, 60 personelin görev aldığı gemide, hamile depremzede Merve Açıkbaş doğum yaptı. Milli Savunma Bakanlığı’nın Twitter’daki hesabından, bebeğin fotoğrafları paylaşılarak, “Hastaneye dönüştürülen TCG Bayraktar gemimizden güzel bir haber var. Depremden zarar gören hamile bir vatandaşımız gemide güzeller güzeli bir kız evlat dünyaya getirdi. Milli Savunma Bakanlığı olarak yavrumuza sağlıklı, mutlu ve güzelliklerle dolu bir yaşam diliyoruz” denildi.

Haberin Devamı

Hatay’da ölüm ve yaşam iç içe

Hatay’da yaşamını sürdüren Işıl - Ekrem Özdemir çifti ise, doğuma kısa bir süre kala büyük depreme yakalandı. Deprem esnasında eşinin desteğiyle yaşadıkları binadan çıkan Işıl Özdemir, daha sonra Bodrum’a getirilerek yakınları ile birlikte ilçedeki bir otele yerleştirildi. Işıl Özdemir, çocuğunu Bodrum’da kucağına alırken, TIR tamircisi olan baba Ekrem Özdemir ise Hatay’da kaldı.

Enkazdan çıkanlar yürek dağlıyor

Hatay’da kurtarma ekipleri, bir hayat belirtisine ulaşmak ve canlı olarak çıkarmak için canını dişine takarak çalışmalarına aralıksız sürdürüyor. Tahliye edilen ve sadece enkazın bulunduğu binalarda ise parçalama işlemleri iş makineleri tarafından yapılıyor. Toz bulutlarıyla kaplanmaya başlayan kentte, enkazdan çıkanlar yürek dağlıyor. Düğün kareleri, takdir belgeleri, top, bisiklet ve oyuncak pelüşler görenleri duygulandırıyor.

Hatay’da ölüm ve yaşam iç içe

Öte yandan depremde enkazlarda bulunan değerli eşya ve evraklar da sahiplerine ulaştırılmaya çalışılıyor. Depremin ardından Hatay’a giden Düzce Üniversitesi ekipleri, enkaz alanında buldukları altınları polis ekiplerine teslim etti. Depremde gümüşçü dükkanı yıkılan Sertaç Bozkurt ise, iş yerinin enkazında kalan gümüş takılarını aradı. Yaşadıklarının çok zor olduğunu söyleyen Bozkurt, “Gümüş işi yapıyorum şu an hepsi enkaz altında. Tek tek ürünlerimi toplamaya çalışıyorum” dedi.

Haberin Devamı

Ermeni köyünde can kaybı yok

Kahramanmaraş merkezli 10 ili etkileyen 7.7 ve 7.6 büyüklüğünde depremler Türkiye’nin, tüm nüfusu Ermeni olan Samandağ ilçesine 5 kilometre uzaklıktaki Osmanlı döneminde kurulan 35 haneli ve 130 kişinin yaşadığı Vakıflı Mahallesi’nde can kaybı ya da yaralanan olmazken, Meryem Ana Kilisesi’nin dış duvarları yıkıldı. Köy okulu ile 19 pansiyondan bazılarında ve evlerde hasar meydana geldi. Önceden köy statüsünde olan, Hatay’ın büyükşehir olmasıyla mahalle statüsüne geçen Vakıflı sakinleri, geçimlerini turizm ve narenciyeden sağlıyor. Depremde can kaybının olmadığı nadir yerlerden birinin Vakıflı olduğunu belirten muhtar Berç Kartun, “Tüm Türkiye’ye başsağlığı diliyorum, ‘geçmiş olsun’ diyorum” dedi. 1981 yılında anıt ağaç olarak tescillenen ve bölgede Musa peygamberin toprağa diktiği asasının ‘ölümsüzlük suyu’ sayesinde yeşermesiyle büyüdüğüne inanılan ‘Musa Ağacı’ da herhangi zarar görmedi.

Haberin Devamı

‘Sanki ailemizden biri kurtulmuş gibi’

Tur rehberi olarak çalışan Elena Öksüz, depremde arama kurtarma faaliyetleri için Türkiye’ye gelen ekiplere çevirmenlik yapmak için hiç düşünmeden Hatay’a koştu.

Avrupa Birliği ve BM dahil birçok ülkeden arama kurtarma faaliyetleri için Türkiye’ye yardıma gelen ekiplere tercümanlık yapan, Almanca, İngilizce, Rusça ve Türkçe dahil olmak üzere 4 dil bilen Öksüz, Avusturya ekibinin sistematik çalıştığını ve herkesin kendi görevini bilmesinden ötürü ekipteki hiç kimsenin paniklemeden çalıştığını ifade etti. Öksüz, “Beni çok etkileyen bir olay oldu. Bizim ekibimiz önce babasını sonra kızını kurtardı. Biz Türk doktorlarına teslim edene kadar gözlemlediler. Tabii ki o sevinci ifade etmek mümkün değil. Bu inanılmaz, sanki kendi ailenin bir üyesi kurtulmuş gibi bir hissi var. Herkes alkışlıyor, sen de ağlıyorsun.”