13.09.2023 - 07:00 | Son Güncellenme:
ANKARA Milliyet
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, yeni anayasa çalışmalarına ilişkin, “Biz parlamentodaki bütün gruplarla bunları konuşacağız, görüşeceğiz; onlar da bu işe olumlu bakarlarsa yolumuza devam edeceğiz. Olursa olur, olmazsa olmaz. Bize düşen kapıları çalmak. Tüm siyasi partilere, sivil toplum kuruluşlarına, akademi mensuplarına sesleniyorum; en ideal anayasa metnini bulmak için gelin konuşalım, tartışalım, müzakere edelim” diyerek çağrıda bulundu.
Erdoğan 12 Eylül 1980 askeri darbesinin yıl dönümünde, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı ve Hukuk Politikaları Kurulu tarafından müzeye dönüştürülen eski Ulucanlar Cezaevi’nde düzenlenen “1982 Yerine 2023 Anayasası Sempozyumu”na katıldı. Erdoğan, konuşmasında özetle şunları söyledi:
HAFIZALARIMIZDAN SİLİNMEDİ: 43 yıl önce Türkiye, Cumhuriyet tarihinin en karanlık dönemlerinden birini yaşadı. ‘Bir sağdan bir soldan’ mantığıyla 50 kişinin idam edildiği, neredeyse her hanenin yaşanan acılardan nasibini aldığı o günler hafızalarımızdan asla silinmedi, silinmeyecek. Şu Ulucanlar Cezaevi’nin, Mamak Cezaevi’nin, Diyarbakır Cezaevi’nin, Sağmalcılar Cezaevi’nin dili olsa da o günleri anlatsa. İdamından sonra yargılandığı suçla ilgisinin olmadığı ortaya çıkan veya Hüseyin Kurumahmutoğlu gibi işkenceyle öldürülen gençlerimizin vebali darbecilerin yakasını öteki dünyada da bırakmayacaktır.
DEĞİŞSE DE DARBE ANAYASASI: Darbenin üzerinden 7-8 yıl geçtikten sonra idamla yargılananlar dahil, dipçik darbeleriyle cezaevine tıkılanların tamamına yakını serbest kaldı. Sadece bu bile yargılamasından infazına, tüm safhalarıyla yapılan işin ne kadar göstermelik olduğunun işaretidir. 12 Eylül yönetiminin ülkemizin kalbine sapladığı en büyük hançer, 1982 darbe anayasasıdır. Her ne kadar 1987’den itibaren 23 kez değiştirilmiş, hatta 2017’de tarihi bir yönetim sistemi değişikliğine gidilmiş olsa da elimizdeki metin hâlâ bir darbe anayasasıdır.
MUHALEFET YAN ÇİZDİ: Yapılan değişiklikler önemlidir ama her değişikliğin anayasanın yazım ve anlam bütünlüğünü bozduğu da bir gerçektir. Bu amaçla yaklaşık 10 yıl önce TBMM çatısı altında bir yeni anayasa çalışması başlattık. Daha önceki anayasa değişikliklerine göre en geniş siyasi katılımlı bu çalışma, muhalefet partilerinin tabiri caizse yan çizmesiyle akim kaldı. Buna rağmen ülkemizi yeni, sivil, demokratik, özgürlükçü ve kuşatıcı bir anayasaya kavuşturma hedefimizden vazgeçmedik. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne geçiş yapılırken anayasayı tümden yeniden yazma teklifimiz yine muhalefetin uzlaşmaz tavrı sebebiyle hayata geçemedi.
AYNISINI YAPTILAR: Geçtiğimiz yıl önce anayasa konusunda söyleyecek sözü olan bilim insanlarımızın ve sivil toplum kuruluşlarımızın katıldığı bir dizi çalıştay düzenledik. Ardından da diğer siyasi partilerle müzakereye esas olacak ve milletimize takdim edeceğimiz kendi anayasa metnimizi hazırladık. Maalesef bu süreçte Cumhur İttifakı ortakları, MHP ve AK Parti dışında yeni bir anayasa metni hazırlayan siyasi teşekkül çıkmadı. Muhalefet cenahı sürekli lafını etmesi, istismarını yapmasına rağmen iş somut adım atmaya geldiğinde hemen dümeni başka tarafa kırıp ortadan kayboluyor. Bu defa da aynısını yaptılar. Yeni bir anayasa yerine, dostlar alışverişte görsün kabilinden tutarsız ve anlamsız bir metni ortaya koyup kendi dünyalarına daldılar... Ama bizim milletimiz karşı hem sorumluluğumuz hem sözümüz var. Bunun için yeni anayasa meselesi daima gündemimizin ilk sıralarında yer almayı sürdürüyor.
MASAL DİYARI YAPMAYACAK: Bizi darbe anayasası gölgesinden kurtaracak olması bile yeni anayasa çalışmalarını kıymetli kılmaya tek başına kâfidir. Hiç şüphesiz yeni anayasa metni, sihirli bir değnek gibi ülkenin siyasi, sosyal, ekonomik yapısını bir anda değiştirip Türkiye’yi bir masal diyarı haline getirmeyecektir. Ancak milletin ortak değerlerinin, ülkenin ortak geleceğini, devletin bekasını, insanların doğuştan gelen hak ve özgürlüklerinin, siyasi aktörlerin uzlaşmasının, velhasıl tüm bunları şüpheye yer bırakmayan bir meşruiyet zemininde kuşatan yeni anayasanın Türkiye’ye çok şey katacağı açıktır.
METİNLERİN RUHUNA UYGUN YÖNETİMLER: Bazı kavramların anayasada çokça zikredilmesi, onların ülkenin ve toplumun hayatında aynı karşılığa sahip oldukları anlamına gelmez. Nitekim temel hak ve özgürlükler, ekonomik ve sosyal haklar gibi konulara en az atıflar bu konuda en ileri kabul edilen ülkelerin anayasalarında yer alıyor. Bu başlıklara en çok atıfların ise sorunlu coğrafyalarda yapıldığı görülüyor. Önemli olan anayasaları modern dünyanın güzel kavramlarıyla süslemek değil, bu metinlerin ruhuna uygun yönetimler ve uygulamalar ortaya koymaktır.
BU SÜREÇTEN KAÇMAYALIM: Biz parlamentodaki bütün gruplarla bunları konuşacağız, görüşeceğiz; onlar da bu işe olumlu bakarlarsa Abdullah Bey (AK Parti Grup Başkanı Abdullah Güler) yolumuza devam edeceğiz. Olursa olur, olmazsa olmaz. Bize düşen kapıları çalmak. Cumhur İttifakı olarak biz bunu alırız. Buradan tüm siyasi partilere, sivil toplum kuruluşlarına, akademi mensuplarına sesleniyorum; en ideal anayasa metnini bulmak için gelin konuşalım, tartışalım, müzakere edelim. Bu süreçten kaçmayalım. Hiç kimsenin böyle bir anayasa arayışından ve çalışmasından rahatsız olmasına gerek yok. Geçirdiği onca değişiklikle adeta yamalı bohçaya dönen bir anayasayla yaşamaya devam etmek siyaset için de ülke için de artık taşınması zor bir yüke dönüşmüştür. Mevcut anayasamız muasır medeniyetler yolculuğunda ülkemizin önünü açmak yerine sürekli paça aşağı çekmektedir.
GERÇEK BİR TOPLUM SÖZLEŞMESİ: Vesayetten darbeye nice yükü omuzlarından atan Türkiye’nin 12 Eylül Anayasası konusunda da bunu yapacak dirayete sahip olduğuna yürekten inanıyoruz. Darbe direktifi olarak değil gerçek bir toplum sözleşmesi olarak hazırlanmış yeni anayasayı ülkemize kazandırana kadar mücadelemizi sürdüreceğiz. Düsturumuz ‘İnsanı yaşat ki, devlet yaşasın’ prensibidir. İnsanı önceleyen, milletin çeşitliliğini ve zenginliğini yansıtan, toplumun gerisinde kalan değil, topluma dinamizm katan bir anayasa hedefliyoruz.
‘Referandumlar sorunlu fotoğrafı değiştirmiyor’
Dünyada her ülke kendi tarihine, siyasi, sosyal ve kültürel yapısına, ihtiyaçlarına göre ayrı bir anayasa süreci yaşamıştır. Türkiye’nin anayasa geçmişi de 200 yılı buluyor. Cumhuriyet döneminde de muhtelif anayasa tecrübelerimiz olmuştur. Ancak 27 Mayıs 1960’tan itibaren anayasalarımız maalesef darbe yönetimlerince şekillendirilmiş ve yürürlüğe konmuştur. Anayasanın darbe ikliminde gerçekleştirilmiş bir referandumla kabul edilmiş olması, gerisindeki sorunlu fotoğrafı değiştirmiyor. Türkiye gibi 2 bin yıllık devlet geleneğine, ilk asrına ulaşan cumhuriyet tecrübesine, 73 yıllık demokrasi birikimine sahip bir ülke çok daha iyi bir anayasayı ziyadesiyle hak ediyor. Bugün bize düşen görev Cumhuriyetimizin 100. yılında ülkemizin sahip olduğu bu derinlikli birikimin üzerinde kendi hikâyemizi yazıp gelecek nesillere en büyük mirası bırakmaktır.
Pehlivanoğlu’nun mektubu
Erdoğan’a konuşmasının ardından Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun ve Cumhurbaşkanlığı Hukuk Politikaları Kurulu Başkanvekili Mehmet Uçum tarafından, 12 Eylül darbesinin ardından idam edilen ülkücü öğrenci Mustafa Pehlivanoğlu’nun kız kardeşine yazdığı mektubun kopyası hediye edildi.
Darbenin yıldönümünde darbenin cezaevinde
Erdoğan’ın katılımıyla düzenlenen sempozyum için 27 Mayıs 1960 askeri darbesi, 12 Mart 1971 Muhtırası ve 12 Eylül 1980 darbesi sonrası verilen siyasi idam kararları neticesinde Talat Aydemir, Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan, Hüseyin İnan, Necdet Adalı, Erdal Eren, Mustafa Pehlivanoğlu gibi isimlerin darağacına çıkarıldığı Ulucanlar Cezaevi’nin mekân olarak seçilmesi dikkati çekti. Aynı zamanda sempozyum, 12 Eylül askeri darbesinin 43. yıldönümüne denk getirildi.