Yasin Akata, 1992 yılında Suudi Arabistan’da doğdu. Aslen Konyalı olan ailesi çalışmak için gurbete gitmiş ve çocuklarını orada dünyaya getirmişti. Yasin, ilköğretim ve lisenin bir bölümünü Suudi Arabistan’da bitirdi ancak Türk vatandaşı olmaları eğitim hayatlarına devam etmelerine engel oldu. Abisini üniversiteye almamaları nedeniyle aile Türkiye’ye geri döndü. Tabii bu durum hem Yasin hem de kardeşleri için kolay olmayacaktı. 16 yaşında bitirmesi gereken liseyi okuma yazması olmadığı için 21 yaşında tamamladı. Bu sırada askerlik çağı da geldi, Suriye’de iç karışıklıklar başlamıştı. Komutanlar, eğitim birliğinde Arapça bilen var mı diye sordu. Yasin, üç dil biliyordu ve bunlardan biri de Arapçaydı. Böylece eğitimden muaf olmuş, usta birliğine askeri tercüman olarak gönderilmişti. Telsiz dinliyor, kaçakçılıkla mücadele biriminde çalışıyordu. Uzun süre Suriye’de Jandarma İstihbarat Teşkilatı’nda görev yaptıktan sonra 2010 yılında Türk Silahlı Kuvvetleri’ne katıldı. Hakkari’ye Piyade Uzman Çavuş olarak atanan Yasin Akata o günleri, “O sıralar ülkede çözüm süreci yaşanıyordu. Kaçakçılığı önlemek adına Hakkari’nin pek çok bölgesini gezdim. Çözüm süreci bittikten sonra operasyonlara çıkmaya başladık. Önce Leylektepe denilen sıkıntılı bir bölgeyi sonra Balkayalar ve birçok bölgeyi ele geçirdik. Üç sene boyunca hiç izin kullanmadan görev yaptım” diyerek konuştu.
“Yine bir gün Hakkari Leylektepe’de görevdeyken telsizden polis özel harekattan yardım çağrısı geldi. Aracımıza bindik, arkadaşlarımıza desteğe çıktık. Biz bölgeye gidene kadar asayiş sağlanmıştı ancak dönüş yolunda bizi bekleyenlerden habersizdik. Yola döşenen mayın patladı ve o anda yedi arkadaşım şehit oldu. Ben hiçbir şey hissetmedim ama ayaklarım kırılmıştı. İki arkadaşım taarruz ateşi açtı. Emniyet kemerimi kasaturamla kesip çıktım. Silah aradım ancak namluları yamulmuştu, el bombası atabildim. Arkadaşlarıma mühimmat taşırken sol kolum ve belimden vuruldum. Sonrasını hatırlamıyorum.”
GÖZÜNÜ AÇTIĞINDA 2,5 AY GEÇMİŞTİ
Gazi olduğu gün Yasin’in doğum günüydü ve olay yaşanmadan önce de uzun süredir görmediği annesiyle telefonda konuşmuştu. Annesi oğlunu çok merak ediyordu. Yasin de annesine her zaman olduğu gibi çok iyi ve keyfinin yerinde olduğunu söylüyordu. Ancak 16 Mayıs 2016 tarihinde öyle olmamıştı. Gözünü açtığında yaşadığı olayın üzerinden iki buçuk ay geçmişti. Bu süre boyunca yoğun bakımda kaldı. Bir kez kalbi durmuş, doktorlar çalıştırmayı başarmıştı. Sonrasında ise tedavi süreci başladı. Dört yılda ayak, bacak ve belinden olmak üzere 24 ameliyat geçirdi, vücuduna 16 platin takıldı.
Yaşadığı zorlu dönemin ardından 2018 yılında mutlu bir yuva kuran Yasin Akata'nın 4 yaşında bir kızı ve 1 yaşında bir oğlu var. Akata, "Benim iyileşmem ilaçlarla değil, eşim ile kızım sayesinde oldu. Kızım doğduktan sonra ilaçları bıraktım, onlar için ayakta kaldım" diyor.
DEDESİ İSTİKLAL ŞEHİDİ, KUZENİ KIBRIS GAZİSİ
Aslında gazi Yasin Akata’nın vatan sevgisi dedesinden miras. Yasin, “Dedem, Çanakkale Harbi’nde bacağından vurulmuş. Kurtaramadıkları için de bacağını kesmişler. Çanakkale’de gazi olmasına rağmen ailesinin yanına dönmemiş. Bacağına tahta bağlayıp üzerine pantolon giyip İstiklal Harbi’ne katılmış ve orada şehit olmuş. İstiklal Harbi’nde şehit olduktan sonra dedemin bacağında tahta olduğunu görmüşler. O zamana kadar hiç belli etmediği için kimsenin de haberi olmamış” dedi. Asker olan amcasının da cepheye gittiğini ve sonrasında kendisinden bir haber alınamadığını aktaran Yasin Akata, onun oğlunun da Kıbrıs gazisi olduğunu söyledi.
"Dönemin Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar, bizi ziyarete geldiğinde ben ve birkaç arkadaşıma, ‘Emeklilik ya da gaziliği beklemeyin, size ihtiyacımız var’ dedi. Ben, ‘Komutanım ayağa kalkarsam Türk Silahlı Kuvvetleri'ne geri alınabilecek miyim?’ diye sordum. ‘Sen ayağa kalk, elimizden geleni yapacağız’ dedi. Ancak hastane raporlarında yüzde 68 engel oranım çıktığı için hiçbir şey yapamadı."
HER YIL 'BENİ ALIN' DİYE BAŞVURUYOR
Şu anda İl Göç İdaresi’nde görev yapan Gazi Yasin Akata, her şeye rağmen tekrar askeriyede görev almak istiyor. Bunun için düzenli olarak her yıl başında tekrar beni alın diye orduya dilekçe yazıyor. Gazi Yasin Akata, “Yabancı dilim olduğu için memur olarak çalışıyorum ama asker olmak istiyorum. Türk Silahlı Kuvvetleri’nden bana gelen cevap, ‘Bu vatan sana minnettar. Bedel ödedin, kanın aktı. Bundan sonra görev alamazsın oluyor.’ Aslında bunları duymak bile gurur verici” diye konuştu.
'GÜÇLÜ BİR KİMLİK DUYGUSUNA SAHİP'
Peki, tüm yaşanılanlara rağmen yeniden orduya katılmayı istemek, bunun için gönüllü olmak nasıl açıklanabilir? Klinik Psikolog Pelin Hazer, "Bu durumu sosyolog Durkeim, daha büyük bir amaç uğruna fedakârlık gösteren bireylerin davranışlarındaki özveri olarak tarif etmeye çalıştı. Bir amaç uğruna kendini adamak nesiller arası devam ediyor ise burada aynı zamanda sosyal öğrenme faktörü de ön planda ve sosyal etkileşim yoluyla öğrenilenler, yaşamsal deneyimler, sahip olunan değerlerin kişilerin davranışı üzerinde oldukça etkili olduğu kabul ediliyor. Yani bireyde, içerisinde bulunmuş olduğu grubun kural, norm ve değerleri üzerinden güçlü bir kimlik duygusu önem kazanıyor" görüşünü paylaştı.
Milliyet.com.tr, hayatın içinden insan hikâyelerini uzman bakış açısıyla harmanladığı 'SEN ANLAT' projesini okurla buluşturuyor. 'Benim de bir hikâyem var’ diyorsan, en önemli konuğumuz olarak seni de bekliyoruz: milliyetplus@milliyet.com.tr