05.10.2017 - 02:14 | Son Güncellenme:
AA
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca, Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) üyesi eski polislerin, yasa dışı silahlı terör örgütü DHKP/C'ye eleman sızdırdığı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Üsküdar'daki konutunun krokisinin sızdırıldığı bu örgüt elemanları aracılığıyla kaos eylemleri gerçekleştirmeyi hedefledikleri iddialarına ilişkin yürütülen soruşturma tamamlandı.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hazırlanan iddianamede, DHKP/C'nin eski İstanbul sorumlusu olduğu ve örgüt tarafından infaz edilmek istendiği belirtilen Asuman Akça mağdur olarak gösterildi.
Bir numaralı şüpheli olarak FETÖ/PDY ve Hrant Dink cinayeti davaları kapsamında tutuklu bulunan eski emniyet müdürü Ali Fuat Yılmazer’in yer aldığı iddianamede, tutuklu şüpheliler olarak Ferdi Taşkaya, Gürkan Türkoğlu, İsmail Aşı, Mustafa Eren ve Mustafa Evcil, haklarında yakalama kararı verilen şüpheliler olarak eski polisler Ali İhsan Kaya, Halil Karakuzulu, Mehmet Yılmaz, Serdar Bayraktutan ve Ufuk Yıldırım, tutuksuz şüpheliler olarak da Mesut Aykın ve Süleyman Taşbaş'ın isimleri sıralandı.
DHKP/C-FETÖ ilişkisi
DHKP/C ve Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması'nın (FETÖ/PDY) kuruluşları, yapıları ve faaliyetlerinin özetlendiği iddianamede, bu iki terör örgütü arasındaki ilişkiye de vurgu yapıldı.
Sol terör örgütlerinin silahlı terör eylemleriyle mevcut düzeni yıkıp yerine yeni bir düzen kurma hedeflerinin olduğu belirtilen iddianamede, "FETÖ/PDY’de silah olarak farklı araçların kullanılması ve kurulması hedeflenen yeni düzene adım adım devlet ünitelerinin fethedilmesi (kadrolaşma suretiyle) şeklindeki değişik versiyonda karşımıza çıkmaktadır. Görüldüğü üzere varılmak istenen menzil aynı olmakla birlikte, terör örgütleri yönünden gidilen yol farlılık göstermektedir." denildi.
FETÖ'nün toplumu istediği kıvamda şekillendirmek için devlete karşı savaş vererek hedeflerine ulaşmanın yıpratıcı olacağını fark ettiği ve mevcut düzeni savaşarak yıkmak yerine, devletin tüm kurumlarını ele geçirerek sistemi değiştirmeyi hedeflediği vurgulanan iddianamede, "FETÖ/PDY’nin Türk Silahlı Kuvvetleri’ne, emniyet teşkilatına, Milli İtihbarat Teşkilatı’na ve özel güvenlik şirketlerine sızan militanları, şeklen kamu görevlisi gibi gözükse de, bu kişilerin örgüt aidiyetleri, diğer tüm aidiyetlerden önce gelmektedir." ifadesi yer buldu.
"Dink cinayetinin işlenmesini faydalı gördüler"
FETÖ’nün 15 Temmuz darbe girişimi ve öncesindeki eylemleri, yöntemleri ile Hrant Dink cinayetindeki davaya da konu olmuş rolünün anlatıldığı iddianamede, Dink cinayeti davası sanıklarından dönemin İstihbarat Daire Başkanlığı (İDB) C Şube Müdürü Ali Fuat Yılmazer’in, 2006 yılının Haziran ayında kuruluş onayı almadan 23 Mayıs 2012 tarihine kadar mevzuat dışında C-5 isimli gizli bir birim kurup, komiser ve komiser yandımcılarını görevlendirdiği, İDB’ye gelen F-4 raporları ile istihbarat bilgilerinin yasal olmayan C-5 bürosunca yürütüldüğü, bu birimde FETÖ’nün başlatılması planlanan Ergenekon soruşturmalarının hazırlığının yapıldığı ve büronun varlığının sonradan ortaya çıkarıldığı bilgisi verildi.
Dink cinayeti davası sanıkları Ramazan Akyürek, Ali Fuat Yılmazer ve Coşkun Çakar’ın Fetullah Gülen cemaati olarak bilinen örgütlenmenin amacını gerçekleştirmek için Hrant Dink cinayetini araç suç niteliğinde işledikleri ve Dink'in öldürüleceğini, cinayete hazırlık yapıldığını, Dink'i öldürecek tetikçinin de Ogün Samast olduğunu bilmelerine rağmen bu cinayetin işlenmesini bekledikleri ifade edilen iddianamede, şu değerlendirme yapıldı:
"Ramazan Akyürek, Ali Fuat Yılmazer ve Coşkun Çakar’ın emniyet içerisinde Fetullah Gülen cemaatinin yapılanmasında görev aldıkları, cemaatin İstanbul İstihbarat Şube Müdürlüğünde yapılanmak istediği, bunu sağlayabilmek için istihbarat görevlilerinin sorumluluğunu doğuran Dink cinayetinin eşlenmesine engel olmadıkları, cinayet işleninceye kadar hareketsiz kaldıkları, yapılması planlanan Ergenekon, Balyoz gibi operasyonlarının hazırlıklarını oluşturmak için bu cinayetin işlenmesini faydalı gördükleri, kumpas olan soruşturmaların meşruluk kazanması ve FETÖ’nün hukuki bir iş yaptığı algısının oluşturulması, FETÖ’nün amaç suçlarının gerçekleştirilmesi için Hrant Dink cinayetini araç suç niteliğinde görerek işlenmesine kasten engel olmadıkları, Dink cinayetinin işlenmesini bekledikleri, gerçekte 13 Ekim 2005 tarihinden itibaren bu cinayetin işleneceğini bildikleri belirtilmiştir.
Bu şekilde de örgütün amaçları doğrultusunda kamuya sızmış olan mensupları aracılığıyla kişilerin öldürülmesine dahi göz yummuş olduğu, illegal yapılanmaları ve diğe terör örgütlerini araç olarak kullanabildiği anlaşılmaktadır. FETÖ/PDY’nin amacına ulaşmak için var olan terör örgütleri ile iş birliğinden çekinmediği, entelektüel bilgi birikimi, eleman sayısı, ekonomik güç nedeniyle çoğu zaman bu terör örgütlerini kendi amaçları doğrultusunda yönettiği ve iş birliği içinde olduğu, bu kapsamda da soruşturmalara konu olduğu üzere PKK ve DHKP/C silahlı terör örgütleri ile iş birliği içerisinde olduğu anlaşılmıştır."
"Cumhurbaşkanın konutunun krokisi DHKP-C'ye verildi"
İddianamede, şüphelilerden Ali İhsan Kaya, Mehmet Yılmaz, Halil Karakuzulu, Serdar Bayraktutan ve Ali Fuat Yılmazer’in, o dönem 60. Hükümet Başbakanı olan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Üsküdar Emniyet Mahallesinde bulunan evinin içi ve çevresinde bulunan güvenlik görevlilerinin yerlerinin elle çizilen krokisinin bulunduğu flaş belleği DHKP-C içerisinde yardımcı istihbarat elemanları aracılığıyla örgüte ulaştırılmasını sağlayan kişilerden oldukları belirtildi.
İddianamede, şu ifadelere yer verildi:
“Şüphelilerden Mesut Aykın’ın, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Üsküdar’daki ikametinin kroki ve haritalarını FETÖ mensupları olan şüpheliler Mehmet Yılmaz, Ali İhsan Kaya ve Halil Karakuzulu’dan Ali Fuat Yılmazer’in bilgisi dahilinde teslim alıp sonrasında bu örgütün amaç ve stratejisi doğrultusunda terör örgütü DHKP-C’ye ilettiği anlaşılmıştır"
Ceza istemleri
Şüphelilerin eylemlerinin de değerlendirildiği iddianamede, eski emniyet görevlisi olan Ali Fuat Yılmazer, Ali İhsan Kaya, Halil Karakuzu, Mehmet Yılmaz ve Serdar Bayraktutan’ın, "kamu görevlisinin zincirleme şekilde resmi belgede sahteciliği” suçundan 6 yıldan 16 yıla, “terör örgütü üyeliği” suçundan 7,5 yıldan 15 yıla ve “suçu gizlemek amacıyla tasarlayarak kasten öldürmeye teşebbüse azmettirme” suçundan da 19 yıl 6 aydan 30 yıl olmak üzere toplam 33 yıldan 61 yıla kadar hapisle cezalandırılması talep edildi.
Şüpheliler Ferdi Taşkaya, İsmail Aşı, Mustafa Eren, Mustafa Evcil ve Ufuk Yıldırım’ın, “kamu görevlisinin zincirleme şekilde resmi belgede sahteciliği” suçundan 6 yıldan 16 yıla ve “terör örgütü üyeliği” suçundan da 7 yıl 6 aydan 15 yıla olmak üzere toplam 13 yıl 6 aydan 31 yıla kadar hapis cezasına çarptırılması talep edilen iddianamede, diğer şüphelilerden Süleyman Taşbaş’ın, “silahlı terör örgütüne üye olma” suçundan 7 yıl 6 aydan 15 yıla, Gürkan Türkoğlu ve Mesut Aykın’ın ise “üye olmamakla beraber silahlı terör örgütü adına suç işlemek” suçundan yine 7 yıl 6 aydan 15 yıla hapisle cezalandırılması istendi.