11.01.2018 - 15:20 | Son Güncellenme:
AA
Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz 2016'daki darbe girişimi sonrası meslekten ihraç edilen ve tutuklanan eski Anayasa Mahkemesi, Yargıtay, Danıştay ile Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) üyelerinin yargılanmasına devam edildi.
İlk derece mahkemesi sıfatıyla Yargıtay 9. Ceza Dairesince, Yargıtay Genel Kurul Salonu'nda görülen duruşmada, eski HSYK üyesi sanık Mahmut Şen hakim karşısına çıktı. Duruşmaya, Şen ile avukatı ve yakınları katıldı.
Duruşmada, Yargıtay savcısı, sanık hakkındaki iddianamenin özetini okudu.
İddianamede, Şen'in, FETÖ/PDY'nin çalışmalarıyla HSYK üyeliğine seçildiği, "örgüt abisi" eski Yargıtay Üyesi Nazmi Dere'nin talimatları doğrultusunda HSYK'da oy kullandığı, "sohbet" olarak nitelendirilen örgüt toplantılarına katıldığı, "himmet" adıyla örgüte para verdiği ve örgütün talimatlarını kuruldaki diğer örgüt mensuplarıyla aynen yerine getirdiği, Balyoz, Ergenekon, Askeri Casusluk, MİT Tırlarının Durdurulması gibi davalarda görev yapan cemaat mensubu hakim ve savcılar hakkında HSYK'daki soruşturmalarda çıkan aleyhe kararlara, örgütün talimatıyla muhalefet yazdığı ve örgütün gizli haberleşme sistemi ByLock kullandığı belirtildi.
İddiaları reddetti
Örgüt üyesi olduğunu ve örgüt talimatıyla HSYK üyesi seçildiğini reddeden Şen, bazı HSYK kararlarına muhalefet şerhi yazmakla suçlandığını, muhalefet yazılarında, yalnızca evrensel hukuk değerlerine, yargı bağımsızlığına atıf yaptığını öne sürdü.
Farklı düşündüğü konularda muhalefet şerhi yazmasının en temel hakkı olduğunu ifade eden Şen, kararlara yansıttığı hukuki görüşlerinde terör örgütüne yönelik destek niteliğinde unsur bulunmadığını, sadece kendi hukuki ve ilmi görüşleri doğrultusunda bu muhalefet şerhlerini yazdığını savundu.
Şen, "Talimat alarak muhalefet şerhi yazdıysam, hukuk a derken benim b demem lazım. Muhalefet şerhlerimin hepsi 14 klasör halinde getirtilmiş, içinde bir suç unsuru var mı? Evrensel ilkelerden, etik değerlerden, yargı bağımsızlığından bu kadar çok söz edilen bir karar HSYK tarihinde yoktur." dedi.
Usule ilişkin itirazlarını dile getiren Şen, gözaltına alma, arama ve el koyma süreçlerinin hukuka aykırı şekilde işletildiğini ileri sürdü.
HSYK üyeleri için hem görev suçu hem de kişisel suçlarda soruşturma makamının HSYK Genel Kurulu olduğunu savunan Şen, bunun tek istisnasının ağır cezayı gerektiren suçüstü hali olduğunu söyledi. Şen, evinde gözaltına alındığını, bu nedenle hakkında suçüstü hükümlerinin uygulanamayacağını iddia etti.
Soruşturmayı yürüten Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı ile tutuklama kararı veren Sulh Ceza Hakimliğinin görevsiz ve yetkisiz olduğunu ileri süren Şen, bu makamların verdikleri kararların hukuka aykırılık teşkil ettiğini savundu. Sanık Şen, davada durma kararı verilerek dosyanın Hakimler ve Savcılar Kuruluna gönderilmesini istedi.
Muhalefet şerhi yazmasına ilişkin suçlamaların görev suçu kapsamında kaldığını öne süren Şen, bu nedenle dosyanın yüce divan sıfatıyla yargılama yapmak üzere Anayasa Mahkemesine gönderilmesi talebinde bulundu.
Eski Yargıtay üyesi Nazmi Dere'den talimat alarak inceleme ve soruşturma izinlerine de muhalefet şerhleri yazmakla suçlandığını aktaran Şen, izinlerin 3. Dairenin görev alanında olduğunu, kendisinin 2. Dairede çalıştığını, bu nedenle bu suçu işlemesinin mümkün olmadığını iddia etti. Sanık Şen, disiplin cezalarına yazdığı muhalefet şerhlerinin ise usulle ilgili olduğunu savundu.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine (AİHM) göre, soruşturma aşamasındaki usulsüzlüklerin kovuşturma aşamasında mahkemece giderilmesi gerektiğini anlatan Şen, hakkındaki iddianamenin lehe deliller göz ardı edilerek eksik hazırlandığını, bu nedenle iade edilmesi gerektiğini öne sürdü.
"Şüpheden sanığın yararlanması" ilkesi
Sanık Şen, 22 yıl hakimlik yaptığını, ömrünü mesleğine adadığını ifade ederek, "Allah kalbimi biliyor. Atılı suçlardan birini işlediysem beni idam edin. Burada ne karar verirseniz verin umrumda değil. Ben Allah'a hesap vereceğim. Zerre suç işlediysem idam kararı verin." savunmasını yaptı.
"Şüpheden sanığın yararlanması" ilkesinin, masumiyet karinesinin en önemli unsuru olduğunu söyleyen Şen, "Yurt dışından numaralarla görüştüğüm söyleniyor. Kim aramış, kiminle görüşülmüş belli değil. Bu ancak basit şüphedir. Benim bunu bertaraf etmem gerekmiyor. İddia makamının olgular üzerinden bunu subuta erdirmesi gerekiyor ama yok." görüşünü savundu.
Bir sonraki duruşma saatinin gelmesi nedeniyle sanık Şen'in tahliye talepleri alındı.
Verilen aranın ardından mahkeme heyeti ara kararını açıkladı. Buna göre, sanığın tahliye talepleri reddedilerek tutukluluk halinin devamına karar verildi. Duruşma, savunmaya kaldığı yerden devam edilmek üzere 9 Şubat 2018'e bırakıldı.