12.07.2018 - 01:30 | Son Güncellenme:
HABER ARAŞTIRMA
Öztürk, emniyetle 3 ay önce paylaştığı o bilgilerin içeriğini Odatv’ye şöyle anlattı:
‘FETÖ ile iş birliği’
“3 ay önce emniyetten, Adnan Oktar ve cemaatinin İsrail’le bağlantılarını istediler, telefon kayıtlarını ve numaralarını verdim. Askeri casusluk yaptıklarını düşündüğümü söyledim. Söz konusu kişilerin, ‘Ergenekon soruşturmaları’ sürecinde Fethullahçılar’la ortak hareket ettiğini, Fetullahçılar’ın hedef seçtiği kişilerin evlerinde ve iş yerlerinde kadınlara keşif yaptırıldığını, cemaatin aynı zamanda bir casusluk teşkilatı olduğunu, Adnan Hoca’nın da bu kişilerle birlikte hareket ettiğini, İsrail tarafından finanse edildiklerini, İsrail’de hahamlarla yakın ilişkilerinin olduğunu, MOSSAD’ın hahamları bu tip operasyonlarda kullandıklarının bilindiğini anlattım. İsrail’le görüştükleri telefon numara ve kayıtlarını verdim. 2009’da silahlı kuvvetlerin elindeki tüm gizli bilgilerin örgütün elinde olduğuna ilişkin kanıtlara ulaşmıştık. Bu nedenle ‘askeri casusluk’ iddiasıyla suç duyurusunda bulunmuştuk. Yaptığımız suç duyurusu içerisinde, Adnan Hocacılar da vardı. Adnan Oktar nüfuzunu kullanarak, kadınları kullanarak bir casusluk teşkilatı kurmuştur ve bunu da göstere göstere yapmıştır.”
‘Çok tehlikeli’
Adnan Oktar ve grubuna yönelik 1999 yılında düzenlenen operasyonun başında bulunan dönemin İstanbul Organize Suçlar Şube Müdürü Adil Serdar Saçan da, “Böyle bir örgütün gerçekten var olduğuna inanıyorum. Toplumda hem dini hem insani açıdan çok tehlikeli bir örgütün üzerine gidiliyor” dedi.